Bakan Çiçek'ten kaset yorumu

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, MHP'lilere ait olduğu öne sürülen görüntülere ilişkin, "Bunları senaryo olmaktan, zan olmaktan çıkarıp gerçeğe dönüştürmenin yolu savcıya gidip bilgi vermektir, elinizde ne varsa" dedi

Bakan Çiçekten kaset yorumu
02 Haziran 2011 Perşembe 12:11 tarihinde eklendi.

 

Çiçek, TV 8'de "Erkan Tan ile Başkentten" programında ülke gündemindeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 
     
12 Haziran seçimine yönelik de değerlendirmelerde bulunan Çiçek, Deniz Baykal'ın CHP Genel Başkanlığından ayrılırken, "Partinin oy oranının yüzde 28 olduğunu" dile getirdiğini belirtti. 
     
Çiçek, "Şimdi CHP'de Kılıçdaroğlu ve ekibinde yüzde 28 sendromu var, bunu göz ardı etmemek lazım. 'Bu dönem parti içi iktidarımı sağlamlaştırmam lazım' diyor. O nedenle akla hayale gelmedik, tutamayacağı, Türkiye'nin ekonomik gerçekleriyle bağdaşmayacak, alabildiğine vaatlerde bulunuyorlar. Niçin cennetten birer parsel vaat etmedi seçmenlere diye merak ediyorum" şeklinde konuştu. 
     
-KASET İDDİALARI- 
     
"(Bu kasetleri AK Parti yaptı) diyor MHP'liler" denilmesi üzerine ise Çiçek, "Siyaset kurumu adına üzülüyorum. Seçime giderken projeleri, geleceği konuşmak yerine, her yönüyle berbat bir işi konuşarak geçirmekten rahatsız oluyorum" diye konuştu. 
     
Elde yeterli delil yoksa bir kişiyi zan altında bırakmanın yanlışlığına işaret eden Çiçek, "AK Parti bu işlere tenezzül etmez. Ak bir siyaset yürütmeye çalışıyoruz. Bizim karşılığımız var bu toplumda. Biz bu kasetler olmadan da en yüksek oyu almış olan bir partiyiz. Bunlara niye tenezzül edelim? Bunu söyleyenler delillerini ortaya koymalıdır" şeklinde konuştu. 
     
Savcılığın bu konuda soruşturma başlattığını hatırlatan Çiçek, bunun şikayete bağlı bir suç olmadığına, soruşturmanın kendiliğinden başladığına dikkati çekti. 
     
Savcılığın MHP'den bilgi ve belge de istediğini kaydeden Çiçek, böyle bir durumda mağdur olanların gidip ifade vermesi gerektiğini, ancak bu olayda bunun yapılmadığını söyledi. 
     
Çiçek, şöyle devam etti: 
     
"Hem gitmeyeceksin, hem yardımcı olmayacaksın, ortaya hiçbir delil koymayacaksın, siyasetin bu hararetli ortamında 'Bunu şunlar yaptı, bunlar yaptı' tarzında... Partinin kendi içinden bu tezgah kurulduysa al sana bir senaryo daha. Bunları senaryo olmaktan, zan olmaktan çıkarıp gerçeğe dönüştürmenin yolu savcıya gidip bilgi vermektir, elinizde ne varsa. Ayrıca, suç işlendiği anda devletin organları savcının emrine girer. Polisi, jandarması adli kolluk haline gelir. Onun amiri doğrudan doğruya savcıdır, savcıdan emir ve talimat alır, bilgi verir. Gereğini yapmıyorsa savcı onunla ilgili hukuki işlem başlatır. Ortada kanunsuz bir gözleme olduğu ortada. Dolayısıyla yetkili bu andan itibaren savcıdır, devletin bu kurumları da savcının emrinde. Bunlar gereğini yapıyor, yapacak, yapmalı. Yapmıyorsa soruşturmayı açar savcı." 
     
BALYOZ SORUŞTURMASI- 
 
Balyoz soruşturması kapsamında bazı TSK mensuplarının tutuklanmasına ilişkin soru üzerine Çiçek, Türk Silahlı Kuvvetlerinin, Türkiye'nin en gözde kurumlarının başında geldiğini ifade etti. 
     
Konunun hukuki bir konu olduğunu ancak siyaseten tartışıldığını dile getiren Çiçek, "Bunu tartışma konusu yapmayı, ben son derece yakışıksız bulurum, doğru bulmam. Hele hele olup bitenlerle hükümet arasında ilişki kurmayı da hem silahlı kuvvetler adına saygısızlık hem de kendi iktidarıma karşı bir iftira olarak kabul ederim. Herkes bunu söylüyor, bizi bu işin içerisine çekmeye çalışıyorlar" diye konuştu. 
   
 8,5 yıldır süren davalarla ilgili, hukuka ve yasalara saygısının gereği olarak bir açıklama yapmadığını ifade eden Çiçek, "Ben yargının işine karışmam, yargı benim işime karışmaz. Kurumlar arasında Anayasa'daki iş bölümü neyse herkes o iş bölümü içerisinde kendi görevini yapar" dedi. 
     
Tutuklama, gözaltına alma ve soruşturma işlemlerinin, bir yargısal işlem olduğunu vurgulayan Çiçek, "Yargının yaptığı hatasıyla sevabıyla 'topluma kim hesabını verecek' dendiğinde, bunun hesabını yargı verir. Benimle alakası yok çünkü bir savcı birilerini ifadeye çağırırken, gözaltına alırken tutuklamaya sevk ederken, kararını veren hakim, bunu hiç kimseye sormaz, sorarsa hukuk olmaz zaten. O başka bir şeydir. O, diktatörlüklerde filan olan bir şeydir. Türkiye'de bu yok" ifadelerini kullandı. 
     
"TEMENNİMİZ TUTUKLAMA OLMASIN"- 
     
"İster bugün için ister bundan sonra temenni ederiz ki hiç tutuklama olmasın" diyen Çiçek, tutuklamanın, bir tedbir olduğunu, kararı verenlerin de bu konuda gerekli hassasiyeti gösteriyor olmasının gerektiğini vurguladı. 
     
Çiçek, "Yani tutuklamak, mahkumiyete dönüşmemesi lazım. Bunlar ceza hukukunun temel temennileridir, kurallarıdır, insanlarımızın da beklentileridir. İkincisi, yargılamanın süratle yapılması lazım. Suçlu suçsuz ayırt edilmeli, kim ne ise ortaya çıkmalı, bu da insanlarımızın, ceza hukukunun temennileridir" diye konuştu. 
     
Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 100. maddesindeki düzenlemenin çağdaş bir düzenleme olduğunu, batı hukukunda da bulunduğunu dile getiren Çiçek, kanun hükmüne göre tutuklama gerektiren durumları anlattı. 
     
Çiçek, şunları kaydetti: 
   
"Hangi konumda bulunuyorsak, fikri, siyasi görüşümüz neyse hangi siyasi kanada mensupsak, şimdi bizim dediğimiz gibi yargı karar verse o zaman 'Türkiye'de iyi ki yargı var? Helal olsun yargıya' olmadı 'böyle ilkel yargı olur mu?' Şimdi yargı da şaşırdı kaldı herhalde ne yapacağını. Onun için yargısal işlemlerin, siyasetçilere sorulması kadar bence yanlış bir şey yok. Türkiye'deki gerilimlerin temelinde de kimi kiminle konuşacağımız veya hangi çerçevede konuşulacağının yeterince bilinmemesi ya da bilinerek kasten bu işlerin yapılması oluşturuyor."