Labirent'te kaybolmadan eşik atlıyor

Tıkır tıkır işleyen ritmi ve sağlam tekniğiyle 'Labirent', Türkiye sinemasında politik aksiyonların eşiğini hayli yukarıya taşıyor

23 Aralık 2011 Cuma 09:02 tarihinde eklendi.


 

Labirent 
Yönetmen: Tolga Örnek 
Oyuncular: Timuçin Esen, Meltem Cumbul, Ozan Bilen 
Yapım: Türkiye, 2011 
Süre: 124 dk. 
 
İstediği kadar kavga, patlama sahneleri için yurtdışından ekipler getirilsin, bu sahneler sırıtmasın diye kesenin ağzı iyice açılsın fark etmez... Politik aksiyonların Türkiye muadillerinde hep bir olmamışlık, eksiklik hissedildiği malumunuz. Türün özgün örneklerinde de hamaset dozu ihtiyacımızdan daha fazla olsa bile buralı aksiyonlarda bunun derecesi iyice sınırları zorlar genelde. Sallantılı kameralarla aktarılan operasyon sahneleri, görevi uğruna özel hayatını feda eden ajan kahramanlar, buralara transfer edildiğinde en ulusalcısından hisler de perdede sökün eder. 
 
Bu yüzden Tolga Örnek’in son işi ‘Labirent’i ayrı bir yere koymak lazım. Sadece patlama sahnelerinin ustaca çekilmesinden kaynaklı değil (artık acemice çekilmeleri için bir sebep yok çünkü) böylesi bir türün sınırları içinde sırıtmayan, sarkmayan bir hikâye sunduğu için de takdiri hak ediyor ‘Labirent’. 2003’te HSBC’nin bombalanması olayından esinlenildiği aşikâr bir çıkış noktası var hikâyenin. Kalabalık bir caddedeki intihar bombacısı eylemi sonrası istihbarattan Fikret (Timuçin Esen) ve Reyhan (Meltem Cumbul) olası ikinci saldırıyı önleyebilmek için cansiparane bir çabanın içine giriyorlar. Tabii ki, türün âdeti olduğu üzere, geçmiş travmaları ve kişisel meseleleri de peşlerini bırakmıyor. 
 
Zaten ‘Labirent’ benzerlerinden farkını da bu noktada koyuyor. Fikret ve Reyhan’ın işlerine eşlik eden melankolilerinin, çıkışsızlıklarının, oyuncuların dengeli performanslarının da etkisiyle, yapıştırma gibi durmaması ‘Labirent’in en büyük kazancı. Filmin söylemi ne zaman rahatsız edici, yabancılaştırıcı bir noktaya yaklaşsa bu melankoli devreye girip seyirciyi yine hikâyeye bağlıyor. Tıkır tıkır işleyen bir ritim ve sağlam aksiyon sahneleri de düşünülünce ‘Labirent’in seyirciyi uzaklaştırması için de pek bir neden yok aslında. Tek sorun, artık iyice aşınmış, kendi klişesini yaratmış böylesi bir türün gereklerine bu kadar rağbet edilmesi, sınırlarıyla oynanmanın tercih edilmemesi. Ama bu bile ‘Labirent’in Türkiye politik aksiyonlarında eşiği bayağı bir yükselttiğini görmezden gelmeye bahane değil.