Konferansta 'Gezi eylemleri' masaya yatırıldı

Mersin'de düzenenen Kentsel ve Bölgesel Araştırma Ağı Sempozyumu'nda, Gezi Parkı eylemleri, 'Türkiye demokrasisinde daha önce yaşanmayan bir deneyim' olarak nitelendirildi.

Konferansta Gezi eylemleri masaya yatırıldı
28 Kasım 2013 Perşembe 18:37 tarihinde eklendi.
 
Mersin Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü tarafından düzenlenen Kentsel ve Bölgesel Araştırmalar Ağı Sempozyumu Prof. Dr .Uğur Oral Kültür Merkezi'nde başladı. 'Neo-Liberalizm Sonrası Mekansal Müdahale Biçimleri ve Yansımaları' ana başlığı altında gerçekleşen sempozyum 30 Kasım'a kadar devam edecek.
 
Sempozyumun açılış konuşmasını yapan Mersin Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Gürol Emekdaş, üniversite olarak, kent dinamiklerini sorgular hale geldiklerini belirterek, "Artık yönetim modellerinde bir öz değerlendirme dediğimiz bir şey var.

Mutlaka yapmış olduğumuz tüm icraatlarda ister siyasi erkte olalım isterse alanda olalım öz değerlendirmeleri yapmamız gerekiyor. Son zamanlarda ülkemizdeki kentsel ve bölgesel planlamaya yönelik uygulamalarının masaya yatırması gerekiyordu" dedi.

Prof. Dr. Cana Birsel ise yeniş dünya düzeni olan Neo-Liberalizmin, son yıllarda hızla biçim değiştirerek farklı bir evreye geçtiğini söyledi. . Neo-Liberal düzenin yaşadığımız bölgeden yaşam birimine her ölçekte mekan üzerinde önemli dönüşümlere neden olduğunu kaydetti.
 
GEZİ EYLEMLERİ
 
Açılış konuşmalarının ardından sempozyumun Ayda Eraydın'ın başkanlığındaki ilk oturumuna geçildi. İlk sözü alan Prof. Dr. Korkut Boratav, Gezi eylemlerinin katılım tabanına ilişkin değerlendirmelerde bulunarak, hareketin neden oluştuğunun sorusunun yanıtını aradı. Gezi olaylarını 2011 yılında patlak veren toplumsal olaylar zincirinin bir halkası olarak değerlendiren Boratav, şu değerlendirmeyi yaptı;
 
"Sisteme yönelik eleştirel dalgalar adeta yeni bir dirsek temasıyla uluslar arası bir soyutta kazanmanın yeni bir filizlenmenin ipuçlarını içeriyor. Gezi eylemlerinin orta sınıf direnmeleri olduğu ve işçi sınıfı ile organik bağının bulunmadığı yönündeki görüşlerin doğruyu yansıtmıyor.

Emekçi ve emekçi olmayan ayrımıyla sınıfsal kategorilendirmeye gidildiğinde, toplumumuz büyük ölçüde emekçi bir toplum olduğunu ve büyük ölçüde bir işçi toplumudur. Eylemlere katılanlarının öğrenciler oldukları görülmektedir.

Dolayısıyla bu hareketlere katılanların da önemli bir bölümü en geniş anlamda işçi sınıfının potansiyel mensuplarıdır. Okulları onları yakın bir gelecekte nitelikli eğitimli ve beyaz yakalı işgücü arzının öğeleri olarak yetiştiriyor.

Gezi eylemleri, emekçi grupların Neo-Liberal döneme özgü somut talepleri için değil, bugünkü siyasi iktidarın kentsel rantların oluşumu ve paylaşımına tepki olarak doğdu. Çünkü, eylemlerde kişiler, günlük çıkarlar için değil, ortak çıkarlar için bir araya geldik."
 
Prof. Dr. İlhan Tekeli de Gezi eylemlerini, 'Türkiye demokrasisinde daha önce yaşanmayan bir deneyim' olarak nitelendirerek, üzerinde uzun yıllar konuşulmaya değer bir toplumsal hareket olduğunu aktardı. Neo-Liberalizm kavramı ile ilgili bilgi veren Tekeli, İngiltere gibi hukuk devleti ilkelerinin işlediği ülkeler ile Türkiye gibi Türkiye gibi hukuk devleti koşullarına uygun olmayan ülkelerdeki isminin aynı olamayacağını belirtti. Türkiye'de bugün demokrasi krizi yaşandığını iddia eden Tekeli, yaşanan Gezi eylemlerinin de bu krizin sonuçlarından biri olduğuna vurgu yaptı.

Kamusal alan kavramının bu protestolarla yeni bir nitelik kazandığını vurgulayan Tekeli, eylemlerinin ötekileştirici siyasetin ötekileştirdiği kesimlerini bir araya getirdiğini ve aslında öteki olmadıklarını keşfetmesini sağladığını dile getirdi.

Demokrasinin öğelerine de değinen Tekeli bu öğeleri; demokrasi ahlakı, karar vermenin demokratikleşmesi yani alınan kararların müzakere edilmesi, bireylerin kamusal özne olma yolunun açılması ve değişime açık olmak olarak sıraladı ve Gezi eylemlerinin demokraside kalite talebini dile getirdiğini söyledi. Türkiye kentlerinin tarih boyunca üç dönüşüm yaşadığını belirten Tekeli, bugün ise dönüşümü gayrimenkul yatırım ortaklığı grupları gibi güçlü aktörlerle yürütüldüğünü aktardı.
 
Metalaştırma sürecinin hayati bir biçimde sermaye birikim sürecinin içinde olduğunu söyleyen Doç.Dr.Tarık Şengül ise, bunun önemli ölçüde kent mekanının metalaşması şeklinde geliştiğini kaydetti. Meta önceleri kentte üretilen bir şeyken giderek artan biçimde kentin kendisinin meta olduğu bir duruma dönüştüğünü dile getiren Şengül, bunda hükümetin büyük bir rol oynadığını sözlerine ekledi.

DHA