Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, TBMM Genel Kurulu’nda görüşülmekte olan Başbakanlık Tezkeresi ile ilgili hükümet adına söz aldı.
Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, "Bir yıl önce 4 Ekim 2012 tarihinde vatandaşlarımızın ve sınır güvenliğimizin Suriye kaynaklı tehlike ve saldırılar karşısında korunmasına yönelik etkin tedbirler alınması zaruretini ortaya çıkartan tehdit algımız, bugün de artarak geçerliliğini korumaktadır.
Tezkerenin alındığı ortamda mevcut olan menfi şartların hiçbirisinde iyileşme görülmemiş, bilakis mevcut risk ve tehditler artmıştır." dedi.
Geçen yıl Türk Silahlı Kuvvetlerinin yabancı ülkelere gönderilmesi ve buna ilişkin gerekli düzenlemelerin yapılması hususunda hükümete verilen iznin bir yıl daha uzatılmasına ilişkin tezkerenin gerekçesini açıklayan Yılmaz, "Bir yıl önce 4 Ekim 2012 tarihinde vatandaşlarımızın ve sınır güvenliğimizin Suriye kaynaklı tehlike ve saldırılar karşısında korunmasına yönelik etkin tedbirler alınması zaruretini ortaya çıkartan tehdit algımız bugün de artarak geçerliliğini korumaktadır.
Tezkerenin alındığı ortamda mevcut olan menfi şartların hiçbirisinde iyileşme görülmemiş, bilakis mevcut risk ve tehditler artmıştır.” diye konuştu. Suriye’de yaşanan insanlık dramının bölgenin güvenlik ve istikrarını bozucu yönde etkilediğini kaydeden Yılmaz, "Rejimin saldırgan politikalarının oluşturduğu ortam Türkiye açısından ciddi bir ulusal güvenlik meselesi haline gelmiştir." ifadelerini kullandı.
Esed rejiminin gerçekleştirdiği eylemlerin insanlık onurunu yaralayan bir mahiyet kazandığını söyleyen Yılmaz, kimyasal silah saldırısının BM’nin görevlendirildiği heyet tarafından incelendiğini hatırlattı. 14 Eylül ’de Rusya ile ABD arasında kimyasal silahların uluslararası toplumun denetimi altında imha edilmesi için mutabakata varıldığını belirten Yılmaz, "Bu anlaşma Suriye’nin bir daha kimyasal silah saldırısında bulunmasını ve kimyasal silahların terörist grupların eline geçmesini engellemesi bakımından önemlidir." şeklinde konuştu.
Bu silahların imhasının desteklenmesi gerektiğini dile getiren Yılmaz, "Ancak unutulmamalıdır ki Suriye’deki vahşet kimyasal silah kullanılması ile başlanmadığı gibi bu silahların imhası ile de sona ermeyecektir. BM Güvenlik Konseyi’nin söz konusu kararında da belirtildiği gibi kimyasal silah saldırısının sorumlularının hesap vermesini sağlayacak, insanlık trajedisini bitirecek, akan kanı durduracak her türlü çabayı desteklemeye devam edeceğiz.
Suriye’ye karşı hükümet olarak izlediğimiz politikanın temel dayanağı Suriye’nin egemenliği, bağımsızlığı ve toprak bütünlüğünün korunarak Suriye halkının meşru haklarının karşılanmasıdır." dedi.
Türkiye’nin Suriye kaynaklı gelişmeler karşısında maruz kaldığı güvenlik riskinin sınırlara dayanmış insanlardan ibaret olmadığını, sınır bölgesinde yaşayan vatandaşların güvenliğini de tehdit eden bir düzeye ulaştığını kaydeden Yılmaz, Suriye tarafından düşürülen Türk jeti ve sınır bölgelerinde yaşanan olaylarda hayatını yitiren vatandaşları hatırlattı.
Suriye’de kaçakçılığın ciddi bir gelir kaynağı haline geldiğini aktaran Yılmaz, "Türk silahlı kuvvetleri mensupları ile Suriyeli kaçakçılar arasında silahlı çatışmalar yaşanmış bu durum sınır güvenliği yanı sıra ülke ekonomisi açısından da ilave riskler oluşturmaktadır." şeklinde konuştu.
"ESED REJİMİ, GÖRECELİ İSTİKRAR ORTAMINI DAHA DA KIRILGAN HALE GETİRDİ"
Suriye’deki Esed rejiminin Ortadoğu’daki hassas dengeler üzerine kurulu göreceli istikrar ortamını daha da kırılgan hale getirdiğini belirten Yılmaz, "Suriyeli olmayan, rejim yanında veya rejime karşı savaşanlar Suriye’deki çatışma ortamını mezhep savaşı boyutuna taşımaktadır." ifadesini kullandı.
Bu durumun bölgesel barış ve güvenlik içinde bir tehlike oluşturduğunu aktardı. Yılmaz şöyle devam etti: "Üzülerek söylemek gerekirse, 911 km uzunluğunda sınıra sahip olduğumuz komşu ülke Suriye’de yaşanan gelişmeler, terör örgütlerine ve illegal yapılara sığınak oluşturmaktadır.
Suriye halkının demokratik talep ve beklentileri ile ilgisi bulunmayan bu terör örgütlerinin örtülü gündemleri doğrultusunda sivil unsurlara karşı gerçekleştirdiği eylemler rejime karşı mücadele eden grupların meşru hak ve arayışlarına uluslararası toplum nezdinde de gölge düşürmektedir. Hükümet olarak en önemli önceliğimiz ülkemizin güvenliğidir.
Bir vatandaşımızın dahi yaralanmasını doğal kabul etmek mümkün değil. Yüce Meclisimizin geçen yıl hükümetimize verdiği yetki ve Suriye kaynaklı güvenlik riskleri bağlamında değişen angajman kuralları ile ülkemizin ve halkımızın güvenliği için gereken her türlü tedbir alınmaktadır. Bu konuda ülkemizin kararlılığının sınanmasına da gerek yoktur."
Bu kararlılığın 16 Eylül’de hava sahasını ihlal eden rejim helikopterinin düşürülmesi ile gösterildiğini söyleyen Yılmaz, "Benzer bir durum ile karşılaşılması halinde Suriye kaynaklı açık ve yakın tehdit oluşturan her türlü eyleme karşı uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarımızı kullanmaktan tereddüt göstermeyeceğimizin bilinmesini isterim." dedi.