Yazarlar

Kadir Çelik
Bir haberin perde arkası

Size anlatacağım olay, herkese derstir.

Bir gazeteci, insan olduğunu unutmadan habere bakarsa, bir insanı nasıl intihardan kurtarırın hikayesidir bu.

Süreyya Karabulut’u mutlaka tanıyorsunuzdur, hunharca öldürülen Münevver’in babası.
Ruh dünyası, kızının ölümünden sonra dibe vurmuş bir adam.

İntikam aşkıyla yanıp kavrulan baba, çoğu zaman ne yaptığını bilmiyor, bilecek durumda da değil.

Ve, bu yıkık ruha tezgah kuruluyor, kim kuruyor sorusunun yanıtı bilinemez değil.

Gizli görüntüler çekiliyor, bunlar Hayyam Garipoğlu’na izlettiriliyor.

Karabulut’la, Garipoğlu arasında bir yerel gazeteci var: Cemil Baran.

Görüntüleri çeken o, gidip Garipoğlu’na izlettiren o.

Garipoğlu, Süreyya Karabulut’un görüntülerini izlediğinde, zevkten dört köşe oluyormuş, Cemil Baran öyle diyor.

Normal, Süreyya Karabulut’un 3 milyon euro istemesi basına yansırsa, babanın bütün inandırırcılığı yok olacak, Garipoğlu biliyor.

Bu haberlerle, Garipoğlu’nun üzerindeki baskı kalkacak ve rahat nefes alacak.

Haber ve kasetler bize gelince, filmi tersten okumaya çalıştık.

Olayın taraflarıyla konuşunca, bunun babayı susturmak için hazırlanmış bir tezgah olduğu kendini gösterdi.

Ama, Süreyya Karabulut’ta tuzağa öyle veya böyle düşmüş !

O, bu isteği ‘’helallik’’ diye tanımlıyor, Prof.Dr.Abdülaziz Bayındır’da, İslam dininde bunun yeri olduğunun altını çiziyor.

Ve diyor Süreyya Karabulut, ‘’Bu kasetler Kadir Çelik’e gelmeseydi, beni yok edeceklerdi. İntihara sürükleyeceklerdi’’.

İşte böyle, bir haberi; arkasını araştırmadan, gazeteciliğin şüpheciliğinin tetiğine basmadan ekrana sürersen, bir adam intihar edebilir.

Bunu, ‘’Babanın onur intiharı’’ diye manşetlere taşırlardı, ama vicdanlar azap çeker, bir adam kara toprağa gömülür giderdi.

İşte gazetecilik bu kadar hassas, bu kadar önemli bir meslek.

Gereğini yapanlara selam olsun.
Paylaş :