Davos'tan kararlılık mesajı

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, ''Aldığımız kararlar aslında bir kararlılık göstergesi. Yani Türkiye artık kafasına koymuş, bu hedefleri tutturmak için gerçekten adım atar'' dedi.

Davostan kararlılık mesajı
28 Ocak 2011 Cuma 13:04 tarihinde eklendi.

Babacan, Dünya Ekonomik Forumu toplantılarına katılmak üzere geldiği İsviçre'nin Davos kasabasında, Bloomberg HT televizyonunda soruları yanıtladı. Babacan, Davos'ta pek çok toplantı ve panellerde özellikle ülkelerin bütçe açıkları, borç stoklarının temel tartışma konularından olduğunu söyledi.
    
Bu ortamda Türkiye'nin çok olumlu ve istisnai bir örnek olarak ayrıldığını belirten Babacan, Türkiye'nin borç stoğunun Maastricht kriterlerinin çok çok altında olduğunu, bunun yatırımcılar ile iş dünyası açısından olumlu olduğunu kaydetti.
    
Türkiye'nin doğrudan yatırımları çekmesi için yargı sistemine güvenin mutlaka pekiştirilmesi, yargı konusunda mutlaka önemli reformlar yapması gerektiğini belirten Babacan, "Aksi halde bu reformları tamamlayamamış bir ülkenin doğrudan yatırım çekme konusunda gittikçe performansının düşeceğini ben buradan açıkçası görebiliyorum" dedi.
    
Bunun ciddi ve büyük yatırımcılar için çok önemli olduğuna işaret eden Babacan, şöyle devam etti:
    
"Burada 5 sene, 10 sene, 20 sene sonrasını hesap ederek yatırım yapan çok iş adamı var. Sorun çıktığı, mahkemelere gittiğim zaman bana adil davranılacak mı, sonuçlar öngörülebilir olacak mı? Bunlar yatırımcılar için önemli. Önümüzdeki dönemde buna eğilmenin önemli olacağını düşünüyorum. Türkiye pek çok alanda reform gerçekleştirdi fakat maalesef yargı konusunda fazla bir şey yapamadık. Yargı reformunun da Türkiye'de en kısa zamanda gerçekleşmesi lazım. Bunun için standartlar, hedef belli. Her ne kadar Türkiye'nin AB süreci şöyle ya da böyle sıkıntılı bir dönemde de olsa da AB kriterleri orada ve dünyanın teslim ettiği ve en iyi olarak değerlendirdiği kriterlere bakıp kendimizi hızlı bir şekilde reforme etmemiz gerekiyor."
    
 -"(BİZ SORUYORUZ AMA ARAMIZDA KALSIN) DİYORLAR"-

    
Başbakan Yardımcısı Babacan, genelde Türkiye'ye ilgi gösteren şirketlerin kesin kararlarını verdikleri güne kadar bu ilgilerinin duyulmasını istemediklerini ifade ederek, "Çünkü her birisinin kendi rakibi var, gözlediği kolladığı başka şirketler var. Yatırım yapma kararı alıp bunu kamuoyuna açıkladıkları güne kadar ağırlıklı olarak, 'Biz soruyoruz, konuşuyoruz ama aramızda kalsın' diyorlar" diye konuştu.
    
Bu yatırımcıların ilgilendikleri sektörlerin sorulması üzerine Babacan, sektörün çok geniş olduğunu belirterek, "Medyadan tutun da enerjiye kadar, perakendecilikten tutun da çok çok geniş" dedi.
    
Babacan, Türkiye'de büyüyen ekonomi olduğu için her sektörün ilgi çektiğini vurgulayarak, "2050'ye baktığınızda Avrupa'da 2 tane büyük ekonomi kalacak. Bunlardan birisi Türkiye olacak birisi de Almanya olacak. Bunu görüyorlar. Büyük bir iç pazar, büyük bir nüfus ve büyük bir potansiyel ileriye doğru" şeklinde konuştu.
    
 -"LİPSKY'NİN TESPİTLERİ BİZİM TESPİTLERİMİZLE ÖRTÜŞÜYOR"-


IMF Birinci Başkan Yardımcısı John Lipsky'nin, Türkiye'nin karşısındaki en büyük riskin AB'de krizin büyümesi olduğunu söylediğinin belirtilerek, "Böyle bir kötü senaryoya hazırlıklı mıyız?" sorusu üzerine Babacan, Lipsky'in bunu en az bir senedir söylediğini anımsatarak, "Türkiye için en büyük risk nedir? diye bana soruyorlardı. AB ya da ABD'den gelecek yeni bir dalga diyordum. Lipsky'nin tespitleri o açıdan doğru, bizim tespitlerimizle de örtüşen tespitler. Türkiye'nin kendi içinde uyguladığı politikalar oldukça ihtiyatlı politikalar. Dolayısıyla bizim kendi iç uygulamalarımızdan doğan ciddi bir risk alanı yok" dedi.
    
Babacan, ancak AB'de olabilecek ciddi bir sıkıntının Türkiye'yi de az ya da çok etkileyeceğini, bu olası etkilerin mümkün olduğunca azaltılması için de şimdiden tedbirler aldıklarını söyledi.
    
-"FİNANS SEKTÖRÜMÜZDEN NE BEKLEDİĞİMİZİ ORTAYA KOYDUK"-

    
Merkez Bankasının kararlarına ilişkin bir soruya karşılık Babacan, bu kararların sonuçlarının bir süre beklenip görülmesi gerektiğini ifade ederek, şunları söyledi:
    
"Bir görelim ne oluyor? Karar vericiler nasıl hareket ediyorlar. Biz burada 2011 ile alakalı hedeflerimizi ortaya koyduk aslında. Finans sektörümüzden ne beklediğimizi ortaya koyduk. OVP dahilinde 2011, 2012, 2013'ü nasıl öngördüğümüzü açıkladık. Bu öngörülerimiz çerçevesinde işlerin gelişebilmesiyle ilgili bazı tedbirler aldık, kararlar açıkladık. Bunun bir sonucunu görmemiz gerekiyor. Aldığımız kararlar aslında bir kararlılık göstergesi. Yani Türkiye artık kafasına koymuş bu hedefleri tutturmak için gerçekten adım atar. Gereken adımları atar. Bunu sinyalini Kasım, Aralık ve Ocak aylarında Merkez Bankası, BDDK ve Hazinenin atmış olduğu adımlarla ortaya koyduk. 'Türkiye bu hedefleri koydu ama bakalım bir şey yapacak mı acaba yoksa daha yavaş mı davranacak?' sorusunun cevabı verildi. Yavaş davranmayacağız. Hedefleri tutturmak için adımlar atacağız. Bunun sinyali de verildi, adımlar da atıldı."
    
'SIRADAN, KARAR VERMESİ KOLAY ADIMLAR DEĞİL"-
    

Kararların ardından faizlerin yükseldiğinin belirtilmesi üzerine Babacan, şöyle konuştu:
    
"Bunlar beklenmeyen şeyler değil. Hatta ben şunu söyledim. Seçime giden bir ülkede aslında bunlar yapılır mı, yapılmaz mı? Belki tartışma konusu dahi olabilir. Ancak hep şunu söylüyoruz. Popülizme asla yer yok. Bir seçim ekonomisi anlamına gelecek bir uygulama asla yok. Seçim olsun ya da olmasın gereği neyse yapıyoruz. Bu çok önemli. Bugünkü şartlarda istikrar için, Türkiye'nin uzun vadeli sürdürülebilir büyümesi için... 'Seçime kadar büyüyelim ondan sonra ne olursa olsun' demiyorum. Biz başka tür politikalarla diyelim Haziran ayına kadar büyümeyi 2-3 puan daha yukarı itebiliriz çok kolay. Her türlü enstrüman var elimizde. Suni bir aşırı refah ya da aşırı mutluluk ortamı da Türkiye'de oluşabilir. Ama seçim sonrasının sorumluluğunu da hisseden bir yönetimiz, sadece bugüne, Hazirana kadar değil, 2012, 2013, 2014... Her yıl Türkiye'yi istikrarlı ve sağlam götürebilmek adına bu tedbirler alındı ve beklenen sonuçları gördük şimdiye kadar. Bizim karar alıp, 'ya böyle bir şey beklemiyorduk, bu sonuç nasıl böyle oldu' diye düşündüğümüz hiçbir şey yok. Atmış olduğumuz adımların beklenen sonuçlarını görüyoruz."
    
"Seçim sonuçlarından emin olduğunuz için mi bu kadar cesur adım atabiliyorsunuz?" sorusuna Babacan, "(seçim ekonomisi) diye bir şey yok. Bu seçim yokmuş gibi gereğini yapmak demek. Halkımız da bunu anlıyor. Biz samimi bir şekilde, 'Türkiye için doğrusu bu, onun için bu adımları atmak durumundayız' dediğimiz an bunu da anlıyor" yanıtını verdi.
    
Babacan, son uygulanan bankalar üzerindeki kredi hacmini sınırlamayla, çok hızlı büyümeyi biraz önlemeyle ilgili adımların sıradan ve böyle bir dönemde karar vermesi kolay adımlar olmadığını söyledi.
    
"KARARLARI KURUMSALLAŞTIRDIK"-
    

 Gecelik faizlerle ilgili kararların Merkez Bankasının aldığı kararlar olduğunun altını çizen Babacan, "Tabi her kurumla istişare ediyor. Ama en sonunda Para Politikası Kurulu kapanıyor ve bağımsızca kendi kararını alıyor. Bu Para Politikası Kurulumuzun vereceği bir karar olacak nihayetinde. Ancak onun dışındaki kararlar, finansal istikrarla ilgili kararlar bizim de işin içinde yoğun bir şekilde olduğumuz politikalar" dedi.
    
Babacan, artık pek çok konuda kararları kurumsallaştırdıklarını, hiçbir konunun bir kişinin iki dudağının arasında olmadığını, kararlarda mutlaka kurumsal bir karar süreci, oylamalar olduğunu söyledi.
    
Bir soru üzerine Babacan, "Benim kanaatim ne oylama sonucu ne de kimin ne oy verdiğinin asla açıklanmaması lazım. Para Politikası Kurulunun kararı karardır. Bu karar 7'ye sıfır olur, 6'ya 1 olur, 5'e 2 olur. Bunun detayına girildiğinde başka mahsurlar, başka sonuçlar da çıkabilir" diye konuştu.
    
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, temasları, görüşmeleri ve konuşmacı olarak katılacağı toplantılar hakkında da bilgi verdi.