'Fidan Yasası'na gerekçeli karar

Anayasa Mahkemesi'nin, MİT mensupları veya görevlendirilen bazı kamu görevlileri hakkındaki ceza soruşturmalarında Başbakanın izni şartını yeniden düzenleyen 6278 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri

Fidan Yasasına gerekçeli karar
12 Mayıs 2013 Pazar 12:58 tarihinde eklendi, 1.181 kez okundu.

Anayasa Mahkemesi'nin, MİT mensupları veya görevlendirilen bazı kamu görevlileri hakkındaki ceza soruşturmalarında Başbakanın izni şartını yeniden düzenleyen 6278 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un iptal isteminin reddine ilişkin kararının gerekçesi, Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında yayımlandı.

CHP'li Emine Ülker Tarhan ve M. Akif Hamzaçebi ile birlikte 120 milletvekili, kanunun iptali için Anayasa Mahkemesi'ne başvurmuştu. Yüksek Mahkeme bu talebi reddetmişti. Gerekçede, değişiklikte yer alan 'belirli bir görev' ibaresinden MİT'in kanunla belirlenen görevlerinin anlaşılması gerektiği vurgulandı. Kuralda belirsizlik bulunduğundan söz edilemeyeceği ifade edildi.

Dava konusu kurala göre Başbakan tarafından belirli bir görevi ifa etmek üzere görevlendirilecek kişilerin kamu görevlisi olmalarının zorunlu olduğuna dikkat çekilen gerekçede, görevlendirilecek kişilerin niteliklerinin kanunla düzenlenmediği ve niteliklerinin belirli olmadığının da söylenemeyeceği kaydedildi. Ayrıca, görevlendirilecek kamu görevlisinin, göreve uygun olup olmadığını ve niteliklerini takdir etme yetkisinin ise Başbakana ait olduğunun altı çizildi.

Dava dilekçesinde, Başbakanın iznine bağlı kılınmasının eşitlik ilkesiyle bağdaşmadığı iddialarının yer aldığının hatırlatıldığı kararda, kanun koyucunun, uluslararası hukuk, antlaşmalar ve iç hukuktan kaynaklanan kimi nedenlere dayanarak bu genel kurallara istisnalar getirdiği belirtildi. Kanun koyucunun, ceza siyaseti gereği kimlerin özel soruşturma usulüne tabi olacağını belirleme hususunda takdir yetkisi bulunduğu ifade edildi.

MİT mensuplarının veya belirli bir görevi ifa etmek üzere kamu görevlileri arasından Başbakan tarafından görevlendirilenlerin, özel yetkili ağır ceza mahkemelerinin görev alanına giren suçları işleseler bile haklarında soruşturma yapılmasının Başbakanın iznine bağlı tutulması konusunun kanun koyucunun takdir yetkisi içinde kaldığının açık olduğuna dikkat çekilen gerekçede, "Yasama yetkisinin genelliği ilkesi uyarınca kanun koyucu, Anayasaya ve hukukun genel ilkelerine aykırı olmamak kaydıyla her türlü düzenlemeyi yapma yetkisine sahiptir. Bu bağlamda, genel, soyut ve objektif niteliği haiz dava konusu kuralın, durumlarına uyan herkese ve her olaya uygulanabilecek olması karşısında yalnızca somut bir soruşturmayı ya da kovuşturmayı engellemek için yasalaştırıldığından söz edilemez. Dolayısıyla kuralda, hukuk devleti ilkesine aykırı bir yön bulunmamaktadır." denildi.

Kanun'un iptal isteminin reddine ilişkin karara Anayasa Mahkemesi Üyeleri Mehmet Erten ve Zehra Ayla Perktaş katılmadı. Resmi Gazete'de karşı oy gerekçeleri de yer aldı. Yapılan Kanun değişikliğinin asıl amacının kanunların genelliği ilkesinden yararlanılmak suretiyle onun gölgesinde belli kişiler yararına kanun değişikliği yapmak olduğunun ortaya çıktığını dile getiren Mehmet Erten, Geçici Madde 4'de yer alan düzenleme de söz konusu değişikliğin anılan kişilerin değişiklik öncesi soruşturması başlatılıp devam eden eylemleri için de uygulanacağının öngörülmesinin bu hususu teyit ettiğini kaydetti.

Değişiklikle elde edilmek istenen gayenin ise kamu yararından çok haklarında soruşturma başlatılan kişilerin izin korumasına alınmak olduğu ve bu haliyle de yalnızca belli kişilere yarar sağlamak amacıyla bu değişikliğin yapıldığının açık bir şekilde anlaşıldığını vurgulayan Erten, "Hukuk devletinin unsurları arasında, kanunların kamu yararına dayanması ilkesi de vardır. Bunun anlamı, kamu yararı düşüncesi olmaksızın, yalnızca özel çıkarlar için veya yalnızca belli kişiler yararına herhangi bir kanun kuralının konulamayacağıdır. İptali istenilen kuralların yasalaşma sürecinden ve belirtilen olgulardan, yapılan değişiklikle güdülen asıl amacın, yalnızca belli kişilerin özel çıkarlarının korunmasını sağlamak olduğu ve bu nedenle de kamu yararına dayanmadığı sonucuna varılmaktadır. Yalnızca kişi yararına yapılan kanunlar, kamu yararı kavramı ile bağdaşmadığı gibi hukuk devleti anlayışı ile de ters düşer. İptali istenilen kurallar bu yönden Anayasa'da öngörülen hukuk devleti ilkesine aykırıdır." diyerek karşı çıktı.

Zehra Ayla Perktaş ise düzenlemeyle soruşturma izninin hem kişiler hem de olası suç unsuru yönünden kapsamının belirsiz hale geldiğinin anlaşıldığını söyledi. Anayasanın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti'nin, demokratik bir hukuk devleti olup, buna göre Devletin tüm organlarının anayasa ve hukukun üstün kuralları ile bağlı olması görev ve yetkilerinin bu çerçevede konulan yasalarla belirlenmesi, yürütme organına bırakılan yetkilerin açıkça gösterilmesi gerektiğini belirten Perktaş, hukuk devleti ilkesi gereği yürütme organının faaliyetlerinin, belirlilik dolayısıyla öngörülebilir olmasını gerektirdiğini vurguladı. Perktaş, şu görüşleri dile getirdi: "Bu ilkeye göre yasanın uygulamasında takdirin kapsamı ve uygulama yöntemi bireyleri keyfi ve öngöremeyecekleri müdahalelerden koruyacak düzeyde açıklıkla yazılmalıdır. 'Belirlilik' kişilerin hukuki güvenliğini korumakla birlikte idarede istikrarı da sağlar. Belirlilik ve öngörülebilirlik özellikleri taşımayan ve dolayısıyla hukuki güvenlik sağlamayan kurallar Anayasanın Türkiye Cumhuriyetinin bir hukuk devleti olduğunu ifade eden 2. maddesi ile bağdaşmaz." CİHAN


CİHAN