Merve Kavakçı, suç duyurusu dilekçesini avukatı İsmail Aydos aracılığıyla halen 28 Şubat ile ilgili soruşturma yürüten özel yetkili Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekilliği'ne iletti.
Herhangi bir ''şüpheli'' ismine yer verilmeyen dilekçede, 28 Şubat sürecine ilişkin değerlendirmelerde bulunuldu.
''28 Şubat postmodern darbesini gerçekleştirenlerin, demokrasiye balans ayarı yapıyoruz diyerek, kanunların dışına çıktığı ve 54. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ne cebren isyan etmeye çalıştıkları'' kaydedilen dilekçede, sonuçta dönemin hükümetinin kısmen de olsa çalışamaz duruma getirildiği anlatıldı.
Genelkurmay Karargahı'nda verilen brifinglerle yargı ve medya mensuplarının etkilendiği, kamuoyu oluşturulmaya çalışıldığı belirtilen dilekçede, medya ve üniversite mensuplarının da arasında bulunduğu bazı sivil kişilerin de o dönemde işlenen suçlara iştirak ettikleri kaydedildi.
İnancı gereği başörtüsü takan Kavakçı'nın, 18 Nisan 1999'daki seçimlere girmek üzere milletvekili adayı olduğu, Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK) adaylığını onayladığı bildirilen dilekçede, Kavakçı'nın seçim kampanyası sırasında bazı basın-yayın kuruluşlarının, ''başörtüsüyle alakalı kampanya ve karalamalar başlattığı'' ifade edildi.
Milletvekili seçilmesi ve YSK'dan mazbatasını aldıktan sonraki süreçte, dönemin DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit'in Hüsamettin Özkan aracılığıyla Fazilet Partisi'nden bazı kişilere haber göndererek, Kavakçı'nın TBMM Genel Kurulu'na girmemesini istediği ve Anavatan Partisi'nin bazı genel başkan yardımcılarının, ''İhtilal olacak'' diyerek, Recai Kutan'a baskı yaptıkları iddia edilen dilekçede, Kutan'ın tanıklığına başvurulması durumunda bu konuların ortaya çıkacağı kaydedildi.
Merve Kavakçı'nın milletvekili seçilmesinin ardından, TBMM'ye gelişindeki olaylar hatırlatılan dilekçede, sonraki dönemde Kavakçı'nın haksız yere vatandaşlıktan çıkarıldığı ve mağdur olduğu ifade edildi.