10 film vizyona giriyor

Türkiye sinemalarında bu hafta 5'i yerli, 10 film vizyona girecek.

10 film vizyona giriyor
07 Kasım 2014 Cuma 11:38 tarihinde eklendi, 1.377 kez okundu.
SERENA
 
Çok erken yaşta Oscar kazanan Jennifer Lawrence’ı “Silver Linings Playbook”taki rol arkadaşı Bradley Cooper’la başrolde buluşturan film bu hafta vizyonda. O filmle, yükselen yıldızlar arasına giren çift bu kez 1929 Amerikasında kerestecilikle geçinen bir aileyi canlandırıyor. Aile derken, bir kişi eksik. Serena, kocasına çocuk veremiyor. Serena aşırı kurnaz ve hırslı bir kadın.
 
Serena, tekinsiz. Bu çocuk meselesi, giderek daha büyük sorunlara yol açıyor. Lawrence, kocasını oynaması için Cooper’ı bizzat ikna etmiş. Filmde de aynı şekilde, tuttuğunu koparan bir kadını oynuyor. Ancak çocuksu yüzü orada kaldığı müddetçe (24 yaşında) bu tür güçlü kadın rollerinde ne kadar başarılı olacağı tartışılabilir. Yönetmen, bol ödüllü Danimarkalı Susanne Bier.
 
YILDIZLARARASI (INTERSTELLAR)
 
Kubrick’in 1968’de çektiği “2001: A Space Odyssey” neden önemli bir film? Çünkü Arthur C. Clarke’ın zamanın çok ötesine giden varsayımlarını başarıyla uyguladı. Varoluşa ve varlığın nereye gittiğine dair önemli şeyler söyledi. Kontrolü ele geçiren yapay zeka başta olmak üzere bilimkurgu sinemasının pek çok mihenk taşının atası oldu. Peki “Yıldızlararası” aynısını yapabilecek mi? Ya da yapmaya niyeti var mı? Yoksa dünya dışında yaşanabilecek bir gezegen arayışına çıkan bir grup bilim insanının yolculuğu olarak mı kalacak? Beklentilerimizi yüksek tutmamız için yeterli sebebimiz var. Bir kere geçmişte “Memento”, “Inception” gibi son derece yaratıcı işlere imza atan Christopher Nolan kamera arkasında. Steven Spielberg 2006’da projeyi geliştirmeye başlamış ancak daha sonra Nolan’a devretmiş. Oyuncu kadrosu da müthiş. “Dünyadaki bütün aileler için” bu yolculuğa çıktığını söyeyen taze Oscarlı Matthew McConaughey mesela. Filmin bilimsel düzleminin sağlam olması da beklentiler arasında. Zira filmin hikayesi, ünlü astrofizikçi Kip Thorne’un çalışmalarına dayanıyor. Kara delikler aracılığıyla zamanda yolculuk yapılabileceğini söyleyen Thorne senaryoya bilimsel danışmanlık da yapmış. Dolayısıyla karşımızda, belki “2001”deki gibi yarım yüzyıl sonrasının teknolojilerini (ve korkularını?) doğru tahmin eden değilse de geleceğe daha farklı bakmamızı sağlayacak, doğru soruları soracak bir film mevcut gibi.
 
ALEXANDER VE FELAKET, KORKUNÇ, BERBAT, ÇOK KÖTÜ BİR GÜN
 
Aile komedilerinden hoşlanır mısınız? Peki ya Steve Carell’dan? İkisine de yanıtınız evetse bu filmi beğenmeme ihtimaliniz zayıf. Sabah uyanır uyanmaz çok kötü bir gün geçirmeye başlayan (saçına sakız yapışmıştır) Carrel’a filmde, Ben Affleck’in karısı Jennifer Garner eşlik ediyor. Jim Carrey’in “Yalancı Yalancı” filminden esintiler mevcut. Hani küçük bir çocuk bir gün bir dilek diler ve babası artık yalan söyleyemez. Bu hayli kalabalık ailedeyse kurban, Steve Carell’ın oynadığı baba figürü oluyor. TV dizileri kariyeri bulunan yönetmen Miguel Arteta’nın kahkahanın dozu bakımından ortalamayı tutturduğu söyleniyor. Carell filmlerinde her zaman duygusallık da vardır. Bunu da ortalamaya dahil edin.
 
UZUN YOL
 
Yerli filmler açısından hayli zengin bir sezon geçiriyoruz. “Uzun Yol”, bir aşk hikayesi. “Yüreğinin götürdüğü yer, her zaman mutluluk getirir mi” sorusunu soruyor film. Gülten ve Fariz’in hikayesi bu. Fariz kamyon şoförü. Gülten’in ailesi bu nedenle ilişkilerine karşı çıkıyor. Gülten de yüreğinin götürdüğü kasabaya Fariz ile birlikte yerleşiyor. Bir çocukları oluyor. Aile oluyorlar. Ama sorunlar bitmiyor. Fariz’in uzun kamyon yolculukları dışında bir de kumar sorunu var çünkü. Ataerkil toplumda en çok üzülenin kadınlar olduğunu söylüyor film. Yalan da değil. Ama farklı bir dokunuş var burada sanki. Nihat Seven’ın dördüncü uzun metrajında oyuncu kadrosunu Hakan Yufkacigil, Bora Cengiz, Mehtap Anıl gibi isimler oluşturuyor.
 
DENİZ SEVİYESİ
 
Yine bir yerli film. Yine bir aşk hikayesi. Ayvalık-New York hattında geçen bir geçmişle hesaplaşma hikayesi bu. Damla Ayvalık’ı terk edip Amerika’ya gider. Burada Amerikalı bir adamla evlenir. 6 aylık hamiledir. Ama geride bıraktıklarıyla hesabı bitmemiştir. Çocukluğunun geçtiği Ayvalık’taki evin satılacağını öğrenir. Dahası Burak vardır. Terk ettiği sevgilisi. Kocasıyla birlikte soluğu Türkiye’de alır. Üstelik yanında sırrını da getirir. Yönetmenliğini Esra Saydam ve Nisan Dağ’ın beraber üstlendiği filmin oyuncuları arasında Damla Sönmez, Ahmet Rıfat Şungar, Jacob Fishelve Sanem Öge var. Filmin, 21. Altın Koza Film Festivali’nde yönetmen ve oyunculuklar dahil 6 ödül kazandığını ekleyelim.
 
KİRLİ PARA (THE DROP)
 
Haftanın merakla beklediğimiz filmlerinden biri de “Kirli Para”. Başrollerde son dönemin yükselen yıldızı Tom Hardy ve “ejderha dövmeli kız” Noomi Rapace var. Dahası, ölmeden önceki son işiyle usta aktör James Gandolfini’yi izleyeceğiz. Peki bu kadronun, bu suç dramasında başarılı bir iş çıkardığı yönünde ümitli miyiz? Yanıtımız evet! Oyuncu kadrosu dışında da nedenlerimiz var, elbet. Her şeyden önce genç yönetmen Michael Roskam’ın, yeraltı suç dünyasına postmodern bir bakış açışı ve stilize bir gerçeklik getirdiği söyleniyor. Gangsterlerin para akladığı Brooklyn’deki bir barın sahibidir Bob. Eski bir suçludur, yeniden hapse girmek istemez. Yapılanlara göz yumar. Komşusu Nadia ile birlikte bir gün çöplüğe bırakılan yaralı bir köpek yavrusunu sahiplendiklerinde işler değişir. (Hiçbir iyilik cezasız kalmaz). O köpek, azılı suçlu Eric Deeds’e aittir. Deeds sadece köpeği değil, eski sevgilisi Nadia’yı da geri istemektedir. Gandolfini, filmde Bob’la beraber barı işleten kuzen Marv’ı oynuyor. Asıl dikkat etmemiz gereken isim ise, “Rust and Bone”da Marion Cotillard’un sevgilisini oynayarak dikkatleri üzerine çeken Belçikalı aktör Matthias Schoenaerts. Eric Deeds rolünde göstereceği performans önemli çünkü malum, bu tür işlerde kötü adam ne kadar iyiyse film de o kadar iyi olur. Filmin, “Mystic River” ve “Gone Baby Gone” gibi başarılı beyazperde adaptasyonları bulunan romanlara imza atmış Dennis Lehane’nin bir hikayesinden uyarlandığını da söyleyelim.
 
EVLİYA ÇELEBİ VE ÖLÜMSÜZLÜK SUYU
 
Ab-ı Hayat, yani Ölümsüzlük Suyu’nun peşinden kimler koşmadı ki? Geçmişin yarı-tanrı insanlarının öyküleri anlatılır mitolojilerde. Hatta Büyük İskender’in bile onca fethi, “Ölümsüz Suyu” bulmak için yaptığı söylenir. Ab-ı Hayat, insanoğlunun ölümsüzlüğe ulaşma arzusunun bir simgesine dönüşmüştür. Ünlü gezgin Evliya Çelebi de onca yeri gezmişken bu suyu aramaktan geride duracak değildi ya. Filme göre bulur da. 1600'lü yıllarda Nil Nehri kıyısında. Ama başına iyi şeyler gelmez Çelebi’nin. Kraliçe, onu cezalandırır. Çelebi uzun bir uykuya dalar. Uyandığındaysa kendisini günümüz İstanbul'unda buluverir! Fantastik bir hikaye anlatan ve ilk yerli 3D-animasyon olma iddiasıyla sinemalarımıza gelen filmin seslendirme kadrosunda Haluk Bilgener, Cengiz Küçükayvaz, Nurseli İdiz, Murat Cemcir ve Ahmet Kural gibi isimler yer alıyor. Yönetmen ise “Fetih 1453” filminin görsel efektlerine imzasını atarak dikkatleri çeken Serkan Zelzele..
 
TARZAN
 
3 boyutlu bir Tarzan animasyonu. Hikaye klasik. Asıl adı John Clayton olan Tarzan, ailesini bir uçak kazasında kaybeder. Kendisi kurtulur ama ıssız bir ormanda yapayalnız kalır. Maymunlar tarafından büyütülür. Derken Jane ile tanışır. Ama tek tanışacağı insan Jane olmayacaktır. Sorun da buradadır zaten. Daha önce hiçbir insanla iletişim kurmamış olan Tarzan’ı büyük zorluklar beklemektedir. Filmin, Edgar Rice Burroughs’un 1914 tarihli orijinal kitabına sadık kaldığını belirtelim. Çocuklarınızla ailece izleyebileceğiniz bir film Tarzan. Renkler ve üç boyut tekniği de yerinde kullanılmış. Ama çocuklu bir aile değilseniz, filmin hitap ettiği hedef kitle arasında yer almıyorsunuz demektir.
 
İNŞAAT 2
 
2003 yılında vizyona giren “İnşaat”tan tam 11 yıl sonra macera devam ediyor. Yönetmen yine Ömer Vargı. Ali ve Sudi, çalıştıkları inşaata ceset gömdükleri için 10 yıl hapis cezası almışlardır. Cezalarını çekip çıkan ikili, yeni bir suç batağına saplanır. Çalıştıkları açıkhava diskosunda neler yoktur ki? Bir yanda insan kaçakçıları, diğer yanda tarihi eser kaçakçıları. Geçmişlerine dönmek istemezler. Tek istedikleri, sevdikleri kadınları alıp ülkeyi terk etmektir ama bu kolay olmayacaktır. Filmde Emre Kınay-Şevket Çoruh ikilisine Bülent Kayabaş da eklenmiş.
 
OLUR OLUR
 
Bir eczane kalfası, sevdiği kadın dükkana gelince ne yapar? Onun aşkını kazanabilmek için ne yapabilir? Hele ki kız, onunla ilgilenmiyorsa. Ama Ali durmaz. Bir yaşam koçu olayına girer. Öğreneceği tekniklerle sevdiği kızın yani Azra’nın ilgisini çekmeye çalışır. Patronu Zihni’nin ise başka dertleri vardır. Kerem Çakıroğlu'nun yönettiği komedinin başrollerinde, aşırı yetenekli iki isim Alper Kul ve Şinasi Yurtsever yer alıyor.