''Heykel tartışmasının Ermenistan'la bir ilgisi yok''

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Kars'taki heykel tartışmalarına ilişkin olarak, ''Bu, Türkiye içindeki bir tartışmadır. Türkiye içinde yapılan değerlendirmeler, Türkiye-Ermenistan ilişkileriyle kesinlikle alakalı değildir'' dedi.

Heykel tartışmasının Ermenistanla bir ilgisi yok
14 Ocak 2011 Cuma 19:38 tarihinde eklendi.

 

Davutoğlu ve Avrupa Konseyi Seçkin Kişiler Grubu Başkanı Joschka Fischer, Conrad Otel'de yaptıkları ortak basın toplantısında gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını da yanıtladılar. 
    
Ermenistan Dışişleri Bakanı Edvard Nalbantyan'ın, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Kars'taki heykelle ilgili sözlerinin, Ermenistan tarafını üzdüğü ve iki ülke arasında ilişkilerin normalleşme sürecine zarar vereceği şeklinde açıklamaları hakkında görüşlerinin sorulması üzerine Davutoğlu, şunları kaydetti: 
    
"Bu, Türkiye içindeki bir tartışmadır. Türkiye içinde yapılan değerlendirmeler Türkiye Ermenistan ilişkileriyle kesinlikle alakalı değildir. Sayın Başbakanımızın yaptığı değerlendirmeler de tamamıyla mimari, estetik açıdandır, siyasi hiçbir boyutu yoktur" 
    
Joschka Fischer de "Almanya Başbakanı Angela Merkel'in, Güney Kıbrıs Rum Kesimi'ni ziyareti sırasında Türkiye'yi suçlayıcı açıklamaları üzerine, Başbakan Erdoğan özür beklediğini söyledi. Sizce Merkel, Türkiye'den özür dilemeli mi?" sorusu üzerine, "ikisinin, en kısa zamanda bir araya gelip doğruca birbirleriyle konuşmaları gerektiğini" belirtti. 
    
Merkel ve Erdoğan'ın daha önce birbirleriyle görüştüklerini ve birbirlerini iyi tanıdıklarını dile getiren Fischer, şöyle devam etti: 
    
"Ben Almanya hükümetinin sözcüsü değilim. Benim konumumu biliyorsunuz. Türk hükümeti geçmişte çok hayati adımlar attı. Ben o zaman bakan olarak bunları birebir tecrübe etmiş bir kişiyim ve Türkiye'yi bu çerçevede savunmuşumdur. Sürecin bloke edilmesi bağlamında da her zaman Türkiye'yi, kamuoyuna karşı açık bir şekilde desteklemişimdir, savunmuşumdur. Ben, herkesin beraber ortak bir noktada buluşmasını ve bu çerçevede bir çözüme ulaşmasını destekliyorum. Bu, hem bölge için hem Ada'daki halklar için hem Avrupa için çok önemli. Sanıyorum, geri kalanı iki yetişkin olan sayın Merkel ile sayın Erdoğan arasındaki görüşmede hallolabilecek unsurlar. Dolayısıyla bu çerçevede bir anlaşmaya varılabilir." 
    
Türkiye'nin Avrupa Konseyinin Bakanlar Komitesi Dönem Başkanlığını devraldığını anımsatan Davutoğlu, bu sürede yapılacak faaliyetleri bir eylem planı içine oturttuklarını belirtti. 
    
Davutoğlu, bu plan içindeki unsurlardan en önemlisinin, birlikte yaşama ve birlikte yaşama prensibi etrafında 21. yüzyılın Avrupasını şekillendirme konusunda karşı karşıya kalınan sorunları tespit etmek ve bu sorunlara çözüm bulmak olduğunu vurgulayarak, bir takım temel yaklaşımları ortaya koyabilmek için bir Akil Adamlar Heyeti oluşturmaya karar verdiklerini söyledi. 
    
Avrupa'nın özellikle kültürler, dinler ve ilişkiler arası geçtiği kritik süreç dikkate alınarak bu heyetin oluşturulduğunu anlatan Davutoğlu, Avrupa'nın en seçkin aydınları ve siyasetçilerinden oluşan bu güçlü heyetin başkanlığına Joschka Fischer'in getirilmesinin de önemli olduğunu kaydetti. 
    
Bu heyetin üçüncü toplantısını dün ve bugün Türkiye'de gerçekleştirdiğini aktaran Davutoğlu, bu toplantı nedeniyle dün akşam gerçekleştirilen yemekte heyetle bir araya geldiğini ve orada görüşlerini dile getirdiğini söyledi. 
    
Davutoğlu, konuşmasına şöyle devam etti: 
    
"Avrupa kıtası, şu anda iyi ve kötü olmak üzere iki senaryo ile karşı karşıya. Kötü senaryo, etnik ve dini temelde, mezhep temelinde gittikçe kutuplaşan, aynı mahallelerde yaşamakla birlikte birbiriyle uzaklaşan ve dolayısıyla her anlamda birbiriyle karşı karşıya kalma riski taşıyan bir Avrupa. Çok kültürlülüğü yaşama imkanının zorlaştığı, tahammülün, karşılıklı hoşgörünün, kültürlerarası ilişkinin zayıfladığı bir Avrupa. Maalesef bu yönde çok ciddi uyarıcı işaretler var. İkinci ve bizim kurmak istediğimiz Avrupa ise bütün Avrupa halklarının, dinlerin, mezheplerin, toplumların bir arada iç içe, birbirini anlayarak, saygı göstererek geleceği birlikte şekillendirecekleri, aynı şehirlerde, ülkelerde, sokaklarda yan yana, saygı içerisinde yaşayacakları bir Avrupa. Birinci Avrupa'nın getirdiği risklerden kaçınmak, ikinci ve özlenen Avrupa'yı birlikte inşa etmek için Avrupalı aydınların görüşlerine ihtiyacımız var." 
    
Fischer de Avrupa denilince herkesin aklına ilk olarak AB'nin geldiğini, ancak Avrupa Konseyi gibi önemli bir kurumun daha bulunduğunu belirterek, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra kurulan Avrupa Konseyinin her zaman ırkçılık, yabancı düşmanlığı, aşırı milliyetçilik ve aşırı uçlardaki konularla mücadele ettiğini bildirdi. 
    
Joschka Fischer, bir gazetecinin, "Heyetin hazırlayacağı bu raporda Türkiye'ye yer verilecek mi, Türkiye'nin AB'ye katılım sürecine bir atıfta bulunulacak mı ?" şeklindeki sorusu üzerine de "Türkiye Avrupa Konseyinin tam üyesidir. Burada açıklanacak bir husus yok. AB tamamen farklı bir konudur" dedi.