Akar, darbeci generale bağırdı: ''Sen manyak mısın''

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, karargâhta darbeci askerlerce ağzı bağlanarak rehin alınmasından serbest bırakılmasına kadar 15 Temmuz gecesi tüm yaşadıklarını 6 sayfalık ifadesinde anlattı.

Akar, darbeci generale bağırdı: Sen manyak mısın
26 Temmuz 2016 Salı 09:57 tarihinde eklendi.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, karargâhta darbeci askerlerce ağzı bağlanarak rehin alınmasından serbest bırakılmasına kadar 15 Temmuz gecesi tüm yaşadıklarını 6 sayfalık ifadesinde anlattı. Şikâyetçi sıfatıyla ifade veren Akar, darbe girişimini anlayınca cuntaya karışan komutanlara “Manyak mısınız siz ulan” diye bağırdığını söyledi. İş yoğunluğu nedeniyle aralıklı olarak 18 ve 19 Temmuz’da ifade veren Orgeneral Akar’ın anlatımı özetle şöyle:
 
TARİHİMİZE KARA LEKE
 
“DEVLETİMİZİN bir süredir FETÖ/PDY terör örgütü ile yürüttüğü mücadele bizim de kurumsal olarak yer aldığımız bir mücadele olup Ağustos Şurası’nda Silahlı Kuvvetler içerisindeki bu yapının alacağı ağır darbenin hazırlıkları yapılmaktaydı. Şu an geldiğimiz noktada bu terör örgütünün bunu öngörerek hiç kimsenin belki de tahayyül edemeyeceği gözü dönmüşlükle ve alçaklıkla böyle bir darbe teşebbüsünde bulunduğunu düşünüyorum. Bu alçak darbe teşebbüsü ile tarihimize kara bir leke sürülmüştür
 
2. BAŞKAN’A MİT’TEN BİLGİ
 
15 Temmuz günü saat 17.00 -18.00 sıralarında makamımda çalışırken 2. Başkanım Yaşar Güler gelerek kendisine MİT’ten gelen bilgi ile akşam Kara Havacılık Okulu’ndan 3 helikopterin görevlendirilmesi ile bir faaliyet icra edileceği yönünde istihbaratı bana iletti. Ben, Yaşar Paşa ve Kara Kuvvetleri Komutanı Salih Zeki Çolak ile acilen tedbirleri tartışmaya başladık.
 
Derhal tüm Türkiye hava sahasındaki uçak ve helikopterlerin üslerine dönmesi, yeni kalkışlara da engel olunması emrimi verdim. Ankara Garnizon Komutanı Korg. Metin Gürak’ı telefondan arayıp bizzat Etimesgut Zırhlı Birlikler Tümeni’ne gitmesini, hiçbir tank ve zırhlı aracın birlik dışına çıkmasına müsaade edilmemesi yönünde tedbir emrettim.
 
SAAT 21.00’DE DİŞLİ GELDİ
 
Ben çalışmalarıma makamımda devam ettim. Gelişmeleri de takip ediyordum. Saat 21.00’e doğru Tümgeneral Mehmet Dişli geldi. Dişli, heyecanlı ve alışık olduğum ruh halinden farklı bir tarzda ‘Komutanım operasyon başlıyor, herkesi alacağız, taburlar, yola çıktı, biraz sonra göreceksiniz’ gibi şeyler söyledi.
 
HİDDETLE BAĞIRDIM
 
Ben ilk önce anlamlandıramadım, cümle içerisinde belki uçaklar demiş olabilir, ancak bunun bir kalkışma olarak ifade edebileceğim bir operasyon olduğunu anladım ve hiddetle ‘Ne diyorsun ulan sen, ne operasyonu sen manyak mısın, sakın ha’ şeklinde bağırdım. İkinci Başkan’ın, diğer komutanların nerede olduğunu sordum. Kendisi ‘heyecanlanmayın, rahat olun, gelecekler’ gibi karşılık verdi. ‘Benim seninle, böyle işlerin içerisinde olanlar ile hiçbir işim olamaz, sen benimle ne biçim konuşuyorsun, kim bunlar, siz kimsiniz’ sorularını sürekli hiddetle sıralıyordum. Haliyle çok öfkelenmiştim. Gittikleri yolun yanlış olduğunu, bataklığa battıklarını, cezasını çekeceklerini, hiç olmazsa bir erkeklik gösterip başkalarını bu işe bulaştırmadan ve ölüm kalım olmadan bu işi sonlandırmalarını, hemen bu girişimi durdurmalarını söyledim. Fakat ikna edemedim.
 
BİLEĞİME KELEPÇE TAKTI
 
Kendisi benim böyle hiddetli karşı çıkmama rağmen sakin görünerek ‘Komutanım bu iş bitti ve herkes yola çıktı’ anlamında şeyler söylüyordu. Kapıda yaverim dahil bazı askerleri gördüm. Bunların dışında Özel Kuvvetler Komutanlığı’ndan olduğunu değerlendirdiğim ve tam teçhizatlı, eğitim kıyafeti giymiş, silahlı, miğferli personel dikkatimi çekti. Odaya aniden girmeye kalkıştıklarını fark edince ayağa kalktım ve o esnada Levent Türkkan (emir subayı) ‘Komutanım otur, kalkma, sakin olun, zorluk çıkartmayın’ şeklinde bağırdı. Beni birisi iterek sandalyeye oturmamı sağladı ve o esnada arkadan bir başkası el havlusu tarzında bir şeyle hem ağzımı hem burnumu kapatarak nefes almamı engelledi.
 
NAMLU BANA DÖNMÜŞTÜ
 
Kolunu boğazıma doladı, sıktı, ip türü bir cismin boğazıma sürtünmesiyle, nefes almakta güçlük çektiğim için debelenirken bir başkası plastik kelepçeyi bileklerime taktı. Benim bu şekilde direnmem üzerine burnumu açacak şekilde ağzımı kapattılar. Nefes alma düzenim yerine gelince birazcık sakinleştiğimi gördüler ve ağzımı kapattıkları havlu benzeri kumaşı çektiler.
 
Beni arkamda biri olacak şekilde bir koltuğa oturtarak etkisiz hale getirdiler. Bir müddet sonra lavaboya gitmek istediğimi söyledim. Benimle birlikte geldiklerini görünce ‘terbiyesizler, ahlaksızlar’ diye bağırdım. Hepsi gayet soğukkanlı, hiçbir şekilde konuşmayıp yorum yapmayacak tarzda beklediler.
 
Bir müddet sonra ‘gidiyoruz’ deyip beni aldılar. katta tam teçhizatlı askerler tertibat almışlardı. Merdivenlerden beni indirdiler. Bir askerin önümde namlusu bana doğrultulmuş tam otomatik silah ile geri geri gitmesi dikkat çekiciydi. Yine bağırdım. ‘Ne yapıyorsun lan’ diye sinirlendim. Helikoptere bindirildim. Helikopterdeki silahlı askerlerin namlusu üzerime dönüktü. Mehmet Dişli de helikopterde idi. Bir süre uçuştan sonra iniş yaptık.

DHA