Bakan'ı rahatsız eden manzara

Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Ulucanlar Cezaevinde incelemelerde bulundu

Bakanı rahatsız eden manzara
29 Aralık 2010 Çarşamba 15:24 tarihinde eklendi, 1.758 kez okundu.

 

Altındağ Belediyesince aslına uygun olarak restore edilen ve müzeye dönüştürülen Ulucanlar Cezaevinde incelemelerde bulunan Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, girişteki dar ağacından rahatsız olarak, "Ben duygusal bir insanım. Benim içim, birçok şeyi kaldırmaz. Ama tahammül edenler, öğrenmek isteyenler, bu mekanları gezebilir" dedi.
    
Günay, Altındağ'da kuracakları Mehmet Akif Ersoy edebiyat müze kütüphanesinin yeri hakkında Altındağ Belediye Başkanı Veysel Tiryaki'den bilgi aldı. Daha sonra Altındağ'daki sanat sokağına geçerek burada sanatçılarla bir süre sohbet eden Günay, yapılan çalışmaların bölgenin çehresinin değiştirdiğini ifade etti.
    
Altındağ Belediyesince aslına uygun restore edilen ve müzeye dönüştürülen Ulucanlar Cezaevine giden Günay, müze uygulaması kapsamında girişe yerleştirilen dar ağacından rahatsız oldu. Günay, kendini kötü hissettiğini ifade etti.
    
Bir gazetecinin "İbret alınması için konulmuş" demesi üzerine Günay, "Kötü şeyler yapılmışsa bütün kötü şeyleri aynen hatırlamak, yazmak falan olabilir. Ama benim içim karardı" dedi.
    
Altındağ Belediye Başkanı Veysel Tiryaki, gazetecelere Ulucanlar'ın müzeye dönüştürülmesi süreciyle ilgili bilgi verdi.
    
Kültür ve Turizm Bakanlığı ile iletişim kurarak, cezaevinin kültür ve sanat merkezi olması için başvurduklarını anımsatan Tiryaki, şunları kaydetti:
    
"Burası sadece Ankara'da sanata, sanatsal faaliyetlere hizmet edecek. Bir tarafı da cezaevi müzesi olarak kullanılacak. Geçmişle gelecek arasında köprü vazifesi görecek. Dünyanın birçok ülkesinde bunun gibi çalışmalar var. Özellikle Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan günümüze geçirdiği demokrasi evresinin anlaşılması açısından burası önemli. Düşüncelerinden, yazdıkları kitaplardan, şiirlerden ya da siyaset adamlarının düşüncelerinden dolayı burada kalanları çocuklarımıza hatırlatmak düşüncesiyle cezaevi müzesi yaptık. Müze geldiğimiz demokratik koşullarda gelinen noktayı anlatıyor."
    
-"TÜRKİYE'NİN DEMOKRASİ VE HUKUK TARİHİ SERÜVENİ"-
    
Daha sonra Bakan Günay, cezaevi avlusunda gazetecilerin sorularını yanıtladı.
    
"Girişte dar ağacından rahatsızlık duydunuz. İçerideki zindanlarda sesler ve efektler olduğu belirtiliyor, bu konuda bir müdahaleniz olacak mı?" sorusuna Bakan Günay, şu yanıtı verdi:
    
"Burada bir anlamda Türkiye'nin demokrasi ve hukuk tarihinin serüvenini izleyeceğiz. Bunun sevindirici, olumlu sayfaları olduğu gibi çok acı hatırlanması bile yürekleri burkan sayfaları da var. Ben duygusal bir insanım. Benim içim, birçok şeyi kaldırmaz. Ama tahammül edenler, öğrenmek isteyenler bu mekanları gezebilirler. Benim müze düzenine, bilimsel olarak kabul edilmiş işlere müdahale etmem söz konusu değil. Bazı şeyler benim gibi Türkiye'nin demokrasi tarihinin acılarını yaşamış insanların yüreğini özel olarak burkabilir. Bunu da sizin anlayışla karşılamanızı temenni ediyorum."
    
"Buraya daha önce gelmiş miydiniz?" sorusu üzerine Günay, avukat olarak geldiğini söyledi.
    
-"DENİZ GEZMİŞ'İN HEYECANINI KULLANDILAR"-
    
 Bakan Günay, daha sonra koğuşları gezdi ve Altındağ Belediye Başkanı Veysel Tiryaki'den bilgi aldı. Günay, cezaevinde kalan Necip Fazıl Kısakürek'in de aralarında bulunduğu kişilerin yer aldığı fotoğrafları dikkatli bir şekilde inceledi.
    
İncelemeleri sırasında Deniz Gezmiş'in fakülteden tanıdığı bir arkadaşı olduğunu anlatan Günay, "Çok heyecan doluydu. Onun ve arkadaşlarının heyecanını ne yazık ki o dönem demokratik düzeni devirmek isteyen bazı mihraklar kötüye kullandılar. Bedelini gençler ödedi. Onun heyecanını kullananlar daha sonra Cumhurbaşkanlığına kadar aday oldular. Türkiye'ye ve gençlere o yaşananların örnek olmasını temenni ederim" dedi.
    
Deniz Gezmiş'le yakın arkadaş mıydınız?" sorusuna ise Bakan Günay, "Evet çok yakın tanışırdık" dedi.
    
Günay, Bülent Ecevit'le ilgili olarak da şu anısını paylaştı:
    
"Bülent Bey, hüküm giydiği zaman. 12 Eylülü eleştirerek yazdığı yazılardan dolayı 3'er aylık cezalar alıyordu ve bir süre burada kalıyordu. Bir sefer Kirazlıdere'de dil okulunda karşılaştık. Ben bir yargılama için gözaltına alınmıştım. O da yine yeni bir ifade için alınmıştı. Gözaltı olduğu için dil okuluna getirilmişti. Yaşadığı koşulları sordum kendisine, 'kötü' olduğunu söyledi. 'Keşke bunları Başbakan olmadan görseydim' dedi. Türkiye'nin nezaret koşullarının ne kadar kötü olduğunu o zaman görmüş ve bundan ötürü hayıflanmıştı."