"Öcalan Nurcu olacaktı"

Bülent Arınç'ın açıkladığı "lise arkadaşları" namaz kılan Abdullah Öcalan'ı anlattı.

Öcalan Nurcu olacaktı
18 Aralık 2012 Salı 10:34 tarihinde eklendi.

 

Bülent Arınç'ın Öcalan'ın lise yıllarına ilişkin açıkladığı arkadaşları olarak Durmuş Yılmaz ve Yakup İnce'yi göstermesiyle gözler bu iki isme çevrilmişti. Hürriyet yazarlarından Taha Akyol, şimdilerde Cumhurbaşkanı Başdanışmanı olan Durmuş Yılmaz'a Öcalan'ın o günlerini sordu.
 
5 VAKİT NAMAZ KILIYOR
 
Durmuş Yılmaz Akyol'a yaptığı açıklamada Ankara'da bulunan Tapu Kadastro Meslek Lisesi'nde 3. sınıfta okurken, Öcalan'ın ise 1. sınıf öğrencisi olduğunu kaydetti. 5 vakit namaz kılan 5-6 kişilik bir öğrenci grubunun bulunduğunu açıklayan Yılmaz, Öcalan'ın da bunlardan biri olduğunu söyledi.
 
"BU O İMİŞ"
 
Yılmaz, okul bittikten sonra aralarındaki iletişimin kesildiğini bildirirken Öcalan'ın okuldan sonra siyasala gittiğini ve yılar sonra PKK sebebiyle ismi ortaya çıkınca "Aa bu o imiş" diye hatırladıklarını söyledi.
 
Merkez Bankası'nda başkanlık yapan ve şimdilerde Cumhurbaşkanı Başdanışmanı olan Durmuş Yılmaz'ın Taha Akyol'a açıklamaları şöyle;
 
MÜTEVAZİ PASİF BİR ÖĞRENCİYDİ
 
"Evet dindar biriydi. Namazını kılardı. Hemen hepimiz gibi Anadolu'dan, köyden büyük şehre gelmiş bir öğrenciydi. Mütevazı, çekingen biriydi. Hatta pasif diyebilirim."
 
"ÖCALAN NURCU OLACAKTI"
 
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın anlattığı hatıranın kahramanlarından olan biri de Medine’de mühendislik yaptığını söylediği Yakup İnce, bugün Konya’da yaşıyor. İnce'de konuyla ilgili şunları söyledi:
 
“Biz eski Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz’la 1963-66 yıllarında birlikte okuduk. Öcalan bizden küçüktü. Okulumuz yatılıydı, hepimiz yatılı olarak aynı yurtta kalıyorduk. Abdullah Öcalan o zamanlar ufak tefek, ince yapılıydı. Sakin sessiz, içine kapanık bir çocuktu. O da namaz kılarmış. Annesi bir gün okula oğlunu aramaya kara çarşafın içinde gelmişti. Bir gün İnşaat Mühendisi Risale-i Nur talebesi Mustafa Ağabeyimiz (Yeşilyurt) bizi evine ‘Birer bardak çay içer misiniz?’ diye çağırmıştı. Öcalan da bu davete gelmek istedi. Ama ben kendisine ‘Hadi sen okula git’ dedim. Keşke demeseydim. Eğer o gün Mustafa Ağabeyin çayına gelseydi, o da bizim gibi Risale-i Nur talebesi olacaktı. Mustafa Ağabey bize evinde çay içerken Risale-i Nur’u anlatmıştı. Eğer o gün onu, Nurcuların davetine çağırsaydım, Nurcular onu bir daha kimseye kaptırmazlardı. Onu da bizimle birlikte götürmediğim için o gün bugündür vicdan azabı çekiyorum.”