Ahmet'e geçmiş olsun.

Burası Türkiye ve bu ülkede gazetecilik zor meslek.

Sadece gazetecilik değil, sıradan bir vatandaş olmak da günahların en büyüğü bu topraklarda.

Sabah durakta beklerken, otobüs canavar olup, üstüne çıkıp canını alıyor insanların, 

Düğünde dans ederken, maganda kurşunuyla kaç can gitti biliyor musunuz?

Bunları, Ahmet'e yapılan saldırıyı hafifletmek için değil, vatandaş bunları yaşıyorsa, mayınlı tarlada yürümeye çalışan gazetecinin başındaki belanın büyüklüğüne vurgu için anımsattım.

Hepimiz aynı yollardan geçtik, arabamız kurşunlandı, ölüm tehditleri aldık onlarca ve yıllarca 2 koruma polisiyle yaşadık.

1997 yılında adamlar geldiler evimin önündeki arabaya kurşun yağdırıp gittiler.

Bugüne değin kimse bulunmadı bu saldırının faaili olarak, ilginç değil mi?

Sonra İstanbul Emniyeti resmi yazı gönderdi, ''10 gün içinde öldürüleceğiniz, bulunduğunuz binanın bombalanağı'' diye başlayan uyarı ''güvenilir kaynaklardan'' alınan bilgiye dayandırılıyordu.

''Kim bu güvenilir kaynak'' sorum hep havada hep yanıtsız bırakıldı.

Birileri biletimizi kesmiş, gün bile vermiş ''10 gün'' !

Ya vuracaklar ya da bulunduğum yeri bombalayacaklar !

Ben kimim: gazeteci.

Neden hedefim: yaptığım programlarda birilerinin ayağına bastığım için.

İşte gazeteci bu şartlarda çalışıyor Türkiye'de.

Tehdit, baskı, olmazsa fiili saldırı.

Ahmet yine de şanslı, saldıran adamları polis 2 saatte ağaçtan erik toplar gibi topladı.

Murat Sancak'a şehrin ortasında 24 kurşun yağdıranlardan ise hala haber yok !

Garip değil mi ?

Allah için, Türkiye, Ahmet'e yapılan saldırıya adam akıllı tepki verdi.

Toplumun bu tür olaylara karşı isyanı hem gazetecilere moral veriyor hem de kafası karışık adamları caydırıyor.

Eski Başbakan Tansu Çiller de ''geçmiş olsun'' mesajı yollamış Ahmet'e.

Basın özgürlüğüne vurgu yapıyor, olayı kınıyor Tansu Hanım.

Ama O Tansu Hanım, Kanal 6'da çalışırken, aleyhinde program yaptım diye beni işimden attıran kişi.

Komik değil mi?

Geçmiş olsun Ahmet, sen bu yolda devam et.

Bir adım geri atarsan, bilki; dağlarla üzerine gelir, denizlerde boğarlar seni !