Uludere'yi yazdı, işten çıkarıldı

Yeni Şafak yazarı Ali Akel'in Uludere yazısı nedeniyle gazetesi ile yolları ayrıldı.

Uludereyi yazdı, işten çıkarıldı
30 Mayıs 2012 Çarşamba 10:49 tarihinde eklendi, 1.209 kez okundu.

 

25 Mayıs Cuma günü Yeni Şafak'ta Başbakan Erdoğan'ı eleştiren yazısı nedeniyle köşe yazarı Ali Akel'in işine son verildi. 
 
Ali Akel'in yazısı Yeni Şafak içinde krize neden oldu. Başbakan Erdoğan'ı doğrudan, sert şekilde eleştiren Ali Akel'in gazeteden gönderileceği haberleri hafta başından beri konuşuluyordu.
 
Ali Akel bu iddialara yanıt olarak dün Twitter sayfasında yaptığı açıklamada, "Yazılanlar yanlış, gazetede yazmaya devam edeceğim" demişti.
 
Ancak Ali Akel bu sabah itibariyle Yeni Şafak'tan gönderildi. Ali Akel bu sabah Twittar’a yazdığı açıklamada 16 yıldır çalışmaktan onur duyduğu Yeni Şafak’la bağlarının tamamen koptuğunu duyurdu..
 
İŞTE ALİ AKEL’İN KONUYLA İLGİLİ TWEET’LERİ
 
* Yeni Safak’taki son yazilar uzerine gazetem ile yollarimizi ayirmak zorunda kaldik.
 
* Veda satirlarimi sizlerle paylasmak istiyorum
 
* 16 yıl... Muhabirlik, haber müdürlüğü, yazı işleri müdürlüğü ve son beş yıldır da Washington temsilciliği...
 
* 16 yıl boyunca, yüklendiğim tüm bu görevlerden onur duydum, onurla yerine getirdim.
 
.. ve 16 yıl sonra Yeni Şafak Gazetesi ile yollarımız ayrıldı.
 
* Yuvamdan ve arkadaşlarımdan ayrı bırakıldığım için üzgünüm, ancak vicdanım rahat. Hepsini anlıyorum...
 
* Patronlarımı, yayın yönetmenimi, kardeş bildiğim çalışma arkadaşlarımı, hepsini.
 
* Hepsini anlıyorum çünkü, zor zamanlar vardır ve biz bugün her zaman olduğundan daha da zor bir dönemden geçiyoruz.
 
* Böyle dönemlerde konuşmanın, yazmanın bedeli vardır. Birileri her zaman bu bedeli öder.
 
İşte Ali Akel'in Başbakan'ı eleştirdiği ve işinden olduğu, "Özür açıklanmaz, özür dilenir" başlıklı yazısı...
 
İŞTE O YAZI...
 
YOLLARIMIZ AYRILMAK ZORUNDA KALDI
 
İşte o açıklama:
 
"Yeni Safak'taki son yazilar uzerine gazetem ile yollarimizi ayirmak zorunda kaldik. 16 yıl... Muhabirlik, haber müdürlüğü, yazı işleri müdürlüğü ve son beş yıldır da Washington temsilciliği.. 16 yıl boyunca, yüklendiğim tüm bu görevlerden onur duydum, onurla yerine getirdim.
 
ZOR ZAMANLARDA YAZMANIN BEDELİ VARDIR
 
Yuvamdan ve arkadaşlarımdan ayrı bırakıldığım için üzgünüm, ancak vicdanım rahat. Hepsini anlıyorum. Patronlarımı, yayın yönetmenimi, kardeş bildiğim çalışma arkadaşlarımı, hepsin ni anlıyorum. Çünkü, zor zamanlar vardır ve biz bugün her zaman olduğundan daha da zor bir dönemden geçiyoruz. Böyle dönemlerde konuşmanın, yazmanın bedeli vardır. Birileri her zaman bu bedeli öder. Bugün, bu bedeli ödediğim için de onur duyuyorum. Çünkü yanlışı değil, doğruyu söylediğime inanıyorum. Nerede olursak olalım, kime çalışıyor olursak olalım, hangi düşünce dünyasına ait olursak olalım.. Doğru değişmez, her yerde söylenmeli ve yazılmalı.
 
TÜRKİYE'DE KORKU İMPARATORLUĞU OLDUĞUNA İNANMIYORUM
 
Türkiye'nin bir korku imparatorluğu olduğuna inanmıyorum, ama gazeteciler haber yapmaktan korkarsa, yazarlar yazmaktan çekinirse.. Aydınlar konuşmaz, sanatçılar susarsa İşte o zaman yaratılmak istenen bu korku imparatorluğunun duvarına bir kiremit de biz koymuş oluruz.
 
HAKKIMI HELAL EDİYORUM
 
Roboski (Uludere) ile başlayan ve Roboski ile sona eren kısa bir veda yazısı bu. Ayrılık vakti geldi, çattı. Ben hakkımı helal ediyorum, siz de hakkınızı helal ediniz. Türkiye, er ya da geç, bir gün, insanların özgürce yaşadığı bir ülke olacak."
 
ALİ AKEL NE YAZMIŞTI
 
İşte Ali Akel'in gazetesi ile yollarını ayırmasına sebep olan o yazıdan bazı bölümler:
 
"Başbakan Erdoğan, astsubaylar Ali Kaya ve Özcan İldeniz ile PKK itirafçısı Veysel Ateş'in Umut Kitabevi'ni bombalamalarından sonra Şemdinli'de gösterdiği duruşu Uludere'de de gösterseydi, bugün kelimelerin etrafında dolaşmak zorunda kalmazdı.
 
Hata yaptığınızda, "Evet, hata yaptım" dersiniz. Özür dilenmesi gereken bir durum varsa da, "özür dilerim" dersiniz.
 
34 gencecik bedenin savaş uçaklarıyla bedenlerinin lime lime yapılmasına kazara da olsa, hatayı itiraf edip özür dilemek ile kurtulamazsınız ama.
 
KASIMPAŞALI GİBİ ÖZÜR DİLEYİN
 
Özür dileyerek giderebileceğiniz hatalar vardır. Öyle hatalar vardır ki, özür dilemeniz yetmez. Bedel ödemeniz, bedel ödetmeniz gerekir.
 
"Hatayı da açıkladık, özrü de açıkladık" diyorsunuz.
 
Allah aşkına, söyler misiniz hangi hatayı açıkladınız!..
 
Allah aşkına, açıklar mısınız? "Özrü de açıkladık" derken, ne demek istiyorsunuz...
 
Özür diliyorsanız, Kasımpaşalı gibi ortaya çıkın ve deyin ki:
 
"Evet, bir hata yaptık. Hem de öyle bir hata yaptık ki, bu hatamız bizi mezarımızda bile rahat bırakmayacak!.."
 
"Özür dilerim, ama yetmez. Vicdanlarınızda açtığımız yarayı bir kuru özür dindirmez."
 
"Önce sizlerden hakkınızı helal etmenizi sonra Allah'tan bizi affetmesini dileriz."
 
Diyemiyorsunuz, çünkü ilk günden itibaren yanlış yerde durdunuz.
 
KATIRI İNSAN TERÖRİSTİ ÇOBAN SANAN SİLAHLI KUVVETLER
 
Öyle bir silahlı kuvvetleriniz var işte... Uzaktan baktığında 'katırı insan, teröristi çoban, kaçakçıyı terörist' zanneden silahlı kuvvetleriniz.
 
İdris Naim Şahin adını taşıyan bir İçişleri Bakanınız var ki, mümkün olsa mezarlardaki parçalanmış çocukların cesetlerini çıkartıp kodese yollayacak.
 
İlk gün "doğru yerde" durmamanın sonuçları bunlar.
 
ALLAH AŞKINA SUSUN
 
Sizler konuştukça vicdanlarımız kanıyor.
 
Bir şey söyleyecekseniz doğrusunu söyleyip, gereğini yapın.
 
Ya da ebediyete kadar susun.
 
Allah aşkına, susun!..