17 Aralık'ın faturasını açıkladı

Ali Babacan, yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun faturasını açıkladı. Operasyonu “mini darbe girişimi” olarak nitelendiren Babacan, piyasalardaki hareketliliğe dikkat çekerek, “Kimlerin önceden haberi vardı, araştırıyoruz” dedi.

17 Aralıkın faturasını açıkladı
31 Aralık 2013 Salı 12:02 tarihinde eklendi, 1.030 kez okundu.
17 Aralık'ta başlayan sürecin dünyada ve Türkiye'de yakından takip edildiğini aktaran Babacan, ''Bizim hükümet olarak 3 Y ile mücadelede çok ciddi bir kararlığımız var. Yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklarla mücadele'' diye konuştu.
 
Ali Babacan, 17 Aralık-27 Aralık sürecinde halka açık şirketlerin değerinin 49,3 milyar dolar düştüğünü söyledi.
 
"Bugüne kadar yolsuzlukların üzerini kapatmadık" diyen Babacan, "Özellikle geçen hafta başlatılan ikinci tabloya bakıldığında aktörlerine bakıldığı zaman vahim bir tabloyla karşı karşıya olduğumuz görünüyor" dedi.
 
Yargı içerisinde emir komuta zincirinin dışında bir yapılanma olduğunu söyleyen Ali Babacan, operasyonun hükümeti hedefliyor gibi gözükmesine rağmen Türkiye'nin istikrarını hedeflediğini kaydetti.
 
49 MİLYAR DOLAR DEĞER KAYBI
17 Aralık'tan 27 Aralık Cuma tarihine bakacak olursak halka açık şirketlerimizin toplam değeri 270.906 milyar dolardan 221.572'ye düşmüş. Yani, 49 milyar 334 milyon dolarlık değer kaybı söz konusu halka açık şirketlerimizin toplam değerinde.
 
Halk Bankası'nda da 9 milyar 498 milyondan 6 milyar 762 milyona düşüş var. Değer kaybı 2 milyar 736 milyon. Bunun dışında kurun artmış olmasının getirdiği özellikle reel sektörün borçluluğundaki artış var. Hazineye baktığımızda devletin döviz borcu bitti üstelik artıya geçmiş durumdayız.
 
Öte yandan faizler arttığında bunun hem hazineye maliyeti var borçlanma olarak hem reel sektöre hem hane halkına maliyeti var. Dolayısıyla Türkiye varlık değerleri açısından baktığımız zaman çok çok yüksek maliyeti oldu. Ne kadar bir işlem hacmi ile bu fiyatlar oluştu diye bakacak olursak orada tablo biraz daha farklı.
 
Aynı tarihlere baktığımızda hisse senedi piyasasına yabancı yatırımcıların net anlamda çıkışı 238 milyon dolar olmuş. Kaldı ki bunun dün 85 milyon doları geri girdi. Döviz hareketlerinde aslında ilk hafta fazla bir döviz çıkışı yoktu üç günde biraz yoğunlaştı 764 milyon dolarlık bir çıkış ama dün bunun 110 milyon dolarının geri girdiğini görüyoruz.
 
Dolayısıyla buradaki önemli konu Türkiye'nin siyasi istikrarı. Bu operasyon hele hele ikinci dalgaya baktığımızda gerçekten artık bu hükümet gitsin de Türkiye ne olursa olsun. Türkiye'nin son 11 yılda geldiği konumda, elde ettiği kazanımlarda, bölgesinde oluşturduğu güç ve dünyada getirdiği sesten rahatsız olan çok ciddi geniş bir kitle var.
 
Kendi içimizde de var dışarıda da var. Ama daha somut isimlerle veya farklı bilgilerle anlatılabilecek bir konu değil konunun tabiatı gereği. Biz hükümet olarak işimizin başındayız. Biz bu siyasi ve ekonomik istikrarı bileğimizin gücüyle inşa ettik. Hiç kimsenin kolayca alıp gitmesine de izin vermeyiz. Şu ana kadar siyasi istikrarı sarsmaya çalışan ne karda girişim olduysa hepsini bertaraf ettik.
 
Şu andan çok daha zor durumlarda dahi başardık. Bu son iki haftadır yaşadıklarımız ve bunun kaynağı olan yapıyla da bu mücadeleyi mutlaka vereceğiz ve galip çıkacağız. Hükümetimizin niyeti ve Türkiye için yapmak istedikleri çok açık. Biz AK Parti iktidarı olarak AK demek tertemiz pırıl pırıl demek yani bizim varlık sebebimiz. Bu yolsuzluklar konusunda da en küçük bir şüphe bir ihbar ne varsa bunların hepsinin üstüne gideriz. Asla bir yanlış varsa üstü örtülmez. Münferit hatalar varsa onların gideceği yerlerde bellidir.
 
Önemli olan Türkiye'nin siyasi istikrarı. 'Bu hükümet gitsin de Türkiye'ye ne olursa olsun yeter ki şu hükümetten bir kurtulalım' görüntüsü veriliyor.  İçeride de dışarıda da Türkiye'nin kazanımlarından rahatsız olanlar var.
 
Bu ekonomi istikrarı bileğimizi gücüyle, tuğla tuğla inşa ettik. Şu anda itibarımızı sarsmak isteyen ne kadar kişi varsa hepsini bertaraf ettik. Hükümetinizin kararlılığı çok çok açık. Halkımız bunu biliyor ve anlıyor. Türkiye'nin kaderi denilen konularla mücadele ettik.
 
Halk Bankası çok önemli bir bankamız. Kar ve hizmet odaklı çalışıyorlar. Kamu bankaları BDDK'nın ve Sayıştay'ın denetiminde. Açık hesap verebilir bir yönetim tarzı ile idare ediliyor. Halk Bankası da böyle Vakıfbank da böyle. İran ile iş yapabilen tek banka. İran'la iş yapabilmek için tüm uluslararası düzenlemelere uymak zorundasınız, İran ve ABD'nin güvenini kazanmak zorundasınız. İçeride ve dışarıda Halk Banka yönelik bir gıpta var.
 
Bankanın tüzel kişiliğine yönelik bir iddia yok. Genel Müdürün üzerinden tüm banka yıpratılmaya çalışıyor. Bu günlerde bazı adaylar üzerinde çalışıyoruz. Yeni genel müdür olur mu olmaz mı olursa kim olur bu konuda net kararı henüz vermiş değiliz.
 
Hatalara göz göre göre izin vermeyiz. Operasyonda kimlerin önceden bilgisi var, kimler ne tür bilgiye dayanarak işlem yaptı, bunlara bakılmalı. Önceden bilgiye dayanarak kimler piyasa hareketi yaptılar? Soruşturma sonucunda bir açık bulunursa bunlarla ilgili suç duyurusu yapılacaktır.
 
SPK henüz Gezi olaylarıyla ilgili bilgi toplama sürecini tamamlamadı. Yatırımcılar iktidarın olayları kontrolüne bakıyor. İpler hükümetin elinde mi yoksa Türkiye başıboş bir döneme mi giriyor? En önemli değerlendirme bu.
 
Bu durumu e-bildiride yaşadık, parti kapatma davasında yaşadık. Askeri müdahale riski ve yargı darbesi riski yaşadık. Yargı ve polis içerisindeki bu son oluşumların, artık darbe diyemeyeceğiz ama mini darbe girişimi, yabancı yatırımcılar bununla ilgileniyor.
 
Gazetelere dökülen belgeler gazetelerde okunuyor fakar amirlerin haberi yok. İktidara rağmen böyle bir şey olur mu diyor dışarıdan bakan. Yatırımcı birkaç hafta içinde görecek ki hükümet işinin başında. Yargının da kendi içinde bir ahenk yakalaması lazım.''

NTV