10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü

Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı'ndan yapılan açıklamada, insan haklarının en temel değerlerini hedef alan ırkçılık, ayrımcılık, nefret ve hoşgörüsüzlüğün günümüzde de çok önemli birer sorun olmaya devam ettiği bildirildi.

10 Aralık 2012 Pazartesi 18:41 tarihinde eklendi, 1.408 kez okundu.

Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı'ndan 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü dolayısıyla yapılan yazılı açıklamada, tüm insanların doğuştan hür ve eşit olduğu hakikati üzerine bina edilen İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 64 yıl önce bugün, 10 Aralık 1948 tarihinde, ilan edildiği anımsatıldı.

 
Beyannamenin Türkiye'de 6 Nisan 1949-da onaylandığı belirtilen açıklamada şunlar kaydedildi: 
 
''Güç ve kudret sahibi diktatörlerin gemlenemez ihtirasları uğruna, sürgünler, soykırımlar ve kitlesel bombardımanlarla her dil ve dinden milyonlarca masum insanın hayatına acımasızca kıyılan 2. Dünya Savaşı gibi felaketlerin bir daha yaşanmaması için oluşan evrensel mutabakatın eseri olan beyanname, taşıdığı ilke ve değerler ile insanlığın aydınlık yüzünü temsil etmektedir. 
 
Bununla birlikte, insan hakları alanında evrensel ve bölgesel düzeyde kabul edilen tüm standartlara ve uygulamadaki gelişmelere rağmen, insan haklarının en temel değerlerini hedef alan ırkçılık, ayrımcılık, nefret ve hoşgörüsüzlük günümüzde çok önemli birer sorun olmaya devam etmektedir. Bu sorunlar sadece bireylerle ilgili olarak yaşanmamakta çok daha genel ve büyük ölçekli olarak gruplar, toplumlar ve hatta medeniyetler arasında bile yaşanabilmektedir. Birçok kişi ve grubun 'ötekileştirildiği' ve ağır insan hakları ihlallerinin meydana geldiği günümüzde, farklıların insan hakları, sevgi ve hoşgörü ekseninde bir zenginlik olarak görülmesi yerine bir tehlike, bir tehdit olarak çatışma unsuru olarak görülmesi günümüzün önemli söylem ve pratiği haline gelmiştir. Tüm ülke ve toplumların karşı karşıya olduğu bu sorunlarla, ciddi, sistematik ve kapsamlı bir şekilde mücadele etmeleri bunlara yönelik strateji geliştirmeleri artık bir zorunluluk arz etmektedir.

Öte yandan, insan hakları, özellikle ekonomik ve sosyal hakların gerçekleşebilmesi açısından yoksulluğun ve açlığın pençesinde kıvranan milyonlarca hatta milyarlarca insan için yaldızlı sözlerden veya gerçekleşmesi arzu edilen iyi niyet ifadelerinden başka bir anlam taşımamaktadır. Millet olarak her türlü desteği verdiğimiz, 2011-de Afrika-da açlıktan ölen on binlerce masum bebek ve çocuğun ağlayan gözyaşları halen gözlerimizin önüne geldikçe hüzünlenmekteyiz. Yine Arakan-da, Filistin-de, Suriye-de zulme uğrayan, öldürülen masum çocukların, savunmasız kadınların varlığı insanlık vicdanına çarpan acı bir hakikatten başka bir şey değildir.'' 
     
''Türkiye tam anlamıyla özümsedi''
     
Türkiye'nin insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğü ilkelerinin tam anlamıyla özümsendiği ifade edilen açıklamada, şu bilgilere de yer verildi:
 
''Son yıllarda insanımızın hak ettiği değere ulaşabilmesi, tüm hak ve hürriyetlerden tam manasıyla istifade edebilmesi için çok kapsamlı reformlar gerçekleştirilmiş ve bunların uygulamaya eksiksiz yansıtılabilmesi ve reformların kalıcılığının sağlanması için gerekli olan 'zihniyet dönüşümünün' sağlanabilmesi için bir 'insan hakları seferberliği' başlatılmıştır. Bu amaçla sadece mevzuat değişikliğiyle yetinilmemiş, söz konusu değişikliklerin gerçek hayatta tam anlamıyla uygulanabilmesi ve toplum tarafından benimsenebilmesi için yeni bir 'kurumsal yapılanma' ve 'eğitim ve bilinçlendirme' sürecine girilmiştir.
 
Son 10 yılda gerçekleştirilen ve 'sessiz devrim' olarak nitelenebilecek bu reform sürecinde, ilk aşamada kısa bir zaman dilimi içinde bir dizi kayda değer hukuk reformu gerçekleştirilmiştir. Anayasa 2001 yılından bu yana en sonu 12 Eylül 2010 referandumuyla olmak üzere üç kez değiştirilmiştir. Anayasanın 90. Maddesinde 2004 yılında yapılan değişikliğin ardından, temel hak ve özgürlükler konusundaki uluslararası anlaşmalar, aynı konulardaki ulusal mevzuatla çeliştiğinde ona karşı üstünlük kazanmıştır. Bu Anayasa değişiklikleri, insan haklarının korunması ve geliştirilmesi açısından temel önem taşıyan başka yasal düzenlemelerle de pekiştirilmiştir. Medeni Kanun, Türk Ceza Kanunu (TCK), Ceza Muhakemeleri Kanunu ve Vakıflar Kanunu bu bağlamdaki önemli bazı yasal düzenlemeler arasındadır.'' 
 
 Açıklamada, vatandaşların insan hakları alanındaki istek ve beklentilerinin temel yönlendirici rol oynadığı bu reform süreçte, başka hususların yanı sıra, ölüm cezası, işkenceye karşı mücadele, cezaevi sisteminde reform, ifade özgürlüğü, örgütlenme ve toplantı özgürlüğü, din özgürlüğü, yargının işleyişi, demokrasinin güçlendirilmesi, ekonomik, sosyal ve kültürel haklar, rüşvet ve yolsuzluklara karşı önlemler alınması gibi alanlarda da önemli ilerlemeler sağlandığı belirtildi.
 
Son dönemde, özellikle 2009 yılından beri reform sürecinin yeni bir ivme kazandığı vurgulanan açıklamada, şu bilgilere de yer verildi:
 
''Anayasa değişiklikleri, yargı reformu stratejisi, insan hakları alanında bağımsız kurumsallaşma, din ve vicdan özgürlüğü, dinler ve kültürler arası diyalog, hoşgörü ve saygı ikliminin geliştirilmesi ve ayrımcılıkla mücadele konularına özel bir önem ve öncelik verilmiştir. 
 
2012 yılı, insan haklarının kurumsallaşması yılı olmuştur. İnsan haklarının korunması ve geliştirilmesi konusunda çalışmalar yapmak üzere Türkiye İnsan Hakları Kurumu kurulmuş ve üyelerinin ataması gerçekleştirilmiştir. Türkiye İnsan Hakları Kurumu ile birlikte, idarenin her türlü eylem ve işlemlerinin uluslararası insan hakları standartlarına uygunluğunun sivil toplum eliyle incelenmesi ve değerlendirilmesine imkân sağlanmıştır.

12 Eylül 2010 referandumu gerçekleştirilen Anayasa değişikliği anayasal statüye kavuşturulan Kamu Denetçiliği Kurumu 16 Haziran 2012 tarihinde kurulmuş ve Kasım ayı sonlarında Başdenetçi ve denetçilerin seçimi yapılmıştır. Böylece, kamu hizmetlerinin işleyişinde bağımsız ve etkin bir şikâyet mekanizması oluşturulmak suretiyle, idarenin her türlü eylem ve işlemleri ile tutum ve davranışlarını; insan haklarına dayalı adalet anlayışı içinde, hukuka ve hakkaniyete uygunluk yönlerinden incelemek, araştırmak ve önerilerde bulunmak mümkün hale getirilmiştir.'' 
 
Yapılanların önemli ama yetersiz olduğu kaydedilen açıklamada, ''Bu konuda temel hak ve hürriyetleri daha iyi koruyabilecek hak ve özgürlüklerin standartlarını mevcudun çok ötesine taşıyabilecek yeni bir Anayasa, içinde bulunduğumuz reform sürecini de taçlandıracaktır'' görüşü ifade edildi. 
 
''İnsan haklarını sadece devletle, oluşturulan hukuk düzeniyle koruyup geliştirmek mümkün değildir. İnsan haklarının insanların gönül ve zihin dünyasında yer bulması insan haklarını korumanın en güçlü teminatıdır. Sadece kendi hakkı veya çıkarı için değil, başkalarının hakkı ve çıkarı için de mücadele edebilen, her türlü haksızlığa karşı onurlu ve dik durabilen sorumlu insanların, sivil toplumun, kurum ve kuruluşların varlığı insan haklarının herkes için gerçekleştirebilmenin en önemli güvencesi olacaktır.
 
Ülkemizde hak arama bilincinin ve haklara saygılı olma şiarının yaygınlaştırılması, hak ve hürriyetlerin dili, dini, ırkı, rengi, düşüncesi, cinsiyeti ne olursa olsun herkes için olduğu gerçeğinin sadece sözü ile değil özü ile kabul edilip yaşatıldığı bir dünyaya ulaşılması temennisiyle tüm insanların 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Gününü kutlarız.''