"Bu iddialar deli saçması"

Çiller, başbakanlığı döneminde 700 kişilik özel ekip kurduğu iddialarını yalanlarken, o dönemde hedef haline geldiğini ve amaçlananın kendisini tasfiye etmek olduğunu söyledi.

Bu iddialar deli saçması
07 Ocak 2013 Pazartesi 10:33 tarihinde eklendi.

 

Meclis Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu’nun raporunun ekleri arasında bulunan MİT raporundaki iddiaların basına yansıması üzerine, ABD’de bulunan eski Başbakan Tansu Çiller iddialarla ilgili Milliyet gazetesinden Fikret Bila’ya konuştu.
 
Tansu Çiller ve eşi Özer Çiller hakkında 1996 yılında hazırlanan MİT raporunda, 700 kişilik özel bir ekip kurdukları, Susurluk kazasında ölen Abdullah Çatlı’yla işbirliği yaptıkları, kurdukları özel örgütle uyuşturucu ve nükleer kaçakçılığı yaptıkları, faili meçhul cinayetlere karıştıkları gibi ağır iddialar yer alıyordu. 
 
Dönemin MİT Müsteşarı Sönmez Köksal’ın imzasını taşıyan raporda, bu bilgilerin basında yer alan haberlere dayandırıldığı da belirtiliyordu.
 
Çiller bu iddialara şu yanıtı verdi:
 
‘Bu iddialar deli saçması’
 
“Ben bu asılsız iddialara deli saçması diyorum. Elle tutulur hiçbir tarafı yok. Zaten Sönmez Köksal da bu iddiaların basında yer alan haberlere dayandırıldığını ifade etmiş. Dolayısıyla gerçek olan hiçbir yanı yok. Bana göre cevap vermek bile gereksiz. Yok özel örgüt kurmuşum, yok uyuşturucu kaçakçılığı yapılmış, yok nükleer kaçakçılık yapılmış, yok faili meçhul cinayetlere karışmışız! Bunların hepsi deli saçmasıdır.”
 
'Hedef bendim’
 
Tansu Çiller, bu tür iddiaların kendisini siyaseten yok etmek üzere özellikle üretildiğini ve bu planın Ankara Cumhuriyet Savcısı Mustafa Bilgili’nin kendisine gösterdiği evraklarda da yer aldığını belirterek şöyle devam etti:
 
“Burada doğru olan bir şey varsa o da benim hedef olduğumdur. Ben bununla ilgili belgeleri bizzat gördüm. Savcı Mustafa Bilgili beni davet ettiğinde önce gitmek istemedim. Ancak Sayın Savcı ısrar etti. 
 
Sizinle ilgili önemli belgeler var, bunlar sizin siyaseten hedef alındığınızı gösteriyor bunları görmenizi istiyorum dedi. Bunun üzerine ben de savcıya gittim. Gerçekten de bu belgeleri gördüm. Doğrusu bu kadarını beklemiyordum, şaşırdım. 
 
Bu belgelerde benim siyaseten yok edilmemin hedeflendiği yazıyordu. Bu amaçla da aleyhime haberler üretilmesi de planlanmıştı. Bu bilgiler de sözkonusu belgelerde vardı. Bu durum MİT tarafından hazırlanan raporu da izah ediyor.
 
Önce hakkımda asılsız haberler üretildi sonra o haberlere dayanılarak MİT tarafından bu rapor yazıldı. Zaten dönemin MİT Müsteşarı olarak Sönmez Köksal da bunu ifadesinde söylüyor. Bu iddiaların hiçbirinin gerçekle alakası olmadığı, uydurma haberler üzerine rapor yazıldığı ortaya çıkmış oldu. Zaten ben o raporlardaki iddialarda adı geçen kişilerin çoğunu da tanımam, kim kimmiş bilmem dahi.”
 
‘En üst düzeyin imzası var’ 
 
Eski Başbakan Çiller, 28 Şubat’la ilgili olarak kendisine gösterilen belgelerin altında en üst düzeydeki kişilerin imzasının bulunduğunu da kaydederek şu bilgiyi verdi:
 
“Savcılığın elindeki bu belgelerde düşünebileceğiniz en üst düzey kişilerin imzaları var. Tansu Çiller siyaseten yok edilmelidir diyor. Çiller yok edildiğinde partisi de yok olur deniliyor. Ve bu en üst düzeyde imzalanmış bir belge.”
Çiller’e imzaların kime ait olduğu sorusuna ise yanıt vermedi ancak bu belgelerin doğru olup olmadığının Genelkurmay’a sorulduğunu ve Genelkurmay’ın da belgeleri doğruladığını söylemekle yetindi.
 
‘Nimet Baş not gönderdi’
 
Çiller, Darbeleri Araştırma Komisyonu’nun sorularını yanıtlarken benzer bir soruyla karşılaştığını da söyleyerek şöyle devam etti:
 
“Ben Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu üyelerini kabul ettiğim zaman da bu iddialara benzer sorular bana yöneltildi. Sanıyorum Mehmet Şeker Bey sordu. Bu soru bana yöneltilince Komisyon Başkanı sayın Nimet Baş orada bana bir not göndererek ‘Cevap vermeyin bunlar mesnetsiz iddialar’ dedi. Anlaşılıyor ki Sayın Nimet Baş da Sönmez Köksal’ın belirttiği gibi gazete haberlerine dayalı bu raporun mesnetsiz ve saçma iddialar taşıdığı sonucuna varmıştı ve kaale almamamı istiyordu.”
 
‘Yılmaz hükümet önerdi’
 
Eski Başbakan Tansu Çiller, 28 Şubat süreci ile Başbakan Necmettin Erbakan’ın istifa etmesinden sonra hükümeti kurmakla görevlendirilen ANAP lideri Mesut Yılmaz’ın yeniden kendisine koalisyon önerdiğini de söyledi. Çiller şu bilgileri verdi:
 
“28 Şubat sürecinde bakanlar ve milletvekillerimiz baskıyla, şantajla ve belki rüşvetle istifa ettirildi. Başbakan Erbakan da istifa etti. O dönemde Meclis çoğunluğu itibarıyla güven oyuna ilişkin imzalar nedeniyle Başbakanlık görevinin bana verilmesi gerekirdi. Ama Cumhurbaşkanı Demirel, görevi Mesut Yılmaz’a verdi. Sayın Yılmaz da bana yeniden koalisyon önerdi. Ben kendisine bunu hangi irade istiyor, kimler istiyor diye sordum. O da eliyle apolet işareti yaptı. Yani askerleri gösterdi. Ben de kendisine arkasında millet iradesi olmayan bir hükümet içinde yer almayacağımı söyledim.”
 
‘Tehdit edildim’
 
Tansu Çiller, kendisinin Refah Partisi’yle koalisyonu korkudan kurduğu şeklinde iddiaların sık sık basında yer aldığını ancak bunun gerçek olmadığını belirtirken, gelişmeleri şöyle aktardı:
 
“Bana karşı her zaman Refahyol hükümetini korkudan kurdu suçlaması yöneltilirdi. Benim Refahyol ile mecburen hükümet kurduğumu, kurmamam halinde Yüce Divan’a sevkedileceğimi, bunu bildiğim için de Erbakan’la ortaklık yapmayı kabul ettiğimi ileri sürdüler. Tamamen gerçeğe aykırıdır.
 
Bilindiği gibi ben 1995 seçimlerinden sonra Mesut Yılmaz ile Anayol hükümetini kurdum ve başbakanlığı da ona verdim. Bu hükümetin yürümesi için de elimden geleni yaptım ancak yine bilindiği gibi Mesut Yılmaz ve ANAP kanadı bu hükümeti bozmak için elinden geleni yaptı ve bu hükümeti bozdu. 
 
Sonra biz Refah ile dönüşümlü başbakanlık koşuluyla hükümet kurduk. Dolayısıyla ben korkudan hükümet kurmuş değilim, aksine ben asıl tehdidi Erbakan istifa ettikten sonra Mesut Yılmaz yeniden hükümet kurma teklifi yaptığında aldım.
 
Mesut Yılmaz ile ikinci kez hükümet kurmazsam Yüce Divan’a gönderileceğim yolunda tehditler aldım. Önemli olan iradenin milleten alınıp başka yerlere (askeri kastediyor) verildiği o dönemde hayır diyebilmekti. Ben de hayır dedim ve dik durdum. Çünkü bu hükümet teklifinin arkasında millet iradesi yoktu. Millet iradesi gasp edilmişti.”
 
Çiller’e 28 Şubat’ın hem kendisini hedef alması hem Erbakan’ın istifasından sonra tekrar kendisine hükümet ortaklığı teklif edilmesinin yarattığı çelişkinin sorulması üzerine şu karşılığı verdi:
 
“Evet burada bir çelişki vardı. 28 Şubat’ın hedefi beni yok etmekti. Bunu belgelerde de gördüm ancak yeniden bana hükümet ortaklığı teklif ettiler hem de bu teklifte başbakanlığın ucu da açıktı. Yılmaz kimin başbakan olacağı konusunu söylememişti. Anlıyorum ki Erbakan istifa ettikten sonra Yılmaz parlamento aritmetiğinde hükümeti kuramayacağını düşündü ve o zamanki irade mecburen onu yeniden DYP’yle hükümet formülüne yöneltti. Ama ben kabul etmedim.”