İstanbul Sultanbeyli'de bir cenaze.

Kas hastası genç yaşamını yitirmiş.

Aile evlatlarını kaybetmenin acısıyla ağlıyor.

Eş, dost anne-babaya başsağlığı kuyruğunda.

Cami etrafı polis kaynıyor, köşe başları tutulmuş.

Üst geçitlerde uzun namlulu silahlarla polis nöbette.

Mahalleli cin bakışlarla ne olduğunu çözmeye çalışıyor.

İçlerinden en meraklısı cesaretle ortaya çıkıp yakaladığı ilk polise soruyor: ''hayırdır''.

Polis ''hayır'' deyip kestirip atıyor.

Müezzin öğlen ezanı için ''Allahu Ekber'' derken, siren sesleri duyuluyor.

Konvoy cami kapısında duruyor, korumalar keskin bakışlarla öndeki arabanın etrafında duvar oluyor.

Halk heyecanlı !

Gelen kim ?

Derken saatler süren merak son buluyor !

Cumhurbaşkanı Erdoğan makam aracından iniyor, şaşkın bakışlar refleksle alkışlıyor.

Bu kez merak yön değiştiriyor, Erdoğan, hayatını kaybeden gencin akrabası mı ?

Baba, ''hayır'' diyor meraklı sorulara .

Erdoğan, geçen aylardan birinde kas hastası genci evinde de ziyaret etmiş.

Hayatını kaybettiğini öğrenince, onca işine rağmen kalkmış, cenazeye gelmiş.

Namazı kılmış, tabuta omuz vermiş.

İşte öyle bir şey !