Patriotlar; Adana, Maraş ve Antep'e

Başbakan Erdoğan, NTV-STAR ortak yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı. Programda Arınç'ın sözlerine gönderme yapan Erdoğan, "Ben dağa çıkmam, bizim yolumuz o değil" diye konuştu.

Patriotlar; Adana, Maraş ve Antepe
21 Aralık 2012 Cuma 18:28 tarihinde eklendi, 1.811 kez okundu.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Başkanlık sisteminde kuvvetler ayrılığı ortadan kalkıyor mu, böyle bir şey mi var- Tam aksine daha da güçleniyor'' dedi.

 
Başkanlık sistemi tartışmalarına ilişkin soruya karşılık Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, şunları söyledi: 
 
''Başkanlık sisteminde kuvvetler ayrılığı ortadan kalkıyor mu, böyle bir şey mi var? Tam aksine daha da güçleniyor. Başkanlık sisteminde bir defa, Amerika'daki sisteme baktığımız zaman görüyorsunuz, orada ikili sistem var. İnceleme orada daha güçlü. Bir kongre, senato ve temsilciler meclisi olarak çok farklı bir noktada. Dolayısıyla birinden geçen diğer tarafta takılabiliyor. Siz bir başkan olarak bir helikopter satışını bile yapamıyorsunuz. Bakan, büyükelçi atayamıyorsunuz, kongreden geçmesi lazım. Ama bizim öyle bir sorunumuz yok. Şu anda atayabiliyoruz.'' 
 
''Meclise sunulan tasarıda bazı farklılıklar var. Başkanlık kararnameleri çıkarma yetkisi ve özellikle meclisi fesih yetkisi olması başkanın, kuvvetler ayrılığı ilkesine tamamen aykırı'' denilmesi üzerine Erdoğan, bunun Anayasa ile ilgili bir konu olduğunu söyledi. 
 
''Millet size böyle bir yetki veriyorsa, diyelim ki referanduma gidiyorsunuz. Millet diyor ki 'ben başkana bu yetkiyi veririm'. Atatürk'ün döneminde işi nereye bağlamıştı- Getirip bağladığı yer, 'Nihai karar merci TBMM'dir' demişti. O zaman Gazi, kuvvetler ayrılığından değil, kuvvetler birliğinden bahsediyordu. Burası çok manidardır. Kuvvetler birliğinde getiriyordu TBMM adına Cumhurbaşkanı'na yetkiyi veriyordu. Cumhurbaşkanını yetkilerle donatıyordu. O günün savaş şartları, şu bu filan belki bunu bu şekilde... Ama ölene kadar bu, bu şekilde devam etti ve bunu İnönü de kullandı.'' 
 
Türkiye'nin başbakanı olarak Amerika'nın başkanından daha güçlü olduğu ifade edilerek, neden başkanlık sistemi istediği sorulan Erdoğan, hedefinin parlamentonun gücünü daha da artırmak olduğunu, referanduma açık yapıyı güçlendirmeleri gerektiğini kaydetti. 
 
Recep Tayyip Erdoğan, hükümetleri döneminde iki referandum yaptıklarını anımsatarak, ''Bunun daha da fazla olması lazım. Zamanı geldiğinde rahatlıkla halka gidebilmelisiniz, halkımız da buna alışmalı. Zaman zaman ne deniyor, 'halka sormuyorsunuz'. Yüzde 58 ile çıkmış olana bile muhalefetin saygı duymadığını görüyoruz. Parlamentodan cumhurbaşkanı çıkmasını engelleyenler, şimdi de diyorlar ki 'Meclis seçsin'. Ana muhalefet partisi şimdi onu savunuyor. Meclis seçerken bunu kabul etmediniz, 367'ye itiraz ettiniz, 367'de oldu, buna rağmen şimdi de diyorsunuz ki ''Millet değil, tekrar Meclise dönelim'' diye konuştu. 
 
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün kuvvetler ayrılığı ile ilgili açıklamasına ilişkin soru üzerine, ''Farklı bir şey söylemedim ben'' dedi. 
     
''Şehit anasını ağlatamam''
     
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, terörle mücadele konusundaki çalışmalara ilişkin soruya karşılık, herkesin yerli yerinde bazı kanaatleri sergilerken, hükümetiyle, medyasıyla eğip bükmeden konuşması gerektiğini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü: 
 
''Ülkemizde öyle hassas konular var ki, bu konular içerisinde bizim bir dayanışmamızın olması lazım. Terörle mücadelede bir ittifak sağlayamıyorsak bu bizim için çok büyük bir açıktır. Onun için biz bir başlık attık, 'Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi' dedik. Başlık ortada. Bu başlığın eleştiri alacak yanı nedir, bunu merak ediyorum. İçeriği ile ilgili biz çok destek arayışına girdik. Medya, akademisyenler, siyasilerle görüştük, muhalif olan partilerle bu konuda görüşme yollarını aradık. Belli bir noktaya geldik. Bu konuyla ilgili çalışmamızda tabii şunu çok açık ve net söylüyorum, bir yanlış bir başka yanlışla düzeltilemez. Her zaman söylediğim bir şey var, burada bir kan varsa bunu kanla temizleyemezsiniz, pisliği pislikle temizleyemezsiniz, daha pis olur. Bu adımı iyi atmamız lazım.'' 
 
Diyarbakır Cezaevi ile ilgili kanaatlerini daha önceden açıkladığını dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti: 
 
''Bunları ben lanetle kınamışımdır. Çünkü o işin içinden geldik. O işkenceleri ben de gördüm. Hiçbir zaman çıkıp da meydanlarda bunları söylemedim. Partimiz kapatılmayla karşı karşıya kaldığı zaman biz tabanımızı meydanlara dökmedik. Dikkat edilirse bazı partilerin bu tür şeylerde ilk işleri hemen meydanlara dökmek, cam çerçeve indirmek, bazı yerlerde molotoflarla, bombalarla, şunu yapmak, bunu yapmak... Bunlar çıkış yolu değil. Demokrasiyi benimsemişseniz ve parlamentonun da içine girmişseniz bütün şeylerinizi burada aramanız lazım. Onun için dikkat edilirse ben bir yolculukta ifadeyi şöyle kullandım, 'Biz teröristlerle mücadeleye devam ederiz ama parlamentonun içindeki uzantılarıyla müzakere ederiz' dedim. Bunu da bir şeylere rağmen söyledim. Bu konuyla ilgili daha önce Oslo'ydu, İmralı'ydı, bu konuda da devletin eli ayağı var. Hükümet bu enstrümanları yerli yerinde kullanır. Bu sadece Türkiye Cumhuriyeti'ne ait bir şey değil. Dünya bu işi böyle uygulamış. Biz bunları çok kullandık ve ben bu ülkelere ilgili bakan arkadaşlarımı gönderdim, oralara gidip ilgili bakanlarla görüşmeler yaptılar. O ülkelerin başbakanlarıyla bu konuları uluslararası toplantılarda bir araya geldiğimizde konuştum ve bu uygulamaları yaptım. Derdimiz, terörle mücadelede ülkemizi refaha, huzura nasıl ulaştırırız. Parlamentonun içindeki uzantının elinde bir yetki yoksa, hakikaten burada temsil kabiliyeti yoksa, bir irade kullanamıyorsa, gidip de teröristle de kucaklaşıyorsa, sarmaş dolaş olup öpüşüyorsa, ben onunla görüşemem. Çünkü ben şehidimin anasını ağlatamam, onları sıkıntıya sokamam. Bir kişiye şirin görüneceğim diye kalkıp böyle bir tarihi yanlışın içine giremem.'' 
 
''(Diyarbakır Cezaevi'ndeki filancaya işkence edildi, bana da böyle işkence yapılsa ben de dağa çıkarım)... Hayır, bizim yolumuz bu değil'' diyen Erdoğan, şöyle devam etti: 
 
 ''Biz bir yol seçtik kendimize. Dağdaki, dağdan kaçanı öldürüyor, infaz ediyor. Şunu da açık söyleyeyim, bizim değerlerimizin içinde bu yok. Öyle bir anlayış yok. Bizim değerlerimizin içinde yol hiçbir zaman bu değildir. Bizim yolumuz nedir- Biz kalkıp anlatacağız, ikna yollarını seçeceğiz. Bunları merkeze, doğru yola çekebiliyorsak ne mutlu bize.''

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Göktürk-2 uydusunun uzaya fırlatılması törenine davet edilmemesine ilişkin, ''Bu davet tamamen bizim dışımızdadır. TÜBİTAK'ın davet listesidir. TÜBİTAK sayın Cumhurbaşkanımızla görüşüp bunun kararını vermiş olsaydı, çok daha isabetli olurdu. Cumhurbaşkanımız gelir ya da gelmezdi, onun tasarrufudur. Ama bunu da medya bilmiyor, zannediyor ki bizim tarafımızdan böyle bir şey yapılmış. Bunun faturasını bize kesmeye çalışıyorlar. Organizasyon tamamen TÜBİTAK'a aittir'' dedi.
 
ODTÜ'de ''Göktürk-2'' uydusunun fırlatılması dolayısıyla düzenlenen tören sırasında yaşanan olaylarla ilgili soru üzerine Erdoğan, bu üniversitenin yönetimini anlamadığını belirterek, ''Bu üniversitenin yönetimi samimi değil, bu kadar açık konuşuyorum'' dedi. 
 
Recep Tayyip Erdoğan, 6 ayda bir Bilim Teknoloji Yüksek Kurulu toplantısını ODTÜ'nün içindeki TÜBİTAK merkezinde yaptıklarını hatırlatarak, bu toplantıya bakanlar, rektörler, TÜBİTAK üyeleri, askeri temsilciler, 100'ün üzerinde üst düzey yetkilinin katıldığını ve burada ülkenin bilimsel, teknolojik alanda dünü ve bugününü konuştuklarını, kararlar aldıklarını anlattı. 
 
Bu toplantıların birinde de böyle bir öğrenci grubunun, toplantı yapılan mahalli taşlamaya başladığını ifade eden Erdoğan, ''Allah aşkına soruyorum size, bir üniversite genci veya gençleri böyle bir toplantının yapıldığı yeri protesto adı altında taşlayabilir mi- Bağırıyorsun, çağırıyorsun ve tabii bunun üzerine oraya polisler geldi. Polisler geldikten sonra hepsini çembere alıp, öteledi'' diye konuştu. 
 
Recep Tayyip Erdoğan, bu olayın ise bunun çok çok ötesinde olduğunu ifade ederek, polisin oraya durup dururken gelmediğini söyledi. 
 
Kampüsün içinde kısmi bir güvenlik tertibatı bulunduğunu, daha sonra burada 300-400 kişilik grup tarafından böyle çok ciddi bir olay olunca, sırtında çantalar, çantaların içinde molotoflar vesairelerle araba lastiklerinin yakılmasına varıncaya kadar eylem başlayınca takviye istenildiğini ve grubun çembere alındığını anlatan Erdoğan, bunun ''sözlü protesto'' olmadığını vurguladı. 
     
''Girmezsen girme''
     
''Ben şuna üzülüyorum. Siz nasıl bir üniversite yönetimisiniz ki, kalkıyorsunuz orada o gün, Türkiye Göktürk-2'yi fırlatacak, gururlanmamız lazım. Siz ne biçim öğretim üyesisiniz, sizin yetiştirdiğiniz öğrenciler bunlarsa bizim ülkemiz batmış, bitmiş. Bu öğrencilerin gururlanması, 'seyredelim' demesi lazım. Yani 'Şuralara dev ekranlar koyun da izleyelim' demeleri gerekirken, orada gelip lastik yakıyorlar. Bunu yapan kim- 

Bu ülkenin evlatları, genç mühendisleri, böyle bir tasarım yapmışlar, böyle projeyi hazırlamışlar, bunu uzaya fırlatıyorsunuz, gururlanmamız lazım, hep beraber, aşkla kendi uydusunu artık uzaya fırlatıyor diye bu heyecanı duyması lazımken, bunlarda böyle bir heyecan yok. Ne rektöründe var, ne diğer akademisyenlerinde var. Ondan sonra utanmadan, sıkılmadan kalkıp söyledikleri şey; 'polisin, güvenliğin olmadığı bir üniversite istiyoruz'. Neymiş- Derslere girmiyormuş. Girmezsen girme, bu tür öğretim üyeleri olsa ne olur olmasa ne olur. Bunların elinde ancak bunlar olur.'' 
 
Eylem yapanların bir kısmının ODTÜ öğrencisi olduğunu, bir kısmının dışarıdan geldiğini, bir kısmının öğrencilikle alakası olmadığını, bir kısmının Hacettepe'den, bir kısmının farklı yerlerden geldiğini, bir kısmının farklı terör örgütünün mensupları olduğunu belirten Erdoğan, şöyle devam etti: 

''Bunların hepsinin sicilleri çıktı. Medya bakıyorsunuz bunları araştırmadan, tetkik etmeden sahipleniyor. Onları sahipleniyorsun da ülkenin Başbakanı, Meclis Başkanı, Genelkurmay Başkanı, rektörü hepsi oraya gidiyor. Sonra yine saldırı polise. Her olay polise fatura ediliyor. Polisin görevi ne- Orada güvenliği sağlamak. Orada lastikler yakılmamış olsa, molotoflar atılmamış olsa polis oraya neden girsin- Polis herhalde Meclis Başkanı, Başbakan, bakanların oraya geliş gidişi için güvenlik tedbiri alacak, burası uzay merkezi.'' 
     
Abdullah Gül'e davet gitmemesi
     
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Göktürk-2 uydusunun uzaya fırlatılması törenine davet edilmemesine ilişkin olarak da şunları söyledi: 
 
''Keşke TÜBİTAK böyle bir şeyi geçmemiş olsaydı. Bu davet tamamen bizim dışımızdadır. TÜBİTAK'ın davet listesidir, her şey onundur. TÜBİTAK sayın Cumhurbaşkanımızla bu konuyu görüşüp bunun kararını vermiş olsaydı, çok daha isabetli olurdu. Cumhurbaşkanımız gelir ya da gelmezdi, onun tasarrufudur. Ama bunu da medya bilmiyor, zannediyor ki bizim tarafımızdan böyle bir şey yapılmış. Bunun faturasını bize kesmeye çalışıyorlar. Organizasyon tamamen TÜBİTAK'a aittir ve onun merkezinde, ev sahipliğinde yapılmıştır. Bunun da özellikle bilinmesini isterim.

''Bir siyasetçi olarak Deniz Baykal mı daha etkili muhalefet lideriydi, Kılıçdaroğlu mu?'' sorusu üzerine Erdoğan, şunları söyledi:
 
''Bunu, Kılıçdaroğlu'na soracaksınız. Kılıçdaroğlu'na böyle bir soru sorsanız o cevaplar ama ben cevaplamam. Ben sadece şunu söylerim. Kılıçdaroğlu sayın Baykal'ı ziyarete gittiğinde kapıdan çıkarken gazeteciler 'Aday mısınız, değil misiniz?' diye sorduğunda, 'Aday değilim' demişti. Ertesi gün aday oldu mu- Aday oldu. Başka bir şey söylemeye gerek yok. Ben şu anda karakter çözüyorum. Bu bir karakter tespitidir. Olduğun gibi görün, göründüğün gibi ol. Yani Mevlana merasimine gelip, orada Mevlana'nın bu sözünü söylemek, Mevlana'nın özünü kapmak değildir. Bunu yaşamında ortaya koyacaksın.'' 

 ''Mevlana, 'Kim olursan ol gel' demiş'' denilmesi üzerine Erdoğan, ''Gel de geldiğin gibi git demiyor, öğrendiğinle git diyor'' dedi. 
     
''Nereden nereye...''
     
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Bütçe konuşmanızda, 'Partimizin asla Cumhuriyet ile hesaplaşmak gibi durumu yok' dediniz. Liderliğini yaptığınız siyasi hareketi anlamak adına soruyorum, geçtiğimiz 10 yılla birlikte. Tayyip Erdoğan değişti mi? Muhafazakarlık anlayışınız nedir? 'Cumhuriyetle hesaplaşma noktasında olmadık' açıklaması yapma ihtiyacını neden hissettiniz-'' sorusu üzerine, bunların yapılan atıflara bir cevap olduğunu söyledi. 
 
Sürekli son 10 yılın 79 yılla mukayesesini yaptıklarını, bunun da ''Cumhuriyet ile hesaplaşma'' olarak algılandığını anlatan Erdoğan, ''Biz 79 senede neredeydik, son 10 senede nereye geldik- Bunu gösteriyoruz, bu bir mukayese imkanı versin'' dedi. 
 
Başbakan Erdoğan, 79 sene içinde de bir şeyler yapıldığını, bir yerlere gelindiğini belirterek, savaş ve savaşın olmadığı dönemler yaşandığını anlattı. 
 
Nereden nereye gelindiğinin mukayesesini yapmaya hakları olduğunu ifade eden Erdoğan, kişi başına milli geliri 3 bin 500 dolardan alıp da 10 bin 600 dolara getirdiklerini söylemenin hakları olduğunu kaydetti. 
 
Recep Tayyip Erdoğan, son 10 yıla ilişkin ekonomik veriler hakkında bilgi vererek, ''Bunları anlatmayalım mı- Alan el değiliz artık veren el konumuna geldik. Böyle güçlü bir Merkez Bankası'na sahip olursanız, inşallah daha güçlü olacak, o zaman rahat hareket edersiniz'' dedi. 
 
Kamu bankalarının borçlarını ödediklerini, zorunlu tasarrufta 13,5 milyar dolar ödediklerini, konut edindirme yardımlarını ödediklerini hatırlatan Erdoğan, ''Bunları anlatmayalım mı- Bunları anlatınca bunlar Cumhuriyet ile hesaplaşıyorlar. Hayır. Biz cumhurun sahip olduğu bir Cumhuriyet ile asla bir hesaplaşma içine giremeyiz. Çünkü o bizim aradığımız bir şey zaten. Niye- Çünkü bu Cumhuriyet'in sahibi cumhur, yani millet, halk. Nasıl onunla hesaplaşırız. O bizim her şeyimiz'' diye konuştu. 
 
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Muhafazakarlaşma konusunda ne diyeceksiniz-'' sorusuna ''Ben zaten muhafazakardım, muhafazakarlığım devam ediyor, değişen bir şey yok'' karşılığını verdi. 
     
''Çok kazanan çok verecek''
     
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek Gelir Vergisi Reformu'nu anlatırken zenginlerden daha çok vergi alacağız' dedi. Ama altı pek dolu görünmüyor. Bunu sizden rica etsek'' sorusunu şöyle yanıtladı: 
 
''Şimdi görülecek. Onun için bazı düzenlemelere gidiyoruz. Arkadaşlar o çalışmaları yapıyorlar. Yani çok kazanan çok verecek, az kazanandan daha az almanın esası bu. Bu işi gelişmiş ülkeler böyle yapıyorlar. Biz de şu anda gelişmekte olan ülkeyiz. Ama şu anda dünyada süratle gelişen 7 ülkeden bir tanesiyiz. Okuduysanız son raporlarda yerini alıyor. İnşallah atacağımız adımlarla ve ataklarla çok daha süratle gelişeceğiz. Onun için tabii çok kazananlar da bundan biraz rahatsız olacaklar öyle zannediyorum ama rahatsız olmasınlar. Çünkü kazanan bu ülke ve millet olacak, bu ülke güçlendikte onlar daha da sadece ulusal bazda değil uluslararası bazda daha da güçlenecek.'' 

Gençlere ve girişimcilere önerileri ile Türkiye'de hangi alanlarda büyümenin yaşanacağı sorulan Erdoğan, teknolojinin bir bedeli olduğunu belirterek, geçmişte emek yoğun bir istihdam anlayışı olduğunu hatırlattı. 
 
Emek yoğun istihdam anlayışında, fabrikada çalıştırılan 100 kişinin yaptığı işi teknolojinin gelişmesiyle 2-3 kişinin yapabildiğine işaret eden Erdoğan, bu işin bedelinin özellikle emek planında ağır olduğunu söyledi. 
 
Erdoğan, istihdamda iyi bir yere gelinmesinin temelinde hizmet sektöründeki atağın etkili olduğunu dile getirerek, 2013'te işsizlik oranının yüzde 8,9'un altına düşeceğini ifade etti. 
 
Bilişim teknolojisi alanını önemsediğini aktaran Erdoğan, gençlere bu alanda gelişme fırsatı verileceğini kaydetti. 
 
Başbakan Erdoğan, ''Eğitim sisteminde bilişim teknolojisine yönelik adımlarımızı artırıyoruz. Yüksek teknolojide Türkiye olarak yerimizi alamazsak, sıçramayı yapamayız. Şu an tarım sektöründen ki, orada da tarım endüstrisini yakalamak durumundayız, buradan da yüksek teknolojiye geçme noktasındayız. Girişimcilerimiz bu noktada çalışmalarını yapıyor. Küresel sermaye de bu noktada ülkemizde yatırımlarına adım atmaya başladı'' diye konuştu. 
 
''Devletçilik de bitti mi?'' sorusuna Erdoğan, ''Devletçilik bitiyor, o kontrolümüzde. Özelleştirme ile ilgili anlayışımız, kamunun bazı alanları hariç özelleştirmede çok kararlıyız'' cevabını verdi. 
     
Fitch'in Türkiye'nin notunu artırması
     
 Başbakan Erdoğan, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch'in Türkiye'nin notunu yatırım yapılabilir düzeye yükselttiği hatırlatılarak, geçmişte karşı karşıya geldiği bu tür kuruluşlarla barışıp barışmadığının sorulması üzerine, ''Hayır, hayır, barışmadım. Onlarla barışmam mümkün değil. Bunlar siyasidir'' dedi. 
 
Yunanistan'ın kredi notunun 6 basamak birden yükseltildiğini aktaran Erdoğan, ''Ya batmış burası, müflis. Her taraftan para alıyor, sen 6 basamak birden nasıl yükseltirsin- Türkiye'yi burada kalkıp gıdım gıdım oynuyorsun. Bunlar dürüst, samimi değiller. Belli merkezlerle danışıklı dövüş yapmak suretiyle baktılar ki para veriyoruz ama hala Yunanistan'a yatırım yapılmıyor, şöyle bir 6 basamak fırlatalım ki Yunanistan'a, bu işi bilmeyenler gidip yatırım yapsın. Kendi kendilerini aldatıyorlar. Yine yatırım yapmaz işini bilen. Adalarını satıyor hala orada 6 basamak yükseltiyorsun. Ne zaman görülmüş bu tarihinde- İsmini vermeyeceğim o kuruluşun ama çok çirkin bir yaklaşım, böyle bir şey olmaz'' diye konuştu. 
     
''Kadına yönelik şiddettin takipçisiyiz''
     
Kocası tarafından şiddete maruz kalan AK Parti Ağrı Milletvekili Fatma Salman ile konuşup konuşmadığı ve kadına yönelik şiddetin temelinde neyin olduğu sorulan Erdoğan, konuyla ilgili alınabilecek tedbirlerin azamisini dünya genelindeki uygulamalardan da hareketle aldıklarını vurguladı. 
 
Başbakan Erdoğan, ''Buna belki şaşıracaksınız ama kadına yönelik şiddet aslında Türkiye'de oran itibarıyla artmıyor, eksiliyor. Eksiliyor ama şöyle bir durum var, geçmişte bunların medya takibi yoktu. Şimdi görünürlüğü arttığı için 1, 100 oluyor, 1000 oluyor. Öyle bir algılama var. Algılamada bir sıkıntı yaşıyoruz. Yoksa çok ciddi bir takip var. Bu tür şiddeti uygulayacak olanların geçmişte istatistiki bilgileri yayınlanmıyordu. Şimdi bunların hepsinin istatistiki bilgileri yayınlanıyor. Biz tabii bu işin takipçisiyiz, kovalıyoruz. Ne tedbir gerekiyorsa A'dan Z'ye bunları alıyoruz'' diye konuştu. 
 
Recep Tayyip Erdoğan, milletvekili Salman ile görüştüğünü söyledi. 
 
İslamiyet'te kadına şiddet uygulama hakkının olmadığını dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti: 
 
''Kadın da erkeğe vuramaz tabii ki. Böyle bir şey yok. Bunu yapıyorlarsa bunun yeri farklı, dolayısıyla hukuku da neyse bunun uygulanması lazım. Biz bu konuda Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nı bunun için daha da güçlendirerek ve orada kadınla ilgili birimi çok daha güçlü hale getirerek, kurmuş olduk. Yasada çok ciddi düzenlemeler getirdik, bunlar yakalandığı anda tespitinde, vesairesinde cezai müeyyideleri de alır.'' 
     
Asker intiharları 
     
Başbakan Erdoğan, Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesindeki asker intiharlarıyla ilgili soru sorulması üzerine, konuyla ilgili bir albayın bazı televizyonlarda açıklamaları olduğunu hatırlattı. 
 
İntiharların birçok nedeni olduğunu ifade eden Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: 
 
 ''İçeriyle ilgili olanlardan çok aslında dışarıyla ilgili olanları da var. Ağırlıklı olarak konuyla ilgili bu daha çok er, erbaşlar içerisinde oluyor. Bununla ilgili edindiğim bilgilerden, Genelkurmay Başkanlığı'nın bana açıkladığı ve daha sonra albayımızın bilimsel olarak açıkladıklarından Türkiye aslında çok çok gerilerde. Mesela ABD 1 numara bu olaylarda. Bizde ise bunlar dışla ilgili olması nedeniyle maalesef bu tür şeyler oluyor. Geçen hafta Genelkurmay Başkanımızla bu konunun aramızda değerlendirmesini yaparken konu üzerinde hassasiyetini çok açık net gördüm. 'Şu anda bu tür olayları A'dan Z'ye inceletiyoruz' dedi. Tabii son 10 yılın bilgisini kendisinden istediğimde, yarı yarıya bu olayların azaldığını görüyoruz. Niye- Kontrol sebebiyle. Bunların birçoğu da maalesef psikolojik şeyler. Darpla, şiddetle diyorlar. Bu konularda şu anda hava askerin içeresinde de değişmiş vaziyette. Böyle bir şeye müsamaha göstermeleri, müsaade etmeleri söz konusu değil. Son dönemde bir üsteğmen hanımla ilgili bazı şeyler konuşuluyor. Bunlarla ilgili bazı açıklamalar isteniyor ama her şey her yerde rahatlıkla açıklanmaz, açıklanamaz. Bunların nedenini onlar açıklamak durumunda değiller. O açıklayanlar bellidir. Onun da yine yargı süreci var, yargının içerisinde zaten onun incelemeleri de yapılıyor. Dolayısıyla o bilgiler oradan da alınır.'' 
 
Recep Tayyip Erdoğan, medyadaki bazı yaklaşımları doğru bulmadığını vurgulayarak, ''Bunları Silahlı Kuvvetler üzerindeki bir oyun olarak da görüyorum, bunlar doğru şeyler değil. Askerin içerisinde intiharlar oluyor da dışarıda intiharlar olmuyor mu- Dışarıda da sivil hayatın içinde de intihar oluyor. O zaman illa kalkıp da fatura kesmek için böyle bir şeyi yapmanın anlamı yok. Bu konularda bizim biraz daha milletçe de özellikle yazılı ve görsel medyadan ricam, daha hassas olmamız gerekir, hele hele sosyal medya'' diye konuştu.

Erdoğan, köprü ve otoyol ihalesine ilişkin görüşlerinin sorulması üzerine, arkadaşlarının verdiği bilgiye göre günün şartları içinde Telekom'un özelleştirilmesinden sonraki en iyi fiyat olduğunu belirtti.
 
Bununla birlikte Halkbank'ın yüzde 23'ünün özelleştirilmesinin dönemin en ciddi rakamları olduğunu anlatan Erdoğan, ''Bu, şunu gösteriyor, 2012'nin sonundaki bu atakla 2013'e çok daha iyi giriyoruz'' dedi. 
 
Köprü ve otoyolların bakımının konsorsiyuma geçtiğini anımsatan Erdoğan, zam oranının da enflasyon oranını geçemeyeceğini belirtti. 
 
Başbakan Erdoğan, ''Ben istediğim kadar artış yaparım'. Böyle bir tasarruf yetkisi yok. Bu, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanımdan aldığım bilgidir. Zaten beklenen de budur. 'Bunlar özel sektör, istediği gibi bunu yapar'. Hayır, böyle bir şey yok. Bakım onarımda da asla taviz söz konusu değil. Bakımını da onarımını da en güzel şekilde yapacak. Zaten yapmadığı takdirde aleyhlerine olacak bir şeydir'' diye konuştu. 
 
Recep Tayyip Erdoğan, Tüp Geçit'in fevkalade bir durum olmaması halinde 29 Ekim 2013'te açılacağını, 2015 yılında da lastik geçişlinin hizmete alınacağını belirterek, 3. Köprü'de de hedefin 2015 yılı olduğunu bildirdi. 
 
Başbakan Erdoğan, ''Şu anda temel atma hazırlıkları başlamış vaziyette. Bu konuda grup, bugüne kadar yaptıklarıyla inandırıcı bir grup. Bu işi başaracağına inanıyorum. 3. Köprü'nün yapılışıyla birlikte ağır vasıtaların kuzeye çıkması 1 ve 2'nci köprülerin yükünü alacaktır. Belli saatlerden sonra Fatih Köprüsü'nden ağır vasıtalar geçsin gibi uygulamalar ortadan kalkmış olacaktır. Oralar tamamıyla normal vasıtalara kalacak'' bilgisini verdi. 
 
İstanbul'a yapılacak 3. Havalimanı hakkında da bilgi veren Erdoğan, bu havalimanıyla da diğer havalimanlarının yükünün azalacağını anlattı. 
     
Başbakan Erdoğan, Suriye politikalarına değinerek, şunları söyledi: 
 
''Hiçbir zaman Esed'in siyasi ömrüyle ilgili süre vermedim ama gidici dedim. Şimdi yine aynı şeyi söylüyorum. Er veya geç gidicidir. Esed'in orada kalması mümkün değil. Niye- Benim siyasette inandığım şey şudur, bir halk sizi kabullenmiyorsa, size inanmıyorsa orada iktidarda kalamazsınız. Er veya geç gidersiniz. Demokrasilerde de böyledir, antidemokratik sistemlerde de böyledir. Kalamazsınız. Esed de gidecektir. Niye- Orada azınlığın çoğunluğa tahakkümü vardır. En sonunda işi nereye getirmiştir, mezhep savaşına getirmiştir. Şu anda belli bir Sünni grup da onun korkusuyla tahakküm altındadır. Orada maalesef bir mezhep savaşı vardır. Esed'in karada hakimiyeti kalmamıştır. Arazide muhalif güçler hakim durumdadır. Bu bombalamalar sırasında şu ana kadar 50 bini aşkın insan öldü. Şu anda bizdekilerle beraber düşündüğümüz zaman 550-600 bin insan göç etmiş durumda. Ülke içinde de 2,5 milyon insan göç etmiş vaziyette, böyle bir durum var.'' 
 
 ''Suriye ile tek sorunu olan ülke Türkiye'ymiş gibi bir izlenim var. Bir geri adım atma söz konusu olabilir mi
?'' sorusuna Erdoğan, ''Böyle bir şey söz konusu değil. Bir defa sadece Türkiye olmuş olsa Esed güçlü olurdu. Esed şu anda her gün kan kaybediyor. Rusya Devlet Başkanı buraya geldiğinde yaptığımız basın toplantısında 'Esed'in avukatı değiliz' dedi. Yine yaptığı bir açıklamada, 'Biz kesinlikle ne avukatıyız, ne de yanındayız' dedi. Ama geçmişten gelen bazı birliktelikler sebebiyle birden kesip atmış değiller'' karşılığını verdi. 
 
Recep Tayyip Erdoğan, ''Esed'in en büyük destekçisi İran mı-'' sorusunu, ''Evet aynen öyle'' diye yanıtladı. 
 
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nden beklenen karar çıksaydı, Esed'in daha erken gideceğini belirten Erdoğan, o durumda İran'ın desteğinin de bir ederi olmayacağını söyledi. 
 
ABD'ye yapacağı ziyaretin sebebinin sadece Suriye olmayacağını ifade eden Erdoğan, Türkiye-ABD ilişkileriyle ilgili birçok konuyu gündemlerine alacaklarını, bölgeyi konuşacaklarını anlattı. 
     
''Temennim, olmamasıdır''
     
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Irak'taki gelişmelerin çok çok önemli olduğunu vurgulayarak, konuşmasını şöyle sürdürdü: 
 
''Irak'taki rahatsızlık yarın Suriye'ye dönüşebilir. Çünkü orada da ciddi bir mezhep farklılığı var. Orada Kürt, Arap, Türkmen ağırlıklı olarak Sünni'dir. Öbür tarafta da Şia var. Şia'nın içerisinde ılımlısı var, bir de katı olan grup var. Ilımlı olanların bu davranışlarını korumaları halinde, merkezi yönetimin yaptıklarından Irak kurtulur, bölge kurtulur. Şu anda merkezi yönetim Irak'ta azınlık hükümetidir. Ama azınlık hükümeti olmasına rağmen aldığı destekle Şia olduğu için maalesef şu anda onlar da halkına zulmediyor. Bizim Kuzey Irak ile olan münasebetlerimizi niye yadırgıyorsun- Bizi zaman zaman tehdit ediyor. Neyle- Türk şirketlerini dışarı şey yapacakmış. Rusya ve Çin ile savunma sanayine yönelik ilişkilerini artırdığını söylüyor. Bütün bunların hepsi Türkiye'ye karşı atılmış adımlar. Bizim bunlarla yaptığımız anlaşmalar var. Kimsenin oraya girmediği dönemde yatırımcım risk alarak alt ve üst yapısını ayağa kaldırmaya başladı.'' 
 
 ''Irak'ta bölünme tehlikesi görüyor musunuz-'' sorusuna karşılık Erdoğan, şunları kaydetti: 
 
''Temennim olmamasıdır. Böyle şeyler konuşuluyor ama bunların kesinlikle olmaması lazım. Birlikteliğini koruması lazım. Birliktelikle beraber Türkiye-Irak dayanışmasının aslına uygun olarak devam etmesi gerekir. Temennim odur ki, bir an önce orada da demokratik parlamenter sistem bir an önce kurulsun. Bir an önce seçime gidilsin. Orada seçime bir yıl kadar bir süreç var. Bu süreç içerisinde de 'kendime ait güvenlik güçlerimi kurayım, bununla beraber daha çok zulmedeyim' anlayışı değil, halka dayalı bir sistemin oturtulması ve bu sistemin düzenli hale gelmesi gerekir. Bu arada Talabani'nin hastalığı sebebiyle bu belirsizliğin netleşmesi de önem arz ediyor. Burada da herhangi bir provokatif karar değil, Irak'ı rahatlatacak, güven ortamını tesis edecek bir karar alınması da temennimizdir. Kendisine şifa dilerken, oradaki tüm siyasi gruplara itidal tavsiye ediyoruz. Irak selamete çıkarsa bölge, Suriye ve Türkiye'siyle çok daha güçlü refah, huzur bölgesi olur.'' 
     
 ''Saçmalıyor bu Genelkurmay Başkanı''
     
Başbakan Erdoğan, ''İran ile Esed sonrası bir anlaşma olabilir mi? Patriotlar sonrası İran Genelkurmay Başkanı'nın, '3. Dünya Savaşı çıkabilir' şeklinde sert bir açıklaması vardı'' sorusu üzerine, şunları söyledi: 
 
''Saçmalıyor bu Genelkurmay Başkanı. Benim cevap vermem gereksiz. Genelkurmay Başkanı önce kim ve ne adına konuşuyor- İran'da kim, kim adına konuşuyor, ne adına konuşuyor? Orada şu anda söylem kimdedir? Kim konuşur, nasıl konuşur bilinmediği için de bunlar konuşulmaya devam ediliyor. Biz kendi işimizi biliriz, kendi kararımızı veririz. NATO mensubu bir üyeyiz. NATO mensubu bir üye olarak beni ana muhalefet partisi bile anlayamıyor, kendi topraklarımızı NATO'ya devrettiğimizi söylüyor. NATO'nun, üye ülkelerin toprakları üzerinde 'NATO oraların savunma haklarının koruyucusudur' diye bir hüküm var. Burada bizim sınır güvenliğimizi sağlamak konusunda bir müracaatımız varsa, NATO bize destek olur. Bizim topraklarımızın korunmasına yöneliktir. Bunu söyledik diye adam bizi topraklarımızı vermekle, bilmem ne yapmakla... Bunlar çok basit ifadelerle güya kendilerine siyasi rant elde etmenin gayreti içindeler. Diyelim ki biz Balkanlar'dayız. NATO bizi davet etti, gittik. Biz orada işgal kuvveti miyiz? Afganistan'dayız. Afganistan'da işgal kuvveti miyiz? Ben şu anda Sayın Karzai'ye diyorum, 'Bize ne zaman tamam artık gidebilirsiniz derseniz, biz oradan ayrılırız'. Biz NATO Birliği olarak oradayız. Münasebetleri böyle geliştiriyoruz. Bunların siyasi bilinci daha gelişmemiş, sıkıntı burada. Biz de teklifimizi yaptık, Amerika, Hollanda, Almanya hepsi ikişer batarya verdiler. Bunlar Gaziantep, Kahramanmaraş ve Adana'ya yerleştirilecek. Ona göre de burada bir yıllık sürede görev yapacaklar. Uzatılması talebinde bulunursak uzatılır. Normalleşme olursa, bizim de ihtiyacımız kalmayacaktır. Onların da kendi bataryalarına zaten her an ihtiyaçları var.''