"Benim ülkemin dili tektir"

Başbakan Erdoğan, DTK tarafından açıklanan 'demokratik özerklik' taslağı ve iki dilli yaşamla ilgili ilk kez konuştu; BDP'yi hedef aldı.

Benim ülkemin dili tektir
26 Aralık 2010 Pazar 18:39 tarihinde eklendi, 1.795 kez okundu.

 

Erdoğan, 2011 yılı bütçesinin üzerindeki son görüşmelerde hükümet adına söz alarak, değişik konulara ilişkin görüşlerini açıkladı. Erdoğan, AK Parti iktidarının en büyük başarılarından birisinin, milletin kendisine ve ülkesine olan güvenini yeniden tesis etmesi, devletle millet arasına örülen duvarları yıkması, büyük bir sosyal restorasyon sürecini başlatması olduğunu söyledi.
 
"Biz, 8 yıl önce bu toprağa tohumlar attık. Zaman içinde bu tohumlar filizlendi ve fidana dönüştü" diyen Erdoğan, istikrar ve güven zemininde ilerledikleri, o fidanları korudukları, gözettikleri ve üzerlerine titremeye devam ettikleri müddetçe, o fidanların boy atacağını, köklerinin toprağı çok daha güçlü kavrayacağını, toprağa çok daha güçlü biçimde tutunacağını kaydetti.Başbakan Erdoğan, destansı bir kahramanlık örneği sergileyerek 1923 yılında bu topraklara Cumhuriyet tohumunu ektiklerini ifade ederek, şöyle konuştu:
 
"Cumhuriyeti kuran aziz milletimizin iradesi büyük badireler atlattı. Hep birlikte o tohumun bir filize, bir fidana dönüşmesini sağladık. O fidan, ne zaman boy atmak istediyse boynu vurulmak istendi. O fidan ne zaman kök salmak istediyse kökü kurutulmak istendi. O fidan ne zaman dal budak salmak istediyse dalları, kolları, kanatları kırıldı. Ne zaman ekonomi atılıma geçtiyse, krizler ülkenin önünü kesti. Ne zaman demokrasi güçlenme iradesine kavuştuysa, müdahalelerle engellendi. 
 
İstikrar ve güven, sağlam bir zemin, sağlam bir mecra bulduğunda her seferinde bozuldu, bozguna uğratıldı. Şuraya da dikkatlerinizi çekiyorum: Cumhuriyet çınarı, sadece dışarıdan değil, içindeki kurtçuklar tarafından da kemirilmek, çürütülmek, zayıflatılmak istendi. İşte 8 yıl boyunca, hükümet olarak, o çınarı büyütmek, güçlendirmek, her türlü saldırıya, tehdide, tehlikeye karşı o çınarı korumak, kollamak için var gücümüzle çalıştık. Dışarıda Türkiye'nin itibarını yükseltirken, içerde de kurtçuklara karşı, çetelere, mafyaya karşı amansız bir mücadele verdik. Türkiye'yi karanlığa çekecek her türlü senaryoyu, her türlü tuzağı cesaretle boşa çıkardık. Türkiye'nin büyümesini, güçlenmesini, kalkınmasını engelleyecek her provokasyonu, her hukuksuzluğu etkisiz kıldık.
 
AK Parti hükümeti, 8 yıl boyunca bu toprağa sevgi tohumları ekti, kardeşlik tohumları ekti. Demokrasiyi güçlendirerek, hukuku yücelterek, hak ve özgürlükleri geliştirerek, ekonomiyi büyüterek, aziz milletimizin selameti için, Türkiye'nin bekası için ter döktü, gecesini gündüzüne kattı, büyük bir mücadele verdi.
          
ANKARA'NIN BİR İLÇESİNE GİDER GİBİ KONYA'YA GİDECEĞİZ
Başbakan Erdoğan, 11 Aralıkta Mardin'de 78 eserin, ertesi gün de Siirt'te 32 eser ve hizmetin toplu açılışını yaptıklarını hatırlattı.
Önceki hafta da Konya'da bazı açılışlar yaptıklarını ifade eden Erdoğan, "Aynı gün, Ankara-Konya Hızlı Tren Hattı'nda başlayan test sürüşlerini inceledik. Şu anda, 10 saat 30 dakikada ulaşılan Ankara-Konya etabı, 1 saat 15 dakika olacak. 2011'de bu proje devreye girince Ankara'nın bir ilçesine gider gibi Konya'ya gideceğiz" dedi.
 
Erdoğan, Konya'dan Muş'a geçtiklerini ve orada 106 eserin resmi açılışını gerçekleştirdiklerini de hatırlattı. Bitlis'te 71  eserin, hizmetin toplu açılışını yaptıklarını anlatan Erdoğan, Bitlis-Muş arasına inşa ettikleri bölünmüş yol üzerindeki bin 900 metre uzunluğundaki tünelin de açılışını yaptıklarını bildirdi.
Başbakan Erdoğan, "Bu işleri yapmak için dertli, aşık, milletine sevdalı olmak gerekiyor. Bizim için fark etmiyor, ha batı ha doğu, ha kuzey ha güney. AK Parti iktidarı batıda nasıl varsa doğuda, kuzeyde nasıl varsa güneyde de o şekilde var" diye konuştu.
 
Sadece 2 hafta içinde, 5 ilde 300'e yakın eser ve hizmetin toplu açılışını gerçekleştirdiklerini kaydeden Erdoğan, "Aydın'da, İstanbul'da, Elazığ'da, Ankara'da, Sivas'ta, Balıkesir'de, Şanlıurfa'da açılışlar yaptık. 81 vilayetle de kalmadık. Ortak bir kültürü, ortak bir tarihi paylaştığımız Priştine'de, Prizren'de, Mamuşa'da, Lübnan'ın Aydamun köyünde, Sayda şehrinde açılışlar yaptık" dedi. Erdoğan, en son İstanbul'da iki uluslararası zirveye ev sahipliği yaptıklarını, EKO Zirvesinde, 7'si Devlet ve Hükümet Başkanı olmak üzere 12 ülke temsilcisini ağırladıklarını belirtti.
       
TİKA'NIN YARDIMLARI 128 MİLYON DOLAR
8 yılda Suriye, Irak, Yunanistan ve Rusya Federasyonu ile ikili; Suriye, Lübnan ve Ürdün'le dörtlü stratejik işbirliği mekanizmaları kurduklarını anlatan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Kazakistan'la stratejik ortaklık; İtalya, İspanya, İsveç'le Hükümetler Arası Zirve; Pakistan, ABD, Hollanda ile benzeri mekanizmaları tesis ettik. Uzak-yakın demeden, dünyanın tüm ülkeleriyle, bölge ülkeleriyle, komşularımızla, Türk dünyasıyla ilişkilerimizi geliştirdik ve geliştiriyoruz. Geniş Türk coğrafyası ile her alanda ticaretimiz büyüdü, ihracatımız kat kat arttı. 1992-2002 yılları arasındaki 10 yılda, Kafkasya ve Türk Cumhuriyetlerine TİKA'nın yapmış olduğu yardımların miktarı 52 milyon dolar. İktidarda olduğumuz 2003 ile 2009 yılları arasındaki 6 yılda ise TİKA'nın yapmış olduğu yardımlar 128 milyon dolar, fark bu. 
 
TİKA'yı 37 ülkede faaliyet gösterebilecek bir konuma yükselttik. Türk Cumhuriyetlerinde, akraba ve soydaş toplulukların yaşadığı ülkelerde TİKA aracılığı ile yaptığımız proje sayısı 6 bin 714'e ulaştı." Başbakan Erdoğan, Türk Dili Konuşan Ülkeler Konseyi toplantısının onuncusunun Türkiye'de yapıldığını belirterek, Türkiye'nin, kısa adı CICA olan Asya'da İşbirliği ve Güven Artırıcı Önlemler Konferansı Teşkilatının dönem başkanlığını da yaptığını bildirdi.
 
Yaylalara, mezralara kadar okul, yol, su götürürken, 5 kıtada işbirliği arayışını, 5 kıtada barış ve adalet mücadelesini sürdürdüklerini ifade eden Erdoğan, "Arkadaşımız çıkıyor 'önce izan olacak' diyor. Ben de o arkadaşıma diyorum ki 'ama biraz da insaf olacak.' Bizde insaf dinin yarısıdır. Bir şeyi eleştirirken, yargılarken insaf edin. 8 yıl içerisinde bu kadar şeyler yapıldığı içindir ki milletimiz gerek yerel gerekse genel seçimlerde AK Parti'yi sürekli olarak iktidarda tutmuştur. O zaman siz milletimizin ferasetine güvenmiyor musunuz? Kendinizi milletimizden çok daha akıllı mı zannediyorsunuz? Gerçeği göreceksiniz" diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, BDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan'ın, "Yüzde 10 barajını kaldırmadınız" sözleri üzerine, "Yüzde 10 barajını biz koymadık. Bu barajla biz 16 ayda iktidara geldik. Gücünüz varsa siz de gelin" dedi.
      
ORALARDAN GEÇERKEN 'YAV NELER BAŞARMIŞLAR' DİYOR
Dönemin padişahının, 5 Eylül 1792'de, Bağdat Valisi Kadir Süleyman Paşa'ya Mardin Kalesinin tamir edilmesini emrettiği belgeyi gösteren Erdoğan, 218 yıldır onarılmayan, tamir edilmeyen o kaleyi tamir etmeye başladıklarını bildirdi.  Başbakan Erdoğan, kendisine laf atan BDP'li milletvekillerine, "Şimdi burada laf atıyor ya oralardan geçerken de 'yav neler başarmışlar be' diyorlar. Geçerken öyle diyorsunuz onu biliyorum, orada takdir ediyorsunuz ama burada farklısınız" yanıtını verdi.
 
Tunceli'ye de üniversiteyi kendilerinin yaptığını belirten Erdoğan, "Tunceli'de üniversite var. Ama haberi yok görmez, bilmez, anlamaz. Mesele göz, kulak, dil meselesi" dedi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, şunları kaydetti:
 
"Türkiye'nin yıllarca hizmet almamış, yatırım almamış, bir çivi dahi çakılmamış illeri, ilçeleri bugün yeniden hayat buluyor, kalkınma yarışında yeniden yerini alıyor. Algı ile gerçek arasında çok büyük fark var değerli arkadaşlarım. Doğu ve Güneydoğu'nun, diğer bölgelerdeki imajıyla, gerçek durumları arasında çok ciddi bir uçurum var. Oralarda kaos varmış gibi, oralarda huzursuzluk varmış gibi, oralarda sokağa çıkılamıyormuş gibi bir görüntü oluşturulmak isteniyor. Oysa tam tersi... Edirne, Kırklareli, Muğla, Çankırı, Giresun, Antalya nasıl gelişiyorsa, oralar da aynı şekilde gelişiyor. Batı'da umut ne kadar çoğalıyorsa, Doğu'da da o kadar çoğalıyor. Kuzey ve Güney nasıl kalkınıyorsa, Doğu ve Güneydoğu da aynı şekilde kalkınıyor. Türkiye topyekun kalkınıyor, geleceğe koşuyor."
 
ÖNE ÇIKAN KONU BAŞLIKLARI
- "Ortak dil Türkçe'dir, bu gerçeği değiştirmeye yönelik hiçbir girişim kabul edilemez. Zira bu mesele sosyal barış ve sosyal bütünlük meselesidir. Bu meseleyi tartışmaya dahi açmak, bu meseleyi getirip Türkiye'nin gündemine taşımak ne demokrasiye, ne özgürlüklere, ne toplumsal barışa ne de kardeşliğe asla hizmet etmez." 
 
-"Terör örgütünün ve onun uzantılarının, her seçim öncesinde olduğu gibi yeniden taşeronluk üstlenerek, iç politikayı dizayn etme girişimlerini karşılıksız bırakmayız." 
 
-"Demokratik sistemlerde siyasi partiler aykırı projeler, teklifler getirme hakkına sahip olabilir, ama bu hakkın kötüye kullanılması, demokratik siyaseti zayıflatır, ülkenin gündemini gerer. Sonuçta millet destek vermez, bu partiler de marjinal kalmaya mahkum olurlar. Ama zarar gören siyaset kurumu olur, ülke olur."
 
-"Özerklik tartışması, demokratikleşmeyi, Türkiye'nin ileri demokratik standartlara kavuşmasını hazmedemeyenlerin çirkin bir tezgahı. Bu millet, bu tür tezgahlara evet der mi, bu tür taslakları alır bağrına basar mı, bu tür projelere onay verir mi? Millete rağmen, milletin kurumlarına rağmen, anayasal düzene rağmen, kim hangi projeyi hayata geçirebilir?"
 
-"Hiçbir ciddiyeti ve derinliği olmayan bu projeleri, benim Kürt kökenli kardeşlerimin talebiymiş gibi takdim etmek, çok büyük bir haksızlıktır. Bu bildirileri yayınlayanlar, bunun siyasetini yapanlar benim Kürt kökenli vatandaşımın ne kadarını temsil ediyorlar? Bunlar, Doğu ve Güneydoğu'nun ne kadarını temsil ediyorlar?"
 
-"Ben her fırsatta defalarca söyledim, bugün de söylüyorum: Ne terör örgütü, ne de onun uzantıları, hiç bir zaman benim Kürt kökenli vatandaşımın temsilcisi, sözcüsü olmamıştır. Bundan sonra da asla olmayacaktır."
 
-"Demokratik hak ve özgürlüklerden bahsedenler, benim bölgedeki vatandaşımın haklarını kullanmasını engelliyor, tehditle, baskıyla engelliyor."
-"Milletim müsterih olsun, biz kimseye bu ülke üzerinde ameliyat yaptırmayız, kimseyi bu milletin hissiyatıyla oynatmayız."