''Basel III Avrupa'yı boğdu''

Eski Merkez Bankası Başkanı ve Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Durmuş Yılmaz, eskiden genel kanının finans sisteminin müdahalelerden uzak durması, kendi kendini tamir edeceği yönünde olduğunu belirterek, ''Ancak 2007'de ortaya çıkan durum ve son 20-25 yılda var sayılan kabuller çerçevesinde mevcut ezberler bozuldu, geçerliliğini kaybetti'' dedi.

14 Aralık 2012 Cuma 19:46 tarihinde eklendi, 1.071 kez okundu.

 

Uluslararası İşbirliği Platformu'nun düzenlediği 3. Boğaziçi Bölgesel Ortaklık Zirvesi'nin ikinci gününde ''Basel II : Paranın Kaynağında Oyunun Kuralı Yeniden Yazılıyor'' başlıklı oturum gerçekleşti.
 
Oturumun moderatörlüğünü yapan Yılmaz, dünyanın içinde bulunduğu krizin müsebbibinin ilk defa gelişmekte olan ülkeler olmadığını, gelişmiş ülkeler olduğunu söyledi.
 
Eskiden genel kanının finans sisteminin müdahalelerden uzak durması, kendi kendini tamir edeceği yönünde olduğunu aktaran Yılmaz, ancak 2007'de ortaya çıkan durumun ve son 20-25 yılda var sayılan kabuller çerçevesinde mevcut ezberlerin bozulduğunu, geçerliliğini kaybettiğini ifade etti.
 
Bankacılık sisteminin tekrar denetlenmesiyle krizlerin derinliğinin azalması ve kısa sürede daha az maliyetle ortadan kaldırılmasının hedeflendiğinin aktaran Yılmaz, bugün gelinen noktada bazı kararların alındığını anımsattı.
 
Basında yapılan açıklamalara göre önceden belirlenen hususların ete kemiğe büründürüldüğünü aktaran Yılmaz, batırılması çok zor olan bankalarla ilgili İngiltere Merkez Bankası ile Amerika Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu arasında bir anlaşmaya varıldığını kaydederek, şunları söyledi:
 
''Dünyadaki 28 önemli büyük bankadan 12 tanesinin başına bir şey geldiğinde, hangi bölümlerinin iflas ettirilteceği, iflas ettirilmeyecek bölümlerin nasıl hayata devam edeceği konusunda bir anlaşmaya varıldı. Bunu yakın sürede uygulamaya koyacaklar. Onun dışında, yapısallaştırılmış enstrümanlarla ilgili olarak bankaların portföylerinde 48-50 milyar dolarlık birikim olduğu belirtiliyor. Bu nedenle 'İlerde tekrar bir kriz olur mu-' sorusu sorulmaya başlandı.'' 
 
Her ülkenin içinde bulunduğu koşullara göre kendisini yapılandırdığını aktaran Yılmaz, bankalardaki sermaye tanımının yeniden yapıldığını ve bankaların sermaye kalitelerinin artırılmaya çalışıldığını ifade etti.
 
Bankaların kriz öncesi ve sonrasındaki iş yapma stratejileri arasında farkılık olduğunu anlatan Yılmaz, bir bankanın yönetim kurulu başkanının haklı olarak, ''Basel III bize dar gelir'' eleştirisinde bulunduğunu hatırlattı. 
     
''Basel III Avrupa'yı boğdu''
     
DenizBank Genel Müdürü Hakan Ateş ise Basel I'in sermaye yeterlilik oranına odaklandığını, Basel II'nin ise içsel denetim ve şeffaflık konularına vurgu yaptığını söyledi.
 
Krizler önlensin diye getirildiğine inanılan Basel II'nin aslında krizi çıkardığını belirten Ateş, bunun nedenlerinden birisinin risk iştahının artmasını sağlayan modeli getirdiğini ifade etti.
 
Bir çok bankanın ülkesinin ekonomisini aşan büyüklüğe ulaştığını kaydeden Ateş, UBS'in büyüklüğünün 2007'de İsviçre ekonomisinin 4 katından fazla olduğu, şimdi ise 2 katından fazla olduğu bilgisini verdi.
 
Bankaların kötü günde ilave sermaye getiremediği için riski azaltma yoluna gittiğini bildiren Ateş, bunun da vadesinden önce geri çağrılan kredilere ve domino efektiyle sarmala, firma batıklarına, arkasından da banka atıklarına dönüşmesine yol açtığını dile getirdi. 
 
2008'de bankalardaki kısa dönemli likiditelerin azaldığını kaydeden Ateş, ''Warren Buffet bunu havuzdaki suya benzetiyor. 'Havuzdan su bir anda çekilince, kim çıplak, kim mayo ile, kiminse eşofman ile yüzdüğü ortaya çıktı' diyor. Türkiye ise bu konuları çok akıllıca geçti'' ifadelerini kullandı. 

Yeni regülasyonların ortak özelliğinin risk iştahını dizginlemek olduğunu aktaran Ateş, Basel III'ün yetmeyeceğini, Basel IV ve Basel V'in de geleceği yönünde bir kanaatleri olduğunu ifade etti. 

Basel III'ü tüm ülkeler aynı şekilde uygulamazsa, sermayenin rahat ülkelere gideceğini vurgulayan Ateş, Basel III'ün Avrupa'yı boğduğunu, Amerika'nın bu konuda daha rahat olduğunu dile getirdi. 
     
''Krizlere dair alınacak önlemler çok önemli ama her şey demek değil''
     
Albaraka Türk Genel Müdürü Fahrettin Yahşi ise Türkiye'deki düzenlemelerin ihtiyatlı düzenlemeler olduğunu söyledi.
 
Türkiye'deki bankacılık sisteminin 1.3 trilyon liralık bir finansal büyüklüğe sahip olduğunu aktaran Yahşi, tüm mali sektöre bakıldığında büyüklüğün 1.5 trilyon lira olduğunu dile getirerek, ''Biz bu rakamlarla Türkiye ekonomisinin büyümesini finanse ediyoruz'' dedi.
 
Her krizin hem düzenleme, hem de denetleme tarafında bir reaksiyon doğurduğunu vurgulayan Yahşi, alınan kararların da her zaman doğru olmayabileceğini dile getirdi.
 
Düzenlemelerin en uç noktalarda olduğu ülkelerde bile finansal krizin çıkmasının muhtemel olduğunu aktaran Yahşi, şunları kaydetti:
 
''Krizlere dair alınacak önlemler çok önemli ama her şey demek değil. Türkiye'de denetim ve düzenleme otoriteleri düzenlemeler konusunda mutabık kalması gerekiyor. Tek taraflı düzenlemeler aslında krizlerin de temel sebebi haline gelebiliyor.'' 
     
''Krizlerin çıkmaması için bireylerin finansal huzura sahip olmalı''
     
Doğuş Grubu Strateji Bölüm Başkanı ve Finansal Okuryazarlık Derneği Başkanı Özlem Denizmen ise dünyada ''finansal bilinç baharı'' olduğunu söyledi.
 
Krizin temelinde insanların finansal konuları bilmemesinin yattığını öne süren Denizmen, Amerika'da nisan ayının finansal okuryazarlık ayı ilan edildiğini, İngiltere'den Pakistan'a kadar bir çok ülkede de finansal okuryazarlık ile ilgili gelişmelerin yaşandığını ifade etti.
 
Meksika'nın başkanlığını yaptığı G-20'de, finansal okuryazarlık konusunu önerdiğini aktaran Denizmen, bu konunun tüm dünyada önemli bir konu haline geldiğini dile getirdi.
 
Finansal okur yazarlık konusunda bir çok bakanlık ve kamu kurumları ile çalıştıklarını anlatan Denizmen, krizlerin çıkmaması için bireylerin finansal huzura sahip olması gerektiğini. 
 
Bu konuda bilincin önemine değinen Denizmen, kendisine çok ilginç sorular geldiğini belirterek, sözlerine şöyle devam etti:
 
''Bu sabah çok ilginç bir soru geldi mesela. 'Özlem hanım Başbakanımız, şu an kişi başına 10 bin dolar olan milli gelirin gelecekte 25 bin dolara çıkacağını söyledi. Bu parayı nereden çekebilirim- Bana yardımcı olabilir misiniz' diye gerçekten çok ilginç bir mektup gelmişti.
 
Bu arada ülkemizde kredi kartı sözleşmelerini okumayanların oranı yüzde 80. O zaman ne oluyor- Sektöre suçlumalar geliyor. Dolayısıyla finansal okuryazarlık konusunda gidilecek uzun bir yol var.'' 
     
''Ortadoğu'daki büyük yatırımlar büyük rekabetleri getiriyor''
     
Öte yandan ''Uluslararası Müteahhitlik Hizmetleri Açısından Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Avrasya Bölgelerinde Yeni Fırsatlar ve Projeler'' konulu oturumda söz alan TAV İnşaat Ortadoğu Direktörü Yusuf Akçayoğlu da endüstrinin, bir ülke içerisinde ayaklandıktan sonra uluslararası alanda var olabileceğini belirterek, Ortadoğu'nun gelişime en açık pazarlardan biri olduğunu kaydetti.
 
Hindistan ve Çin'deki ekonomik gelişmeye dikkati çeken Akçayoğlu, Ortadoğu'daki büyük yatırımların da büyük rekabetleri beraberinde getireceğini söyledi.