Bankacılık altın çağını yaşıyor

TBB Genel Sekreteri, Türk bankacılık sektöründe 2009 sonunda 9 bin 27 olan şube sayısının 2010 sonunda 9 bin 465'e, 172 bin 403 olan çalışan sayısının da 178 bin 504 kişiye yükseldiğini bildirdi.

Bankacılık altın çağını yaşıyor
18 Ocak 2011 Salı 12:57 tarihinde eklendi.

 

Keskin, bankacılık sektöründe 2010 yılını değerlendirdiği basın toplantısında yaptığı konuşmada, ekonomide geçen yıl kaydedilen gelişmelere değinerek, enflasyonda hedefin tuttuğunu, faiz oranının düşmeye devam ettiğini, TL'ye olan talebin güçlü kaldığını, sermaye girişinin hızlandığını, kredi notunun yükseldiğini anlattı.
    
Bu doğrultuda bankacılık sektörünün kredi büyümesi için son çeyreğin "güzel bir ortam" sağladığını dile getiren Keskin, "Böyle bir ortamda bankalar kredi vermesin de ne yapsın?" dedi.
    
Şu anda Türkiye'nin gündeminde istikrar içinde yavaşlama olduğuna dikkati çeken Keskin, iktisat teorisinde büyümeden yavaşlamaya geçişte çok fazla aracın bulunmadığını, dolayısıyla bu sürecin aslında zor olduğunu söyledi.
    
Türkiye'de büyümenin yurt dışı kaynaklara çok bağlı bir olgu olduğunu, yurt dışından sermaye geldiğinde büyümenin daha hızlı gerçekleştiğini, sermaye çıkışında ise bir yavaşlamanın görüldüğünü ifade eden Keskin, bu nedenle Türkiye ekonomisiyle ilgili önlemler açıklandığında bu önlemlerin sermaye hareketleri üzerindeki etkisini çok iyi analiz etmek gerektiğinin altını çizdi.
    
TÜM ZAMANLARIN EN YÜKSEK ÇALIŞAN VE ŞUBE SAYISI-
    
Türk bankacılık sektöründe 2009 sonunda 9 bin 27 olan şube sayısının 2010 sonunda 9 bin 465'e, 172 bin 403 olan çalışan sayısının da 178 bin 504 kişiye yükseldiğini vurgulayan Keskin, "2010 yılı sonu, tüm zamanların yıl sonu itibarıyla ulaşılan en yüksek çalışan sayısı ve şube sayısı oldu. Bu açıdan verilerde iyileşme görüyoruz. Nüfusa oranla çalışan ve şube sayısı artıyor" diye konuştu.
    
Bankacılık sektörünün ulaştığı büyüklüklere işaret eden Keskin, "Bankacılık sisteminde 2010 yılı sonunda toplam aktiflerin, katılım bankaları dahil, 1 trilyon 15 milyar lira civarında olmasını tahmin ediyoruz" dedi.
    
Türk bankacılık sektörünün risklerine ilişkin ise Keskin, şunları kaydetti:
    
"Şu anda bilançonun yüzde 50'den fazlası kredi riski. Dolayısıyla bankaların taşıdıkları riskin önemli bir kısmı bu. Bankacılık sisteminde risklerin en tepesinde kredi riski bulunuyor. Vade yapısından dolayı eğer faiz oranları yukarı doğru giderse, bankacılık faiz riskiyle de karşı karşıya kalır. Yani faiz riski de bankacılık sisteminin gündeminde. Net pozisyon olarak baktığınızda ise yüksek bir kur riski yok. Ama bankaların müşterilerinin kullandığı yabancı paradan dolayı bir risk olursa, bu kredi performansını da etkileyebilir. Likidite riskini ise daha alt sıralarda görüyorum. Çünkü, Merkez Bankası her zaman bu konuda sektörü rahatlatan bir tutum içinde olmuştur. Ama likidite yaklaşımı, bundan sonra daha zor olacak."
    
ÖZ KAYNAK KARLILIĞI YÜZDE 12 CİVARINDA OLABİLİR-
    
Keskin, bankacılık sektöründe öz kaynak karlılığının 2010 yılında 2 puanlık bir gerilemeyle yüzde 16'ya düştüğüne dikkati çekerek, bankaların öz kaynak karlılığının bugünkü verilerle 2011 yılında yüzde 12 civarında olmasını beklediklerini ifade etti.
    
Mevduatın vadesinde ise bir değişme olmadığını belirten Keskin, "Mevduatın vadesi ortalama 3 ay. Ama bir mevduat sahibinin bankaya geldikten sonra o bankada kalma süresi 5 yıldan aşağı değil. Faizler yükselirse pasif daha kısa, aktif daha uzun olduğu için bu bankaların karlılıklarını önemli ölçüde etkileyecek" diye konuştu.