Akalın TDK Başkanlığına veda etti

Prof. Dr. Şükrü Haluk Akalın, 11 yıldır sürdürdüğü Türk Dil Kurumu (TDK) Başkanlığı görevinden ayrılarak Hacettepe Üniversitesindeki görevine döndü.

Akalın TDK Başkanlığına veda etti
12 Ocak 2012 Perşembe 16:46 tarihinde eklendi, 1.051 kez okundu.

 

Prof. Dr. Akalın için TDK Konferans Salonu'nda düzenlenen veda törenine kurum üyeleri, çalışanları ve Türk dili alanında hizmet veren çok sayıda öğretim üyesi katıldı.
 
Akalın'ın TDK'daki çalışmalarının anlatıldığı sinevizyon gösterimi ile başlayan toplantıda, Prof. Dr. Akalın'ın birlikte görev yaptığı çalışma arkadaşları da anılarını paylaştı.
 
Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı Prof. Dr. Bahaeddin Yediyıldız, Akalın'ı uzun süreden beri tanıdığını, 2.5 yıldır da birlikte çalıştıklarını söyledi. Bir insanı tanımak için yolculuk yapmak, para alışverişinde bulunmak veya beraber çalışmak gerektiğini, Akalın ile bir arada çalışarak da onu yakından tanıdığını dile getiren Yediyıldız, Akalın'ın farklı görüşlere sahip olan kişileri de rahatlıkla dinleyebilen, çözüm üretme niteliği taşıyan, uyumlu bir çalışma arkadaşı olduğunu belirtti.
 
Prof. Dr. Akalın ile çalışmaktan çok memnun olduğunu ifade eden Yediyıldız, “Bu, onun için bu işin sonu değil aslında başlangıcı. Şimdi de üniversitede önemli çalışmalarla hizmet verecek. Kurumlarda kan değişimi de olabilir. Ama çalışmalar devam edecektir. Kendisine tüm çalışmalarından dolayı teşekkür ediyorum” dedi.
 
TDK'nın 1941 yılından bu yana üyesi olan Prof. Dr. Zeynep Korkmaz da Akalın'ın Türk diline çok önemli hizmetlerinin olduğunu, görevinden ayrılması nedeniyle burukluk yaşadığını dile getirerek, Prof. Dr. Akalın'ı, “Bu değerli meslektaşımı, bu sevgili oğlumu Türk diline verdiği hizmetlerden dolayı kutluyorum” sözleriyle uğurladı.
 
Prof. Dr. Osman Fikri Sertkaya da sözlerine, “Şükrü Haluk Akalın, benim hemşehrimdir. Ama her şeyden önce İstanbul Üniversitesinden öğrencimdir. Öğrencilikte bazı şeyleri burnundan getirdim, onun için iyi yetişti” diyerek başladı. Akalın'ın TDK Başkanlığı görevini yürüttüğü süre içinde kurumu “kapalı bir kurum olma hüviyetinden” kurtardığını belirten Sertkaya, “Şimdi yeni bir arkadaş gelecek ve Haluk Bey'in yaptıklarını devam ettirecek. Ama çok işi var” dedi.
 
Prof. Dr. Hamza Zülfikar da Akalın'ın yazım kılavuzlarını birleştirdiğini ifade ederek, onunla ilgili bir anısını, “Muhalefetime rağmen beni de 'yazım' kelimesini kullanmaya ikna etti. 'İmla' yerine 'yazım' kelimesini kullanmaya başladım” sözleriyle paylaştı.
 
Prof. Dr. Recep Toparlı ise TDK Başkan Yardımcılığı yaptığı süre içerisinde Akalın ile “iki kişilik bir ordu” gibi çalışarak Türkçe'nin bayrağını dalgalandırdıklarını söyledi.
 
“Yapayalnız bir insan olarak Ankara'ya geldim”
 
Daha sonra kürsüye gelen Prof. Dr. Şükrü Haluk Akalın, 15 Nisan 2001 tarihinde üçlü kararname ile atandığı görevini 11 yıl boyunca mutlulukla sürdürdüğünü söyledi.
 
TDK Başkanlığına getirildiğinde özel bir gündeminin olduğunu ve bunun için de bir liste hazırladığını anlatan Akalın, “Ben, TDK açısından çok kötü günlerin yaşandığı bir dönemde gelmiştim. Bir soruşturma yürütülüyordu ve kurumda görev yapan herkes imza atmaya bile korkuyordu. O sırada Çukurova Üniversitesindeki işimi, evimi, çocuklarımı bırakarak yapayalnız bir insan olarak Ankara'ya geldim ve 1 yıl misafirhanede kaldım” dedi.
 
TDK'da gece yarılarına kadar çalıştığını ancak yatmak için misafirhaneye gittiğini anlatan Akalın, kuruma çok erken saatlerde geldiğini, o sıralarda çalan telefonlarda Türkçe'nin kullanımına ilişkin uzun uzun soruların yöneltildiğini belirtti. Akalın, “Kurumu 'beyaz peynir birleşik mi yazılır, yoksa ayrı mı' diye merak edenlerden, bulmacadaki kelimeleri soranlara kadar pek çok kişi telefonla arıyordu. Bunların bir kısmına kendimi tanıtırken 'ben güvenlik Murat' diyordum. Sorularının yanıtını nereden bildiğimi sorarlarsa da 'hocalar toplantıda konuşuyordu, kulak misafiri oldum' diyordum” sözleriyle ilginç bir hatırasını aktardı.
Akalın, görev yaptığı süre içerisinde zorluklarla da karşılaştığını, bunların hepsine çözümler üretmeye çalıştığını ifade ederek, Atatürk'ün mirasını TDK'ya bıraktığı, ancak bu gelirlerin bir dönem kuruma aktarılamadığını, verdikleri yargı mücadelesi sonucunda bu gelirin yeniden kuruma kazandırıldığını söyledi.