"Biz de bundan rahatsızız"

BDP Eş Başkanı Demirtaş, CNNTÜRK'te Şirin Payzın'ın sunduğu 360 Derece programına katılarak gündeme ilişkin konuları değerlendirdi.

Biz de bundan rahatsızız
08 Ocak 2013 Salı 21:10 tarihinde eklendi.

 

BDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, "Sayın Başbakan ile görüşmek, sanki cennetin anahtarını ve tapusunu elde etmekmiş gibi bir hava yaratılıyor. Bizde bundan rahatsızız işin doğrusu" dedi. Demirtaş İmralı ile görüşmeler konusunda ise, " İmralı'nın müzakere koşullarına kavuşturulması, dışarı ile iletişim olanaklarının artırılması ve tabi ki sivil, siyasi heyetlerin daha genişletilmiş şekilde adaya gidişinin kolaylaştırılması mutlaka olması gereken şeylerdir diye biz öneriyoruz. Bu bizim son 2-3 gündür partimizin geliştirdiği önerilerdir zaten" şeklinde konuştu. 
 
BDP Eş Başkanı Demirtaş, CNNTÜRK'te Şirin Payzın'ın sunduğu 360 Derece programına katılarak gündeme ilişkin konuları değerlendirdi. 
 
"Bu dönemde bir liderle buluşması beklentiniz var mı? Başbakanla bir araya gelmenin yararlı olacağını düşünüyor musunuz ya da Başbakan, Kılıçdaroğlu ve siz ya da ikili bir görüşme talebiniz beklentiniz var mı?" şeklinde sorulan soru üzerine Demirtaş şunları kaydetti:
 
"Biz buna hiçbir zaman kapalı olmadık. Diğer partilerle, parti başkanlarıyla bir araya gelmek tabi ki faydalı olur, yararlı olur ama Tükiye'de şöyle bir hava ve atmosfer var; Sayın Başbakan ile görüşmek, sanki cennetin anahtarını ve tapusunu elde etmekmiş gibi bir hava yaratılıyor. Bizde bundan rahatsızız işin doğrusu. Bir ülkenin başbakan, seçimle iş başına gelmiş, vekaleten o makamda bulunan, o makamı yöneten bir kişi muhalefet liderleri ile veya herhangi sivil toplumdan birileri ile görüştü diye cennete gitmez. Başbakanda böyle bir hava var. Bizde bundan rahatsızız. Bu havadan çıkması lazım. daha normalleşmesi geren bir ilişki sürecine, diyalog sürecine girmesi lazım Sayın Başbakan'ın. Bu insani ilişkiler, siyasi ilişkiler yoğunlaştıkça, birbirini anlama, empati yapma, birbirine karşı en azından daha saygılı bir üslup kullanma ile mesafe kat edileceğini düşünüyorum. Ama Sayın Başbakan buna çok kapalı bir tarz izledi bu güne kadar. Biz şimdi Türkiye'de liderler zirvesi, buluşması dendiğinde, sanırsınız ki 2. Dünya Savaşı'nı bitirmek üzere liderler bir araya gelecek ve dünyanın en önemli zirvelerinden biri olacakmış gibi havayla yapılıyor bu. Her gün normalde rutin yapılaması gereken işler bunlar. Demokrasilerde, parlamenter sistemlerde parti liderleri, yemekte, evde, parlamentoda bir araya geliyorlar, konuşuyorlar. Türkiye'de bu olağan üstü durumdan dolayı bizde rahatsızız işin doğrusu."
 
"BİZ ŞART ORTAYA KOYMADIK"
 
Bugün grup toplantısında yaptığı konuşmasında, şehit ailelerine seslendiği cümleleri hatırlatılan ve "Hükümet bazı şarlat mı sundu? Daha sert algılanan konuşmanız için neler diyeceksiniz?" sorusa Demirtaş şöyle yanıt verdi:
 
"Bugünkü grup toplantısında ifade ettiğimiz partimizin ortak görüşleri olarak, belki son bir haftadır tartışma seviyesi hükümetin tek taraflı açıklamalarıyla oluşturulan psikolojik havaya denk düşememiş olabilir. Son derece gerçekçi bir yaklaşımdı, son derece makul ve öngörülebilir önerilerdi. Aslında biz şart ortaya koymadık. Ortaya şart koşma yetkimiz olmadığından değil, şartta koşabilir. biz muhalefet partisi olarak, 'şu şartlarda bu iş yürütülebilir' diyebiliriz. Ama bugün ifade ettiklerim gerçekçi makul önerilerdi. Sürecin tıkanmaması için oluşan bu havanın kısa sürede dağılamaması ve gerçekçi bir çözüme verilmesi için olması gerekenlere dair olması gerekenlere dair muhalefet partisi olarak önerilerimizdi. Eğer hükümetin tek yanlı açıklamalarla, propagandalarla yarattığı hava çözüm havasıdır deniyorsa buradan çözüm çıkmaz. Çünkü bir haftadır hükümet silahlar bırakılacak bu iş bitti bitecek havası yayıyor. Oysa işin esasına dair, usullerine dair hiçbir şeyin tartışılması izin vermiyor, tartıştırmıyor da. Bu doğru değil. Bizim bugün bu havanın ayakları yere basacak şekilde, saplıklı bir mecraya oturması için yaklaşımlarımızı ortaya koyduk. Sürecin bozulması, sürecin tıkanması kaygısından dolayı bunları ifade ettik. Süreç bozulsun, tıkansın diye değil. Aslında makul olmayan hiçbir yaklaşımımız da yoktu. Hükümet bugünkü yaklaşımımız için MHP ile aynı kefeye koyuyorsa, Ak Parti cephesi meseleyi böyle ele alıyorlarsa, ya doğru okumadılar bizi, ya söylediklerimiz doğru anlamadılar ya da hesaplarına gelmiyor çarpıtmaya çalışıyorlar diye ben düşünüyorum doğrusu."
 
"ARA BULUCU GİBİ DAVRANMAMIZA HİÇ GEREK YOK"
 
"İmralı ile görüşmelerde siyasi parti liderlerinin de önü açılmalı dediniz. Bu dönemde siyasi parti liderlerinin ön plana çıkması daha doğru değil midir?" şeklinde soruya Demirbaş şu değerlendirmelerde bulundu:
 
"Sayın Ahmet Türk ve Sayın Ayla Kat'ın adaya gitmiş olmaları bizim için son derece sevindiricidir. Halkında, partimizin de son derece güven duyduğu yetenekli, birikimli insanlardır. Bizler isim düzeyinde tartışmıyoruz. Eş başkanlar derken sayın Ahmet Türk'ü de kastediyorum. Demokratik Toplum Kongresi'nin eş başkanları, Barış ve Demokrasi Partisi'nin eş başkanları. Bizler en azından eş başkanlar olarak kısa zamanda birlikte bir görüşme gerçekleştirebilirsek kendi kurumlarımıza bunu anlatabilme, süreci yönetebilme açısından ve sürece daha vakıf olabilme açısından etkili olur. Tabi ki sonraki aşamalarda bizler eş başkanlar olarak, milletvekili arkadaşlarımızı görevlendirebiliriz, bu tür çalışmalar için görev dağılımı yapacağız sürelik. Her zaman doğrudan biz içinde olmayız. buna ne zaman yeter, ne de doğru olur. Ama sürecin daha başından kurumsal olarak meseleyi sahiplenme, hakim olma ve bizzat bu çalışmaları koordine etme açısında bizim hem adada Sayın Abdullah Öcalan'la, hem hükümetle, hem de Kandil'de KCK ile görüşme olanakları sağlanmalıdır diye düşünüyorum. En azından mekanizma kurulana kadar ve bu taraflar birbirileri ile görüşmeye başlayana kadar böylesine bir pozisyonumuz, rölümüz ön açıcı olabilir. Bunu bir dayatamadan öte makul bir öneri olarak sunuyoruz. Mekanizma kurulduktan sonra, Sayın Başbakan'ın da ifade ettiği gibi KCK ve PKK yetkilileri ile Oslo'da ya da başka bir yerde görüşmeler başladığında zaten bizim bir ara bulucu gibi davranmamıza hiç gerek yok. Biz muhataplardan biri olarak sürecin içine katkıda bulunmaya devam ederiz. Ama bu aşamada mutlaka sürecin tamamlanması için bizim yaptığımız önerilerin tartışılmasını ve hayata geçirilmesini önemsiyoruz."
 
"KARŞILIKLI BİR TARTIŞAMA SÜRECİDİR"
 
"Adaya giden heyetten yeterince bilgi alamadığınızı mı, oradaki görüşmeye yeterince vakıf olamadığınızı mı düşünüyorsunuz?" sorusuna Demirtaş şu değerlendirmelerde bulundu: 
 
"Hayır bundan hiç bir kuşkumuz, hiçbir şüphemiz yok. Tartıştığımız bu değil. Ben bugün grup toplantısında da ifade ettim. Sadece partimize mensup milletvekilleri değil, başka parti milletvekilleri de hatta başka sivil heyetlerde gitmelidir. Heyetlerin genişleyerek gitmesi, orada tartışılan çözüm önerileri, orada önerilen yol ve yöntemlerin daha fazla kuruma, kişiye, kamuoyuna mal olmasına katkı sunacaktır. Buradan gidecek insanlarda tartışacaktır kendisiyle. Çünkü biz sadece gidersek Sayın Öcalan'ı dinlemek için gitmiyoruz, eş başkanlar olarak aynı zamanda tartışamaya gidiyoruz. Kendi fikirlerimizi kendi önerilerimizi tartışamaya gidiyoruz. Bu tek taraflı bir bilgi alışverişinden öte, karşılıklı bir tartışama sürecidir. Bu nedenle eş başkanların gidişi önümüzdeki dönemde sürecin daha sağlıklı işlemesine katkı sunar. Yoksa bizim arkadaşlarımız Ahmet Bey ve Ayla Hanım'ın yaptıkları çalışma ile ilgili spekülatif hiçbir yaklaşımı kabul etmeyiz, redderiz. Herhangi bir milletvekilimiz adaya gidip geldiğinde veya başka bir çalışma yaptığında sonuna kadar arkasındayız, güven duyarız. Zaten bizim desteğimizle ve güven duygularımızla arkadaşlarımız oraya gitmişlerdir. Bütün tartışmalarda çok sağlıklı bir şekilde bizlere aktarılmıştır. Hiç bir tereddüt yoktur."
 
"BİZ BU SÜRECİN BİR AKTÖRÜYÜZ, MAHATTABIYIZ"
 
"Farklı sesler çıkmasını da mı engellemek istiyorsunuz?" sorusuna ise Demirtaş, 
 
"Biz parlamentoda grubu bulunan Türkiye'nin 4. büyük partisiyiz. 6 yıldır parlamentodayız. Parlamento ile ilgili bir deneyimimiz var. Anayasa komisyonun aynı zamanda içerisindeyiz, parlamentodaki bütün komisyon çalışanlarının içerisindeyiz. Sürecin nasıl işlediğini, nasıl işleyeceğini biz biliriz. Biz bu konuya hakimiz. Yine bununla birlikte hükümetin yaklaşımları, yargının yaklaşımlar, bürokrasinin yaklaşımlarının doğrudan muhatabıyız, gözlüyoruz. bütün bunları iyi tahlil ediyoruz. Bütün bu gözlemlerimize, deneyimlerimize dayanarak çözüm sürecinin veya süreçlerinin nasıl işleyeceğine, nasıl sağlıklı olacağına, ayaklarının sağlam olarak nasıl yere basacağına dair bizim fikirlerimiz var ve biz bunun İmralı'ya gittiğimiz de tabi ki de kendisi ile tartışırız, fikirlerimizi ifade ederiz. Kendisi kafasında olgunlaşmış fikirler, projeler gerçekleştirirken bizim bu önerilerimizi, fikirlerimizi emininki dikkate alır. Çünkü sonuçta biz bu sürecin bir aktörüyüz, mahattabıyız, demokratik, siyasal alanlarda faaliyet yürüten çok önemli bir siyasi parti, oluşumuz. Bizim sadece bu sürece ilişkin dinleyici olmaktan öte mutlaka ki katılımcı olarak söyleyeceklerimiz vardır. ben eminim ki hem hükümet, Sayın Öcalan ve KCK tarafı bizim söyleyeceklerimizi dikkate alırlarsa, sürecin sağlıklı işlemesi açısında çok daha katkı sunucu bir pozisyona kavuşuruz ve daha başarılı oluruz diye umuyorum. Bu nedenle İmralı'ya gidiş geliş konusunda bu meselenin artık normalleşmesi gerektiğini düşünüyoruz. Biz milletvekilleri olarak Türkiye'nin bütün cezaevlerine gidebiliyoruz, bu yetkimiz, hakkımız var. İmralı Cezaevi'de artık bu statüden çıkarılmalıdır. Parlamenterle Bakanlığın şuandaki koordinesinde İmralı'ya gidip gelebilmeli orada tartışmaları yürütebilmelidir. Biz bunun normalleşmesi gerektiğinin altını çizmek için ifade ediyoruz. Yoksa görüşlerin farklılığında veya tereddütten kaynaklı bir öneri değil benim ortaya koyduğum."
 
"İMRALI'NIN MÜZAKERE KOŞULLARINA KAVUŞTURULMASI MUTLAKA OLMASI GEREKEN ŞEYLERDİR"
 
"İlk adımlar konusuna mutabık mısınız? Size Ahmet Türk'ün verdiği bilgiler, plan bu yönde mi?" sorusunu ise Demirtaş şöyle yanıtladı:
 
"Sayın Ahmet Türk'de ifade etti, Sayın Öcalan'ın bu konudaki yaklaşımları her zaman makuldü zaten. Hiç bir zaman uç önerilerden, gerçekleşmesi imkansız şeylerden bahsetmedi ki. Yaklaşımının makul olmadığını söylemek yeni bir şey değil. Bir gerçeği ifade ediyor. Şimdi gazeteci arkadaşlarımızın yazdıklarına baktığımızda belki bütün bu olup bitenleri okumaya çalışarak tahmin üzerine kurgulanmış bir haberde olabilir. Bütün bu haberlere tek tek ayrı ayrı cevap vererek sürecin yürütüleceğini düşünmüyorum. Bizim bildiğimiz bu görüşme bir ziyaret çerçevesinde gerçekleşmiştir ve genel bir süreç değerlendirmesi kabaca yapılmıştır. Ama bundan sonra süreç ilerlerse heyetler gidip gelmeye devam ederse, hem devlet heyetleri hem siyasi heyetler gidip gelmeye devam ederse işin detayları o aşamada açıklanacak, deklare edilecek veya bizlere aktarılacaktır. Ama bu aşamada daha hiçbir şey aktarılmadan, usul tartışmaları, yöntem tartışmalarına ilişkin henüz ayakları yeren basan bir noktaya gelinmeden esasa dayalı bu kadar ne t şeylerin söylenmesini de ben doğru bulmuyorum. Mutlaka ki bunları tartışacağız. Bunlar tartışılmadan çözüm olmaz. İşin esasına dair tartışmalar olacak ama birkaç gün içerisinde bu usül şartları veya yöntem, mekanizma dediğimiz şey tamamlandığı zaman esasa ilişkin herkes söyleyeceklerini, söyleyecek. Bizimde mutlaka ki söyleyeceklerimiz olacak o zaman. 
 
Bugün grup toplantısında da belirttim. İmralı'nın müzakere koşullarına kavuşturulması, dışarı ile iletişim olanaklarının artırılması ve tabi ki sivil, siyasi heyetlerin daha genişletilmiş şekilde adaya gidişinin kolaylaştırılması mutlaka olması gereken şeylerdir diye biz öneriyoruz. Bu bizim son 2-3 gündür partimizin geliştirdiği önerilerdir zaten. 
 
"KOLAY OLMADIĞININ FARKINDAYIM AMA BİR ŞEKİLDE BUNUN ÜSTESİNDE GELECEĞİZ"
 
"Hükümetin KCK ile görüşme önerisi, hükümet açısında zorlayı değil midir?" şeklinde sorulan soruya Demirtaş şöyle yanıt verdi:
 
"İki gün önce bunu Sayın başbakan ifade etti yurtdışına çıkmadan önce. PKK ile Oslo veya başka bir yerde görüşülebileceğini kendisi söyledi. Ben bunu söyleyince bir dayatma oluyor da, Başbakan ifade edince son derece normal oluyor şeklinde düşünmemek lazım. Başbakan'ın söylediğini ben tekrarladım sadece. Başbakan, 'Oslo veya başka bir yerde görüşülebilir' dedi. Bende en kısa zamanda KCK ile hükümetin, devletin temas kurması, görüşmesi gerekir, mekanizmaya dahil etmesi gerekir dedim. Başbakan'ın söylediğini burada teyit ettim, destekledim aslında. Yeni bir şey veya dayatma anlamına gelecek bir şeyden söz etmedim. Böyle okumak istediği için hükümet çevreleri, bir şekilde BDP'yi suçlayan, bir şekilde BDP'yi baskı altına almaya çalışan BDP konuşmasın, öneriyi yapmasın psikolojisini yaratmaya çalışan hükümet sözcüleri ısrarla, 'BDP ne söylese saldırmaya çalışıyorlar'... Bu da doğru bir tarz, üslup değil. Bütün bunlar kolay değil anlıyorum. Bizim açımızdan da, AKP açısında da kolay değil. Uzun süredir çok sert bir rekabet ve siyasi mücadele yürütmüş iki parti, şuanda bu kadar kritik bir çalışma yürütüyorlar. Onların ayrı bir projesi çalışması var. Bizde ayrı bir proje, çalışma ile buluşturabilir miyiz diye uğraşıyoruz. Bunun kolay olmadığının farkındayım ama bir şekilde bunun üstesinde geleceğiz. Buna inanıyorum."
 
"BİZ BUNU AKP İÇİN DEĞİL GERÇEKTEN DE ÇÖZÜM İÇİN YAPMIŞ OLACAĞIZ"
 
"CHP, 'barış olacaksa, barışa koşulsuz destek veririz' dedi. Sizde bu anlamda hükümete ne kadar bir kredi açıyorsunuz?" sorusuna ise Demirtaş, şöyle yanıt verdi: 
 
"Sayın Kılıçdaroğlu'nun, Cumhuriyet Halk Partisi'nin bu konuda desteği önemlidir, anlamlıdır. Süreci kolaylaştıracak bir yaklaşımdır. Fakat biz pozisyonumuz itibari ile hükümete kredi açma durumunda değiliz. Biz doğrudan içindeyiz. İçinde olacağız, muhataplardan, aktörlerden biriyiz. Bu sürecin doğru yönetilmesi, yürütülmesi için bir aktör olarak sürece müdahiliz. Sadece hükümete kredi verip, dışarıdan hükümetin başarılı olup olmamasını izleme pozisyonunda değiliz. Bu sürecin başarılı olması için bizzat mücadele eden, uğraşan bir parti olacağız. Hükümete yönelik bizim sunabileceğimiz en büyük destekte budur. Kimse bizden AKP'nin bütün politikalarının doğrulandığı, teyid edildiği veya AKP böyle bir süreç başlattı diye biat edeceğimiz bir yaklaşım beklemiyor herhalde. Ama bununla birlikte biz hükümetin işini kolaylaştıracak, hükümete samimiyet gördüğümüz, ışık gördüğümüz oranda onun önünü açacak, önündeki zorlukları kaldırmaya çalışacak bir pozisyon alacağız. Bunu yapmaya çalışacağız. Elimizden gelen bütün gayretide 
 
göstereceğiz. Ama biz bunu AKP için değil gerçekten de çözüm için yapmış olacağız."
 
"SİYASİ DURUŞ ÖNLEMEDE ETKİLİ"
 
"Çözüm süreci baltalanır mı?" sorusuna Eşbaşkan Demirtaş söyle yanıt verdi:
 
"İşin doğrusu her zaman müzakere dönemlerinde bu ihtimal vardır. Sadece burası için değil. Dünyanın diğer bölgelerinde böyle süreçlerde bu tehlike var olmuştur ve tümüyle sıfırlanmamıştır. Dün ya da önceki gün Özgür Gündem Gazetesi'nde Veysi Sarısözen yadı. Bence çok önemliydi. Şu noktaya gelebilmek provokasyonu önlemek için çok önemliydi. Neydi o nokta? Provokasyondan korktuklarını ifade ettikçe, provakasyon riski artar ve provakasyon yapmak isteyenlerin hevesi artar. Ama taraflar provakosyana karşı kararalı bir duruş sergileyeceklerini ve ne yapılırsa yapılsın bundan vaz geçmeyeceklerini kararlı bir şekilde ifade eder ve bunun arkasında duruklarsa provakosyan yapmak isteyenlerde, bir tarafta elini ovuşturup bekleyenlerde çaresiz kalırlar. Çünkü ne yaparlarsa yapsınlar kolay kolay bozamayacaklarına dair bir irade ortaya çıkar. Bunu tümüyle sıfırlamak mümkün değil. Ama siyasi duruş önlemede etkili.

DHA