Gazeteci-Yazar Abdurrahman Dilipak, Refahyol Hükümeti döneminde Özel Harp ve JİTEM'in dağıtılıp Ergenekon benzeri bir operasyon yapılmak istendiğini, ancak Abdullah Çatlı ve ekibinin de tasfiye edilmesiyle bu planın işletilemediğini söyledi.
TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu, AK Parti İstanbul Milletvekili Nimet Baş başkanlığında toplandı. Komisyon, gazeteci ve yazarları dinlemeyi sürdürüyor. Komisyon toplantısının sabah oturumunda Abdurrahman Dilipak dinlendi.
Dilipak, Refahyol Hükümeti döneminde Avrupa'da olduğu gibi Özel Harp konseptinin dağıtılması için Ergenekon benzeri bir operasyonun yapılmak istendiğini, ancak Abdullah Çatlı ve ekibinin de tasfiye edilmesiyle bu planın işletilemediğini, Hükümet'in düşürüldüğünü ve böylece 28 Şubat sürecinin yaşandığını söyledi.
Dilipak, Özel Harp Dairesi ve JİTEM tarafından temsil edildiğini öne sürdüğü ve ''eski yapı'' olarak nitelendirdiği yapılanmanın tasfiyeye direndiğini belirterek, şöyle devam etti:
''Zaten bir hesaplaşma vardı. Eski yapının tasfiye edilmesi ve yeniden örgütlenmesi gerekiyordu. Buna bir kanat direniyordu, kendini tasfiye etmiyordu; Özel Harp, JİTEM gibi. Bunun tasfiyesi için Erbakan hükümetine yol verildi. Erbakan ise bu işin ülkeye çok pahalıya mal olacağını düşündüğü için bu olayın üzerine gitmedi. Erbakan bunun hukuki ve siyasi sürecini başlatmış olsa idi, 'kanlı mı kansız mı olacak' hikayesi de odur. Eski yapının tasfiyesine direnecek olanlar için ise Abdullah Çatlı ekibi harekete geçmişti. Yani direnecek olanı infaz için. Eski yapı ise bu yapının devamı için gerekirse İran ve Rusya ile 'ittifak kurmalıyız' diye hazırlık yapıyordu. Bunlar Çatlı ekibini tasfiye ederek mesaj verdiler. Ayrıca Hükümet'e karşı örtülü bir operasyon yapıldı ve o Hükümet düşürüldü. Arkasından da bu Ergenekon ortaya çıktı.''
ABD'nin artık ordularla değil, liberallerle, ılımlı İslamcılarla, sivil toplum kuruluşlarıyla yoluna devam etmek istediğini dile getiren Dilipak, bunun ''havuç ve sopa'' politikası denkleminde kurulduğunu, bu yönde kendisine de tekliflerin geldiğini ancak bunları reddettiğini söyledi.
28 Şubat sürecinde kendisi hakkında açılan sayısız dava olduğuna dikkati çeken Dilipak, 28 Şubat'ta evrensel normlara aykırı, kendine özgü, özel bir hukuk mantığının işletildiğini ve kendisi gibi binlerce insanın mağdur edildiğini ifade etti.
Dilipak, ''O süreçte sadece ben değil, eşim ve çocuklarım da büyük baskı altında kaldı. Gece geç vakit, 'tebligat yapacağız' diye eve baskın düzenlenirdi. Evimin bulunduğu sokakta komşularım benimle irtibatlarının olmadığını göstermek için evlerine Türk bayrağı ve Atatürk posterleri asarlardı'' diye konuştu.
Yine aynı dönemde Vakit gazetesi aleyhine açılan davalara dikkati çeken Dilipak, ''312 general davası''nı anlattı. Dilipak, ''Bu dava halen devam ediyor. 312 general arasında bulunanların bazıları yargılanıp er oldu. Diğer bazıları da haklarındaki karar kesinleşirse er olacaklar, onbaşı bile değil'' şeklinde konuştu.