Neden Pink Floyd?

Tüm zamanların en önemli müzik gruplarından Pink Floyd'un albümleri 'Why Pink Floyd...?' adında bir kampanyayla tekrar piyasaya sunuluyor.

Neden Pink Floyd?
07 Kasım 2011 Pazartesi 11:54 tarihinde eklendi, 1.220 kez okundu.

 

Bugün piyasaya çıkacak olan 'Wish You Were Here' ve 'A Foot in The Door' albümleri vesilesiyle 'Neden Pink Floyd' sorusunun izini sürdü
 
‘Why Pink Floyd...?’ büyük bir iş. Ama doğrusu Pink Floyd da ilk günden beri büyük, heybetli işleri ve gösterileri sevmiştir. ‘Maksimalist’ bir müzik grubudur Pink Floyd. Öte yandan bu önemli dönüş kampanyasının ‘Neden Pink Floyd…?’ adını taşıması son derece ilgi çekici. İlk defa 1965 yılında bir okul konserinde görücüye çıkan ve inanılmaz albümleri ‘The Piper At The Gates Of Dawn’u 1967’de yayınlayan grup her zaman iyi müziğin yanında, kavramsal ve teorik bir içerik de sundu dinleyicilerine. Yönetici sınıf ve bu sınıfın sistemine hizmet eden kurumlardan savaş gerçeğine, pek çok mesele çeyrek asırdan uzun bir süre gündemlerinde yer aldı. Bireyin özgürleşmesinin önündeki tüm engeller, özellikle de eğitim sistemi onların şarkılarının hedefindeydi. Rock müzik tarihinde bir grup için özgürlükçü demek, gürültülü demek kadar doğal olsa da, Pink Floyd gerçek anlamda, kelimenin hakkını verdiği oranda ‘özgürlükçü’dür. 
 
Kafa müziği 
Özgürlük düşüncesine duydukları bağlılık özellikle ilk dönemlerinde müziklerine de ağırlığını koymuştur. Roger Waters, Nick Mason, Richard Wright, Syd Barrett (kısa sürede gruptan ayrılıp kendi zihin dünyasına çekildi) ve David Gilmour (gruba en geç gelen üye) 60’lı yıllardaki konserlerde tanımlanamayan bir şekilde uçuyorlardı. Dönemin moda uyarıcıları etkisinde saatlerce süren bu doğaçlamalar, progressive ve ‘psychdelic’ rock müziğinin bütün kalıp ve klişelerini darmadağın ediyordu. Kısa, eğlenceli, akılda kalıcı rock müziğinin yerini bir tür ‘kafa’ müziği alıyordu. 
 
Zaman içinde bugün tüm zamanların en iyi albümleri arasında gösterilen konsept Pink Floyd albümleri geldi. Kalıplara sığmayan dönemlerini simgeleyen ‘Ummagumma’ (1969), grubun en popüler albümü ‘The Dark Side Of The Moon’, Syd Barrett’ın yokluğundan ve geçirdiği zihinsel ve fiziksel dönüşümden izler taşıyan ‘Wish You Were Here’, konsept albüm denildiğinde ilk akla gelenlerden ‘The Wall’... Bu albüm savaşlar çağından eğitim kurumlarına pek çok olgunun yarattığı travmaları taşıyan bir bireyin yaşadığı toplumsal kopuşu ve içe dönüşü anlatır. 
 
Çok şey değişti ama... 
14 tane uzun albüm çıkaran grubun son çalışması 1994 tarihli ‘The Division Bell’ oldu. Eleştirmenlerin mesafeli yaklaştığı, fazla hesaplı kitaplı bulduğu (hatta heyecansız ve ruhsuz olduğunu yazanlar da vardı) albüm, grubun hayranlarının önemsediği bir iş oldu. ‘High Hopes’un melankolik çekiciliği göz ardı edilmedi. Onlar 60’lı ve 70’li yılların ruhunu yakaladılar ve hatta bu ruhun rengini veren gruplardan biri oldular; 80’li yılların ruh halini ise 1979 yılından görmüş ve ‘The Wall’u yapmışlardı ama 90’lar için iddialı değildiler. Bu nedenle çağa yeni çalışmalar sunmak yerine eskileri birer gösteriye dönüştürmeyi tercih ettiler ve Pink Floyd şovları küresel gezintilerine başladı. Waters, Gilmour ve Mason 2011 yılında turlamaya devam ediyor. Hatta 26 Eylül’de başlayan albüm kampanyası için televizyon programlarına çıkıyorlar, sosyal medya mesajlarını cevaplıyorlar ve Foo Fighters gibi gruplarla çalıyorlar. 
 
Gelelim başlangıçtaki soruya. Pink Floyd bireyin önündeki engelleri sorgulayan, geçici veya tartışmalı cevaplar üretmek yerine yaratıcı, zihin açıcı ve dönüştücü sorular sormayı seven bir grup oldu. Pink Floyd’un zirvede olduğu dönemlerle bugün arasında çok fark var. Teknoloji ile aramızdaki araç/amaç ilişkisi değişti, önümüzdeki ekranların sayısı arttı. Ama sistem karşısında küçülen bireylerin isyanı değişmedi. Belki de bu günlerde onun zihin açıcı müziklerine ve sorularına daha çok ihtiyacımız var; işte bu nedenle Pink Floyd’un raflara dönüşünü büyük bir olay olarak kabul edebiliriz. 
 
‘Atom Heart Mother’ın garip kapağı! 
Pink Floyd elemanlarının favori albümleri arasında yer almayan ‘Atom Heart Mother’ın hayranların kalbinde ayrı bir yeri vardır. Şüphesiz bunda albümün eğlenceli kapağının ve bulmacamsı adının da etkisi var. Albümün ismi bir anneye kalp pili takılmasıyla ilgili bir haberden geliyor. Bir ineğin meraklı bakışlarını yansıtan bu kapak dahi sinemacı Stanley Kubrick’in ilgisini nereden çekti bilinmez ama ‘Clockwork Orange’ filminin müzik dükkânı sahnesinde de karşımıza çıkar. 
 
Syd Barrett’ın ağlatan ziyareti 
Pink Floyd’un kimyasını tamamlayan ve zihnini açan bir isimdi Syd Barrett ve gruptan uzaklaşması, travmatik bir etki yarattı. Yokluğu müzik tarihine geçen şarkıların ortaya çıkmasına vesile oldu. Syd, ‘Shine On You Crazy Diamond’ın kayıtları esnasında stüdyoya sürpriz bir ziyarette bulunur. Şişmanlamıştır; kiloları almış saçları kaşları atmıştır. Üstelik aklı yerinde değildir. Ziyaretinden sonra grubun bazı elemanları gözyaşlarına engel olamaz. 
 
Pink Floyd 2011-2012 
‘Why Pink Floyd…?’ kampanyası üç tema altında toplandı: Discovery, Experience ve Immersion. Klasik albümlerin elden geçmiş versiyonlarının yanı sıra, bilinmeyen şarkılar da sunulacak. Ayrıca resmi bir best of da geliyor. Kampanyanın ilk adımı olan Discovery adı altında 26 Eylül’de grubun 14 albümü yenilenmiş halleriyle sunuldu. Experience teması altında, grubun üç albümü zenginleştirilmiş versiyonlarıyla dinleyicilere sunulacak. Immersion teması da aynı üç albümü farklı bir kutu içinde, ilk defa görücüye çıkacak şarkılar ve videolar eşliğinde sunacak. Bu iki temanın bol albümleri: The Dark Side of the Moon, Wish You Were Here ve The Wall. 
 
Pink Floyd ve Beatles 
Kesinlikle böyle bir karşılaştırmaya girmeyeceğiz. Hatırlatmak istediğimiz konu farklı; vakti zamanında aynı stüdyonun farklı odalarında kayıt yaparlarken, karşı karşıya gelirler. Liverpool İşçispor ile Aydıngücü ortasınıf oyuncularının elektriği pek tutmaz. 
 
Floyd ve Orwell 
Pink Floyd’un meseleleri arasında tarihin kanlı sayfaları da vardı, karanlık gelecek senaryoları da. Onların politika yapma biçimleri bir gazeteciden çok bir edebiyatçıya yakındı ve bu anlamda George Orwell ile özel bir yakınlıkları vardı. Grubun konsept albüm türünün önemli örneklerinden olan ‘Animals’, Orwell’in Hayvan Çiftliği’nden çıkmıştı. 
 
İsmi nerden geliyor 
Grup ismini Güney Carolina’lı blues’cu Pinkney ‘Pink’ Anderson ile East Coast Blues ustası Floyd Council’den ödünç aldı. Bu noktaya gelene kadar The Abdabs, The Tea Set, The Pink Floyd Sound gibi isimler geldi ve geçti. Pink Floyd sadece müziğiyle değil, ‘grupta en pembe kim?’ gibi haşarı müzik basını soruları doğuran ismiyle de başka gruplara ilham verdi. Bu anlamda en ‘yaratıcı’ seçimin ‘Pink Freud’ olduğuna hiç şüphe yok. 
 
Londra semalarında bir domuz 
‘Animals’ın albüm kapağı Pink Floyd’un dönüş kampanyası ilham kaynağı oldu. Albüm kapağında kullanılan Battersea santrali üzerinde bir domuz maketi uçuruldu. Şüphesiz ‘Animals’in kapağındaki domuz çoktan emekli olduğu için bu gıcır gıcır bir domuz kopyasıydı.

Radikal