"Ülkeyi itibarımızı zedeleyecek şekilde yönetmemeliyiz"

TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz, meydana gelen toplumsal olayların yönetiminin daha becerili bir şekilde yapılması gerektiğini belirterek, "Bunları hem ülkemizdeki umutları moral bozukluğuna çevirecek, hem ülkemizin dünyadaki itibarını zedeleyecek şekilde yönetmemeliyiz" dedi.

Ülkeyi itibarımızı zedeleyecek şekilde yönetmemeliyiz
12 Haziran 2013 Çarşamba 00:13 tarihinde eklendi.
 
Bursa Sanayici ve İşadamları Derneği (BUSİAD) tarafından Altınceylan Tesisleri'nde düzenlenen Çekirge Toplantısı'na konuk olarak Türk Sanayici İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz katıldı. 'Türkiye ve Dünya Ekonomisi Gündemine İlişkin Değerlendirmeler' konulu konuşma gerçekleştiren Yılmaz, Türkiye'nin büyüme hızının en yüksek olduğu ülkeler arasında ilk grupta yer aldığını ve gelişmekte olan piyasa ekonomilerinin içinde bulunduğunu söyledi. 
 
Bu grupta, büyüme hızının 2012 ve 2013 yıllarında yavaşlama eğilimine girmiş olsa da halen büyüme kapasitesinin güçlü olduğunu ifade eden Yılmaz, bu ülkelerin, gelişmiş ekonomilerdeki parasal genişlemenin yarattığı küresel likidite artışlarından ve risk iştahından yararlanarak, artan sermaye girişlerini ekonomik gelişmeye çevirebildiklerini kaydetti. 
 
Şiddet ve terör ortamını tümüyle ortadan kaldırabilecek çözüm sürecinde önemli bir mesafe alınmışken, yeni Anayasa'da uzlaşma yönünde çabalar devam ettiğini ve meydana gelen toplumsal olayların yönetiminin daha becerili bir şekilde yapılması gerektiğini kaydeden Yılmaz, "Bunları hem ülkemizdeki umutları moral bozukluğuna çevirecek, hem ülkemizin dünyadaki itibarını zedeleyecek şekilde yönetmemeliyiz" dedi.
 
KENDİMİZ KRİZ YARATMAZSAK ENDİŞE EDİLECEK BİR DURUM YOK
 
Türkiye'nin 2000 yılından bu yana önemli bir ekonomik gelişme gösterdiğini ifade eden Yılmaz, "Türkiye ekonomisinin bugünkü dışa açıklık düzeyi, küresel ekonomiyle bütünleşmede geldiği aşama, kamu borcunun ve açığının sürdürülebilir düzeyi, hukuk devleti olması yönünde ulaştığı aşama Türkiye'nin kolay manipülasyonlara spekülatif hareketlere kurban gittiği 1990'lı yılların çok ötesindedir. BDDK'nın olduğu bir ülkedeyiz.

Dünyanın en yüksek cezalarının Rekabet Kurulu tarafından bankalara kesildiği bir ülkedeyiz. Bu bankaların, bu piyasanın manipülasyon yapmasına izin vermeyecek kurumlara sahibiz. Bunu defalarca gösterdiler. Dolayısıyla böyle bir kaygı içerisinde olmak yersiz. Son yıllarda ekonomimizin krizlere karşı gösterdiği dayanıklılık bu tespitimizi teyit eder vaziyettedir. Dolayısıyla kendimiz kriz yaratmazsak endişe edilecek bir durum yoktur. Ancak üzerinde durmamız gereken konu ekonomide elde ettiğimiz derin ve mukavemeti demokrasi alanında da sağlamaktır. İşte bunu temelden sağlayacak olan da bireyi merkeze alan AB normlarında temel hak ve özgürlükleri güvence altına alan katılımcılık ve çoğulculuk ile kuvvetler ayrımını ve yargı bağımsızlığını güçlendiren yeni ve sivil Anayasa'dır" diye konuştu.
 
TOPLUMUN DEMOKRASİ KONUSUNDA İYİ BİR KÜLTÜRÜ OLDUĞUNA İNANIYORUM
 
Gezi Parkı'nda yaşanan olaylara da işaret ederek konuşmasını sürdüren Yılmaz, başta siyasiler olmak üzere hep birlikte sorumluluk alınması gerektiğinin belirterek konuşmasını şöyle sürdürdü:
 
"Ülkemizin geleceğini gerçekleştirecek Cumhuriyetimiz'in 100'üncü yılındaki hedeflere ulaştıracak, bizi çağdaş bir toplum haline getirecek Anayasa çalışmalarından vazgeçmemeliyiz. Türkiye herkesin gıpta ettiği bir ekonomik başarıyı sağlamışken, bunun büyük itibarını yaşarken niye demokrasisinde de bir itibar atılımı gerçekletiremesin? Bu kadar zor mu, bunu beceremez miyiz?

Ekonomide gerçekleştirdiğimiz başarıyı ben çok daha kolay gerçekleştirebileceğimizi demokraside görüyorum. Toplumun demokrasi konusunda gerçekten iyi bir kültürü olduğuna inanıyorum. Türkiye'nin demokrasi mayasının tutmuş olmasından büyük memnuniyet duyuyorum ve bize soruyorlar 'Türkiye'de Arap Baharı gibi birşey mi oluyor? Türkiye Baharı mı oluyor?' Onlara şöyle söylüyorum: 'O baharları yaşayanlar demokrasinin tadını hiç alamadılar ki. Biz demokrasinin kıymetini biliyoruz. Nimetlerini daha fazla devşirmek istiyoruz." 
 
"ÖRGÜTLENMENİN ÖRNEĞİ OLMAK ZORUNDAYIZ"
 
Yılmaz, konuşmasının ardından işadamlarının sorularını yanıtladı. 'Sizce örgütlü sivil toplumun açılımı ne olmalıdır? İş adamları kulübü olarak siz bu duruma nasıl bakıyorsunuz? şeklindeki soruya Yılmaz, Türkiye'nin ihtiyacı olan örgütlenmelerin de örneklerinin yaratılması gerektiğini vurguladı. Bunların aslında birer işadamı kulübü olmaması gerektiğine işaret eden Yılmaz, "Bence de değiller zaten. Bunlar birer yurtsever kulübü. Yurdunu çok seven ve elini taşın altına koymaktan çekinmeyen insanlarının koyduğu örgütler.

Bu ülkeyi sevmese bu ülkeye kendini borçlu hissetmese, kim niye başını belaya soksun? Akşam çoluğumuzu çocuğumuzu bırakıp toplanmak en hafifi. Onun dışında ne büyük sorumlulukları da yükleniyoruz, ne büyük riskleri de alıyoruz. O bakımdan bu örgütlenmenin örneği olmak zorundayız. Başta TÜSİAD olmak üzere onun önderliğinde Türkiye'de gelişen iş dünyasının gönüllü ve sivil örgütlenmesi bağımsız örgütlenmesi dalga dalga SİAD'larla yayılmakta. BUSİAD bunun örneklerinden birisi olmuştur" dedi.
 
ANAYASA HEPİMİZİN ÖZLEDİĞİ VE GELECEĞİMİZİN GÜVENCESİ OLACAKTIR
 
Bir konuğun 'Açılımın ilk maddesi Siyasi Partiler Kanunu, Seçim Yasası ve baraj olacaktır. 2011 seçimleri ve oy oranlarına göre hesapladığımızda barajın yüzde 10 altına inilmesi durumunda tek başına iktidar olamayacak görünüyor. Gelecekle ilgili senaryolar neler olmalı?' sorusuna ise Yılmaz, şu cevabı verdi:
 
"Türkiye'de Seçim Kanunu'nu ve Siyasi Partiler Kanunu, kanunla yapılacak düzenlemeler ama ben esas Anayasa tarafı ile ilgili kafalarımızı netleştirmemiz gerektiğine inanıyorum. Anayasa ile ilgili temel beklentilerimizi altını hep beraber çizelim, paylaşalım istiyorum. Ülkemizin temel hak ve özgürlükler alanında, insan hakları evrensel beyannamesinin ve üyesi olmak gayreti içinde olduğumuz AB standartları içinde Anayasamız olsun istiyoruz. İkincisi, Anayasamız'ın kimsenin dışında kalmayacağı herkesin içine alacağı, temsilce adaleti sağlayan bir düzenek tesis etmesi lazım diyoruz.

Üçüncüsü, Anayasamızın güçler dengesini bizim güvencemiz olacak olan güçler dengesini tesis etmesini istiyoruz ve özellikle yargı bağımsızlığını istiyoruz. Anayasa hepimizin özlediği ve geleceğimizin güvencesi olacaktır. Bu anayasa çerçevesi içerisinde Siyasi Partiler Kanunu ve Seçim Kanunu, Türkiye'nin sorunlarını çözecek, ihtiyaçlarını karşılayacak kanunlar haline getirilmesinde zaruret var.

Bugünü ne Seçim, ne Siyasi Partiler Kanunu'ndan memnun değiliz ve doğru temsil edildiğimiz konusunda da şüphemiz var. Biz siyasi erki, bizi yönetecek erki daha iyi bir şekilde devretmek istiyoruz. Bu vekaleti verirken, sistemin daha sağlıklı daha düzgün olmasını istiyoruz. Anayasa çalışmalarının sürdürülmesini talep etmeliyiz ve buna paralel Siyasi Partiler ve Seçim Kanunu'nu önermeliyiz. Bu konuda bütün kurumlarımızın yeteri kadar çalışması var."
 
FAİZ LOBİSİNİ ANLAMAKTA SIKINTI ÇEKİYORUM
 
'Son olaylarda faiz lobisinin etkisi olduğu söyleniyor. Bununla ilgili neler söylemek istersiniz?' şeklindeki soruya ise Yılmaz, "Faiz lobisini anlamakta biraz sıkıntım var. Faiz lobisinden ne kastedildiğini çok sağlıklı anlamıyorum doğrusu. Bugünkü ortamda faiz elde eden herkes zarar görüyor. Elinde faiz elde etmek için hazine kağıdı bulunduranın şu anda geliri düştü. Zarar ediyor. Bundan kimse faydalanmıyor.

Dövizini bozup, faize yatırmış olan şimdi dövizini bozdurduğu yerden daha yüksek geri alarak zarar ediyor. Kimsenin ekonomideki bu gelişmeden kar çıkarabileceğini düşünmüyorum. Benim ekonomik bilgim, iş adamı olarak tecrübem bu alanda menfaat sağlayabilen olduğunu bana düşündürmüyor. Ben bu işi anlamadım" dedi.
 
Konuşmanın ardından BUSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Oya Yöney, TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz'a plaket verdi.

DHA