''Tehdit edenleri açıklamazsan, bu bir iftiradır''

Saadet Partisi (SP) Genel Başkanı Mustafa Kamalak, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a Diyarbakır’dan seslendi.

Tehdit edenleri açıklamazsan, bu bir iftiradır
07 Mart 2014 Cuma 14:45 tarihinde eklendi.

Kamalak, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın ‘dershaneler üzerinden kendilerinin tehdit edildiği’ şeklindeki iddiasına, “Şimdi bu ülkede bir başbakan yardımcısı diyor ki ‘Bize 6-7 kişi geldi, elimizde kasetler var’ Öyleyse sayın Başbakan Yardımcısının yapacağı ilk şey onlar çıkmadan düğmeye basıp orada tutuklatması lazımdı. Yoksa iftira oluyor. Bakın başbakan tehdit ediliyor. Tehdit edenler kim? Yok. ‘adını vermem’ diyor. Öyle şey mi olur. Devlet yöneticiliği ciddiyet ister.” dedi.

Kamalak, Başbakan Erdoğan’ın yargıya müdahalesinin Anayasa'ya aykırı olduğunu belirterek, “Yargıya müdahale kabul edilemez bir durumdur. Bakın hoşumuza gider gitmez, yargı bağımsız olmalı. Eksiklikler ve yanlışlıklar varsa bunu düzeltme yolları belli, böyle sözlü müdahalelerle değil. Yargı yanlış yapıyorsa müdahalenin doğru olduğuna kim karar verecek?” diye konuştu.

SP Genel Başkanı Mustafa Kamalak, partisinin Diyarbakır İl Başkanlığı tarafından düzenlenen aday tanıtma programına katıldı. Program öncesi gazete ve ajansların temsilcileriyle bir araya gelen Kamalak, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın, son açıklamalarında hükümetin dershaneler üzerinden tehdit edildiği iddiasının sorulması üzerine Kamalak, “Devlet adamı bin düşünse bile bir konuşma hakkına sahip değildir. Kaldı ki AK Parti hükümetinin çıkarmış olduğu kanun, ‘Bir suça muttali olan görevli o suçu derhal ilgili makamlara bildirmek zorundadır’ şeklinde. Şimdi bu ülke bir başbakan yardımcısı diyor ki ‘Bize 6-7 kişi geldi, elimizde kasetler var.’ Öyleyse sayın Başbakan Yardımcısının yapacağı ilk şey onlar çıkmadan düğmeye basıp orada tutuklatması lazımdı. Yoksa iftira oluyor. Bakın başbakan tehdit ediliyor. Tehdit edenler kim? Yok. ‘adını vermem’ diyor. Öyle şey mi olur. Devlet yöneticiliği ciddiyet ister. Ben olsam, orada tehdit varsa hemen zile basarım, emniyet mensuplarını çağırırım. ‘Şu adamları alın, tehdit ediliyorum’ derim. Nitekim öğrencilik yıllarımda ben bunu yaşadım. Bu şekilde değil. O zaman sağ-sol olayları vardı. Neticede onlar da yakalandı. Çok affedersiniz, ‘Bunlar köpeklerdir, ne yaptığını bilmiyorlar” dediler de. Ben akıl sahiplerine, onların temsilcilerine dedim ki ‘Saldırgan köpeği sokağa bırakan köpeğinden daha aşağıdadır. Onu söyledim. Köpek saldırıyorsa köpek mi suçlu sahibi mi? Şimdi ortada bir tehdit varsa, ciddiyse bunun gereğinin yapılması lazım. Toplumu germeyelim.” diye konuştu.

"YARGI YANLIŞ YAPIYORSA MÜDAHALENİN DOĞRU OLDUĞUNA KİM KARAR VERECEK?"

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin'e ait olduğu iddia edilen telefon görüşmesinde, yargıya müdahalenin söz konusu olduğunun hatırlatılması üzerine Kamalak, “Yargıya müdahale kabul edilemez bir durumdur. Bakın hoşumuza gider gitmez yargı bağımsız olmalı. Eksiklikler ve yanlışlıklar varsa bunu düzeltme yolları belli, böyle sözlü müdahalelerle değil. Yargı yanlış yapıyorsa müdahalenin doğru olduğuna kim karar verecek? Yargıya müdahale, açıkçası Anayasa'ya aykırıdır, kabul edilemez bir durumdur. Çünkü Anayasa'nın hemen başlangıç maddelerinde Türkiye Cumhuriyeti devleti kuvvetler ayrılığı ilkesini benimsemiştir. Yasama, yürütme ve yargı yasamanın başkanı TBMM Başkanıdır. Yürütme organı uygulayacak yargı ise denetleyecektir. Yani yasamanın başka bir ifadeyle milli iradenin çıkarmış olduğu kanunlar, milli iradeye uygun olarak uygulanıyor mu uygulanmıyor mu? Bunun denetlenmesi lazım. Kim denetleyecek bunu? Yargı. Başbakan yürütmenin başıdır. Bu üç birim, birbirinden anayasayla ayrıldığına göre, buradaki birimin buna müdahale etmesi yani yürütmenin yargıya müdahale etmesi açıkça Anayasa'ya aykırıdır.” şeklinde cevap verdi.

"KASETLERİN CEMAAT TARAFINDAN SERVİS EDİLDİĞİNE DAİR DELİL VAR MI?"

Bir gazetecinin, internete düşen ses kayıtlarıyla ilgili soruya da Kamalak, “Ben bunları üzüntü ile karşılıyorum. Türkiye bir türlü gerçek gündemine dönmedi. İçi boş söylemlerle Türkiye'yi meşgul ediyor. Türkiye'nin gerçek gündemi işsizliktir, buna bağlı olarak yoksulluk ve gelir dağılımındaki adaletsizliktir. Kasetlerin cemaat tarafından çıkarıldığı konusunda gerçekten elimizde deliller var mı? O da şüpheli bizim kanaatimize göre, Başbakan bir takım usulsüzlükleri örtmek için bir düşman ihdas ediyor. Ortada kasetler var ama failleri kim?” diye sordu.

"ÜÇOK VE MUMCU CİNAYETLERİ DE MÜSLÜMANLARA MAL EDİLMEK İSTENDİ"

Kamalak, gazeteci Uğur Mumcu öldürüldüğünde Ankara sokaklarında on binlerce kişinin ‘kahrolsun şeriat’ diye yürüyüş yaptığını anımsatarak, “Niçin? Çünkü onlara göre Uğur Mumcu'yu öldüren mütedeyyin Müslümanlardır. Birçok cinayette yine aynı manzarayı görüyoruz. Yine on binler kahrolsun şerait diye yürüyorlardı. Niçin Bahriye Üçok'u Müslümanlar öldürmüştür diye. Sonra birbirini takip eden cinayetler Prof. Dr. Muharrem Aksoy yine Ankara'da yürüyüş yapıldı. Ama zaman ilerledi. Görüldü ki Müslümanların bu olaylarla ilgisi yok. Şu an kasetler savaşı var. Bu kasetleri, her şeyden önce cemaat mı yaptı? Emin miyiz bundan. Yoksa 1990'larda olduğu gibi birileri cinayet işleyip, suçu birilerine mi yüklüyor.” şeklinde yanıtladı.

"BAŞBAKAN'IN MESAİ ARKADAŞI BİLE 'PARALEL YAPI YOK' DEDİ"

Bundan bir sene önce Başbakan'ın büyükşehir belediye başkanlığı döneminde hukuk müşaviri olan ve şimdi mesai arkadaşı olan Gümrük Bakanı’nın, Rize'de kendisine sorulması üzerine “Paralel yapı yok” dediğini anımsatan Kamalak, şunları söyledi: “Bunu kim söyledi? Gümrük Bakanımız bunu söyledi. Başbakanımızın mesai arkadaşı bakanlar kurulu üyesi. Önceki gün bir haber vardı, gümrükte paralel yapıdan söz edildi. Yine aynı bakanımız yok dedi öyle bir şey. Benim bakanlığımda öyle bir paralel yapılanma yok dedi. Hükümetin akil insanı diye kabul edilen Bülent Arınç Bey'e sordular, dediler ki efendim paralel yapılanmadan söz ediliyor. Bu alanda bir devlet soruşturması var mı diye sorulduğunda, Bülent Bey hayır böyle bir soruşturma yok dedi. Bir atasözü var. Bin düşün bir söyle, bence devlet adamları bin düşünse bile bir söyleme hakkına sahip değil. Çünkü devlet adamının ağzından çıkan söz kanundan daha etkilidir. Kanun yorum getirir. Araştırmaya icap ettirir. Bir devlet adamının ağzından çıkan söz açık ve yönlendiricidir. Bu manada olayların ciddi bir biçimde araştırılması lazım. Dolayısıyla gereğinin yapılması lazım. Çünkü ülkemiz gerginliğe değil, huzura kavuşması lazım. Gerilip de ne yapacağız. Sayın Başbakanımız yeni bir istiklal mücadelesinden bahsediyor. Kiminle savaşıyoruz, düşmanlarımız kim? Avrupa ile mi savaşacağız. Bu milletin evlatlarını birbirine mi kırdıracağız. Olamaz olamaz.”
 


CİHAN