Aktif siyasete dönecek mi? Açıkladı!

11'inci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

Aktif siyasete dönecek mi? Açıkladı!
17 Eylül 2015 Perşembe 21:26 tarihinde eklendi, 1.043 kez okundu.
7 Haziran seçimleri sonrasında gerçekleştirilen koalisyon görüşmeleri hakkında değerlendirmede bulunan Gül, NTV canlı yayınında, iki büyük partinin bir araya gelerek hükümet kurmasını faydalı gördüğünü belirterek "Ben doğrusu güçlü bir hükümetin kurulmasını bugünkü Türkiye şartlarında çok faydalı görmüştüm. Güçlü bir hükümetin olması için de iki büyük partinin bir araya gelmesinin, oradaki tek düşünce şuydu. Her iki taraftan da liyakat esaslı insanlardan kurulacak bir hükümet ancak, bakanlar çok partizan olursa koalisyon hükümetleri yürümez, eğer liyakat esaslı insanlardan bakanlar konursa o zaman çok faydalı olurdu. Türkiye'deki gerginliği de giderirdi. Güzel hizmetler yapılabilir, birçok polemik konusu olan konular; polemik konusu olmaktan dışarı çıkar düşüncesinde, teşvik etmiştim arkadaşlarımızı da. Tabi işin içini bilmiyorum. Neler görüşüldü, nasıl oldu. Neticede geride kalmış oldu" dedi.
 
"KÜRT AİDİYETİ OLAN VATANDAŞLARIMIZIN DEVLETE VE MİLLETE BAĞLILIĞINI ZAYIFLATMAMAK GEREKİR"
 
11'inci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Artan terör olayları ve son dönemde yaşanan gelişmeler hakkında değerlendirmede bulunan Gül, "Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarımızın içerisinde Kürt aidiyeti olan vatandaşlarımızı devlete ve millete bağlılığını zayıflatmamak gerekir. Terörle mücadele ederken Kürt vatandaşlarımızı herhangi bir şekilde rencide edecek ve onların aidiyetini zayıflatacak bir tarz olursa en büyük tehlike ile o zaman karşılaşırız. Bazen yanlışlar, yanlış söylemler, yanlış davranışlar, farkına varmadan başka gelişmelere yöneltir" dedi.
 
"TERÖRİSTİN SİLAHI NE KADAR GÜÇLÜ OLURSA OLSUN DEVLETİN SİLAHI DAHA GÜÇLÜ OLUR"
 
Devletin silahının, teröristin silahından daha güçlü olduğunu söyleyen Gül, "Şu anda Türkiye'de terörle ilgili hiçbir haklı gerekçe gösterilemez. Dolayısıyla şiddetle terörün karşısında durmamız gerekiyor. Bir söz vardır masallarda; az gittik, uz gittik, dere tepe düz gittik, bir arpa boyu yol gitmişiz, derler. Türkiye'nin birden bire tekrar böyle bir ortama girmiş olmasını gerçekten büyük bir üzüntüyle karşılıyorum. Bugün buna bir gerekçe yok. PKK'nın ne yaptığının farkında mı değil mi, kim tarafından, nasıl kullanılıyor; bunlar çok sorgulanacak şeyler. Sadece Türk ailelerinin ocağına ateş düşmüyor. Sadece Türk aileleri ağlamıyor. Kürt aileleri de ağlıyor. Herkesi ağlatıyorlar. Bu asla kabul edilebilir bir şey değil. Terörle açıkçası mücadele son ana kadar devam eder. Terörle, teröristin silahı ne kadar güçlü olursa olsun devletin silahı daha güçlü olur" diye konuştu.
 
"HALKI, TÜRKİYE'DEN UZAKLAŞTIRMAMAK LAZIM"
 
Terörle mücadelede esas tehlikenin Kürt vatandaşların Türkiye'ye olan bağlılığının zayıflatılması olduğunu savunan Gül, "Terörle mücadele bu eninde sonunda kazanılır. Burada dikkat etmemiz gereken şey, Türkiye açısından, halk. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarımızın içerisinde Kürt aidiyeti olan vatandaşlarımızı devlete ve millete bağlılığını zayıflatmamak gerekir. Terörle mücadele ederken Kürt vatandaşlarımızı herhangi bir şekilde rencide edecek ve onların aidiyetini zayıflatacak bir tarz olursa en büyük tehlike ile o zaman karşılaşırız. Esas tehlikeyi ben orada gördüm. Bugün açıkçası bütün Kürt vatandaşlarımızın sadece bir siyasi şemsiye altında olmalarını da yanlış gördüm. Silahlı adamla sonuna kadar mücadele edilir ve devletin silahı teröristin silahından daima daha üstün gelir. Devletin sadece hukuk yüzü vardır. Halkı, Türkiye'den uzaklaştırmamak lazım. Bazen yanlışlar, yanlış söylemler, yanlış davranışlar, farkına varmadan başka gelişmelere yöneltir. Esas tehlikeyi orada gördüm. O zaman zaten teröristi izole ederiz. Terörle mücadele o zaman başarılı olur" ifadelerini kullandı.
 
"DIŞ POLİTİKANIN NETİCELERİNİN, TERÖRÜN BUGÜN BU HALE GELMESİNDE ETKİLERİ OLABİLİR"
 
Terörle mücadele kapsamında Türkiye'nin dış politikasına dikkat çeken Gül, "Her gün kaç tane şehit veriyoruz. Bu şaka olan bir şey değil ki. Buna yürek dayanmaz. Ateş düştüğü yeri yakar. Bu olay sadece Türkiye ile ilgili değil; bu bölgesel bir mesele hatta uluslararası mesele haline geldi. Benim en çok dikkati çektiğim husus, bu işi bölgesel ve uluslararası bir olay haline getittirmemek. Herkesin kendi problemini, kendisi vaktiyle çözmesi gerekir. Tabi ki dış politikanın neticeleri de terörün bugün bu hale gelmesinde etkileri olabilir. Türkiye'yi bir şekilde rahatsız etmek isteyenlerin, bu bölgede de bölge dışında da olabilir, terör örgütünü nasıl kullandıkları, besledikleri hep bilinen gerçeklerdir. Zaten yanımızda bel kemiği kırılmış 2 ülke var biri Irak biri Suriye. Bunun oralara yayılmasına ve oralardan beslenmesine çok büyük fırsat veriyor. Çok dikkatli olmak gerekiyor. Bütün siyasi partilerin büyük bir dayanışma içinde hükümetle terörle mücadele konusunda çok sağlam durması gerekiyor. Farklı düşünceleri bir kenara bırakıp böyle bir konuda terörle çok sağlam bir duruşu göstermek hepimiz için kaçınılmaz bir görev" şeklinde konuştu.
 
11'inci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Siyasete dönüp dönmeyeceği konusunda Gül, "Gerçekten bir ihtiyaç, gerçekten benim daha yapabileceğim bir şey söz konusu olursa o zaman onlara bakarım. Ama kariyer açısından değil bu. Gerçekten bir ihtiyaç söz konusu olursa ayrı bir mevzu, o doğal gelişir" dedi.
 
"GAZETELER GAZETELİKTEN ÇIKIP PR ORGANI HALİNE GELİYOR"
 
Basın kuruluşlarına yapılan saldırıları değerlendiren Gül, "Bugünkü bu gerginlik, stres halinin devam etmesi; Türkiye'ye çok maliyetli olur. Gerginlik, olağanüstü dönem; kısa dönemli olabilir. 3 ay 6 ay olabilir ama birkaç sene olamaz. Bir iki senedir olağanüstü bir dönemden geçtiğimiz gayet açık. Bundan bir an önce Türkiye'yi çıkartmak lazım. Bu kutuplaşma sadece siyasi partiler arasında değil. Bir bakıyorsunuz gazetelere, düşünenlere, yazarlara, çizerlere herkese dağılıyor. Gazeteler gazetelikten çıkıp PR organı haline geliyor. Türkiye'nin böyle olmaması gerekiyor. Türkiye'nin kendini konsolde etmesi gerekiyor. Bunun böyle devam etmemesi gerekiyor. Ülkeyi yönetenler bunu yapacaktır ve yapılabilir" diye konuştu.
 
"SURİYE MESELESİNDE SİYASİ BİR ÇÖZÜMDEN BAŞKA YOL YOK"
 
Suriye'de yaşanan gelişmeler hakkında konuşan Gül, uluslararası camiayı eleştirerek "Suriye'deki rejimden hepimiz nefret etmişizdir. Suriye'nin Akdeniz'in kıyısında tek parti iktidarının devam etmesi zaten mümkün değildi. Ne zaman olaylar başladı, silahlı mücadeleler başladı; o zaman ilişkiler çok değişti. O süre içerisinde maalesef dış dünya bizim daha çok diyalogla etki etmemize çok fırsat vermedi ve ilişkiler hep koptu. Suriye konusunda ben esas uluslararası camiayı suçlarım. Olaylar başladığında uluslararası camia, o kadar yüksek hamaset yaptı ki arkasına güç koymadı. Neticede doğrusu bunu bir süre geçtikten sonra gördük. O zaman büyük bir boşluk olur ortada. Ve bu boşluktan nelerin çıkacağını kimse bilemez. Uluslararası camianın oluşturduğu bu iklimde ortaya çıkanlar, terör de mülteciler de radikal unsurlar da sürpriz değil. Irak aynı şekilde olmadı mı? O zaman ben Başbakan'dım. Suriye meselesinde siyasi bir çözümden başka bir yol yok. Diplomasiyle, konuşarak. Yoksa 2 milyon insan Türkiye'ye gelir" ifadelerini kullandı.
 
"SÖYLEDİKLERİM, ÜMİT EDERİM Kİ DİKKATE ALINIR"
 
AK Parti kongresine gönderdiği mesaj hakkında değerlendirmede bulunan Gül, "Basından takip ettim. Üzücü durumlar da olmuş ama onları geride bırakmak lazım. Seçime en iyi şekilde hazırlanmak lazım. Mesaj gönderip düşüncelerimi, tavsiyelerimi paylaştım. Ümit ederim ki dikkate alınır söylediklerim. Ortak aklın öne çıkması gerektiğini, başarılı olunan dönemlerdeki politikalara dönülmesinin faydalı olacağını özetleyen bir başarı mesajı gönderdim" şeklinde konuştu.
 
"DAHA ÖNCE UNUTMAŞLARDI, TABİ Kİ İSTER İSTEMEZ ALINGANLIĞI OLUYOR"
 
Daha önce AK Parti kongresine çağrılmadığı için alındığına dikkat çeken Gül, "Sayın Başkan telefon açarak davet etti beni. Ben de teşekkür ettim. Hatırlarsanız daha önce unutmaşlardı. Biraz tabi ki ister istemez alınganlığı oluyor herkesin. Allah'ın bildiğini kuldan mı saklayacağım? Ama samimi düşüncelerimi paylaşıp herkesi tebrik etmiştim" dedi.
 
"UZUN YILLAR, İSTER İSTEMEZ YIPRATIR"
 
Uzun süre iktidarda kalmanın yıpratıcı olduğunu belirten Gül, AK Parti açısından değerlendirme yaparak "Demokrasilerde bu kadar uzun süre iktidarda kalmak büyük bir başarı. Bu sürede Türkiye'de ekonomik, siyasi ve tüm alanlarda yapısal reformlarda bulunuldu. Türkiye herkesin imrendiği bir ülke haline getirdiği ortada. Uzun yıllar ister istemez yıpratır demokrasilerde. Haklı olarak bazı yıpranmalar söz konusu olur. Önemli olan bunların farkına varıp hemen tekrar ortak akılla ve başarılı olduğumuz politikalara dönmek mümkündür. Benim tavsiyem bu. Bunu normal de görmek lazım. Yıpranmalar, yozlaşmalar bunlar kaçınılmaz. Bundan dönüş mümkündür. Aynı parti ve aynı insanlar büyük işler yaptılar. Aynı şeyler tekrar yapılabilir" açıklamasında bulundu.
 
"HER ŞEYDE MUHAKKAK BEN OLAYIM, ŞEKLİNDE BİR SİYASET TARZIM OLMADI"
 
Aktif siyasete katılıp katılmayacağı sorulan Gül, konuşmasında şunları kaydetti: "Siyasi kariyer varsa bu kariyerde Cumhurbaşkanlığı'ndan daha öte bir kariyer yok. Benim bütün hayatım siyasetle geçti. Ben ihtiraslı bir siyasetçi olmadım hiç. Her şeyde muhakkak ben olayım, şeklinde bir siyaset tarzım olmadı benim. İhtiras benim motivasyonum olmadı hiç. Cumhurbaşkanlığı'ndan sonra o günkü şartlar içerisinde baktım. Bu şartlar içerisinde olmamın doğru olmadığını söyledim. Benim birikimlerim kendime ait kalamaz. Bunları gayet samimi şekilde paylaşmak aynı zamanda vazife. Bunları yapmaya devam edeceğim. Ama ileride ne gözükür, ona bakmak lazım. Ben siyaseti bir hırs ve büyük bir makam-mevki için yapmadım" 
 
"GERÇEKTEN BİR İHTİYAÇ OLURSA O ZAMAN BAKARIM"
 
İhtiyaç olması halinde aktif siyasete dönüşünün doğal bir süreç içerisinde gelişebileceğini ifade eden Gül, sözlerini şöyle sürdürdü: "Gerçekten bir ihtiyaç, gerçekten benim daha yapabileceğim bir şey söz konusu olursa o zaman onlara bakarım. Ama kariyer açısından değil bu. Benim konumumdaki bir insan doymamış gibi bir siyaset merakı içerisinde olamaz. Gerçekten bir ihtiyaç söz konusu olursa ayrı bir mevzu, o doğal gelişir"