Nuray Mert'ten Sırrı Süreyya Önder'e ağır sözler

Sırrı Süreyya Önder'in yazısı olay çıkardı, Nuray Mert'ten çok ağır bir karşılık geldi. Mert, Sırrı Süreyya'ya 'isyanın diplomatı' ismini taktı.

Nuray Mertten Sırrı Süreyya Öndere ağır sözler
24 Ekim 2014 Cuma 16:58 tarihinde eklendi, 1.183 kez okundu.
Sırrı Süreyya Önder'in çözüm süreci konusunda AKP'yi savunup, Nuray Mert ile Hasan Cemal'i eleştiren yazısı hararetli bir tartışmanın da fitilini ateşledi.
 
Nuray Mert beklemeden diken.com.tr sitesi üzerinden 'dokundurmalar'la dolu bir karşılık verdi Sırrı Süreyya Önder'e 'hadsiz' diyen Nuray Mert, 'isyanın diplomatı' diyerek bir de etiket yapıştırdı. 
 
İşte zehir zemberek o yanıttan bölümler;
 
Yazdıklarım, söylediklerim, kişiliğim ortada. Ne yola ‘AKP’ye muhalefet olsun da ne olursa olsun’ diye çıkmış ve o noktaya mıhlanmış biriyim, ne de ‘Barış olacaksa da AKP döneminde olmasın’ diyecek kadar kısa akıllı ve daha önemlisi insafsız biriyim.
 
O TIYNETTE DEĞİLİM
 
Ayrıca, mesele sadece ben değilim; demokratikleşme sorunu üzerinden söz söyleyen herkesin bu kategoride değerlendirilmesi büyük bir haksızlık ve insafsız bir itham. En kötüsü, Sırrı kardeşimiz ‘barışın diplomasisi’ için ter dökerken, ‘Ama işin heyecanı kaçtı, Kürtler savaşsın biz temaşa edelim’ diyecek tıynıyette biri olamam. Bu tıyniyette olan var mıdır veya kaç kişidir onu da bilemiyorum.
 
SIRF AKP GİTSİN DİYE...
 
Hal böyleyken, Sırrı Süreyya’nın ‘Barış söz konusu olunca, sürece baskıcı bir hükümetin herhangi bir yöntemle düşürülmesi olarak bakamayız’ ihtarı kime? Doğrusu ben üzerime alınmayı zül sayarım. ‘Sırf AKP gitsin diye’ başlayan ithamlar neyin nesi? ‘Barış süreci üzerine tartışmalarda tarafların kim olduğuna değil mahiyete bakmalı’ akıl öğretmesine kimin ihtiyacı olduğunu düşünüyor?
 
HADSİZ!
 
Belli ki muhatabı benim ama, doğrusu böylesi bir hatırlatmaya maruz bırakılmayı sadece hadsizlik olarak görebilirim.
 
SIRRI SÜREYYA'NIN DOKUNDURMALARI
 
Kürt siyasetinin ‘bizim güzel akıllarımıza’ değil, kendi mücadelesi temelinde hareket ettiği ve ‘sesimizin yukardan gelmesi’ dokundurmalarına gelince… Bunlar çok bildik ‘Kürtler barış istiyor ama bazı Türk entellektüelleri, Nişantaşı solcuları bundan rahatsız oluyor’ ithamının tekrarından başka bir şey değil.
 
Sevgili kardeşim, kusura bakma ama bu iktidar borazanlarından çok duyduğum(uz) bir itham. Onların derdi, Kürtler ve dostları arasına çizgi çekme, Kürt siyasetini rehin alma çabası. Seninki ne, anlayamıyorum.
 
Asıl cevap ‘yukarı’dan
 
Hem nereden çıktı sesimin bu kadar ‘yukardan’ geldiği? Ben bir vatandaş olarak mütevazi sorular sordum. Asıl cevabı yukarıdan, ‘barışın diplomatlığı’ mevkiiden geldi.
 
Diğer taraftan, Sırrı kardeşimiz kadar entelektüel olmasam da devletin, barışın, isyanın, diplomasinin ne olduğuna dair derse ihtiyacım olmayacak kadar ortalama bir akıl ve bilgiye sahibim. Tabii ki, herkesin bir diğerinden öğreneceği çok şey vardır, ama bunlar arasında (benim açımdan) otoriterleşmeye kılıf haline getirilmeye çalışılan darbe analizleri ve ‘darbe mekaniği’ teorisi yok.
 
(...)
 
İşte böyle güzel kardeşim… Benim meselem ‘öfke, kızgınlık’ değil, olamaz, sana yönelik bir öfke benden sadır olmaz, neden olsun? Bırak bu kuruntuları, hem önemli olan kimin niye söylediği değil söylenen şeyin ‘mahiyet’i. Sen böyle demiyor muydun?
 
MADEM DAĞ BİZİM ABD'Yİ NİYE ÇAĞIRDIK?
 
Son olarak, şu dış mihraklar meselesine gelince, yine güzel bir söz devreye girmiş ‘Dağ bizim, maral bizim, avcı burda ne gezer.’ Gerçekten bu konuya girmek istemezdim, ama madem ‘Dağ bizim maral bizim’ başta ABD olmak üzere koalisyonu Kobani’ye yardıma niye çağırdık? Niye ‘Dağ, maral, dahası gerçekten de büyük bir direniş var ama ağır silahsız olmuyor’ dedik?