'Darbe tehlikesi geçmiş değil'

DEMOKRATİK Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, darbe tehlikesinin devam ettiğini belirterek, "Bir kez daha uyarıyoruz; darbe tehlikesi geçmiş değildir. Darbe tehlikesi halen devrededir. Darbe tehlikesini ortadan kaldırmanın yolu, Türkiye'de radikal demokrasinin yolunu geliştirmesiyle ancak mümkün olacaktır" dedi.

Darbe tehlikesi geçmiş değil
23 Temmuz 2016 Cumartesi 14:09 tarihinde eklendi.
DBP Eşgenel Başkanı Sebahat Tuncel, Diyarbakır'da düzenlediği basın toplantısında 15 Temmuz'daki darbe girişimini değerlendirdi. 15 Temmuz gecesi Türkiye'nin ciddi bir darbe girişimi olduğunu anlatan Tuncel, darbe girişimi engellenmiş görünse de, darbe dinamiğinin hala devrede ve çözülmediğini söyledi. Tuncel, şöyle dedi:
 
"Türkiye'de gerçek anlamda bir demokratikleşme olmadığı sürece bu darbe dinamiği devrede olacak. Bu, sadece bizim söylememizle alakalı bir durum değil, aslında Türkiye'nin geçmişine baktığımızda bunu çok daha net olarak görebiliyoruz. AKP Hükümeti, sadece Cumhurbaşkını ve hükümete yönelik olarak değerlendirdiği bu darbe girişimini, biz bütün Türkiye'ye yönelik darbe girişimi olarak değerlendiriyoruz. Dolayısıyla sadece iktadarın ve Cumhurbaşkınına yönelik değil, bütün Türkiye halklarına yönelik bir darbe girişimiyse, yapılması gereken Türkiye'de bu darbe dinamiğinde çıkış noktasında güçlü politikalar oluşturmakla mümkün olacakır. Bunun yolu Türkiye'yi OHAL koşullarından tutmak değildir. Son 1 yıldır Türkiye'de zaten olağan üstü hal yaşanıyor. Özellikle Kürdistan'daki savaş politikalarında bunu çok net görebiliyoruz. 7 Haziran'da ortaya konulan savaş politikaları, bugün 15 Temmuz'da ortaya çıkan darbe girişimine zemin sunmuştur. Bölgede görev yapan bütün komuta kademesi darbeci olarak gözaltına alınmıştır. Bu bile aslında yaşananları çok net olarak gösteriyor. Biz, bir kez daha uyarıyoruz, darbe tehlikesi geçmiş değildir, darbe tehlikesi halen devrededir. Darbe tehlikesini ortadan kaldırmanın yolu, Türkiye'de radikal demokrasinin yolunu geliştirmesiyle ancak mümkün olacaktır. Şu an yapılanlar demokrasi ve özgürlükleri askıya almaktır. Bu, kabul edilebilir bir durum değildir. Demokrasi ve özgürlükleri askıya almak Türkiye'de sadece iktidarın çıkarı için devletin dizayn edilmesi, darbenin önümüzdeki dönemde de bir tehdit olarak yaşamımızda var olmasını beraberinde getirecektir." 
 
"ÖCALAN'IN DURUMU NETLEŞMELİ "
 
Darbe girişimi ardından İmralı'da bulunan Abdullah Öcalan'ın durumunda kaygı duyduklarını dile getiren Tuncel, Öcalan ile görüşmesinin sağlanması için DBP olarak bir takım eylem ve etkinlikler düzenleyeceklerini ifade ederek, şunları söyledi: 
 
"İmralı Adası'nda bulunan Abdullah Öcalan'a yönelik son dönemlerde ortaya atılan iddalar, söylediğimiz darbe dinamiğinin hangi çerçevede devreye konulduğunu çok net olarak gösteriyor. Hükümete yakın basının İmralı'da Abdullah Öcalan'a da yönelik darbecilerin bir girişiminin olduğunu ve bunun engellendiğine yönelik haberleri var. Son olarak, Adalet Bakanı, İmralı'da bir problemin olmadığına dair bir açıklama yaptı. Ama bütün bunlara rağmen, ortaya çıkan bu iddialar, Kürt halkı başta olmak üzere Türkiye demokrasi güçlerini ve bizleri endişelendiriyor. Ortaya çıkan bu haberler bile aslında tehlikenin çok ciddi olduğunu, henüz bertaraf edilmediğini ve İmralı'da Sayın Öcalan başta olmak üzere orada bulunanların yaşam haklarının tehlikede olduğuna dair çok ciddi imareler ortaya koymaktadır. Dolayısıyla bunun gidierilmesi gerekiyor. Bunu giderecek olan da AKP hükümetidir. Adalet Bakanlığı'nın açıklama yapması yetmez. Derhal, zaman geçirilmeden Öcalan'ın avukatları, ailesi veya bağımsız bir heyetin İmralı'ya giderek, oradaki koşulları yerinde görmesi gerekiyor. DBP olarak, örgütlü olduğumuz her yerde Sayın Öcalan'ın durumu netleşene kadar, demokratik tepkimizi ortaya koyma konusunda bir programımız olacak. Mesele sadece Sayın Öcalan değil, aslında Sayın Öcalan şahsında Kürt halkının ve Türkiye'nin demokrasinin geleceğidir. Dün yapılan bir açıklamada, Öcalan'ın avukatlarının başvurularına Bursa Cumhuriyet Savcılığı'nın verdiği cevapta, savcılığın İmralı Adası'nda 3 ay boyunca her türlü iletişimin yasaklandığı açıklanması, aslında bizim kaygıların ne kadar haklı olduğunu da bir kez daha gösteriyor."