Barışa olan inanç ve katkılarının "Ağrı Dağı kadar yüksek bir idealin tezahürü" olduğunu belirten Bağış, Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan'ın Ermeni Dili ve Edebiyatı Yarışmasında bir öğrencinin sorusunu yanıtlarken Yukarı Karabağ ve Ağrı Dağı ile ilgili sözlerine ilişkin olarak da şunları kaydetti:
"Sadece Avrupa'da değil, Avrupa dışında da Türkiye'nin uzattığı barış elini anlamayacak kadar zihni körelmiş ve kirlenmiş siyasilerin, hatta liderlerin olduğunu görüyoruz. Ermeni gençlerine nefret söylemini empoze eden Sarkisyan, kendi gençliğini karanlık bir yola sevk etmekten başka bir şey yapmıyor. Sarkisyan'ın yaptığı tamamen kendi ayağına kurşun sıkmaktır, haddini aşmaktır. Temenni ederiz ki kendisinin bu hezeyanına en güzel cevabı Ermeni gençliği verir. Türkiye'deki Ermeni cemaatinin ve Ermeni kökenli vatandaşlarımızın Sarkisyan'ın bu provokasyonundan büyük bir rahatsızlık duyduklarını biliyorum. İnanıyorum ki onlar da bu tahrike karşı kararlı bir duruş sergileyeceklerdir. Bu hatadan dönmediği takdirde Sarkisyan bunun cevapsız kalmayacağını bilmelidir. Türkiye'nin dostluğu güçlüdür ve Türkiye'nin bütün dostları bizim dostluğumuzdan kazanmışlardır. Bunun aksini arayanlar, Türkiye üzerinden düşmanlık pompalayanlar ise her zaman bundan zararlı çıkmıştır."
Bağış, yaptığı açıklamada, Norveç'te yapılan katliamın terörle mücadelenin önemi kadar Avrupa'da yükselen ırkçılığın ve yabancı düşmanlığının vahametini de ortaya koyduğunu belirtti.
Bazı Avrupa ülkelerinde aşırı sağ partilerin parlamentoya girecek, hatta iktidarı belirleyecek düzeyde oy almalarının Avrupa'nın geleceği açısından "ürkütücü senaryoların" şimdiden tedavüle konduğunu gösterdiğini vurgulayan Bağış, "Bu ürkütücü senaryoları geçersiz kılmak elbette AB'nin elindedir. Ama AB'nin de bununla mücadele edecek hassasiyet ve anlayış birliğine sahip olduğu konusunda ciddi endişelerimiz olduğunu belirtmek durumundayım" dedi.
Bağış, "bugün AB içerisinde birçok ülkede bazı siyasi hareketlerin Türkiye üzerinden bütün Avrupa kamuoyuna ırkçılık, yabancı düşmanlığı ve İslamofobi gibi zehirleri hiçbir çekince duymadan saçabildiğini" ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Esasen vahim olan da sadece ırkçı partilerin yükselişi değil, bu eğilimlerin bütün kıta siyasetini esir almasıdır. Dikkat edin, Norveç katliamını gerçekleştiren terörist ile bugün Türkiye'nin AB üyeliğine karşı çıkan siyasetçilerin tezleri arasında acaba ne kadar fark var? Bir teröristin Türkiye ve Türkiye'nin AB üyeliğiyle ilgili düşüncelerinin bugün Avrupa'nın en büyük ülkelerinin başbakanları, cumhurbaşkanları düzeyinde de dile getiriliyor olması talihsizlik değil midir?
Biz 40 yıldır PKK terörüyle amansız bir mücadele içerisindeyiz ve yaklaşık 40 bin vatandaşımızı maalesef teröre kurban verdik. O yüzden Norveç halkını en iyi anlayacak olan ülke Türkiye'dir. Norveç olayının ardında yatan kin, nefret ve ırkçılık tohumlarını kurutacak olan da yine Türkiye'dir, Türkiye'nin AB üyeliğidir. AB, bu gerçeği şimdi üzücü de olsa bu saldırıyla birlikte daha iyi anlamalıdır. Sadece Norveç saldırısını kınamakla, saygı duruşlarıyla veya üzüntü dilekleriyle Avrupa Birliği sorumluluğunu öteleyemez. Terörle birlikte, bu teröre sebep olan düşünceyi de AB ve bütün AB üyesi ülkeler şiddetle ve yüksek sesle reddetmelidir."
"ANTİSEMİTİZM VE İSLAMOFOBİ İNSANLIK SUÇUDUR"
"Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın cesurca ve bütün dünya kamuoyunun önünde antisemitizmin bir insanlık suçu olduğunu ifade ettiğini" belirten Bağış, aynı şekilde İslamofobinin de bir insanlık suçu olduğunu ve bu gerçeği Başbakan Erdoğan gibi şimdi özellikle AB üyesi ülkelerin liderlerinin daha yüksek sesle dile getirmek durumunda olduğunu kaydetti.
AB'nin tamamen barış, hoşgörü ve diyalog eksenli bir oluşum olduğunu, bugün bu değerlere en fazla sahip çıkılması gereken bir dönemde "kin, nefret ve ırkçılık gibi zehirlerden içmeye devam ederse" AB'nin sonu olacağını belirten Bağış, şöyle devam etti:
"Ekonomik kriz asla bu tehditlerle mücadelenin bir mazereti olamaz. Krizler gelir, geçer. Ama nesillere empoze edilen nefret tohumları kalıcı izler bırakır ve bu izler geçmişte olduğu gibi Avrupa için büyük trajedilere sebep olur. Türkiye'nin mesajı nettir. Gelin bu tehditle birlikte mücadele edelim. Avrupa'da tarihin tekerrür etmemesi için Türkiye'nin AB üyeliği büyük bir fırsattır. Bu fırsat kaçırılırsa barış treni içerisinde barışa inananlarla birlikte Avrupa Birliği'nin önünden kaçıp gider. Gelin bu barış trenine hep birlikte binelim."