Yargıtay Başkanı'ndan Meclis'e mesaj

Yargıtay Başkanı Alkan, "Yargı, üzerinden siyasi söylem geliştirilecek, popülizm yapılacak bir alan değildir. Halkın meşru hak arama merci olan yargıya karşı en büyük özeni halkın temsilcileri göstermelidir" dedi

Yargıtay Başkanından Meclise mesaj
03 Eylül 2012 Pazartesi 14:03 tarihinde eklendi, 1.335 kez okundu.

 

Yargıtay Başkanı Ali Alkan, yargının, üzerinden siyasi söylem geliştirilecek, popülizm yapılacak bir alan olmadığını ifade ederek, "Halkın meşru hak arama merci olan yargıya karşı en büyük özeni halkın temsilcileri göstermelidir" dedi.
 
Alkan, adli yıl açılış töreninde, yargı düzeninin ilk derece mahkemeleri, yüksek mahkemeler ve cumhuriyet başsavcılığı teşkilatı ile bir bütün olduğunu söyledi.
 
Anayasal düzen içindeki müstakil bir erk olma konumunu bu bütünlüğün güçlendirdiğini belirten Alkan, anayasanın yargı erkine verdiği yetki ve görevlerin yine anayasa ve kanunların verdiği iş bölümüne göre kullanılacağını ifade etti.
 
Alkan, "Aralarındaki ilişki astlık üstlük ilişkisi değildir. İlk derece mahkemeleri ya da yüksek mahkemeler arasındaki ilişkinin bu niteliğine uygun düşmeyen, makul ve meşru bir sebebe dayandırılamayan uygulamalar, hangi kurumun tutumundan ya da hangi erkin düzenlemesinden kaynaklanırsa kaynaklansın sağlıklı sonuçlar vermeyecek, çalışma barışını olumsuz yönde etkileyecektir" ifadesini kullandı.
Türk yargısının anayasanın ve kanunların ruhunu demokratik, laik ve sosyal hukuk devletinin gereklerine uygun şekilde anlayıp uygulayabilecek tecrübe ve bilgi birikimine sahip olduğunu vurgulayan Alkan, "Yargı düzeninin faaliyetlerinde de hukuka aykırılıklar bulunabilir ancak bu hukuka aykırılıklar yasama ve yürütme işlemlerinde olduğu gibi başka bir erk tarafından düzeltilmez, yine dereceli yargı sistemi içerisinde yargı tarafından kanun yolları kullanılarak düzeltilir" şeklinde konuştu.
 
Yargısal faaliyetlere yönelik şikayetlere özenle yaklaşmak gerektiğini belirten Alkan, bu tür şikayetlerin yaygınlık kazanmasının şikayetin haklılığını göstermeyeceğini söyledi.
 
Yargı düzeninin eleştiriye açık olduğunu, hatta demokratik toplumun sorgulayıcı ve geliştirici araçlarından biri olarak eleştiriyi talep edip yararlı bulduğunu vurgulayan Alkan, şöyle devam etti:
 
"Ne var ki, özellikle siyasi kimlik taşıyan kurum temsilcilerinin yargıya ve yargıçlara yönelik, hakarete, aşağılamaya varan kabul edilemez ifade ve açıklamaları karşısında yargı kurumlarının sessiz kalması, bu açıklamaların haklılığını kabullenmesinden değil, ortaya çıkacak polemiklerin yargının saygınlığı ile bağdaşmayacağı düşüncesinden kaynaklanmaktadır. Yargı, üzerinden siyasi söylem geliştirilecek popülizm yapılacak bir alan değildir. Halkın meşru hak arama merci olan yargıya karşı en büyük özeni halkın temsilcileri göstermelidir.
 
Bazı davalarda eksik ve doğru olmayan bilgiye dayalı olarak kamuoyunun ısrarla yanlış yönlendirilmesine üzülerek şahit olmaktayız. Olayın oluşu, dosyadaki delil durumu, mahkemedeki gerekçeli kararların içeriği bilinmeden, suç ve cezada kanunilik, şüpheden sanığın yararlanacağı gibi evrensel ilkeler gözetilmeden yapılan bu eleştiriler, yargıya ve devlete olan güvene büyük zarar vermektedir."
 
-"Medya yargılamanın seyrini etkileme tehlikesi oluşturuyor"
 
Yargıtay Başkanı Alkan, yargının bağımsızlığına tesir eden en önemli etkenlerden birisinin de medya olduğunu belirterek, sosyal bir güç haline gelen medyanın farkında olarak ya da olmayarak yargılamanın seyrini etkileme tehlikesi oluşturduğunu söyledi. Alkan, sözlerini şöyle sürdürdü:
 
"Bazen de kendilerini yargılama makamı yerine koyup masumiyet karinesinin aksine kişileri mahkum etmektedir. Bu nedenle yargıya intikal etmiş konularda medyanın objektif, gerçeğe uygun ve doğru haber vermesi gerekir. Soruşturması ve kovuşturması devam eden konularda kamuoyu oluşturup yönlendirecek şekilde yayın yapmaktan ve en önemlisi de yargısız infazdan kaçınmalıdır. Yargı makamları da kamuoyunun haber alma hakkını yerine getiren medyaya ölçülü, yeterli ve sağlıklı bilgi akışını sağlamalıdır."
 
-"Terörist yöntemlerle ifade yöntemleri birbirinden ayrılmalı"-
 
İfade özgürlüğünün belli bir düşünceye sahip olabilme ve bunu paylaşıp yayabilme özgürlüğünü ifade ettiğini belirten Alkan, Türkiye’de bugün itibariyle ulusal mahkemeler ve AİHM’e ifade özgürlüğü alanında giden dava dosyaları sayısı dikkate alındığında bir ifade özgürlüğü sorunu bulunduğunun görüleceğini dile getirdi.
 
Alkan, şunları söyledi:
 
"Bu sorunu, bu özgürlüğün görev ve sorumluluk yüklediği gerçeğine aykırı hareket eden anlayışlar bir yandan, kamu gücünün otoriter eğilimlerle kullanımı diğer yandan büyütmekte, başta ifade özgürlüğü olmak üzere hak ve özgürlükleri istismar eden terörist yöntemler çözümü güçleştirmektedir. Terörist yöntemlerle ifade yöntemleri birbirinden ayrılmalıdır. Şiddete teşvik, ırkçılığa çağrı ve nefret içeren ifadelere geçit vermemeli ancak kamu gücünü temsil edenler de toleransı elden bırakmamalıdır."
 
-Terörist faaliyetler-
 
Terörü insan haklarını ciddi şekilde tehlikeye atan, demokrasiyi tehdit eden ve özellikle meşru hükümetleri istikrarsızlığa uğratmayı ve çoğulcu sivil toplumu yıkmayı amaçlayan cebir ve şiddete dayalı bir olgu şeklinde tanımlayan Alkan, terörün doğrudan veya dolaylı biçimde cebir ve şiddete dayalı her türlü eylem, yöntem ve faaliyetlerine karşı kararlı bir mücadele ortaya konulması gerektiğinin altını çizdi.
 
Terörist faaliyetlerin hiçbir hukuki gerekçeye dayandırılarak savunulamayacağını ve haklı görülemeyeceğini vurgulayan Alkan, devletin ülkesinde yaşayan herkesin yaşam hakkını terör eylemlerine karşı korumasının öncelikli ve asli görevi olduğunu belirtti.
 
Alkan, şunları kaydetti:
 
"Terörün sınır aşan özelliği de dikkate alındığında bu görev ulusal ve uluslararası işbirliğini zorunlu kılmaktadır ancak, bu işbirliği zorunluluğu ülkelerce yerine getirilmediği gibi terörün politik bir araç olarak bile kullanıldığına tanık olmaktayız. Terörist faaliyetler özellikle din, demokrasi, milliyet, çoğulculuk ve insan hakları gibi toplumsal veya hukuksal değerleri sadece istismar amacıyla kullanır. Terörün bu değerlere yönelik istismar edici stratejisi mücadelenin bu alanlarda da kararlılıkla sürdürülmesi gerekliliğini ortaya koymaktadır.
 
Ancak yetkili makamlar eliyle yürütülecek terörle mücadele mutlaka hukuka uygunluk alanı içinde kalmalıdır. Terörle mücadelede hukukun üstünlüğüne bağlı kalma sadece mümkün olması gereken değil aynı zamanda gerekli ve zorunlu olan koşuldur. Yargı terörün hangi özgürlükleri istismar aracı olarak kullandığının farkındadır. Biz devletimizin hukukun üstünlüğü ilkesi içinde kalarak terörü sona erdireceğine gönülden inanıyoruz."