"Fatih Terim, Tanrı'nın bir lütfu"

Galatasaray'ın Brezilyalı oyuncusu Felipe Melo, teknik direktör Fatih Terim için "O bana Tanrı'nın bir lütfu." dedi.

Fatih Terim, Tanrının bir lütfu
31 Ağustos 2013 Cumartesi 18:10 tarihinde eklendi, 1.369 kez okundu.

Sarı - kırmızılıların tecrübeli oyuncusu Felipe Melo, Galatasaray Dergisi'nin 128. sayısına önemli açıklamalarda bulundu.

Temmuz 2011’de Galatasaray’a geldikten sonra yaşadığı şampiyonlukla Türkiye’de kendisi için yeni bir tarihin başladığını söyleyen Felipe Melo, yeni kontratının ardından Galatasaray’da tarih yazmak istiyor. Ve bunun için sahip olduğu gücü kullanmaya hazır olduğunu ifade etti.

İlk olarak açıklamalarına 'Temmuz 2011’de Galatasaray’a gelirken aklında neler vardı? Geri dönüş öyküsü müydü yazmak istediğin, bir meydan okuma veya başka bir hedef, neler düşünüyordun?' sorusuna cevap vererek başlayan Felipe Melo, "İki sezon önce Galatasaray’a kiralık olarak gelmiştim. Dürüst olmak gerekirse; ülkeyle ve Türkiye Ligi ile ilgili detaylı bilgi sahibi değildim. Juventus’un oyuncusu olduğum için aklımda ilk olarak burada iyi oynadıktan sonra tekrar İtalya’ya dönmek vardı. Ama zaman içerisinde Galatasaray’a bağlandım. Burada çok güzel günler yaşadım, takım hâlinde çok sayıda başarı elde ettik. Ve ben ilk sene sonunda kendimi Türkiye’ye ve Galatasaray’a ait hissettim.

Flamengo benim doğup, büyüdüğüm ve çocukluğumdan itibaren 10 sene forma giydiğim kulüp. Ve Flamengo’yu bir kenara bırakırsak, arka arkaya üç yıl oynadığım bir takım yoktu. Ama Galatasaray’daki ilk senem tamamlandığında burada tarih yazmaya ve uzun seneler kalmaya karar verdim. Artık üçüncü seneme hazırlanıyorum, çok mutluyum." diyerek Türkiye ve Galatasaray hakkında ki hissiyatını dile getirdi.

"FENERBAHÇE'NİN STADINDA ŞAMPİYON OLUNCA GALATASARAY'DA KALMAYA KARAR VERDİM"

Galatasaray'ın haşarı çocuğu olarak da nitelendirilen Felipe Melo, Galatasaray'a geldiği ilk sene Fenerbahçe'nin stadında şampiyon olduktan sonra sarı - kırmızılı takımda uzun yıllar kalmayı hedeflediğini belirtti. Melo, "Orada yaşadıklarımız, benim mental olarak Galatasaray’a daha da bağlanmamı sağladı. Hepimiz için önemli bir başarıydı." şeklinde konuştu.

'Galatasaray ile birbirinizi tamamladığınıza inanıyor musun, ruh ikizi olabilir misiniz?' sorusuna Melo, "Avrupa’da daha önce Juventus, Fiorentina ve Almeria gibi kulüplerin de aralarında olduğu büyük kulüplerde oynadım. Ama Galatasaray’ı diğerlerinden ayıran çok büyük bir özelliği var: Taraftar! Galatasaray taraftarı, kulübüne eşsiz bir bağlılık duyuyor. Ve bu da sahada onlar için mücadele eden futbolcuyu oyuna daha fazla konsantre ediyor. Benim de oyun karakteri olarak onlara benzemem de Galatasaray’a daha çok bağlanmamı sağladı." diye cevap verdi.

Galatasaray Dergisi'nin 128. sayısı için yaptığı açıklamaların geri kalanı ise soru - cevap olarak şöyle devam etti:

'Galatasaray ile kontratını tamamlaman hâlinde burada beş sene oynamış olacaksın. Futbol hayatın sona erdiğinde Galatasaray’ı kariyerinin neresine koyacaksın?'

"Galatasaray’da çok başarılı iki sene geçirdim. Şampiyonluklar yaşadık hep birlikte, hemen her kupayı kazanmayı başardık. Önümde üç sene daha var. Futbol bu, hayat bu. Hiçbir takım sonsuza kadar kazanamayabilir, Barcelona veya herhangi bir takım…

Ama geriye bakıldığında ve bugünü konuştuğumuzda, evet, çok sağlam bir takım iskeleti kuruldu şu an. Umarım bu şekilde devam ederiz. Üç yıl sonra yeniden buluştuğumuzda ve bana bu soruyu sorduğunda ben de beş yıl göz önüne alarak daha sağlıklı bir cevap verebilirim."

'Galatasaray, tarih boyunca önemli jenerasyonlar çıkardı kendi içinden. Üst üste şampiyon olan kadrolar vardı. Şu an son iki sezonun şampiyonu, böyle devam etmesi hâlinde yeni bir nesil de ortaya çıkacak. Belki 20-30 yıl sonra anlatılacak Galatasaray hikâyelerinin ana kahramanlarından olmak seni heyecanlandırıyor mu?'

"Bu, benim futbol oynarken hedeflediğim en büyük amaç. Her sabah Florya’ya gelirken ya da oynadığım her maç öncesinde aklımda bu var. Sahaya çıktığım andan itibaren her zaman elimden gelenin en iyisini vermek, sahip olduğum potansiyelin tamamını takımım için sahaya yansıtmak istiyorum. Bunun için çalışıyorum. Ve bunları gerçekleştirebildikten sonra tarihe geçebilmek, 20-30 sene sonra insanların çocuklarına veya torunlarına Galatasaray’da yaptıklarımla beni anlatması gurur duymamı sağlar. Umarım bu da olur."

'Bir oyuncunun yaz kampında olması onu sezonun tamamına ne şekilde konsantre ediyor? Sen bu sezon başı hazırlık kampında yer aldın, geçtiğimiz iki sezonun aksine. Bu seni olumlu anlamda nasıl etkiledi, yaz mevsiminde kendini nasıl hazır tuttun?'

"Hazırlık kampı bir futbolcu için çok önemli. Bunun örneğini de geçtiğimiz sezon da net bir şekilde gördük. Sezon önü hazırlıklarına geç katılan bir Felipe Melo vardı. Ve hâliyle aynı ritmi yakalamam, eski Felipe Melo gibi oynayabilmem ve o seviyeye çıkabilmem için altı aylık bir sürenin geçmesi gerekti. Ancak o zaman tüm bunları yapabilmeye başladım. Evet, hazırlık kampı futbolcunun sezon boyunca göstereceği performansı için çok önemli; ama tatilde neler yaptığı ve kendisini ne şekilde hazır tuttuğu da aynı ölçüde değerli. Ben bu yaz dört – beş gün, belki bir hafta bir şey yapmadım, dinlendim; ama kalan günlerde antrenmanlarıma devam ettim.

Bireysel olarak günde bir, bazen iki kez idman yaptım. Yaz mevsiminde kilonuzu korumanıza da dikkat etmeniz lazım. Ben hiç kilo almadım. Ve düzenli çalışarak, kilo almayarak, yaz kampına da zamanında katılarak sezon önünü iyi geçirmiş oldum. Hâliyle tüm bunlar; Süper Kupa’da oynadığımız Fenerbahçe maçındaki performansıma olumlu şekilde yansıdı. Ve o maçta da iyi bir mücadele ortaya koydum."

"FATİH HOCA BANA TANRININ BİR LÜTFU"

"Fatih Terim, benim hayatımda ve futbol kariyerimde çok ayrı yeri olan, önemli bir insan. Benim buraya tekrar gelmemde, üç senelik kontrat yapmamdaki en büyük etken Fatih Hoca. Beni inanılmaz istedi. Ve onun sayesinde yeniden Galatasaray formasına kavuşabildim. O, bence bana Tanrı’nın bir lütfu. Tanrı, onu benim hayatıma soktu. Çok sevdiğim, saygı duyduğum bir insan. Onun da bana güvendiğine inanıyorum."

FELIPE MELO İLE İDEAL ORTA SAHA OYUNCUSU

Galatasaray’da görev aldığı pozisyon itibarıyla oldukça stratejik bir isim olan Felipe Melo, ideal orta saha oyuncusunda bulunması gereken özellikleri anlattı. Bu bölgede oynayan oyuncuların zeki olması gerektiğine vurgu yapan Brezilyalı, hücum ve savunma dengesini korurken rakibe yaptığı hamlelerin ardından takım arkadaşları için pozisyon hazırlama görevinin de farkında olduğunu belirtti. Galatasaray’daki üçüncü yılına giren 30 yaşındaki oyuncu, futboldan öğrenebileceği çok şeyin olduğu gerçeğini ise asla inkâr etmiyor.

'Takım formasyonu için önemli bir bölgede oynuyorsun. Merkezdesin, oyun kontrolü sende. Genel olarak her olgun hücum öncesinde ilk paslar senin ayağından çıkıyor. Savunmadan alınan topu doğru pas olarak oyuna sokmak ne kadar önemli?'

"Sahadaki en önemli pozisyonlardan birinde oynadığıma inanıyorum. Senin de belirttiğin gibi, aynı anda hem savunmaya hem de hücuma destek vermem gerekiyor. Defansif olarak takıma, stoperlere en fazla yardım eden oyunculardan biriyim.

Kendi bölgemde markaj yapmam lazım, stoperler sıkıştığında onların yanına gelerek bu pozisyonda görev yapan arkadaşlarım için pas opsiyonu olmam lazım. Oyun kurulurken çok önemli bir sorumluluğum var. O anlarda ilk pas genellikle bana geliyor, savunmadan çıkıldığında. O topu en iyi şekilde Selçuk İnan, Wesley Sneijder veya Hamit Altıntop ile yeri geldiği zaman uzun pas yaparak Burak Yılmaz veya Didier Drogba ile buluşturmam gerekiyor."

'İlk pas yüzden oldukça yüksek, buna özel olarak konsantre oluyor musun?'

"Bu büyük bir sorumluluk. Galatasaray’daki ilk yılımda 12 gol atmıştım. Daha ofansif, gole yakın ve hücum gücü yüksek, kaleye daha fazla giden bir Felipe Melo vardı. Bu sistemde biraz daha defansif oynuyorum. Dolayısıyla tekrar bu kadar çok gol atmam kolay değil. Belki şu anki sistemde 12 gol atamayabilirim; fakat oynadığım pozisyonda rakibin bir kontra atağını kesebilirim veya onlar çıkmak üzereyken kaptığınız topla siz birden hızlı hücum başlatabilirim, bunlar da önemli. Bu pozisyonda görev yapan oyuncuların zeki olması, futbolu iyi bilmesi gerekiyor. Ancak onlar; kritik kararları doğru şekilde verebilir, kriz yönetimini iyi yapabilir ve mental anlamda güçlü kalarak takıma yardım edebilir."

"GOL ATMASAM BİLE VERDİĞİM İLK PAS SONRASI POZİSYON GOL OLURSA SAHANIN ORTASINDA YİNE PİTBULL YAPARIM"

'Galatasaray’ın rakip kaleye ulaştığı (sonunda köşe vuruşu, kale vuruşu, gol olan veya rakip kalecide kalan) pozisyonların başlangıcında ilk hamleyi yapan oyuncusun. Ligdeki maçlarda da bu durum ortaya çıktı. Senin pozisyonun için bu ne kadar önemli?'

"Bunu anlayabilmek için futbolu da iyi bilmek gerekiyor, teşekkür ederim. Gaziantepspor maçında da kaptığım topu direkt olarak Hamit’e oynadıktan sonra ilk golü Felipe Melo, Galatasaray’ın kendi yarı alanında taç çizgisine yakın bir bölgede rakibi hata yapmaya zorladıktan sonra; Galatasaray, 13 saniye içinde sahanın neredeyse tamamını kullanarak beş pasla Melo <-> Hamit <-> Sneijder <-> Drogba <-> Burak <-> Sneijder gole gitmişti bulmuştuk. Bu her zaman olabilir; ama ilk pası doğru vermem gerekiyor. Benim pozisyonumdaki oyuncu bu yüzden zeki olmalı, futbolun sırlarını iyi bilmeli. Topu keserek, ilk pası doğru vermek ve takımı hücuma doğru şekilde çıkarabilmek için dikkatli olmak gerekiyor. (Gülerek ekliyor) İlk pası doğru şekilde verdikten sonra; pozisyon sonunda gol gelirse, yine orta sahada “pitbull” yapabilirim; çünkü bu da benim için bir gol sayılır."

'Rakip alana yerleşildiğinde de (son 25-30 metrede) pas trafiğinin merkezindesin. Ve bu noktada senaryonun yazarı sensin çoğunlukla. Temponun ne zaman artıp, azalmasına nasıl karar veriyorsun? Bunu ayarlayabilmek için hangi özelliklere sahip olmak gerekli?'

"Rakip yarı alanda yedi, sekiz oyuncu ile ceza sahasına doğru yerleştiğiniz zaman tempo ayarlamasını doğru yapmanız gerekiyor. Bunun için tecrübe en önemli şartlardan biri. Ben de her geçen sene bu deneyimi edindiğimi düşünüyorum; ama benim hâlâ futbola dair öğrenebileceğim, bu oyundan göreceğim, futbolun bana tecrübe olarak kazandırabileceği çok fazla şey var. Yine de savunmadan oyunu kurmak, arkadaşlarınızı yönetmek, doğru anlarda tempoyu yükseltmek veya aşağı çekmek için de bu tecrübeye ulaşmanız gerekli. Benim pozisyonumdaki oyuncular, bu ayarlamayı doğru olarak yapabilirse; takımları da oyuna daha fazla hâkim olarak rakiplerine üstünlüklerini daha kolay kabul ettirebilirler."

'Merkezde aldığın topu bazı zamanlarda yaklaşık 60-70 metre çapraza doğru gönderebiliyorsun. Hangi anlarda böyle paslarla atak yönü değiştirilmeli?'

"Uzun, hücumun yönünü değiştiren, 60-70 metrelik diyagonal paslar çok değerli. Benim de oyun karakterimde olan bir özellik. 2010 FIFA Dünya Kupası’nda isabetli pas yüzdesi en yüksek olan oyunculardan biriydim.

Bu, FIFA’nın açıkladığı bir durum; benim değil. Tabii böyle istatistikler insanı onurlandırıyor. Bu, benim babamdan çocukluğumda aldığım bir tavsiyeydi. Her zaman pas hatasını minimuma indirmem gerektiğini öğütlerdi bana. Uzun yıllar devam etti, ben de kulağımda hep onun sesini duydum. En sonunda da Fatih Hoca ile bir araya geldiğimizde pas özelliğim daha ortaya çıktı. O, oyunu kurmam konusunda bana çok güveniyor. Kesinlikle benden pas hatası beklemiyor. Ben de takıma, taraftara ve hocama karşı duyduğum sorumlulukla en doğru şekilde mücadele etmeye çalışıyorum."

'Pozisyon alma bilgin oldukça güçlü, yerini hemen hemen hiç kaybetmiyorsun. Alan paylaşımı doğru yapılmadığı anlarda topu alarak dikine ilerleyebiliyor, dripling yapabiliyorsun. Saha içinde sorumluluk almak, senin karakterinin bir parçası mı?'

"Sürekli vurguluyorum, önemli bir pozisyonda görev yapıyorum. Topun bende kaldığı bir mevkii. Dünya futbolunda birçok ön libero görmeniz mümkün. Topla buluşur, hemen yanındakine verir. Kalecisine döner. Risk almaz. Top ona gelir, o topu birine verir. Çok fazla ileriye oynamaz, inisiyatif kullanmaz. Alır, verir. Alır, verir. Evet, bazı durumlarda basit oynamanız, top ayağınıza geldiğinde en yakınınızdaki takım arkadaşınıza oynamanız gerekebilir; ama benim oyunuma baktığınızda, biraz sorumluluk alarak, az önce üzerinde durduğumuz gibi, 60-70 metre ters paslar veya dikine paslar atarak hücuma da destek olabilirsiniz. Belki tek bir pas yaparak takım arkadaşınızı direkt olarak bir gol pozisyonuna sokabilirsiniz. Ben bunu daha önce yaptım. 2010 FIFA Dünya Kupası’ndaki Hollanda maçı da buna bir örnek, orada Robinho’nun golü öncesindeki pası vermiştim. Bu çok önemli bir özellik.

Belki herkeste buna rastlamanız mümkün değil; ama bahsettiğimiz özellikleri Selçuk İnan’da da görebilirsiniz, hem Galatasaray’da hem de milli takımda. Fatih Hoca, bize bunu tembihliyor. Evet, basit oynamamız gereken zamanlar var; ama belki tek pasla rakip takımdan beş – altı oyuncuyu oyundan düşürerek gole gidebiliriz. Bu da bizim takım olarak yapabileceğimiz bir şey. Ve sezon boyunca da bunun üzerinde duracağız."

'Savunma pozisyonlardaki duran topları karşılama konusunda olağanüstü bir yeteneğin var. Bu oyunu tamamen yaşamak ve konsantre olmakla mı ilgili?'

"Duran toplarda konsantrasyon artık çok daha önemli; çünkü duran toplarla bir galibiyet de alabiliyorsunuz, belki iki topla maç da kaybedebiliyorsunuz. [Oldukça mütevazı bir şekilde yanıt vererek] Ama bu sadece Felipe’nin başarısı değil.

Ben ön direkte duruyorum, topları karşılıyorum. Günümüzde genel olarak toplar buraya geliyor. Benim arkamda çok başarılı bir diziliş var. Stoperlerimiz, Hakan Balta çok başarılılar. Ayrıca hücumdan gelerek bize bu konuda destek veren Didier ve Burak var. Bu takım hâlinde sağlanması gereken bir konsantrasyon. Bizim takımımızda bu anlamda oldukça başarılı oyuncular bulunuyor."

"2014 FIFA DÜNYA KUPASI'NA GİTMEYİ ÇOK İSTİYORUM"

Brezilya’daki Dünya Kupası’na gitmeyi çok isterim; ama artık bir noktadan sonra realist olmak da gerekli. Zaman geçtikçe, 'acaba gidebilecek miyim' diye düşünmeye başlıyor insan. Tanrı istedikten, o bir kapıyı açtıktan sonra buna kimse engel olamaz. Eğer O, bunu isterse ve bu benim için yazılmışsa, ben günün birinde zaten orada olurum. Zaman geçtikçe işler biraz daha zor gibi gözükebilir; ama dediğim gibi yine de orada olabilirim."

"FUTBOLU BIRAKINCA KİTAP YAZACAĞIM"

'Daha önce futbol hayatını anlatan bir kitap yazabileceğini söylemiştin, ne durumdasın?'

"Futbolu bıraktıktan sonra kitap yazmak istiyorum. O kitapta gelecek nesillere anlatılacak birçok farklı hikâye, unutulmaz anı, maçlar var. Şu an için bir anı örnek vermem doğru olmayabilir; ama futbol kariyerimi tamamladıktan sonra böyle bir şey aklımda var."

"BÜLENT KORKMAZ GİBİ EFSANE OLMAK İSTİYORUM"

Yeni sezonda 3 numaralı formayla mücadele eden Felipe Melo’nun forma numarası hakkındaki düşünceleri ise şöyle: "Buraya geldiğimde ilk olarak 4 numaralı formayı giymiştim. Daha sonra 10 numarayla önemli başarılar yaşadım. Ama 10 numara takıntım hiç olmadı, numara boşa çıkınca kariyerimde ilk kez giymiştim.

Hangi numarayı sırtımda taşıdığımın hiç önemi yok. Takımımızda Wesley Sneijder gibi 10 numarayı çok iyi taşıyan ve onu parlatan bir oyuncu var. Geçtiğimiz sezon talihsiz bir sakatlık yaşamıştı; fakat bu sezon ondan beklentilerimiz yüksek. Benim de takımın liderlerinden biri olarak kendisinden büyük beklentilerim var. Ve Wesley’in 10 numarayı çok iyi temsil edeceğinden eminim. 3 numara ise benim için çok değerli. Fotoğraf çektirirken yaptığım harekette görebilirsiniz, dinimiz için çok önemli.

Tanrı, Hz. İsa ve Kutsal Ruh'u simgeliyor. 10 numarayla elimden gelenin en iyisini yapmaya çalıştım. Hem benim için, hem de Galatasaray için tarihi önemi olan 3 numarayla, Bülent Korkmaz gibi efsane olmak istiyorum."

ARENA’DA ÜST ÜSTE BEŞ MAÇTA GOL

Yeni sezon itibarıyla oyunun savunma yönüne daha yakın hareket ettiğini anlatan Felipe Melo, futbol kariyerinin en skorer sezonunu da Galatasaray ile yaşamıştı. O sezon ağları 12 kez havalandıran Brezilyalı, ligin 32. haftasında Trabzonspor ağlarına gönderdiği golün ardından iç sahadaki lig maçlarında gol serisini beş haftaya çıkarmıştı.

O döneme dek ligde evimizde oynadığımız 16 maçın dokuzunda gol sevinci yaşayan Brezilyalı futbolcu, lig tarihinde 34 haftalık formata geçilen 1994-1995 sezonundan sonra iç sahada en az beş maçlık gol serisi yaşayan beş Galatasaraylıdan biri olarak tarihe geçmişti. Hakan Şükür’e ait olan (altı maç) rekoru ise 2012-2013 sezonunda Burak Yılmaz tekrarlayacaktı.

Felipe Melo 2011-2012 Sezonu

• 01.02.2012 Galatasaray 1-1 MP Antalyaspor
• 11.02.2012 Galatasaray 1-0 Kayserispor
• 26.02.2012 Galatasaray 3-2 Beşiktaş
• 10.03.2012 Galatasaray 2-0 Gençlerbirliği
• 25.03.2012 Galatasaray 1-1 Trabzonspor

Süper Lig’in 24. haftasında Medical Park Antalyaspor’a karşı takımına beraberliği getiren golü penaltı noktasından bulan Brezilyalı yıldız, 26. haftadaki Kayserispor maçında yaptığı kafa vuruşuyla Galatasaray’a 1-0’lık galibiyeti getirmişti. Felipe Melo, Galatasaray’ın 3-2 kazandığı Beşiktaş maçında da takımının ikinci golünü attı. Süper Lig’in 30. haftasındaki Gençlerbirliği karşılaşmasında gol perdesini açan başarılı oyuncu, Trabzonspor önünde de normal sürenin bitimine sekiz dakika kala penaltı vuruşuyla skora dengeyi getiriyordu.


CİHAN