Kanaltürk Televizyonu’na konuşan Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, 28 Şubat sürecinde yaşanan gerginliklerle ilgili “Bu gerginlik, gerçekte hissedilen, duyulan, görülen bir gerginlik değildi. Çok yapaydı bunlar” dedi. Arınç şöyle devam etti: “Türkiye’de yeni bir sayfa açıldı. 27 Nisan’daki bildiriye hükümetin verdiği cevap hem çok güzel bir cevap, hem sivil asker ilişkilerinde bence bir dönüm noktası oldu.”
‘Muhafaza edilmesi doğru değil’
“Böyle bir yazıyı belli bir yerde muhafaza etmek bence doğru değil. Erbakan’ın vefatı dolayısıyla TSK’nın bir taziye mesajı yayınlaması doğru davranış. Sayın Koşaner’in bizzat , ülkeye yararlı hizmetler yaptığını ifade etmesi, fevkalade olumlu. 1. Ordu Komutanının bizzat cenazeye gelmeleri, çelenk gönderilmesi yine olumlu... Gelinen noktada mesela 27 Nisan bildirisini eski Genelkurmay Başkanı da -ben şahsen düşünmüyordum onun böyle bir şey yazabileceğini ama- üstlendiğine göre ve bunun demokrasiye ve cumhurbaşkanlığı seçimine doğrudan bir müdahale olduğu konusunda kimse ihtilaf etmediğine göre hala bunun resmi bir sitede yer almasının ve sahiplenilmesinin herhalde doğru olmadığına hepimiz inanmalıyız. En azından ben inanmalıyım.”
“28 Şubat’a gelinceye kadar bizim örnek alabileceğimiz bir cesaret numunesi yoktu... Biz 27 Nisan’a geldiğimizde AB sürecine girmiş bir ülkeydik, sivil iktidar gücünü daha fazla gösteriyordu. Cesur bir hükümet de olunca böyle bir bildiriye karşı gerçek bir cevabı verme konusunda hiç tereddütümüz olmadı ve arkası da çok güzel geldi. Bugün herkes kendi konumunu çok daha iyi görebiliyor.”
'Başörtülü adaya ‘evet’ diyemiyorum'
Arınç, başörtü konusunda şunları söyledi: “Başörtülü bir hanımefendi de siyaset yaparken milletvekili de olmalı mı, yemini yapmalı ve fiilen de milletvekilliğine görev olarak devam etmeli mi derseniz şahsi kanaatimi söylüyorum; evet, bu mutlaka olmalı. Ama parti olarak böyle bir aday şimdi gösterilmeli mi, çünkü aday gösterirseniz seçilecektir ve parlamentoya girecektir bu konuda hemen ’evet’ diyemiyorum. Bazı kaygılarım, endişelerim var... Zamanı gelmeden çiçek bile açmıyor.”
KÜÇÜK ERBAKAN
“Erbakan Hoca, bize hep doğruyu söyledi, hep güzeli söyledi. Hep hizmeti söyledi. Yeniden büyük Türkiye olacaksınız. Bütün bunlarla Sultan Fatih örneklerinde olduğu gibi, biraz tarih, biraz kültür, biraz büyük medeniyetimiz, bizi onun içerisinde yoğurdu. Şiirlerimiz, öykülerimiz, anlattıklarımız, hitap ettiklerimiz sanki Erbakan’a benzedi. Mesela benim Anadolu’da unvanım o zaman ki unvanım ’Küçük Erbakan’dır...”
NEDEN AYRILDIK?
“Fazilet Partisi’nde 2000’de iki adaylı bir kongre yaptık, Recai Kutan genel başkan seçildi. Partimiz için daha çok çalışacağımızı ifade ettik. Ne zaman ki parti kapatıldı. Ondan arkadaşlarımızla siyaset tarzımızın ne olması gerektiğini tekrar müzakere ettik. Ve artık Türkiye’de siyaset yapmanın, iktidar olmanın, halkın sorunlarını çözmenin, Türkiye’nin meselelerini ele alıp, bunları başarmanın yolunun farklı bir siyasetten geçeceğine inandık. Yani arkadaşlarımız ayrılırken, bireysel kararlarını verdiler. Yani ’biz Saadet’te değil, AK Parti’de olacağız’ dediler.”