Öcalan Pelin Batu'yu ağlatmış!

Diyarbakır'ın nabzını tutan Batu, Öcalan'ın mektubu okunduğu sırada hüngür hüngür ağladığını yazdı.

Öcalan Pelin Batuyu ağlatmış!
22 Mart 2013 Cuma 11:33 tarihinde eklendi, 1.739 kez okundu.

 

Diyarbakır'da kutlanan Nevruz bayramında tarihi bir gün yaşandı. Dünya gözünü bu kente çevirdi, Öcalan'ın vereceği barış mesajını hemen hemen tüm gazete ve televizyonlar flaş haber olarak abonelerine duyurdu.
 
Bu tarihi sürece 500 gazeteci izledi. Pelin Batu da Milliyet gazetesi için Nevruz'u izleyenler arasındaydı. Diyarbakır'ın nabzını tutan Batu, Öcalan'ın mektubu okunduğu sırada hüngür hüngür ağladığını yazdı.
 
Pelin Batu, Diyarbakır izlenimlerini ve duygularını şu sözlerle kamela aldı:
 
''KUTLAMA ALANINA GERİLLLA STİLİYLE GİRDİM''
 
Dağları taşları aşarak, tarlalarda yürüyüp çamurlara batarak ulaştım Nevruz alanına. Gerilla stili.
 
Sakar bir insan olduğum için, tam sekiz kez yere kapaklanır gibi oldum, sağ olsun çevredeki vatandaşlar koluma girdi, el verdi, sağ salim ulaştım alana. Alana varınca, halayların, mangalların eşiğinde allı morlu pullarla süslenmiş kadınlar, rengarenk çocuklar ve eflatun poşulu ihtiyar ademler arasında pek renksiz hissettim.
 
Oysa anneme demiştim, ilk Diyarbakır Nevruz'uma gidiyorum, şöyle güzel bir şapka takayım, havamı bulayım. Saçmalama deyiverdi, konu kapandı. "Ciddi gazeteci" kostümüne bürünerek dolandım içeride, görünmez olayım, gözlem yapayım diye.
 
Rock konserlerinin kalabalıklarıyla terbiye olmuş ben, nereden nasıl sıvışacağımı gayet iyi bilirim. Ama önce havayı solumak için ortalarda takıldım. Az daha bir halaya dahil oluyordum, vazgeçtim. Konuşma başlamadan evvel basın alanına ulaşayım da tarihi mektup okunduğunda doğru dürüst dinleyebileyim istedim.
 
''PROTOKOL PEK BİR RUHSUZDU''
 
Bu sefer protokol bölgesi macerası başladı. Baktım, kapılar kilitli, her kafadan bir ses, duvardan tırmanıp kaçak girdim. Beni gören görevli, tırmanmanıza gerek yoktu Pelin hanım dedi. Olsun, böylesi yolculuğun başına daha uygun oldu. Protokol bölümünü süzdüm uzaktan, pek efendi ve ruhsuz duruyorlardı. Nevruz'da insan oturur mu, kanım fokurdarken sahne önüne geçtim ve Kazım Koyuncu'nun kardeşi Niyazi Koyuncu "aynı dili konuşmamız gerekmiyor, biz birbirimizi anlıyoruz" diyerek başladı şarkılarını dillendirmeye. Kimin kararıysa kutluyorum, tek performans buydu, harika oldu.
 
''ABDULLAH ÖCALAN'IN MEKTUBU OKUNURKEN HÜNGÜR HÜNGÜR AĞLADIM''
 
Ve sonra mektup anı geldi. Abdullah Öcalan'ın barış namesini dinlerken, kendime hakim olamadım, hüngür hüngür ağlamaya başladım. Ne yazık ki 50.000 çocuk ölmesi gerekiyormuş bugünleri görebilmek için. Ama gördük işte, önemli olan bu.
Dinlemişsinizdir, okumuşsunuzdur... Öcalan yeni bir dönemi müjdeledi. İçine doğduğu çaresizliğin, ezilmişliğin, haksızlığın kavgaları doğurduğunu, ama artık silahlara veda edip, demokratik süreçte fikirlerin konuşması gerektiğini söylüyor bize İmralı'dan.
 
Beni en etkileyen şey, Nevruz'a en çok yakışan şey, "yeni bir başlangıç" cümlesi telaffuz edildikçe, barış denildikçe meydanı dolduran iki milyon insanın coşkusuydu.
 
Düşündükçe tüylerim diken diken oluyor. Öcalan mektubunda "biz" kavramından bahsediyor, Kurtuluş savaşından, Çanakkale'den örnekler verip 1920 Meclis'ini Türklerin ve Kürtlerin birlikte açtığını hatırlatıyor ve ayrıştırmak isteyenlere inat, tekrar birleşeceğiz diyor. Ayrılığın bu coğrafyaya hiç yakışmadığını söylüyor.
 
Bunlar okundukça, Diyarbakır'daki meydan sevinç çığlıkları ve zılgıtlarla yankılanıyordu. Onları duydukça ben de sürekli ağlıyordum. Mutlu mutlu. Sessiz sedasız.
 
Böyle bir günde burada olduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum.
Burada, bugünü yaşayan herhangi bir kimsenin (barış)havasına girmemesi mümkün değil.
Ümit ediyorum ki artık devlet büyükleri, akil kişiler ve siyasiler masa başında çözerler bu kanlı çetrefili ki şu meydanda gördüğümüz gökkuşağı çocukları huzur içinde büyürler bu güzelim topraklarda.
Yaşasın Newroz, yaşasın halkların kardeşliği!
 
internethaber