YÖK Başkanı'na büyük ödül

İnsani Değerler Derneği, YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan'a, “üniversitelerde ayrımcılığa ve özgürlükleri kısıtlayıcı uygulamalara karşı cesur duruşu” dolayısıyla “İnsani Değerler Ödülü” verdi.

YÖK Başkanına büyük ödül
24 Şubat 2011 Perşembe 14:27 tarihinde eklendi.

 

Ödül, YÖK'te düzenlenen törenle Özcan'a sunuldu. İnsani Değerler Derneği Genel Başkanı Mehmet Bozdemir, “bugün dünyada ve Türkiye'de en önemli sorunun ayrımcılık” olduğunu savundu.
 
YÖK Başkanı'nı göreve ilk geldiği günden bu yana takip ettiklerini söyleyen Bozdemir, olaylara nasıl yaklaştığını ve hangi pencereden baktığını değerlendirdiklerini belirtti. Böyle bir ödülü almanın ve vermenin çok zor olduğunu kaydeden Bozdemir, “Genel Yönetim Kurulu olarak uzun uzun tartıştık. İlk ödülümüzdür, Sayın YÖK Başkanı'na takdim ediyoruz. Sayın Başkan üniversitelerimizde her türlü ayrımcılığa ve özgürlükleri kısıtlayıcı uygulamalara karşı gerçekten cesur, onurlu bir duruş sergilemiştir. Bunu hem bilimsel faaliyetlerinde hem de yönetim faaliyetlerinde çok açık bir şekilde görüyoruz” diye konuştu.
Bu çağda herkesin yükseköğrenim görebilmesinin “insani bir davranış” olduğunu ifade eden Bozdemir, “Sayın başkanımız katsayı eşitsizliğini ortadan kaldırdı, her insanımıza üniversitenin kapılarını eşit bir şekilde açtı. Şu anda 156 üniversite faaliyet halinde. Sayın Başkan geldiğinde yanlış bilmiyorsam 115 üniversite vardı. Bilişimin, iletişimin bu kadar geliştiği bir çağda yükseköğrenim görebilmek her vatandaşımızın en temel hakkıdır. Başkanımızı bu yönden de tebrik ediyoruz” dedi.
Bozdemir, üniversitelerde “insani değerler kulüpleri” kurulmasını önerdi.
 
“BAŞKA ALEME KAYDIM”
 
Bozdemir, konuşmasının ardından ödülü YÖK Başkanı Özcan'a sundu. Özcan, ödülü aldıktan sonra, duygularını “Şeref verdiniz, çok teşekkür ediyorum. Bugün, herhalde her kula nasip olmayacak bir gün yaşıyorum. Gerçekten onurlandım ve de bambaşka bir aleme doğru kaydım. İnsani Değerler Derneğine beni bu ödüle layık gördüğü için müteşekkirim. Gerçekten onur duyulacak bir ödülü aldığımı düşünüyorum, çünkü 'insani değerler' kavramı çağımızda çok önemli bir kavram. Böyle bir ödül gelmesi gerçekten sevindirici. Bir de kalkıp bizim mekanımıza kadar gelip böyle bir yücelik göstermeleri ayrıca beni sevindirdi” sözleriyle dile getirdi.
 
“Bireylerin istedikleri alanda eğitim almasına engel teşkil eden her türlü uygulamanın modern eğitim anlayışına ters düştüğünü” söyleyen Özcan, “Eğer bunun dışına çıkıyorsanız, isteyene istediği bilgiyi almayı bir şekilde sınırlıyor veya yasaklıyorsanız, öğretmek isteyene de aynı şekilde davranıyorsanız, sınırlar getiriyorsanız o zaman çağdaş anlayıştan uzaklaşıyorsunuz demektir. Son zamanlarda ülkemizde yaşadığımız en önemli problem budur” diye konuştu.
 
Özcan, sözlerini şöyle sürdürdü:
 
“Maalesef geçtiğimiz yıllara kadar bazı vatandaşlarımızı, bazen katsayı sorunuyla bazen de kılık kıyafetle ilgili yasaklarla yükseköğrenim hakkından mahrum ettik, onları bu haktan uzaklaştırdık. Öyle hallere soktuk ki, ülkemizde kendimiz veremediğimiz bu hakkı, bizim insanlarımız gidip başka ülkelerde elde etmeye kalktılar. Bu gerçekten üzücü, bir o kadar da düşündürücü bir olaydır. Niye bunu yapıyoruz insanımıza, ben bugüne kadar tatminkar bir cevabını bulamadım. İnşallah bundan sonra bu türden problemlerle karşı karşı kalmayız. Üstelik biz bunu kendi insanımıza yaparken bir taraftan da büyük ideallerimiz var. Dışardan öğrenci çekip ülkemizi yükseköğretim bakımından bir cazibe merkezi haline getirmeyi planlıyoruz. Bir taraftan yabancı öğrencileri ülkemize çekmeye çalışıyoruz bir taraftan da kendi ülkemizdeki öğrencilerimizi dışarıya itiyoruz. Bu kolaylıkla anlaşılacak bir husus değildir.
 
“AYAK BAĞI OLMADIK”
 
“Bütün bu olumsuzluklara rağmen, son yıllarda Türkiye'de yükseköğretim alanında da önemli gelişmeler yaşandığını” kaydeden Özcan, özellikle insan haklarının korunması ve demokrasi adına önemli adımlar atıldığını söyledi. Son 7 yılda hem üniversite sayılarının hem de öğrenci sayılarının iki kat artığını ifade eden Özcan, “Bunu hükümetimize ve siyasilerimize de borçluyuz. Biz bu süreç içerisinde olumlu bir yaklaşım sergiledik. Ayak bağı olmadık. Daha önceki dönemlerde görüldüğü gibi vakıf üniversitelerinin açılmasını engelleriz gibi bir tutumumuz olmadı. 'Madem ki ihtiyaç var, biz bu okulları da memnuniyetle açarız' gibi pozitif bir tutum takındık” dedi.
 
“TÜRKİYE'NİN 10-15 YILI GARANTİ ALTINA ALINDI”
 
Yükseköğretimdeki okullaşma oranının yüzde 36'ya ulaştığını belirten Özcan, “Yükseköğretim çağına gelmiş öğrencilerimize yükseköğretim hakkını daha fazla vererek devam edersek, çok yakın zamanda hem yükseköğretime kabul ettiğimiz öğrenci sayısında hem de yükseköğretim oranında gayet iyi bir noktaya geleceğimizi düşünüyorum. O zaman üzerimizdeki bu 'üniversiteye giriş' baskısı da azalmış olacaktır” diye konuştu.
 
Özcan, şöyle devam etti:
 
“Bu erişimi artırırken, öğrencilerin eğitim hak ve özgürlüklerini kısıtlayıcı bazı yasaklar ve yanlış uygulamalara da son vermek suretiyle yükseköğretimi daha özgürlükçü kılmaya çalıştık. Mesela siz katsayı meselesini sadece meslek okullarının bir sorunu olarak görebilirsiniz ama bizim için sadece meslek okullarının bir sorunu değil, bütün lise öğrencilerinin sorunu olarak durmaktadır. Çözümü onun için çok önemliydi. Çözümünden mesleki ve teknik eğitim öğrencilerimiz daha fazla yararlanmıştır. Türkiye'nin bu tür yapısal değişikliklerle, önündeki 10-15 yılı garanti altına alınmıştır. Bu seneden itibaren göreceksiniz mesleki ve teknik eğitime giden öğrencilerin sayısında korkunç bir artış olacak. Onlardan çok nitelikli olan öğrenciler üniversiteye geçecek. Geri kalan kısmı da bizim teknik eleman dediğimiz elemanların kalitesini artıracak şekilde cereyan edecek. Biz katsayı ile sadece yükseköğretime eşit girişi değil ama mesleki ve teknik eğitimde de niteliği artırıcı bir hususu getirdik. Bu açıdan önemlidir. YÖK olarak bizim görevimiz bir taraftan yükseköğretime erişimi artırarak yükseköğretimin toplumsallaşması ve kitleselleşmesini sağlamak, bir taraftan da anlamsız gerekçelerle yükseköğretime erişimi engellenen vatandaşlarımızın hak ettikleri üniversite tahsilini onlara geri vermektir.”
 
Özcan, son çıkan “af kanunu”nun da bu çerçevede değerlendirilmesi gerektiğini belirtti. Bunun çağdaş bir uygulama olduğunu söyleyen Özcan, çağdaş ülkelerde insanların yükseköğrenim hakkından mahrum bırakılmadığını kaydetti.
 
Özcan, “Biz eğitimdeki hak ve özgürlükleri artırmak için gerçekten çabalıyoruz ama siz de takdir edersiniz ki, sadece YÖK'ün çalışmalarıyla bu iş halledilebilecek bir iş değildir. Onun için bizim de sizlere çok ihtiyacımız var. Sizin gibi dernekler bizden daha fazla hak ve özgürlük talep ederek, bizim kolumuzun kısa kaldığı yerlerde devreye girerek, bize destek vererek daha başarılı sonuçlar almamızı sağlayabilirler” diye konuştu.