"Gül artık biraz dik durmalı"

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli bir basın toplantısı düzenledi. Bahçeli, Erdoğan'ın AKP Genel Kurul Toplantısı'ndan konuşma yapmasının yasadışı olacağını söyledi.

Gül artık biraz dik durmalı
20 Ağustos 2014 Çarşamba 14:26 tarihinde eklendi.
MHP lideri Devlet Bahçeli, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün açıklamalarını değerlendirerek; "Erdoğan'ın lehine kalemşörlük ve müfterilik yapan yeni yetmelerin hücum ve hakaretlerine muhatap kalan Sayın Gül, artık biraz dik durmalı; giderayak Türkiye'ye sahip çıkmalıdır. 'bizim cenahtan epeyce saygısızlık gördüm' diyerek sızlanan Sayın Gül, elini taşın altına koymalıdır" dedi.
 
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin Genel Merkez Basın Toplantı Salonu'nda bir basın toplantısı düzenledi. Gündeme ilişkin konulara yönelik değerlendirmelerde bulunan Bahçeli, 10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonraki görüş ve önerilerini basın ile paylaştı. Cumhurbaşkanlığı yemin törenine parti olarak katılıp katılmayacakları sorulan Devlet Bahçeli, “MHP Türk devlet geleneğini ve felsefesini çok iyi bilen bir siyasal kurumdur. 
 
Cumhurbaşkanlığının yemin töreninde Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde olacaktır" dedi. Recep Tayyip Erdoğan'a karşı mitingler düzenleyeceği iddialarına ilişkin ise "Cumhurbaşkanı seçildikten sonra geçmişteki alışkanlığı paralelinde 81 ilde miting yapmayı düşünenin amacı netleştikten sonra MHP Sayın Erdoğan, nerede miting yapıyorsa aynı yerde aynı gün aynı saatte miting yapacaktır" diye yanıt verdi. 
 
" BU ADAM Kİ KUVVETLER AYRIMI İLKESİNİ ANLAMSIZ HALE GETİRMİŞTİR"
 
MHP lideri, 10 Ağustos seçimleri sonrası ülkenin belirsizliğe sürüklendiğini savunarak şunları kaydetti; "Eğer herhangi bir vatandaşımız, sayfaları ve ekranları havuzcuların emrine girmiş tutsak medyanın tesiri altında değilse, algılarının kapakları doğru söz ve tekliflere sımsıkı kapalı durmuyorsa ülkemizin halinden mutlaka rahatsız olacaktır. Türkiye'nin şu anki manzarasına ister islami ve insani açıdan bakalım isterse de hukuki, siyasi ve ekonomi cephesinden yaklaşalım; gördüklerimiz yürek yaralayıcıdır. İktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi, miladını doldurmuş, politik ömrünü tamamlamış ve geriye sarmaya başlamıştır. Tükendikçe sendeleyen, sendelendikçe ecel teri döken iktidar, Türk milletini korkudan korkuya sürüklemekte tehditlerle aba altından gösteridiği sopalarla herkesi sindirmeye çalışmaktadır. Bu nedenle Türkiye ağır bir gündeme saplanmış, belirsiz ve riskli bir sürece sapmıştır. 10 Ağustos Cumhurbaşkanı seçimi beklenenin aksine yeni bir sorun yumağı üretmiş, daha büyük bir sorun kuşağı doğurmuştur. Ortada huzurdan güvenlikten ve esenlikten esen kalmamıştır. Türkiye, tek bir adamın egosuna, tek bir adamın koltuk hırsına, tek bir adamın keyfiliğine mahkum edilmiştir. Bu adam ki kuvvetler ayrımı ilkesini anlamsız hale getirmiştir. Bu adam ki yasama, yürütme ve yargıyı tekeline almak için kolları sıvamıştır. Buradan aziz milletime, bize oy versin vermesin her kardeşime sesleniyorum. Türkiye'nin 10 Ağustos'tan bu yana eli kolu daha da sıkı bağlanmış, ufku tümden perdelenmiştir. Milli irade, milli güç ve milletin adamı slogan ve sözleriyle demokrasiye kastedilmiş, adalet karantiya alınmıştır."
 
"TÜRKİYE CUMHURİYETİ'Nİ AŞAMA AŞAMA YIKMAKTADIR"
 
MHP lideri, Başbakan Erdoğan'ı eleştirerek; "Millilik namına hiçbir şey bırakmayan milliliğin yegane hasmı olan Erdoğan, 10 Ağustos akşamından itibaren gözünü karartmış, gönlünü kapatmıştır. Ayak oyunlarıyla, adaletsizlikerle 12. Cumhurbaşkanı seçilen Recep Tayyip Erdoğan, şu an Türkiye Cumhuriyeti'ni aşama aşama yıkmaktadır. Buna Türk milleti seyirci kalamaz, kalmamalıdır. MHP ise hiçbir şart altında Erdoğan'ın devlet ve millet üzerindeki oynamalarına Yeni Türkiye rumuzlu melanete tepkisiz kalmayacaktır. Tüm çıplaklığıyla meydandadır ki ahlaki sınırlar iyice muğlaklaşmıştır. Hukukun temel ilke ve kuralları bütünüyle silikleşmiştir. Türkiye Cumhuriyeti'nin hayat damarları, tıkanmıştır. Ortak akıl kaybolmuştur. Ortak değerler kan kaybetmiştir. Devlet felçlidir. Millet tedirgindir. Adalet yaralıdır. Siyaset kördüğümdür. Ekonomi bıçak sırtındadır. Ülkemiz Recep Tayyip Erdoğan, zulmü ve zorbalığı altındadır. Bu şahıs, hukuk tanımamaktadır. Bu şahıs, teamül, uzlaşma, anlaşma gibi hasletlere yabancıdır. Çarpıtılmış, temellerinden koparılmış demokrasi despot üretmiştir. Erdoğan, 10 Ağustos'ta Cumhurbaşkanı seçilmesine rağmen itici, incitici, kırıcı ve cepheleştirici üslubunu aynen sürdürmektedir" diye konuştu. 
 
"RESMİ GAZETE'DE YAYINLANMA SAFHASI HENÜZ YERİNE GETİRİLMEMİŞTİR"
 
YSK'nın Cumhurbaşkanı seçimlerine ilişkin kesin sonuçları 15 Ağustos'ta açıkladığını hatırlatan Bahçeli, şöyle konuştu; "Erdoğan Anayasa'ya aykırı hareket etmekle kalmayıp Cumhurbaşkanı seçilmesine rağmen suç işlemektedir. Cumhurbaşkanlığı seçiminin kesin sonuçları, YSK tarafından 15 Ağustos 2014 Cuma günü açıklanmıştır. Bu tarihten itibaren aday Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı resmileşmiştir. Anayasa ve yasalar çok açıktır. Anayasanın 101. Maddesinin son fıkrası cumhurbaşkanı seçilenin varsa partisiyle ilişiği kesilir, TBMM üyeliği sona erer, amir hükmünü ihtiba etmektedir. Anayasa hükmünde geçen seçilme lafsının göreve başlama olarak yorumlanamayacağına dair yandaş propaganda ve beyanatların hukuken ciddiye alınır bir yanı bulunmamaktadır. Recep Tayyip Erdoğan, 15 Ağustos'tan itibaren sadece olgusal değil, resmen ve hukuken de seçilmiş cumhurbaşkanıdır. Fakat 11. Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül'ün görev süresi 28 Ağustos'ta dolduğu için yaklaşık 2 haftalık bir bekleme süresini geçirmek durumundadır. Erdoğan'ın anayasanın 103. Maddesine göre yemin etmesi ve mazbatayı alması sadece şeklen yerine getirilmesi usulen ifası lazım olan tamamlayıcı işlemlerdir. 6271 sayılı cumhurbaşkanı seçim kanununun 20. Maddesi tartışmaya mahal vermeyecek kadar berraktır. Bu kanun maddesine göre cumhurbaşkanı seçiminin kesin sonuçları, YSK tarafından TBMM Başkanlığı ile cumhurbaşkanlığına bildirilecek, kamuoyuna ilan edilecek ve Resmi Gazete'de yayınlanacaktır. Ancak cumhurbaşkanı seçiminin kesin sonucunun 15 Ağustos'ta duyurulmasına rağmen Resmi Gazete'de yayınlanma safhası henüz yerine getirilmemiştir. Bu kuşku verici ihmal ve gecikmede çok açık bir kasıt olduğu anlaşılmaktadır. Erdoğan ve emir verdiği kukla ve köle bürokratlar, yasaları hiçe saymakta Resmi Gazete'ye ahlaksızca ve alenen ambargo koymaktadır. Bu tezgah ve usulsüzlük Erdoğan'ın açıklarını kapatmaya, yırtıklarını yamamaya, hukuka karşı hazımsızlığını örtmeye yetmeyecektir. Erdoğan, 12. Cumhurbaşkanı olduğundan dolayı anayasanın 101. Maddesince taşıdığı milletvekilliği görevi kendiliğinden düşmüş, Parti Genel Başkanlığı ile ilişiği otomatikman kesilmiştir. "
 
"61. CUMHURİYET HÜKÜMETİ ŞEKLEN VE ESASEN BİTMİŞTİR"
 
MHP lideri, 61'nci hükümetin resmen sona erdiğini iddia ederek; "Türkiye bir hukuk devleti ise herkes kanun önünde eşitse şayet şeriatın kestiği parmak acımayacaksa Erdoğan 15 Ağustos'tan itibaren milletvekilliğini kaybettiğinden başbakan da sayılamayacaktır. Hali hazırda Türkiye hükümetsizdir. 61. Cumhuriyet Hükümeti şeklen ve esasen bitmiştir. Atılan imzaların, yapılan atamaların, verilen kararların hiçbir hukukiliği ve meşruiyeti yoktur. İkaz ve önemle bildiriyorum ki Recep Tayyip Erdoğan, başbakanlık makamını derhal boşaltmalıdır. Herkesi uyarıyorum. Türkiye cumhuriyeti sivil ve silahsız bir darbe ile karşı karşıyadır. Erdoğan, anayasayı fiilen askıya almıştır. Oldu bittilerle devleti ele geçirmiştir. Erdoğan vatana, millete, demokrasiye ve hukuka ihanet etmektedir. Türkiye'nin yönetimi gasp edilmektedir" diye kaydetti. 
 
"BABIALİ BASKINI'NI ARATMAYACAK KANSIZ VE SİLAHSIZ BİR DARBE YAPILMIŞTIR"
 
MHP lideri Bahçeli, Abdullah Gül'e seslenerek şöyle konuştu; "Erdoğan'ın lehine kalemşörlük ve müfterilik yapan yeni yetmelerin hücum ve hakaretlerine muhatap kalan Sayın Gül, artık biraz dik durmalı; giderayak Türkiye'ye sahip çıkmalıdır. 'bizim cenahtan epeyce saygısızlık gördüm' diyerek sızlanan Sayın Gül, elini taşın altına koymalıdır. Sayın Abdullah Gül, 31 Ekim 1989'da 8. Cumhurbaşkanı seçilen dönemin başbakanı merhum Özal'ın yerine bir gün sonra yapılan görevlendirmeye paralel bir adım atmalıdır. Hatırlatmak isterim ki merhum Turgut Özal başbakanlık görevini sürdürürken cumhurbaşkanı seçilmiştir. Bu sebeple 7. Cumhurbaşkanı Evren, merhum Özal'ın yerine vekaleten başbakan yardımcısını görevlendirmiştir. Recep Tayyip Erdoğan, başbakanlıktan, genel başkanlıktan ve milletvekilliğinden ayrılmayarak çok net suç işlemektedir. Bu bir siyasi cunta teşekkülüdür. Olanlar, siyasetin ara ve kara dönemi olarak tarihe geçecektir. Türkiye'de, deyim yerindeyse Babıali Baskını'nı, 27 Mayıs'ı, 12 Mart'ı ve 12 Eylül'ü aratmayacak kansız ve silahsız bir darbe yapılmıştır. Erdoğan; Cumhurbaşkanı seçilmesinin kesinleştiği tarih olan 15 Ağustos'ta üstlendiği siyasi ve idari görevleri bırakmayarak çok büyük ve tarihi bir hataya düşmüştür. Bugünkü şartlarda Türkiye, parti devletine doğru adım adım sürüklenmektedir."
 
"MAKSAT SAYIN ABDULLAH GÜL'ÜN PARTİYE DÖNÜŞÜNÜ ENGELLEMEKTİR"
 
27 Ağustos'ta yapılacak AK Parti kongresine değinen Bahçeli; "Erdoğan kendisinden sonraki hükümet ve parti yapısını dizayn etmektedir.
27 Ağustos 2014 günü yapılacak AKP'nin olağanüstü kongresinde kimin genel başkan seçileceğini dayatmayla, iç ve dış mihrakların icazetiyle şekillendirmektedir. Maksat Sayın Abdullah Gül'ün partiye dönüşünü engellemektir. Amaç yeni Türkiye denen hukuksuz, gayri milli, gayri ahlaki sistemin temellerini atmaktır. Son günlerdeki gelişmeler AKP'nin tek bir isme endekslendiğini, tek bir isme göre planlandığını göstermektedir.
 
Erdoğan, dış politikayı çıkmaza sürükleyen Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nu zorlamayla halef olarak belirlemiştir.
 
'Parti içi istişareleri işletiyoruz' diyerek de, kendi kararını herkese onaylatmaktadır. Bu esnada 28 Ağustos'tan sonra AKP'ye döneceğini açıklayan Sayın Gül, Erdoğan tetikçilerinin iştahlı saldırılarıyla ıslah ve terbiye edilmektedir. Erdoğan'ın danışmanı olarak şöhret yapmış, ün kazanmış bir isim de sürekli konuşarak, sürekli yazarak yeni dönemde AKP'nin şifrelerini birer birer kamuoyuna bildirmektedir. 'AKP'nin kimseye diyet borcu, açık hesabı bulunmamaktadır" diyen bu danışman, ganimet avcılığına soyunarak gizliden gizliye 'acaba Başbakan olur muyum' sevdasındadır.
Biz, hırslarına yenilmiş, aklını makam ve mevkie kurban vermiş bu danışmanın, 17-25 Aralık Rüşvet ve Yolsuzluk Operasyonun tartışmalarını azaltmak amacıyla 62. Hükümeti kurmasını 4 Ocak 2014 tarihinde Bursa'da söylemiş ve teklif etmiştik. Mademki bu şahıs AKP'nin bilirkişisidir, mademki AKP'nin yol haritasını çizmektedir, mademki AKP'nin kuruluşunda emeği geçen onca isme ayar verecek kadar etkilidir; o zaman Erdoğan'dan sonraki Başbakan'ı uzaklarda aramaya gerek yoktur."
 
"AHMET DAVUTOĞLU'NUN BAŞBAKAN OLARAK ATANMASI İSE İÇTEN İÇE YAYILAN VE YERLEŞEN TARTIŞMALARI DAHA DA ŞİDDETLENDİRECEKTİR"
 
Ahmet Davutoğlu'nun Başbakan olacağı iddialarını değerlendiren Bahçeli; "Erdoğan, Davutoğlu'yla vakit kaybetmektense, mührü bu danışmana vermeli; artık özel kalem, özel danışman, özel sekreter olarak gördüğü Başbakanlık görevini bu yeni yetmeye teslim etmelidir. 'Kardeşlik bağlarımız bozuluyor' diyerek mırıldananlar da çaresizce başlarını öne eğmeli, sergilenen vefasızlıklardan dolayı göz pınarlarından yaş akıtmalıdır. Normal şartlarda AKP'nin iç meseleleri elbette bizi ilgilendirmemektedir. Fakat AKP'nin 27 Ağustos'ta yapacağı olağanüstü kongresinde yalnızca genel başkan değil, aynı anda Başbakan'da seçilmiş olacaktır. Bu itibarla aziz milletimizi doğrudan alakadar eden bir konu bizim de ilgi sahamıza girmektedir. Şunu da söylemek istiyorum ki, bu olağanüstü kongrede Recep Tayyip Erdoğan'ın genel başkan sıfatıyla konuşma yapması yasa dışıdır. Erdoğan derhal ve acilen geri adım atmalı ve kongreye katılmamalıdır...Dış politikada başarısızlık markası haline gelen Ahmet Davutoğlu'nun Başbakan olarak atanması ise içten içe yayılan ve yerleşen tartışmaları daha da şiddetlendirecektir."
 
"HEYKELİ YIKMAKLA KİMSE KURTULACAĞINI VE VAZİYETİ KURTARACAĞINI ZANNETMEMELİDİR"
 
Diyarbakır'ır Lice İlçesi'nde yaşananları değerlendiren Bahçeli, şöyle konuştu; "Uğur İnal maalesef teröristlerin açtığı ateş sonucu şehit olmuştur.
 
Ayrıca Van'ın Saray ilçesi Türkiye-İran sınır hattında devriye görevi yapan Yamanyurt Hudut Karakol Komutanlığı'na bağlı askeri time PKK dün gece pusu kurmuş, Teğmen Emre As'ı şehit etmiş, bir askerimizi de yaralamıştır. Şehitlerimize Allah'tan rahmet niyaz ediyor, ailelerine, silah arkadaşlarına ve milletimize başsağlığı diliyor, yaralı Mehmetçiklere şifa temenni ediyorum. Unutmayalım ki, Mehmetçiğe ilk kurşunu sıkan teröristin heykelini dikenler ve tepkiler karşısında yıkmak zorunda kalanlar aynı yolun yolcusudur. 4 gün boyunca dikili duran, gökten de zembille inmeyen kanlı heykele Erdoğan'dan çıt çıkmamış, AKP'den provokasyon yapılıyor dışında herhangi bir eleştiri gelmemiştir. PKK heykelini dikenler kadar, dikilmesini seyredenler de işlenen suça ortaktır. Heykeli yıkmakla kimse kurtulacağını ve vaziyeti kurtaracağını zannetmemelidir.
 
Bizim açımızdan ihanet heykelini yapan, yaptıran, inşa eden ve inşasına cevaz veren PKK'sından AKP'sine kadar alayı birden millet nezdinde ve hukuk önünde hıyanete çanak tutmuştur. 5 Ağustos 2014 tarihli YAŞ toplantısında lağvedilen Diyarbakır 2. Hava Kuvvet Komutanlığı'nın bahçesinden 9 Haziran 2014 günü bayrak indirilmesi namussuzluğu neyse, terörist heykeli aynısıdır. Muhtemeldir ki, Lice'deki alçaklığın altında da paralel izi sürülecektir. Erdoğan'ın eski Türkiye diye fişleyip kötülediği ülke gerçeğinde bırakınız PKK heykeli dikmeyi, bunu akıldan geçirmek bile hayal ötesidir. Gerçekten de Erdoğan'la birlikte hayaller gerçek olmuş, hainler azmış ve azıtmıştır... Yeni Türkiye teşebbüsünün ilk mahsulü olan PKK heykeline ilk ve en kategorik tepkiyi biz gösterdik, biz dile getirdik. Heykeltıraş Erdoğan PKK heykeline sessiz kalarak şehitlere hakaret etse de, biz Türk milletinin tercümanı olduk. Lice'de dikilen heykel ilk şehidimiz Süleyman Aydın'ı bir kez daha katletmiştir.
 
"MATEMATİKSEL BİR BAŞARISI VARSA DA, AHLAKEN VE VİCDANEN MAĞLUBİYETİ TARTIŞMASIZDIR"
 
10 Ağustos seçimlerinin adil olarak yapılmadığını iddia eden Bahçeli, şunları kaydetti; "Israrla diyorum ki; 10 Ağustos Cumhurbaşkanı Seçimi adil, özgür ve şeffaf yapılmamıştır. Havuz ve hakaret medyası, devletin kaynakları, anket şirketleri, kalemi kırık sözde köşe yazarları, TRT, örtülü ödenek, kamu görevlileri Erdoğan'ın hizmetine seferber edilmiştir. Sandığa gitmeyen 13 milyon 671 bin 498 kişi Erdoğan'ın değirmenine su taşımıştır. 30 Mart Mahalli İdareler Seçimlerine göre oy kullanmaktan imtina eden 5 milyonu aşkın kişi Erdoğan'a ümit aşılamıştır. Demokratik gevşeklik 12.Cumhurbaşkanı koltuğuna Erdoğan'ı oturtmuştur. Umut ve temenni ediyorum ki, vatandaşlık görevini yerine getirmeyen kardeşlerim önümüzdeki seçim süreçlerinde 10 Ağustos'u telafi edeceklerdir. Ortada Erdoğan'ın matematiksel bir başarısı varsa da, ahlaken ve vicdanen mağlubiyeti tartışmasızdır."
 
"ALMANYA'NIN İSTİHBARAT TEŞKİLATI BİLE ÇATIR ÇATIR TÜRKİYE'Yİ DİNLERKEN..."
 
Bahçeli, Almanya'nın Türkiye'yi dinlediği iddialarını da değerlendirerek; "Kim ki IŞİD'le İslam'ı bir görüyor, insan kasaplarını Müslüman ve inançlı addediyorsa asıl hesaplaşılması ve dikkat edilmesi gereken iblis yanaşması odur. Müslümanların doğrulması için çok az zaman kalmıştır. Türkiye'yi bölgesel ve küresel bataklığa çekmek için can havliyle görev yapan stratejik kâbus mucidinin, böylesi bir dönemde Başbakanlık makamına oturma ihtimali ülkemiz adına talihsizliktir. Eminim ki, AKP'nin vicdanlı delege ve mensupları tehlikeleri öngörerek ölçüsüzlüğe, tefrikaya, savurganlığa, içten pazarlıklı anlayış ve tercihlere vize vermeyeceklerdir. Türkiye'nin milli güvenlik duvarlarını Erdoğan'la birlikte yıkan birisinin Başbakan olması stratejik felaket, stratejik iflas olacaktır. Almanya'nın istihbarat teşkilatı bile çatır çatır Türkiye'yi dinlerken, içimiz dışımız böceklerle sarılmışken düzen kurucu ülke olmaktan bahsetmek eğer bir cahillik değilse, biliniz ki art niyetliliktir. BOP'un mahzeninde tıpışlananlar Türkiye'nin cılkını çıkarmaktadır. Almanya'ya göstermelik tepki koyanlar, izahat bekleyenler, yürekliyse daha etkili ve caydırıcı tedbirleri vakit kaybetmeksizin alacak iradeyi sergilemelidir. Türk milletinin baştan ayağa dinlenmesi, izlenmesi ve özel hayatının arşivlenmesi geçiştirilemeyecek kepazelik olup esasen bir rejim krizidir. Erdoğan uyurken, iftira ve yalan kitabı yazıp siyasi verkaçlarla en yakın arkadaşlarını saf dışı bırakırken; iç ve dış kaynaklı uzun kulaklar Türkiye'yi dinlemiş, milletin, devletin niyet ve tasavvurlarını kaydetmiştir. Türkiye'nin yeni baş ağrısı AKP ve Erdoğan'dan başkası değildir" dedi.
 
"MHP MECLİS'TE OLACAKTIR"
 
'Yemin törenine parti olarak katılacak mısınız?' sorusuna Bahçeli; "MHP Türk devlet geleneğini ve felsefesini çok iyi bilen bir siyasal kurumdur. Cumhurbaşkanlığının yemin töreninde Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde olacaktır" diye yanıt verdi. 
 
"AYNI GÜN AYNI YERDE MİTİNG" 
 
Başbakan Erdoğan'a karşı mitingler düzenleyeceği iddiaları sorulan Devlet Bahçeli, “Cumhurbaşkanı seçildikten sonra geçmişteki alışkanlığı paralelinde 81 ilde miting yapmayı düşünenin amacı netleştikten sonra MHP Sayın Erdoğan, nerede miting yapıyorsa aynı yerde aynı gün aynı saatte miting yapacaktır" diye konuştu.
Bahçeli, 'Meclis'ten PKK'yı yasalaştıran bir kanun geçti. Bunu Anayasa Mahkemesi'ne taşımak için herhangi bir adımın atacak mısınız?' sorusuna ise şöyle yanıt verdi; "Biraz hukuken bir inceleme yaparsanız daha faydalı olur diye düşünüyorum. 52 milletvekili ile anayasaya müracaat mümkün değildir" ifadelerini kullandı."
 
"HAVUZ DOLDU" 
 
AK Parti'nin düzenleyeceği Olağanüstü Kongre'ye bazı basın kuruluşlarının akredite edilmediği iddiaları sorulan Devlet Bahçeli; "Havuz doldu. Havuzun dışında kalacaklara da bir şey söylemek mümkün değil. Havuz ağzına kadar doldu" şeklinde yanıt verdi.