Bodrum'u sel almış, gördünüz herhalde, tıpkı Japonya'daki tsunami felaketinde izlediğimiz gibi, sel araçları önüne katmış, kedinin fareyle oynadığı gibi bir o yana bir bu yana savuruyordu.
Şaşırdık mı?
Kesinlikle ''hayır'' !
Olacağı buydu, sen, Bodrum'daki derelerin önünü kesersen, su yolunu bulur, evini basar, aracını önüne katar, ağaçları kökünden söker, kapılırsan o akışa, seni de boğar, öteki tarafa yollar !
Eskiler bilirler, Bodrum'un çeşitli yerlerinde irili, ufaklı dereler vardı.
Suyu alır, denizle buluştururdu.
O dereler birer birer yok oldu.
Kimi yol oldu, bazılarının üzerine de evler konduruldı.
Suyu boğmaya kalktık, bu salakça ve alçakca uygulamalarla.
Ne oldu sonunda ?
Önüne set çektiğimiz sel suyu, bizi nefessiz bıraktı !
İstanbul'da ya da başka bir şehirde durum farklı değil.
Bizim Üsküdar'da Çavuşdere Caddesi vardır, etrafında da yüzlerce ev.
Adı üstünde ''dere'' ama olmuş cadde !
Sen dereyi caddeye, sokağa dönüştürürsen, sele mahkumsun arkadaş.
Hiç ağlama, sızlanma; sana orada ev yapma izni verenin yakasına yapış, hesap sor.
Bodrum belediye başkanına sor bakalım: ''Başkan nerede bizm dereler'' sorusuna ne yanıt verecek.
Doğayı bozmayacaksın, yeşili yok etmeye kalkmayacaksın, ev için, rant için ağaç kesmeyeceksin, derelerin üstüne ev, yol yapmayacaksın, anladın mı Memo !
Anlamadın mı?
Kaç, kurtar kendini, sel koptu geliyor !