"İdeolojik dürtüler kendini gösteriyor"

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, zorunlu eğitimi 12 yıla çıkaran kanun teklifiyle ilgili açıklamada bulundu.

İdeolojik dürtüler kendini gösteriyor
15 Mart 2012 Perşembe 22:40 tarihinde eklendi, 1.047 kez okundu.

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, zorunlu eğitimi 12 yıla çıkaran kanun teklifiyle ilgili, ''Mecliste olanları gördünüz, işin özüne dokunup da gerçekten adım atmaya çalıştığınızda nasıl tepkiyle karşılaşıyorsunuz, o ideolojik dürtüler nasıl kendini gösteriyor, ibretle izledik hep beraber. Ortalık toz duman. Ama artık bunu yapmanın zamanı geldi Türkiye'de, artık o tabuları yıkmanın, o klişeleri kırıp atmanın zamanı geldi, tahammülümüz yok'' dedi. 
    
Babacan, Orhangazi ilçesinde düzenlenen ''AK Parti Siyaset Akademisi'' toplantısında, önümüzdeki dönemin Türkiye için yine önemli sınavların verileceği bir dönem olacağına dikkati çekti. 
    
Yeni anayasa çalışmaları devam ederken, şimdiye kadar fazla mesafe alamadıkları bazı alanlara da artık daha fazla eğildiklerini belirten Babacan, eğitimin bunlardan biri olduğunu vurguladı. 
    
Babacan, eğitimin Türkiye'de ideolojik çatışmaların alanı haline geldiğini, sadece ideolojik sebeplerle bir neslin neredeyse önünün kapatıldığı son derece sıkıntılı bir alan olduğunu dile getirerek, şöyle devam etti: 
     
-''İdeolojik dürtüler nasıl kendini gösteriyor''- 
     
''Mecliste olanları gördünüz, işin özüne dokunup da gerçekten adım atmaya çalıştığınızda nasıl tepkiyle karşılaşıyorsunuz, o ideolojik dürtüler nasıl kendini gösteriyor, ibretle izledik hep beraber. Ortalık toz duman. Ama artık bunu yapmanın zamanı geldi Türkiye'de, artık o tabuları yıkmanın, o klişeleri kırıp atmanın zamanı geldi, tahammülümüz yok. Biz iyi, dengeli yetişmiş bir gençlik istiyoruz. Biz çok daha yüksek bir eğitim seviyesine sahip ve günün gereği neyse, o bilgi ve becerilerle donanmış bir gençlik istiyoruz. Aynı zamanda bu toprakların değerlerini benimseyen, bu toprakların değerlerini yaşayan bir gençlik istiyoruz. Bu her ülkenin, her milletin çok tabii hakkı. Bizim yaptığımız aslında çoktan hak ettiğimiz, milletimizin, ekonomimizin çoktan hak ettiği bir eğitim sistemine geçebilmek.'' 
    
Türkiye'nin bugün itibarıyla çalışma yaşındaki nüfusunun ortalama eğitim süresinin sadece 6,5 yıl olduğuna işaret eden Babacan, ''Yani orta ikiden terk bir ortalama eğitim seviyemiz var'' dedi. 
     
-''Engelleri aşmanın zamanı''- 
     
Babacan, bir grup gencin eğitiminin, üniversitelere girmelerinin engellendiğini ifade ederek, şöyle konuştu: 
    
''Şimdi artık bu konudaki bütün engelleri aşmanın ve Türkiye'nin gerçekten hak ettiği bir sistemi burada kurmanın zamanı. 12 yıla çıkarıyoruz zorunlu eğitim süresini. Yani 12 yıl artık herkes için mecburi eğitim süresi olacak. Bununla ilgili zaten maddi sebeplerden dolayı 'Ben çocuğumu okutamıyorum' diyen aileler varsa, onun mekanizmalarını zaten kurduk, şimdi geliştiriyoruz da. Örneğin 'Aile Sosyal Destek Uzmanı' çalışmamız başlıyor şimdi. Birkaç ilde pilot çalışmaya başlayacağız, sonra tüm Türkiye'ye yayacağız. Aynı aile hekimi gibi her ailenin 'Alo' diyebileceği bir uzman. Şu ya da bu sebeple devletin sağladığı sosyal imkanlara, desteklere ulaşamayan kişilerle, ailelerle birebir ilgilenecek, her bir aile için atanmış bir sosyal destek uzmanı... İşte devletin sağladığı imkanlarla vatandaşı buluşturacak bir mekanizmayı bu şekilde kurmuş olacağız. Maddi imkansızlık sebebiyle okuyamayan tek bir gencimizin kalmamasını istiyoruz. Bunun için de ne türlü kaynak, imkan gerekiyorsa zaten bunun bütçesini yapıyoruz, zaten kaynaklarımız hazır. Amaç nedir- Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan tüm çocuklarımızın, gençlerimizin en az lise mezunu olarak, 12 yıllık eğitim alarak hayata atılması.'' 
    
Türkiye'de üniversite sayısının 150'yi geçtiğini, 81 ilde de artık üniversitenin bulunduğunu belirten Babacan, şunları söyledi: 
    
''Tabii ki arzumuz üniversiteye de gitmeleri, ama şu andaki ilk hedefimiz bu 12 yıllık eğitimi herkesin alması. Bu, Türkiye'nin geleceğinin temeli olacak... 
    
Eğer 2023'te Türkiye ilk 10 ekonomiden biri olacaksa, 25 bin dolarlık milli gelire ulaşacaksak, bu ancak ve ancak daha iyi bir eğitimle mümkün. Ancak daha iyi eğitilmiş ve daha yüksek katma değer üretebilen bir toplumla biz Türkiye olarak o hedefleri yakalayabiliriz. Dolayısıyla bu eğitimle ilgili yaptığımız reformlara iş dünyasının yapması gereken sadece destek vermek. Çünkü sonuçta daha iyi yetişmiş bir iş gücü olacak Türkiye'de. '' 

-''Tutukluluk süreleri mutlaka azaltılmalı'' 
     

Babacan, bir başka önemli reform alanının da yargı olduğuna dikkati çekerek, bunun da yine uzunca süre adım atılamayan, farklı tartışmaların olduğu bir alan olduğunu vurguladı. 
    
Türkiye'de çok güvenli bir yargı sistemi oluşturmayı istediklerini dile getiren Babacan, şöyle dedi: 
    
''Dava süreleri kısalsın, sonuçlar, kararlar öngörülebilir kararlar olsun. Bu tutukluluk süreleri mutlaka azaltılmalı. 3 yıl, 4 yıl, 5 yıl sürüyor davalar. Kanuni zaman aşımı sürüyor, hala içeride tutuklu, karar verilmemiş, hakkında bir hüküm yok, hala içeride insanlarımız. Bakıyoruz şu anda hapishanelerimize, hapishanelerdeki vatandaşlarımızın önemli bir bölümü tutuklu, hükümlü değil. Yani daha mahkeme karar vermemiş suçlu mu değil mi dava yıllarca devam ediyor. Zamanında gerçekleşmeyen adaletin fazla bir kıymeti değeri de olmayabiliyor, iş işten geçiyor, köprünün altından çok sular akıyor. Adalet ancak hızlı gerçekleşirse gerçekten değerli ve anlamlı olur. Aslında bütün bunlar 9,5 yıllık iktidar dönemimizde çok arzu ettiğimiz fakat fazla da mesafe elde edemediğimiz alanlar. Ama inşallah bundan sonra onlara daha ağırlık verip, o arzu ettiğimiz, hedeflediğimiz Türkiye'ye hep beraber yürüyeceğiz.'' 
    
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, yargı sisteminin de ekonomi açısından son derece önemli olduğuna dikkati çekerek, şunları kaydetti: 
    
''Çünkü bugün dünyada eğer gelişmiş ülke olmak istiyorsak, aynı zamanda bir hukuk devleti olmak zorundayız. Kuralların olduğu, yazılı olanların mutlaka uygulandığı ve uygulamaların da bir yerlerde yazılı olduğu bir devlet olmak zorundayız. Gerçek anlamda bir hukuk devleti olmadan ileri, gelişmiş bir ekonomi olmamız mümkün değil. Biz ekonomi alanında çok işler yaptık, ama artık ekonomiyi destekleyen ve asıl ekonomimizin şu andaki noktadan daha ileri gitmesini sağlayan eğitim, yargı gibi alanlara da bundan sonra mutlaka daha fazla ağırlık vermemiz gerekiyor ve o alanlar da da parmakla gösterilen ülke olmamız gerekiyor...Bu ideolojik çatışmaları bir kenara bırakıp , akıllı, rasyonel bir şekilde dünyadaki en iyi uygulamalara bakıp, Türkiye için en iyisi ne ise onu yapmamız gerekiyor, hem eğitim hem de yargı alanında.''