Hilmi Özkök'ün uyardığı gazeteci

Eski Genelkurmay Başkanı Özkök, kuvvet komutanlarının muhtırayı gündeme getirdiğini doğruladı. Eski komutan, AK Parti'nin iktidara geldiği ilk günlerde yaşadığı endişeyi de dile getirdi.

Hilmi Özkökün uyardığı gazeteci
02 Ağustos 2012 Perşembe 17:01 tarihinde eklendi, 3.645 kez okundu.

 

Hilmi Özkök ifadesinde ilk olarak askeri müdahale hazırlığı iddalarını yanıtladı. Eski Genelkurmay Başkanı, 2003'te kuvvet komutanlarıyla yapılan bir toplantıda muhtıra kelimesinin geçtiğini doğruladı. 
 
Oturarak konuşabileceğinin söylenmesi üzerine Özkök, yanındaki sandalyeye oturdu. Mahkeme Başkanı Özese, tanık Özkök'e "Sizden gerçekleri söylemenizi bekliyoruz" diyerek bildiklerini anlatmasını istedi.
 
"Benim şahit olduklarım, askerlikle ilgili konulardır" diye söze başlayan Özkök, ifadesinde şunları söyledi: "Onun dışındaki hususları bilmem. Ancak sorulduğu takdirde, bildiklerimi de anlatırım. 2002 yılının ağustos ayında Genelkurmay Başkanlığı görevine getirildim. Bir müddet sonra genel seçimler yapıldı ve şu andaki parti iktidara geldi. İktidardaki parti (AK Parti)seçilince, ben de dahil olmak üzere Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarında bir tedirginlik oluştu. Bu kişilerin eski söylemlerine bakıldığı zaman, ‘acaba bir geriye dönüş olur mu, kötüye doğru gidiş olur mu?’ diye endişe ettik. Ben dahil hepimiz tedirgin olduk. Bu konuları kendi aramızda konuşmaya başladık. Askerlikte herkes görüşlerini özgürce dile getirir. Kimi zaman benim görüşlerimle astlarımın görüşleri arasında farklılıklar oldu. Bu çok normal."
 
'BANA AYIŞIĞI VE YAKAMOZ SUNUMLARI GELDİ' 
Özkök'e, Genelkurmay Başkanı olduğu dönemdeki kuvvet komutanları tarafından hazırlandığı iddia edilen 'Ayışığı', 'Sarıkız' ve 'Yakamoz' adlı darbe planları da soruldu. 
 
O dönemde Türkiye'yi ilgilendiren çok yoğun bir gündemin olduğunu dile getiren Özkök şöyle konuştu: "2004 yılı bahar aylarında bana bir vasıtayla nasıl geldiğini bilmiyorum bir slayt sunum geldi. Sunumun içinde 'Ayışığı' ve 'Yakamoz' sunumlarını gördüm ve bunları okudum. Çünkü bunlar dezenformasyon da olabilirdi gerçek de olabilirdi. Bu, bilgi kirliliği oluşturmak amacıyla gönderilmiş olabileceği için Genelkurmay Başkanı olarak temkinli olmam gerekiyordu. Bu konuyu astlarımla dahi paylaşmadım. İddialar çok büyüktü. 'Hukuki bir müdahale yapılır mı?' diye düşündüm. Ancak hukuki işlem yapmadım. Ben bu 'Ayışığı' ve 'Yakamoz' meşru belge olmadığı için işlem yapmadım. Bulunduğumuz mevkiler çok önemli mevkiler. Örneğin Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nın emrinde 300 bin kişi var. Astlarınıza olan güvensizlik büyük sorunlara neden olabilir. Meşru olmayan gerçek olup olmadığını bilmediğim bir belgeyle işlem yapamazdım. Astlarımdan şüphe duyduğum anlamına gelir. Astlara güven vermek çok önemlidir. Daha sonra dikkatler başka yöne kaydı. O günden sonra bazı arkadaşlar emekli oldu, bazıları kaldı. Ben emekli olduktan sonra bu konular gündeme geldi."
 
"EVET ORADA ÖYLE BİR SÖZ SÖYLENDİ" 
Özkök'ün ifadesini tamamlamasının ardından savcılıkta verdiği ifadeler okundu. Savcılıkta "Genelkurmay Başkanlığı yaptığınız dönem içerisinde mahiyetinizdeki kuvvet komutanlarından dönemin yürütme organına yönelik muhtıra verilmesi yönünde telkin ya da teklifte bulunan oldu mu? Olduysa kimler tarafından ne amaçla ve nasıl oldu?'' sorusuna verdiği cevap okunduğu sırada araya giren Hilmi Özkök bir şeyler söylemek istediğini belirtti.
 
Özkök, "Geçen bir gazeteci, bir röportajıma atıfta bulunarak 'teklif' diye soruldu, başka şekilde sorulsaydı cevabım başka olurdu' dediğimi belirtmiş. Buraya bir açıklık getirmek istiyorum. Teklif askerlikte çok özel bir terimdir. Daha önce emredilen bir konuda astlar bir çalışma yapar ve emri verene bu konuyla ilgili bir sunumda bulunur. Bunun dışında zaman zaman toplanır beyin fırtınası yaparız. Orada kişiler aniden aklına geleni söyler. Saldırı, savunma ve geri çekilme gibi birbirinden farklı 3 hareket tarzı vardır. Evet orada böyle bir söz yani 'muhtıra' söylendi. Muhtemel hareket tarzlarından biriydi.Resmi bir teklif değildi."
 
'YAZARKEN DİKKAT DİYE UYARDIM' 
Özkök, daha önce alınan ifadesi okunduğu sırada da basında aleyhine kampanya yapıldığını ifade ederek, bir gazetenin tanınmış yazarının kendisi hakkında 18 yıl yurt dışında kaldığı ve ülke gerçeklerinden haberdar olmadığı şeklinde yazı yazdığını söyledi.
 
Bunun üzerine, gazeteciyi arayarak bu bilgilerin gerçeği yansıtmadığını söylediğini belirten Özkök, araştırma yapması durumunda hakkındaki bilgilere ulaşabileceğini anlattığını kaydetti.
 
Özkök, ''Genelkurmay Başkanı hakkında yazı yazarken dikkat etmesi konusunda uyardım. Bu kampanyalar sadece basının kafasından uydurduğu şeyler değil. Belli mihraklar tarafından kurgulandığını mahkemenin takdirine bırakıyorum'' diye konuştu.
 
'SEFERTASI EFSANE'
Özkök'e yöneltilen kritik sorulardan biri de sefertası oldu. Mahkeme heyeti Özkök'e "Karargahta görevliyken yemeklerini sefertasıyla evinden getirdiği" iddiasının doğru olup olmadığını sordu. Özkök ise buiddiaların gerçek olmadığını ve efsaneye dönüştüğünü ifade etti. Özkök'ün darbe girişimini engellediği için dönemin kuvvet komutanları tarafından zehirlebileceği endişesi taşıdığı iddia ediliyordu.
 
'ŞEMA YÜZDE 90 AYNI' 
Özkök'e Mahkeme Heyeti Başkanı Hasan Hüseyin Özese, MİT tarafından Genelkurmay Başkanı ve Başbakan'a gönderilen ''Ergenekon'' şeması ve belgelerini de sordu.
 
Özese, MİT'in mahkemeye gönderdiği yazıda, ''3 Temmuz 2003 tarihli isimsiz bir yazı ve ekinde 'Ergenekon' lobi belgesi çerçevesinde hazırlanan şema ve kitapçığın 10 Temmuz 2003'te Genelkurmay Başkanı'na intikal ettirildiğini, aynı kapsamdaki bilgi notunun da 26 Mayıs 2006'da Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı'na gönderildiğinin'' yer aldığını hatırlattı.
 
Dosyada bulunan ''Ergenekon'' şeması ve ekindeki belgeleri Özkök'e gösteren Özese, 10 Temmuz 2003'te Genelkurmay Başkanı olarak kendisine sunulan ''Ergenekon'' belgeleri ve şemasıyla aynı olup olmadığını sordu.
 
Belgeleri inceleyen Özkök, ''Ek-7'de bulunan belge çağrışım yaptırıyor. Aradan geçen yıllar ve yaşımı da dikkate alırsanız bana verilen evraktaki şema ile bu şema yüzde 90 aynı'' dedi.
 
Başkan Özese de Ek-7'de bulunan şemanın, üzerinde isimlerin yer aldığı ''Ergenekon'' şeması olduğunu açıkladı.
 
'İŞLEM YAPILACAK BİR EVRAK DEĞİL' 
Özkök, soru üzerine 26 Mayıs 2006 tarihinde Genelkurmay İstihbarat Başkanı'na sunulan şemadan haberi olmadığını söyledi.
 
MİT tarafından verilen belgenin üzerinde makam, tarih ve imza olmadığını belirten Özkök, ''Hala üzerinde işlem yapılabilecek bir evrak olarak düşünmüyorum'' dedi.
 
MİT tarafından gönderilen bu belgeyle ilgili sorular yönelten Savcı Mehmet Ali Pekgüzel de ''Ömrünüzü askerlikle geçirmişiniz. 'Ergenekon' adını, ilk sanıklardan Erol Mütercimler kamuoyuna duyurdu. Bugün İtalya, Yunanistan gibi NATO ülkelerinde bu tür gizli örgütlenmelerin olduğuna kimse itiraz etmiyor. 'Ergenekon' örgütünün varlığı konusunda bilginiz var mı?'' diye sordu.
 
''Ergenekon'' adını ilk kez MİT'in belgesinde gördüğünü ifade eden Özkök, ''O zaman tutarsız olarak değerlendirdiğim belge dışında bilgim yok'' diye konuştu.
 
Pekgüzel'in ''Ergenekon, yazılı ve görsel basında yer aldı. İçinde askerlerin olduğu belirtildi. Genelkurmay Başkanlığı tarafından bunlarla ilgili bir şey yapıldı mı?'' sorusu üzerine Özkök, kendi döneminde bilgisi dahilinde böyle bir çalışma yapılmadığını söyledi.
 
Özkök, Pekgüzel'in ''Bu belgenin arşivlenecek mahiyette olmadığını söylüyorsunuz. Size MİT tarafından yapılan arzın nasıl olduğu, içeriği konusunda detaylı bilgi verir misiniz?'' sorusuna da ''Ergenekon belgesinde büyük tutarsızlık vardı. Askeri yönden olmayan bir mantık hatası vardı. Şemada kıdemsiz komutanlar kıdemlilerin üstünde yer alıyordu. Ben belgeyi İstihbarat Başkanı'na gönderdim. İnceler, ciddi bir durum olursa bana bildirir. Ancak böyle bir şey olmadı. Belgeler makamında, MİT müsteşarı tarafından kağıt şeklinde verildi'' yanıtını verdi.
 
Pekgüzel, 26 Mayıs 2006 tarihinde Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı'na da gönderilen MİT belgesini Genelkurmay Başkanlığı'na sorduklarını, ancak bunlara rastlanmadığının bildirildiğini söyledi.
 
Özkök de bunun 2006 yılında kendisine gelmediğini belirterek, o dönemdeki istihbarat başkanını da hatırlamadığını kaydetti.
 
'DİNLEMELER YASAL MI BİLEMEM' 
Pekgüzel'in, tutuksuz sanık emekli Orgeneral Şener Eruygur döneminde Jandarma Genel Komutanlığı'nda yapılan gizli dinlemelerden haberi olup olmadığını sorduğu Özkök, ''Hayır. Jandarma Genel Komutanlığı'nın Genelkurmay Başkanlığı ile bağlantısı eğitim ve harekat konusudur'' dedi.
 
Özkök, Jandarma Genel Komutanlığı'nın İçişleri Bakanlığı'na bağlı ve yetkilerinin de fazla olduğunu ifade ederek, ''Onların yapıldığı duyuluyordu'' dedi.
 
Pekgüzel'in, dinlemelerin yasal dayanağı olup olmadığına ilişkin sorusuna da Özkök, ''Bilmem mümkün değil'' yanıtını verdi.
 
Özkök, Pekgüzel'in ''Bülent Arınç, Mehmet Emin Karamehmet, Mustafa Balbay, Tuncay Özkan ile yapılan görüşmeler var. Bir kısım sesli, görüntülü kayıtlar, çözümler var. Bunlarla görüşüp görüşmeme konusunda size bir şey söyledi mi? Size bilgi arzı oldu mu?'' sorusu üzerine, ''Buna benzer görüşmelerin olduğundan bilgim var. Ancak jandarmanın özel durumu var. Genelkurmay'da gazetecilerle nasıl konuşulacağı konusunda düzenleme var. Diğer kuvvet komutanları yaptıkları toplantıları bana arz ederler. Ama jandarmanın toplantılarını bilemem'' şeklinde konuştu.
 
'JANDARMAYI UYARDIM' 
Yasadışı dinlemelerin yapıldığına ilişkin iddiaların olduğunu, böyle bir şeyi yapma kabiliyetinin Jandarma Genel Komutanlığı'nda bulunduğunu belirten Özkök, bunun üzerine Şener Eruygur'a İstihbarat Daire Başkanı Levent Ersöz ve Teknik İstihbarat Daire Başkanı Hasan Atilla Uğur ile görüşmek istediğini söylediğini anlattı.
 
Ersöz ve Uğur ile görüştüğünde ''Ellerinde çok büyük bir kabiliyetlerinin olduğunu, dikkatli olmalarını söylediğini'' aktaran Özkök, Uğur'un ifadesinde ''Hilmi Özkök, 'sağdan soldan bilgiler ve dedikodular geliyor. İnansaydım soruşturma başlatırdım' dedi'' şeklindeki beyanlarının olduğunun söylenmesi üzerine ''Böyle bir konuşma geçmiş olabilir. Dikkatli davranmaları gerektiğini söyledim'' diye konuştu.
 
Savcı Pekgüzel'in Ersöz ve Uğur'un mahkemedeki ifadelerinin kendisiyle ilgili bölümlerini okuyarak, sanıkların yasadışı dinlemelerin konuşulmadığını söylediklerini belirtmesi üzerine Özkök, şunları kaydetti:
 
''Konuşuldu. 'Çok büyük bir kabiliyetiniz var dikkatli olun' dedim. 'Yasadışı bir dinleme yapıyor musunuz?' demedim. Duyumlar olduğunu belirterek, yapılıyorsa engellemeyi düşündüm. Bir tavsiye niteliğindeydi. O konuda benim emrimde değillerdi.''
 
Jandarma Genel Komutanlığı'nın bilgisayarlarında inceleme yapıp, yapamayacağına ilişkin o dönemki adli müşavire danıştığını belirten Özkök, müşavirin İçişleri Bakanlığı'na bağlı olduğu için inceleme yapılamayacağını söylediğini anlattı.
 
Pekgüzel'in sorusu üzerine Özkök, tutuklu sanıklardan Ergün Poyraz'ın jandarma tarafından korunduğunu duyduğunu söyledi.
 
HİLAFETİN KALDIRILMASI TOPLANTISI 
Pekgüzel'in 3 Mart 2004 tarihinde Ankara Ticaret Odası'nda hilafetin kaldırılmasıyla ilgili yapılan toplantıyı hatırlatması üzerine Özkök, o dönemde görevli olarak İsveç'te olduğunu belirterek, ''Konferansla ilgili bilgi verilmedi. Benim yerime kuvvet komutanım katıldı. Rahatsız oldum. 'Keşke gitmeseydiniz' diye ifade kullanmış olabilirim. Kimin organize ettiğini bilmiyorum. Katılımdan memnun olmadığımı ifade ettim'' şeklinde konuştu.
 
Soru üzerine, gayri resmi yollardan, imzasız mektup, CD ve benzeri şekilde Genelkurmay Başkanlığı'na çok sayıda ihbar geldiğini aktaran Özkök, bunların özel kalemi tarafından seçilerek sunulduğunu, hatta bazılarının Genelkurmay 2. Başkanı'na danışılarak kendisine sunulduğunu anlattı.
 
Özkök, ''İmzalı olmayan bu belgelerle hukuki bir işlem yapmayız. Ancak, ileriki çalışmalarımızda bunları dikkate alırız'' dedi.
 
Duruşmaya Özkök'ün ifadesine devam edilmek üzere yarına kadar ara verildi.

NTV