''Dayan Avrupa, Türkiye seni kurtarmaya geliyor''

AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, ''Dayan Avrupa, Türkiye seni kurtarmaya geliyor'' dedi.

Dayan Avrupa, Türkiye seni kurtarmaya geliyor
07 Aralık 2012 Cuma 00:26 tarihinde eklendi, 1.243 kez okundu.

 

Budapeşte'de resmi temaslarda bulunan Bağış, Andrassy Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Andras Masat'ı ziyaret etti.
 
Egemen  Bağış, üniversitede verdiği ''Türkiye-AB İlişkileri ve Müzakere Süreci'' konulu konferansta, üniversitenin kullandığı ''Avrupa'ya uygun'' sloganını çok ilginç bulduğunu belirterek, ''Bu, ülkemin AB üyelik süreci için benimseyebileceğimiz bir slogan'' dedi.
 
Egemen Bağış, söz konusu slogana atıfta bulunarak, ''Türkiye de Avrupa'ya çok uygun bir ülkedir'' diye konuştu.
 
AB ile müzakere sürecinde muhataplarına sık sık tekrarladığı ''Dayan Avrupa, Türkiye seni kurtarmaya geliyor'' sloganını yineleyen Bağış, şöyle konuştu:
 
''Avrupa perspektifimizin farklı olmaması bir tesadüf değildir. Ülkelerimiz arasındaki köklü ilişkiler, ortak tarihe ve ortak değerlere dayanmakta, dostluk ve işbirliğini esas almaktadır. Macaristan, Türkiye'nin müttefiki ve güvenilir bir dostudur. Budapeşte'ye en son geldiğim Mart 2011'de önceki Cumhurbaşkanı Schmitt bana Osmanlı yönetiminde kaldıkları 150 yıllık sürenin yararlarına olduğunu ifade etmişti. Schmitt ayrıca 'ülkem başka bir ülkenin egemenliği altında kalmış olsaydı, başka bir dine geçmeye ve başka bir dili konuşmaya zorlanırdı ve böylece asimile olurdu' dedi. Ancak Osmanlı İmparatorluğu'nun ülkesine barış ve hoşgörüyü getirdiğini belirtti.''
 
Egemen Bağış, Türkiye ve Macaristan arasındaki dostluk ve müttefiklik bağlarının daha da pekişeceğine inandığını anlatarak, Türk ve Macar halkının, bağımsızlık mücadelelerinde ve yeni devlet kurma çabalarında hep birbirlerine destek olduğunu bildirdi.
 
Macaristan Parlamentosu'nun 1922 yılında Türk halkının bağımsızlık zaferini ilk kutlayanlar arasında yer almasını Türkiye'nin hiçbir zaman unutmayacağını ifade eden Bağış, ''Keza, Macar dostlarımızın, Atatürk'ün toprağa verildiği gün tüm kamu kurumlarına ve evlerine siyah bayrak asmaları da hafızalarımızdaki yerini hep koruyacaktır'' ifadesini kullandı.
 
Egemen Bağış, dünyadaki ilk Türkoloji kürsüsünün 1870 yılında Macaristan'da kurulduğunu anımsatarak, Ankara Üniversitesi'ndeki Hungaroloji kürsüsünün de 1935 yılında çalışmalarına başladığını belirtti.
 
Zamanın Sultanı Abdülmecid Han'ın, Macar göçmenlerin iadeleri yönünde yapılan baskılar karşısında ''Tacımı veririm, tahtımı veririm ama devletime sığınanları asla geri vermem'' diyerek Macar mültecilere sahip çıktığını hatırlatan Bağış, şunları söyledi:
 
''Bu kapsamda gönlümüzü açtığımız en önemli isim şüphesiz Koşut Layoş'tur. Layoş, Macaristan'ın modern anlamdaki ilk anayasasını esasen Kütahya'dayken kaleme almıştır. Gördüğünüz gibi, Orta Asya bozkırlarına kadar uzanan bağlarımız, iki ülkenin dillerinde ve kültürlerinde de kalıcı izler bırakmıştır. Bu bağlar, bugün de iki ülke arasındaki siyasi, ekonomik, kültürel ve toplumsal işbirliğinin geliştirilmesi için sağlam bir zemin teşkil etmektedir.'' 
 
Egemen Bağış, iki ülke arasındaki ticaret hacminin 1997 yılında sadece 240 milyon dolar olduğunu bildirerek, 15 yıl sonra bugün ise ticaret hacminin neredeyse 2 milyar dolara ulaştığını kaydetti.
 
Yine de bu rakamın gerçek potansiyeli yansıtmaktan oldukça uzak olduğunu anlatan Bağış, ''Ekonomik ilişkilerimizi siyasi ilişkilerimizin seviyesine taşımak için daha fazla işbirliği yapmak zorundayız'' dedi.
 
Egemen Bağış, bölgede önemli sosyal, ekonomik ve siyasi sonuçlar doğurmaya devam eden küresel ekonomik kriz ve Arap Baharı ile tetiklenen hızlı bir dönüşüm sürecinden geçildiğini anlatarak, Arap Baharı'nda oynadığı rolden de anlaşılacağı üzere, ''Türkiye'nin uluslararası barışa katkısının her geçen gün arttığını'' kaydetti. 
     
''Türkiye için hedef her zaman Batı medeniyeti olmuştur''
     
Türkiye ve AB'nin pek çok politika alanında aynı safta yer almadıklarını ifade eden Bağış, ''Bu nedenle de Türkiye'nin bu konularda AB'nin desteğini beklediğini'' vurguladı.
 
Egemen Bağış, Türkiye'nin bugünün Avrupası'na katkıda bulunmuş olan önemli medeniyetlerin beşiği olduğunu belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
 
''Ayrıca Türkiye, Doğu ve Batı yaşam tarzlarının eşsiz birlikteliğini sağlamış olan ve her iki kıtayı birbirine bağlayan önemli bir stratejik konuma sahiptir ve bu nedenle de çoğunlukla bir köprü olarak nitelendirilmektedir. Türkiye'nin Avrupa ile olan tarihi bağları, Avrupa Birliği'ne üyelik sürecimizin de ötesine dayanmaktadır. AB'nin 2012 yılı Nobel Barış Ödülü'ne layık görülmesi, birliğin barış ve refahı artırmada sahip olduğu tarihi rolün takdir edildiğinin bir göstergesidir. Ancak bu ödül AB'ye, muhtemel başarısızlığının aşırı akımlara dönüşebileceğini hatırlatan bir uyarı olarak da görülmelidir.
 
Türkiye'nin AB'ye üyelik perspektifi, AB'nin Nobel Barış Ödülü'ne layık görülmesine katkı sağladığı kayda değerdir ve bu tarihi gelişme, Türkiye'nin üyelik müzakerelerinde adalet ve eşitliğin hakim olması için bir fırsata dönüştürülmelidir. Türkiye'nin üyeliği, kıtasal barış projesini küreselleştirebilecek eşsiz bir fırsattır.'' 
 
 ''Atatürk'ün muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkma hedefi doğrultusunda, Türkiye için hedef her zaman Batı medeniyeti olmuştur'' diyen Bağış, şunları söyledi: 
 
''AB'ye üyelik sürecinde kararlılığımızı muhafaza etmekteyiz. Aynı şekilde, reform gündemimizi Kopenhag siyasi kriterlerine tam uyum hedefi doğrultusunda sürdürmeye kararlıyız. Reform süreci, Türk vatandaşlarının yaşam standartlarını yükseltmeye devam etmektedir. Hükümetimiz kapsamlı siyasi reformlar gerçekleştirmeye devam ederken, AB tarafından da yeni bir anlayışa dayanan farklı bir yaklaşım ve daha fazla işbirliğine dayanan girişimler beklenmektedir.'' 
     
''Siyasi blokajlar kalkmalıdır''
     
 Bağış, bu anlamda, adil olmayan tüm siyasi blokajların ortadan kaldırılması ve Türkiye'nin katılım sürecinin yeniden canlandırılmasının büyük önem taşıdığına işaret ederek, şöyle konuştu:
 
''Sadece geçtiğimiz yıl 248 adet birincil ve ikincil mevzuat çıkarılmıştır. Daha da önemlisi Türkiye, 2001 yılından beri mevzuatının AB müktesebatıyla uyumlaştırılması için 320 adet kanun ve bin 555 adet ikincil mevzuat çıkarmıştır. Türkiye ve AB'nin ortak çıkarları bulunduğunu ve Türkiye'nin ortak bir geleceğe ilişkin potansiyel katkısından faydalanılmasına hazır olduğumuzu her daim vurgulamaktayız.
 
Ne yazık ki Türkiye'nin AB'ye katılım müzakerelerinde mevcut durumunda, 13 fasıl müzakerelere açılmış ancak bunlardan bir tanesi geçici olarak kapatılmıştır. Geriye kalan 20 fasıldan 17'si, AB Konseyi ve bazı üye devletlerin siyasi nitelikli engellemeleri nedeniyle bloke edilmiş durumdadır.'' 
 
''Türkiye'den bakıldığında, AB ciddi bir biçimde güvenilirlik sorunu yaşamakta ve AB üyeliğiyle ilgili olarak Türkiye'de mevcut olan çifte standarda tabi olunduğu düşüncesi de Türk kamuoyunu olumsuz yönde etkilemektedir'' diyen Bağış, şunları ifade etti:
 
''Avrupa Komisyonu'nun çalışmalarını takdir etmekteyiz ve Avrupa Komisyonu ile birlikte özellikle siyasi nedenlerle bloke edilen fasıllarda olmak üzere katılım sürecini hızlandıracak somut adımların atılmasını sağlayan Pozitif Gündem'i başlattık. Pozitif Gündem ile Türkiye-AB ilişkilerine yeni bir ivme kazandırılması, işbirliği mekanizmalarının güçlendirilmesi ve Türkiye'nin reform sürecine yeni bir dinamizm getirilmesi amaçlanmaktadır.'' 
     
''Türkiye ve AB birlikte güçlüdür''
     
Egemen Bağış, Türkiye'nin Avrupa'nın 6, dünyanın 17. büyük ekonomisine sahip olduğunu anımsatarak, Türkiye'nin 2011 yılındaki yüzde 8,5'lik büyüme oranıyla Avrupa'nın en hızlı büyüyen ekonomisi ve dünyanın en hızlı büyüyen ikinci ekonomisi olduğunu söyledi.
 
AB üyesi 16 ülkenin dışişleri bakanları tarafından hazırlanan ve bu yıl haziran ayında yayımlanan ortak bir makalede, ekonomik zorlukların yaşandığı bu sıkıntılı zamanlarda Türkiye ile artan ticaretin AB işletmelerine fırsatlar sunduğunu iddia ettiklerini anlatan Bağış, ''Avrupa'daki Türk girişimciler, yarım milyon kişiye istihdam sağlayan işletmeler çalıştırmaktadır. Son on yılda, Türkiye yabancı yatırım bakımından bir cazibe merkezi olmuştur. Makroekonomik politikalar ile kapsamlı yapısal reformlar, sürdürülebilir ekonomik büyümeyi ve işsizliğin daha düşük seviyede olmasını sağlamıştır'' ifadesini kullandı.
 
Egemen Bağış, Türkiye'nin, Avrupa enerji güvenliği bakımından çok önemli olduğunu ve Hazar Havzası, Orta Doğu ve AB ülkeleri arasında doğal bir enerji köprüsü oluşturduğunu anımsatarak, ''Enerji transferinin kablosuz yapılmasına ilişkin bir teknoloji icat edilmediği sürece, Türkiye ile işbirliğinin bir zorunluluk olduğunu'' kaydetti.
 
Egemen Bağış, ''bazı üye devletler tarafından enerji faslının açılmasının engellenmesinin AB'nin çıkarlarına aykırı olduğunu'' söyledi.
 
Bakan Egemen Bağış'ın verdiği konferansı, Macaristan'da görevli bazı ülkelerin büyükelçileri ve diplomatları da izledi. Filistin'in Budapeşte Büyükelçisi Ahmed Abdelrazek, konferansın ardından Bakan Bağış ile bir süre görüşerek, ülkesinin BM'e yaptığı ''gözlemci üye devlet'' başvurusuna verdiği destekten dolayı teşekkür etti.
 
Egemen  Bağış, daha sonra Budapeşte Film Haftası'na katılan Türk filmlerinin tanıtım gecesine katıldı.