"Siyaset düşmanlık dili üzerinden konuşulamaz"

Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, siyasetin kullandığı dil, kullandığı yöntem itibarı ile gelişmekte olan Türkiye'ye uygun uyumlu hale gelmesi gerektiğini söyledi. Numan Kurtulmuş, "Siyaset düşmanlık dili üzerinden konuşulamaz." dedi.

Siyaset düşmanlık dili üzerinden konuşulamaz
01 Mart 2014 Cumartesi 21:52 tarihinde eklendi.

Kurtulmuş, Çanakkale'de bir otelde STK temsilcileri ile yemekte bir araya geldi. Burada bir konuşma yapan Kurtulmuş, siyasetin diline vurgu yaptı. Siyasetin de demokratikleşebilmesi için gerçekten önemli üzerine vazifeler düştüğünü belirten Kurtulmuş, "Siyaset nihayetinde bir araçtır.

Siyaset milletin sorunlarını çözmek, milleti ileriye taşımanın bir aracıdır. Dolayısı ile siyasi partiler bir birlerinin düşmanı değil, siyasi partiler birbirinin rakibidir. Projeleri ile fikirleri ile ortaya koydukları programları ile önümüzde bir mahalli seçim geliyor.

Biz bu seçimlerde ancak yarışan rakipler olabiliriz. Bu seçimler dolayısı ile siyasette bir düşmanlık dili üzerinden konuşulamaz. Ve maalesef anti demokratik yöntemlerle de siyaset yapılamaz. Eğer bu yapılırsa Türkiye'ye yapılacak en önemli yanlışlıklardan biridir. Dolayısı ile siyasetin vazifesi bu dili kullanarak bu dilin üzerinden milletin önündeki tüm engelleri kaldırmaktır." şeklinde konuştu.

Meşruiyetin kaynağının halkın oyu olduğunu da belirten Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü: "1964 yılda bir sürü engellerden bahsettim. Bu salonda bulunan hepiniz geçmiş dönemlerde bir sürü vesayetlerden bahsetti.

Bizim demokrasiye inanmış ve Türkiye'de halkın önündeki engelleri kaldırmakla kendisini yükümlü hisseden siyasetçiler olarak üzerimize düşen en önemli vazifelerden birisi bize demokratik meşruiyetin ne olduğunu tam bilerek hareket etmektir. Çünkü demokrasilerin bir numaralı sorusu meşruiyetin kaynağı nedir sorusu. Meşruiyetin kaynağı halkın oyudur. Milletin iradesidir.

Demokrasilerden milletin iradesinden başka meşruiyete ölçüsü olamaz. Bu sadece 4 yıldan 4 yıla oy vermek olarak göremiyorum. Orada tabi ki meşruiyeti, demokratik meşruiyeti seçtiği birilerine verecek. Ama sivil toplumun sesinin sözünün kuvvetli olması, sivil toplumun iyi organize olması, siyasetin sivil toplumun söylediklerine itibar etmesi de demokratik meşruiyetin parçasıdır. Ama şunu size ifade etmek isterim ki dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir demokratik hükümet kendisine millet tarafından verilen meşruiyeti paylaşmaz. Paylaşırsa ayakta duramaz.

Dolayısı ile demokratik meşruiyetin vermiş olduğu bir emanettir. Bölünemez, bu meşruiyetin üzerine verdiği siyasi iktidar, bu meşruiyeti bir kısmını parça parça başka güç odaklarına devredemez. Türkiye'de geçmişte bunlar olmuştu. Ya da bazı güç odakları siyaseti yönlendirmek üzere yola çıkmış, maalesef başarılı oldukları da olmuştur. Bu salonda bulunanların önemli bir kısmı hatırlayacağı gibi, 1978'de Türkiye'nin en etkin işadamlarından, gruplarından biri olan bir derneğin yöneticileri aldıkları kararları biliyorsunuz, gazetelere boy boy ilanlar verdiler.

Ve bir hafta içerisinde meşru hükümet ve o hükümetin başbakanı olan rahmetli Bülent Ecevit o iktidardan edildi. İlanlar vasıtasıyla elindeki meşruiyet alındı. Gelin 1997'ye aynı şekilde seçilmiş meşru bir hükümet maalesef bazı güç odakları tarafından altından zorla Başbakan Erbakan'ın koltuğu alınarak saf dışı edildi. Gidin daha öncelere. 12 Eylül dönemlerine gidin. 12 Mart dönemlerine gidin, 27 Mayıs dönemine gidin. Türkiye bunları çok yaşadı. Dolayısı ile demokratik meşruiyet sahibi olan hiçbir hükümet bu meşruiyetini paylaştırmaz."


CİHAN