Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, terör özellikle kendi içinden çıktığında Avrupa'nın ortak bilincinin buna kayıtsız kaldığına dair dramatik işaretler olduğunu söyledi.
Gül, Viyana'da tarihi Hofburg Sarayında düzenlenen 4. Dünya Siyaset Konferansı'nın açılış oturumunda katılımcılara hitaben bir konuşma yaptı.
Son 20 yılın nasıl adlandırılacağı konusunda hala bir görüş birliği sağlanmamış olabileceğini, ancak yeni dünya düzeninin başlangıcına şahit olduklarını dile getiren Gül, bu durumun ilham verici bir anlam taşıdığını söyledi.
"Politik anlamda, ülke toprakları artık ulusal egemenliğin kutsal kalkanı değildir" diyen Gül, en pekişmiş demokrasilerin dahi küresel riskler ve hesap verebilirlik sürecine karşı korunmasız halde olduğunu belirtti.
Küresel politik ve ekonomik sistemdeki yapısal değişikliklerin, küresel yönetim yapılarının çağ dışı olduğunu ortaya koyduğunu vurgulayan Gül, şöyle konuştu:
"Yeni oyuncular, yükselen güçler ve değişen dengelerle eski kurallar alaşağı olmakta ya da geçerliliğini yitirmeye başlamaktadır. Buna birkaç örnek olarak Arap Baharı'nı, Avrupa'daki borç krizini, İran ile bazı ülkeler arasındaki gerilimi, Irak, Pakistan ve Afganistan'daki yeni terör saldırılarını, Somali'deki açlığı ve Japonya'daki nükleer faciayı gösterebiliriz.
Bütün bu faktörlerin uluslararası düzeni 'aksak dengesizlik' durumundan 'kusursuz dengesizliğe' itme potansiyeli var. Dolayısıyla bu konuların küresel yönetiminde uyanık olmalıyız."
-"BM değişime uyamadı"-
Uluslararası politik düzendeki eksikliklere ilişkin görüşlerini de açıklayan Gül, bugünkü siyaset ve güvenlikle ilgili birçok uluslararası yapının Soğuk Savaş döneminde şekillendiğini kaydetti. Bu yapıların değişen küresel dinamiklere uygun dönüşmesine yönelik artan bir baskı altında olduğuna dikkati çeken Gül, şunları söyledi:
"Bugünün tehditleriyle sadece tek bir gücün başa çıkamayacağı konusu kabul gören bir gerçektir. Yükselen güçlerin de katılacağı gerçek etkin bir çok taraflılığa ihtiyaç var. Bu çerçevede, uluslararası düzenin ve küresel yönetimi çatısı altında toplayan BM için kapsamlı bir reform gerekli ve özellikle BM Güvenlik Konseyi reformu bir zorunluluk. Maalesef BM, kendisini günümüzün değişen gerçeklerine adapte etmekte şu ana kadar başarılı olamadı. Bugünkü en genel BM algısının, hakim güçlerin çıkarlarını koruyan bir uluslararası yapı olduğunu söylemek zorundayım."
-"Tüm AB alaşağı olabilir"-
Küresel ekonomik gelişmelere de değinen Gül, 4 yıl önceki finans krizinden sonra dünyanın bir kez daha tehlikeli bir döneme girdiğini belirtti. Avrupa'daki aşırı borçlanma ve ABD ekonomisindeki zayıf verilerin küresel durgunluk endişelerine yol açtığına işaret eden Gül, şöyle devam etti:
"Bugünkü krizin etkilerinin düşünüldüğünden uzun süreceği daha da netleşmeye başladı. Birçok Avrupa ülkesi, aşırı borçluluk oranları ve Maastricht Kriterlerinin üzerindeki bütçe açıklarıyla mücadele ediyor. AB'nin kendi kriterlerini uygulamadaki ihmalkarlığı bugünkü zor duruma yol açtı. Bu sorunlarla mücadelede siyasi irade yoksunluğu ve cesur karar alma beceriksizliği Avro bölgesindeki durumu daha da kötüleştirdi. Avrupa içindeki başarısız ekonomiler bütün AB'yi beraberlerinde alaşağı edebilir. AB'nin içinde bulunduğu ekonomik sorunlar bütün küresel ekonomiyi tehdit ediyor çünkü kıtalar arasında dış ticaret, uluslararası finans ve yatırıma dayalı ekonomik bağ düzeyi çok yüksek."
-"Arap Uyanışı"-
Dünyanın, tarihi bir dönüşüm sürecinden geçtiğine dikkati çeken Gül, bugünün ortaya çıkan olaylarıyla baş etme yollarının, gelecek nesillerin yaşamlarında hayati önemde etkileri olacağını ifade etti.
Afrika'dan Asya'ya, Avrupa'dan Ortadoğu'ya geçmişin düzeninin değiştiğini belirten Gül, "Yeni stratejik iklimin en önemli değişimi kuşkusuz Arap uyanışıdır" dedi. Gül, "Benim için Arap uyanışı geç kalmış ve artık dönüşü olmayan bir süreç. Süreç, basitçe dünyanın bu bölgesinde tarihin normalleşmesidir" diye konuştu.
Türkiye'nin tecrübelerinin, geleneksel ve manevi inançların çağdaş standartlarla mükemmel uyum içinde olabileceğinin kanıtı olduğunu ifade eden Gül, Kuzey Afrika ve Ortadoğu'daki yükselen demokrasilerin Türk demokrasisinin tecrübelerini ve kurumsal yapılanmasını dikkate almalarının sürpriz olmadığını söyledi.
-Neo Nazi cinayetleri-
Cumhurbaşkanı Gül, bugünün Avrupa'sında ekonomik krize dayalı olarak artan kötümserliğin siyasi yaşamı da yeniden şekillendirdiğini dile getirerek, şöyle devam etti:
"Avrupa'nın birçok ülkesinde tahammülsüzlük ve ayrımcılık giderek artıyor. Göçü; güvensizlik, işsizlik, suç, yoksulluk ve sosyal problemlerin ana sebebi olarak gören partiler giderek daha fazla desteklenmeye başladı. Sonuç olarak yabancı düşmanlığının ve İslamofobi eğiliminin artmasından son derece kaygı duyuyoruz. Norveç'teki korkunç terör olayı aşırı sağın küçümsenmemesi gerektiğini bizlere gösteriyor. Hepimiz biliyoruz ki terör, çılgınca bir eylemdir. Terör faillerini gerektiği gibi cezalandırmazsak terörle mücadele imkansız hale gelir.
Almanya'da 2000 ile 2006 yılları arasında işlenen cinayetlerin Neo Nazi'lerin işi olduğunu öğrendiğimizde bir kez daha şok olduk. İşlenen 10 cinayetin 8'inin kurbanının Türk olması bizi ayrıca kedere boğdu. Sadece Almanya'da değil Avrupa genelindeki göçmen nüfus ciddi kaygı içinde."
Konuşmasının ardından, Arap Baharı ile ilgili iki soruyu Türkçe olarak yanıtlayan Gül, Türkiye'nin dönüşüm sürecinden geçen ülkelere model değil, ilham kaynağı olduğunu söyledi. "Türkiye kendi evinin içini düzene koymak için çalışıyor" diyen Gül, bunu da başkaları istediği için değil, Türk halkı için yaptıklarını ifade etti.