Boyner'e Afyon yanıtı: O buna karar veremez

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Uludere’de, Afyonkarahisar’da ne oldu, öğrenmek hakkımız” diyen TÜSİAD Başkanı Boyner’e “Neyi ne kadar öğrenmek, kimin hakkı, kimin hakkı değil, buna Ümit Boyner karar veremez” yanıtını verdi.

Boynere Afyon yanıtı: O buna karar veremez
17 Eylül 2012 Pazartesi 08:35 tarihinde eklendi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Saraybosna’dan İstanbul’a gelirken uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı. Erdoğan, TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner’in, “Uludere’de, Afyonkarahisar’da ne oldu, öğrenmek hakkımız” şeklindeki sözlerine, “O kendi işine baksın” yanıtını verdi.

 
Erdoğan, ABD’nin Libya Büyükelçisi’nin ölümüyle sonuçlanan İslam’a karşı filmin neden olduğu protestoları da değerlendirdi. Erdoğan, “İslamafobi Yasası”nın işaretlerini verdi. Başbakan, inançlara karşı hakaret ve saldırıların, nefret söylemi sayılacağı dolayısıyla suç kapsamına alınıp ceza verilmesinin öngörüleceği yasa çalışması için talimat verdiğini açıkladı.
 
Erdoğan, Afyonkarahisar’daki mühimmat patlamasıyla ilgili olarak Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’in kendisine, “meraklı bir askerin, fünyesi üzerinde bulunan Alman yapımı el bombasını patlatmış olabileceğini, bunun da diğer bombaları patlatarak infilaka yol açmış olabileceğini” söylediğini ifade etti.
 
Erdoğan’ın sorulara verdiği yanıtlar ise şöyle:
 
TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, “Uludere’de, Afyonkarahisar’da ne oldu, öğrenmek hakkımız” açıklamasını yaptı. Buyurganlık kelimesini kullanıyor. ‘Eskiden başka vesayet vardı, şimdi buyurganlıkla karşılaşmak istemiyoruz’ diyor?
 
Ben konuşacağım ama konuşmak istemiyorum. Bir defa, her şeyi öğrenilmesi gerekenleri, azami ölçüde sinyalini vermesi gereken merci neresidir. Hükümet, yargı, Genelkurmay’dır. Yargı, şu ana kadar yapılan incelemeler sonucu ne dedi? ‘Sabotaj yoktur‘ dedi. Anamuhalefet lideri ne diyor? ‘Bir el bombasıyla bu kadar kalın yapılmış çatı çöker mi?’ diyor. Bu hangi zeka örgüsüyle ortaya çıkıyor. Bir el bombası olur mu? Binlerce el bombası. Biri patlayınca diğerleri de patlıyor. Nasıl basınç yaptığını bilirsiniz. Bir tane patladı, diğerleri de zincirleme patladı. Ben bu işi şu anda işin başında olan Genelkurmay Başkanımdan dinliyorum. Çıkıyor diyor ki ‘Ben emekli bilmem neden dinledim’. Sen emekliden dinledin, emeklinin seviyesi, kalifikasyonu nedir bilemem. Ben orada inceleme yapan Genelkurmay Başkanımdan dinliyorum. Buyur savcı açıklama yaptı, ‘Orada sabotaj yoktur’ dedi. Öğrenmek hakkımızdır falan, neyi ne kadar öğrenmek, kimin hakkı, kimin hakkı değil, onun ölçüsünü Ümit Boyner belirlemeyecek. O işine baksın.
 
CHP Genel Başkan Yardımcısı Haluk Koç, hükümetin PKK’ya Oslo’da federasyon sözü verdiğini ileri sürdü. Ne diyorsunuz?
 
Çıksın bana şunu ispat etsin. Benim gönderdiğim istihbarat teşkilatının başındaki müsteşarımın ya da yardımcısının altında imzası var mı, yok mu? Eğer böyle bir şey gösteremiyorsa o adamlar namerttir. Oradaki konuşulanlar için sen ‘anlaşmadır’ diyebilir misin? Terör örgütü onu bir yere öyle aktardıysa yazılı taahhüt söz konusu değilse, bunun geçerliliği olabilir mi? Benim bilgim olmadan adam böyle bir şeyi yapacak, ben de onu orada tutacağım. Olur mu ya! Devlet yönetimi nedir bunlar bilmiyor. Beş tane koyunu verin, çaldırır gelirler. Beyefendinin (Kılıçdaroğlu) SSK hayatını inceleyin. Durmadan yazdılar. Bir de siz inceleyin.
 
CHP Lideri Kılıçdaroğlu, Afyonkarahisar’daki patlamanın sabotaj olduğu konusunda ısrar ediyor.
 
Bu öyle bir adam. Ben, Genelkurmay Başkanımı dinlerken böyle bir merak saikiyle ‘bir personel, Almanların getirdiği fünyesi üzerinde olan el bombaların birini eline almıştır, ondan olabilir, bu ihtimal var’ diyor. Bu adamla bir şey konuşulmaz.
 
Bölgedeki operasyonla ilgili son bilgi nedir?
 
Şemdinli’deki operasyonu Necdet Bey bizzat oradaki karargahtan yönetti. Çok ciddi bir temizlik harekatı yapıyorlar. Köy korucularına da bir güven geldi. Teröristler Hakkari-Yüksekova arasında bir köye geldiler. Köylüden yardım istediler. Köyün yakınında da bir karakol var. Karakol vadi gibi. Onlar oraya baskın yapmaya çalıştılar. Bir karşı operasyonla tüm güvenlik güçlerimiz herhangi bir kayıp vermeden 20 teröristi etkisiz hale getirdiler.
 
Hüseyin Aygün’den sonra terör örgütünün kaçırdığı kişilerin sayısının 37’yi bulduğu öne sürülüyor..
 
Benim aklımda kalan şekliyle 16. Son durum bu.
 
Nerede olduğunu duyduğunuz kayıplar var mı?
 
Durumlarıyla ilgili tahminler var. Ama kesin diyemiyorsunuz. Oralarda operasyonlara girdiğinizde bedeli ağır olur.
 
Terör örgütü sivil ölümler olunca eylemleri üstlenmiyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
 
Sivil can kaybı olduğu zaman kendilerinin de itibarının kaybolacağını düşünüyorlar ama yeri geliyor sivillerin üzerine gidiyorlar. Antep ve Bingöl gibi. Askerlerimiz ise sivil can kaybı konusunda çok hassas. Terör örgütü bunu bildiği için mağaraların etrafına, göçebe evleri oluşturuyor ki, yakınlarına yerleşim yeri kuruyorlar ki asker orayı vurmasın. Bomba atmasın.
 
İran’ın PKK’ya destek verdiği iddiaları vardı...
 
İranlı yetkililerle yaptığımız görüşmelerde, ‘Böyle bir desteğimiz söz konusu değil, işbirliğini sürdürmeye hazırız’ diyorlar. Biz de bu yaklaşım tarzına evet diyoruz. İran’la da istihbarat konusunda Sayın Müsteşarımız yoğun çalışma içinde. Geçen gün oradaydılar. Onlar da algılasınlar. Biz belli şeylerin farkındayız. ‘Buralardan destekler gelmiş filan’, ‘sizlerden de hassasiyet göstermenizi istiyoruz’ diyoruz.
 
İran’dan gelen örgüt mensupları...
 
Bir ara öyle bir şey ağırlık kazanmaya başladı. PJAK’ın oraya kayması gibi ama sonradan tekrar toparlandı.
 
‘Onu anne sayarım’
 
İsa Bey İshakoviç Ödülü’nü alacağınız salona girerken, bir yaşlı kadın sizi kucakladı ve sohbet etti. Bu Boşnak kadının işgal sırasında evinden tünel kazdırarak halkın yardım almasını sağladığı da söylendi. Kim olduğu konusunda bilginiz var mı?
 
Evet. Ben ona Hayriye Anne diyorum. Aliya İzzetbegoviç de çok saygı duyardı, çok severdi. Bizi de çok seven birisidir. O kadar ki rahmetli anneme elleriyle bir şeyler dokur gönderirdi. Ben onu anne sayarım. Sağolsun bizim de belediye başkanlığımızdan beri tanıştığımız biridir.
 
‘İslamafobi Yasası talimatı verdim’
 
İslam ve Hz. Muhammed aleyhine çekilen filmin tepkileri sürüyor. Tansiyonun düşürülmesi amacıyla Türkiye’nin yapabileceği bir şey var mı?
 
Biz zaten Ankara’dan yola çıkarken bir açıklama yaptık. Baktık süreç işliyor. Bunu tazeleyelim, daha kuvvetli mesaj verelim istedik. Yalta’da konferans koşulları uluslararası kamuoyu açısından daha uygun olduğu için orada da mesajımızı daha güçlü şekilde verdik. Tepkilerin çok da artarak devam edeceği yönünde şimdilik güçlü işaret de yok. Özellikle Mısır Devlet Başkanı Muhammed Mursi’nin açıklamaları etkili oldu.
 
Bu yönde mesaj vermeleri için başka ülkelerin devlet veya hükümet başkanlarını aradınız mı?
 
Bizim yaptığımız açıklama hemen onlar tarafından yankı buldu, onlar da benzer açıklamalar yapmaya başladı.
 
Türkiye’nin, inançlara hakaretin nefret suçu kapsamına alınması için çabası olacak mı?
 
BM’de bu konuyu gündeme getireceğim. ‘Sebep, netice ilişkisidir’ dedim. İnsanların inançlarına yönelik saldırı ve tahrikler olduğunda bunlara karşı uluslararası hukuki düzenleme olması gerekir. Uluslararası hukuk düzeyinde düzenlemeler yapılabileceği gibi ulusal hukuk düzeyinde düzenlemeler yapılmalı. Türkiye olarak biz başı çekelim. Fikir düşünce ve inanç özgürlüğü; farklı insanların fikir, düşünce, inanç özgürlüğünün sınırına kadardır. Sen fikir, düşünce, inanç için her şeyi söyleyebilirsin ama onunkinin sınırına gelince orada duracaksın. Varşova’da uluslararası toplantıya katılmıştım. Ben nihai metne İslamafobiya’yı bir nefret suçu olarak soktum.
 
İnançlara saldırının, hakaretin ulusal hukukta nefret suçu sayılması için adım atılacak mı?
 
Niye yapılmasın? İnançlara saldırıyı, nefret söylemi içinde gören, suç sayan bir yasal düzenleme konusunda çalışma yapılması için talimat verdim. Bekir Bozdağ Bey’e burada sizin yanınızda bu talimatı verecektim ancak O, başka bir görev için erken ayrıldı. Ömer Çelik Bey’e bu talimatı verdim. O, çalışmaları başlatacak. Filmle ilgili değil, benzer hareketler için yapılacak bir çalışma. Değerlere, inançlara hakaret anlamında bunları suç sayan düzenleme öngörüyoruz. Yasalarda muğlaklık varsa, onları açmak lazım. Bu konuda Türkiye dünyaya öncü olacak.
 
İslam’a hakaret eden film ve nefret suçu konusunda uluslararası bir toplantı isteyecek misiniz?
 
Bu süreci rahatlatmak için bir uluslararası konferans işine girebiliriz. Medeniyetler ittifakı çatısı altında bunu yapabiliriz.
 
Arap sokağı ayaklandı ama Türkiye sakin, bizi diğerlerinden ayıran ne? Arap ülkelerinde tepkiler ortaya çıktı ancak Türkiye bu olayları daha sakin karşıladı. Türkiye’nin daha sakin kalmasının sizce nedeni nedir?
 
Bunun nedeni bizim verdiğimiz mesajlardır. Sizin mesajınız yoksa ne oluyor. Siz mesajı kaçırırsanız halk sokağa dökülüyor. Son 10 senede aşırılıklar törpülendi. Bir anlamda paratoner gibi olduk, gaz aldık. Bunlar olmasa biz 80 öncesindeki gibi olaylar yaşardık. Her zaman atılan adımlarla, çıkan yasalarla ilerleme sağlandı, demokrasi güç kazandı. Burada (Bosna’da) üniversitelerde kızlar yanımıza geliyor, ağlıyorlar. ‘Siz, üniversitelerin, imam hatiplerin önünü açtınız’ diyorlar. Buradaki üniversitelere gelen kız öğrencilerin oranı yüzde 60-70’lerden yüzde 35-40’a düştü. Artık başörtülü kızlar buraya gelmiyor, erkek öğrenciler geliyor. Görüntüde sayı olarak az görülüyor ama gerginliği alıyor.
 
SURİYE’DEKİ ÇATIŞMALAR
 
ABD kendisinden bekleneni yapmıyor 
 
Bosna Hersek eski Cumhurbaşkanı Sladziç, Suriye’de yaşananları Bosna’da yaşananlara benzetti ve Türkiye’nin tavrını desteklediğini açıkladı. Uluslararası toplumu da Türkiye’ye yardıma çağırdı. Suriye sınırı uzarsa, Türkiye maddi yükü kaldırmakta zorlanırsa ne olacak? Mısır’ın girişimi hakkında ne düşünüyorsunuz? Türkiye bu konuda yalnız kalmaya devam ederse bir B Planı’nız var mı?
 
Şimdi Mısır’ın bir dörtlü zirve girişimi var. Bakalım ilk adımı atsınlar. Dışişleri düzeyinde biraraya gelecekler. Bizim BM Güvenlik Konseyi’nden netice arayışımız A planımızdı. O olmayınca biz ne yaptık? Mursi’nin de teklifiyle bu süreci başlattık ama bu arada ara enstrümanlar kullandık. ‘Rusya, İran, Türkiye’ üçlü çalışalım dedik. Bundan da netice alamadık. Putin, Medvedev, ‘Dışişleri bakanları görüşsün’ dedi. Lavrov’la Ahmet Bey görüştü. ‘O (Esad) giderse kim gelecek’dediler. Ben, ‘O giderse kim gelecek demeyin. Demokrasi gelecek. Halkın seçtikleri gelecek. Demokrasiyi konuşuyorsak, halk kimi seçerse o gelecek. Halkın istediği geldiği andan itibaren iş bitmiştir’ dedim. Ama onlar kumanda edecek birini arıyor.
 
ABD’nin tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz?
 
ABD şu anda işe daha müdahil olmuş değil. Şu anda olumsuz manada etkisi olan Rusya’dır, İran’dır. Çin de onları destekliyor. İran da oradan destek alıyor. Çin, Rusya’nın yanında hareket ediyor. İkisinin takındığı tutum, İran’ın tutumunu etkiliyor.
 
İran tavrını değiştirebilir mi?
 
Her yolu deneyelim. Türkiye, Mısır, Suudi Arabistan ve İran... Dörtlü zirveye katılacağız. Bakalım ondan ne çıkacak. İran’la temaslarımız devam ediyor. Çin, ‘Sizinle aynı düşünüyorum’ dedi ama BM’de Rusya’yla hareket etti.
 
ABD, bizi destekliyor mu?
 
ABD destekliyor desteklemeye de ama seçimlerden midir nedir kendisinden beklenileni yapmıyor.
 
ABD Genelkurmay Başkanı gelecek. CIA Başkanı da gelmişti. Bu ziyaretlerin sıklaşmasının anlamı nedir?
 
Şu vaka; Türkiye’nin bölgedeki etkisi hepsi tarafından biliniyor. Sadece ABD’nin istihbarat örgütü ile alakalı değil, Rusya da, İsrail de görüyor. Onlarla istihbarat seciyesinde sürüyor. İster istemez devlet olarak atmanız gereken adımlar. Dünyadan elini eteğini çekemezsin. Sadece Suriye değil geneliyle alakalı. Genelkurmay Başkanı’nın gelmesi büyük ihtimalle iade-i ziyaret.
 
Başbakan Erdoğan, Bosna Hersek’te eski Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç’in mezarını ziyaret ederek dua okudu.
 
İsrail işadamını arabulucu yolladı
 
BM’de yapacağınız konuşmada nasıl bir mesaj vereceksiniz?
 
Anti semitizmi insanlık suçu olarak ilan eden, halkının tamamına yakını Müslüman olan ülkenin Başbakanıyım. Ama batı, İslamafobiya’yı insanlık suçu ilan edememiştir, teşvik etmiştir. ÖrneğinAvrupa’da, Almanya’da... (Filmi çeken) Ne diyor? ‘Ben Müslümanların aşırı uçlarını tahrik etmek için yaptım’ diyor. Böyle bir film 5 milyona yapılır mı? İsrail, İslam dünyasında iyi bir yere oturamamıştır. Bir normalleşme sürecine girmesi için de gayretleri yoktur. Senin sadece Türkiye ile münasebetin var. Böyle münasebetin olan ülke yok ki. Gel bu münasebetini iyi tut. Sen kalkıyorsun böyle bir dostunu kaybediyorsun. Normalleşme için Yahudilerin dünyadaki en zengin adamını bana gönderdiler. Birkaç ay oldu. Neymiş arabulucu olacakmış. Dedim ki üç şartımız var.
 
‘Bir, İsrail özür dileyecek. İki, tazminatı ödeyecek. Üç, Filistin-Gazze üzerinden ablukayı kaldıracak.’
 
İsrail’in artan bu çabasını neye bağlıyorsunuz. Son zamanlarda arttı...
 
Sadece özür yetmez. Yalnızlığa itildiler. Şu anda ciddi manada köşeye sıkıştılar. İran’la atışmalarına bakmayın, bu blöf. Ben İsrail’in İran’a saldırması gibi şu anda bir ihtimal görmüyorum.
 
Zengin Yahudi Murdoch mu?
 
Yok canım Murdoch, Yahudi değil. Son hanımı da Filistinli...
 
İsrail ‘ben elimden geleni yapıyorum, her şeyi yapıyorum’ görüntüsü vermek mi istiyor?
 
Nasıl verecek. Obama devreye girdi. Ben aynı şeyi söyledim: 3 maddelik şartların yerine getirilmesi gerekir. Putin devreye girdi aynı 3 maddeyi söyledim. İngiltere devreye girdi yine aynı cevabı verdim.
 
Üç şartın aynı anda mı karşılanması gerekiyor?
 
Üçü aynı anda... Ama ilk devreye giren Berlusconi oldu.
 
O ARABULUCU KİM?
 
Başbakan Erdoğan’ın İsrail Türkiye ilişkilerinin normalleşmesi için gönderilen arabulucunun kim olduğunu söylemedi ama yaptığı tanıma uygun 3 iş adamı şunlar:
 
Larry Ellison (68): Oracle’ın kurucusu. 36.5 milyar dolarılk servetiyle dünyanın en zengin Yahudisi. ABD’de Demokrat Parti’yi desteklediği biliniyor, ancak kendinden politikadan çok satın aldığı yatlar ve adalarla bahsettiriyor. Geçen yıl Bodrum’a gelmişti. 
 
Idan Ofer (56): İsrail’in en zengin ismi. Sammy Ofer’in 2011’de ölümünün ardından servetini iki oğlu paylaştı. Idan 6.2 milyar dolar servete sahip. İş dünyasında faaliyetleri kadar İsrail-Filistin barışı konusundaki çalışmalarıyla da tanınıyor. İsrail Barış Girişimi’nin kurucularından.
 
Stef Wertheimer (86): İsrail’in en zenginleri listesinde dördüncü sırada. Gebze’deki Teknopark’ın yüzde 48 ortağı. İsrail’de bir dönem milletvekilliği yaptı. Ortadoğu barışı için çalışıyor. (milliyet)