''Keşke TÜBİTAK böyle bir şeyi geçmemiş olsaydı. Bu davet tamamen bizim dışımızdadır. TÜBİTAK'ın davet listesidir, her şey onundur. TÜBİTAK sayın Cumhurbaşkanımızla bu konuyu görüşüp bunun kararını vermiş olsaydı, çok daha isabetli olurdu. Cumhurbaşkanımız gelir ya da gelmezdi, onun tasarrufudur. Ama bunu da medya bilmiyor, zannediyor ki bizim tarafımızdan böyle bir şey yapılmış. Bunun faturasını bize kesmeye çalışıyorlar. Organizasyon tamamen TÜBİTAK'a aittir ve onun merkezinde, ev sahipliğinde yapılmıştır. Bunun da özellikle bilinmesini isterim.
''Bunu, Kılıçdaroğlu'na soracaksınız. Kılıçdaroğlu'na böyle bir soru sorsanız o cevaplar ama ben cevaplamam. Ben sadece şunu söylerim. Kılıçdaroğlu sayın Baykal'ı ziyarete gittiğinde kapıdan çıkarken gazeteciler 'Aday mısınız, değil misiniz?' diye sorduğunda, 'Aday değilim' demişti. Ertesi gün aday oldu mu- Aday oldu. Başka bir şey söylemeye gerek yok. Ben şu anda karakter çözüyorum. Bu bir karakter tespitidir. Olduğun gibi görün, göründüğün gibi ol. Yani Mevlana merasimine gelip, orada Mevlana'nın bu sözünü söylemek, Mevlana'nın özünü kapmak değildir. Bunu yaşamında ortaya koyacaksın.''
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Bütçe konuşmanızda, 'Partimizin asla Cumhuriyet ile hesaplaşmak gibi durumu yok' dediniz. Liderliğini yaptığınız siyasi hareketi anlamak adına soruyorum, geçtiğimiz 10 yılla birlikte. Tayyip Erdoğan değişti mi? Muhafazakarlık anlayışınız nedir? 'Cumhuriyetle hesaplaşma noktasında olmadık' açıklaması yapma ihtiyacını neden hissettiniz-'' sorusu üzerine, bunların yapılan atıflara bir cevap olduğunu söyledi.
Sürekli son 10 yılın 79 yılla mukayesesini yaptıklarını, bunun da ''Cumhuriyet ile hesaplaşma'' olarak algılandığını anlatan Erdoğan, ''Biz 79 senede neredeydik, son 10 senede nereye geldik- Bunu gösteriyoruz, bu bir mukayese imkanı versin'' dedi.
Başbakan Erdoğan, 79 sene içinde de bir şeyler yapıldığını, bir yerlere gelindiğini belirterek, savaş ve savaşın olmadığı dönemler yaşandığını anlattı.
Nereden nereye gelindiğinin mukayesesini yapmaya hakları olduğunu ifade eden Erdoğan, kişi başına milli geliri 3 bin 500 dolardan alıp da 10 bin 600 dolara getirdiklerini söylemenin hakları olduğunu kaydetti.
Recep Tayyip Erdoğan, son 10 yıla ilişkin ekonomik veriler hakkında bilgi vererek, ''Bunları anlatmayalım mı- Alan el değiliz artık veren el konumuna geldik. Böyle güçlü bir Merkez Bankası'na sahip olursanız, inşallah daha güçlü olacak, o zaman rahat hareket edersiniz'' dedi.
Kamu bankalarının borçlarını ödediklerini, zorunlu tasarrufta 13,5 milyar dolar ödediklerini, konut edindirme yardımlarını ödediklerini hatırlatan Erdoğan, ''Bunları anlatmayalım mı- Bunları anlatınca bunlar Cumhuriyet ile hesaplaşıyorlar. Hayır. Biz cumhurun sahip olduğu bir Cumhuriyet ile asla bir hesaplaşma içine giremeyiz. Çünkü o bizim aradığımız bir şey zaten. Niye- Çünkü bu Cumhuriyet'in sahibi cumhur, yani millet, halk. Nasıl onunla hesaplaşırız. O bizim her şeyimiz'' diye konuştu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Muhafazakarlaşma konusunda ne diyeceksiniz-'' sorusuna ''Ben zaten muhafazakardım, muhafazakarlığım devam ediyor, değişen bir şey yok'' karşılığını verdi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek Gelir Vergisi Reformu'nu anlatırken zenginlerden daha çok vergi alacağız' dedi. Ama altı pek dolu görünmüyor. Bunu sizden rica etsek'' sorusunu şöyle yanıtladı:
''Şimdi görülecek. Onun için bazı düzenlemelere gidiyoruz. Arkadaşlar o çalışmaları yapıyorlar. Yani çok kazanan çok verecek, az kazanandan daha az almanın esası bu. Bu işi gelişmiş ülkeler böyle yapıyorlar. Biz de şu anda gelişmekte olan ülkeyiz. Ama şu anda dünyada süratle gelişen 7 ülkeden bir tanesiyiz. Okuduysanız son raporlarda yerini alıyor. İnşallah atacağımız adımlarla ve ataklarla çok daha süratle gelişeceğiz. Onun için tabii çok kazananlar da bundan biraz rahatsız olacaklar öyle zannediyorum ama rahatsız olmasınlar. Çünkü kazanan bu ülke ve millet olacak, bu ülke güçlendikte onlar daha da sadece ulusal bazda değil uluslararası bazda daha da güçlenecek.''
Gençlere ve girişimcilere önerileri ile Türkiye'de hangi alanlarda büyümenin yaşanacağı sorulan Erdoğan, teknolojinin bir bedeli olduğunu belirterek, geçmişte emek yoğun bir istihdam anlayışı olduğunu hatırlattı.
Emek yoğun istihdam anlayışında, fabrikada çalıştırılan 100 kişinin yaptığı işi teknolojinin gelişmesiyle 2-3 kişinin yapabildiğine işaret eden Erdoğan, bu işin bedelinin özellikle emek planında ağır olduğunu söyledi.
Erdoğan, istihdamda iyi bir yere gelinmesinin temelinde hizmet sektöründeki atağın etkili olduğunu dile getirerek, 2013'te işsizlik oranının yüzde 8,9'un altına düşeceğini ifade etti.
Bilişim teknolojisi alanını önemsediğini aktaran Erdoğan, gençlere bu alanda gelişme fırsatı verileceğini kaydetti.
Başbakan Erdoğan, ''Eğitim sisteminde bilişim teknolojisine yönelik adımlarımızı artırıyoruz. Yüksek teknolojide Türkiye olarak yerimizi alamazsak, sıçramayı yapamayız. Şu an tarım sektöründen ki, orada da tarım endüstrisini yakalamak durumundayız, buradan da yüksek teknolojiye geçme noktasındayız. Girişimcilerimiz bu noktada çalışmalarını yapıyor. Küresel sermaye de bu noktada ülkemizde yatırımlarına adım atmaya başladı'' diye konuştu.
''Devletçilik de bitti mi?'' sorusuna Erdoğan, ''Devletçilik bitiyor, o kontrolümüzde. Özelleştirme ile ilgili anlayışımız, kamunun bazı alanları hariç özelleştirmede çok kararlıyız'' cevabını verdi.
Fitch'in Türkiye'nin notunu artırması
Başbakan Erdoğan, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch'in Türkiye'nin notunu yatırım yapılabilir düzeye yükselttiği hatırlatılarak, geçmişte karşı karşıya geldiği bu tür kuruluşlarla barışıp barışmadığının sorulması üzerine, ''Hayır, hayır, barışmadım. Onlarla barışmam mümkün değil. Bunlar siyasidir'' dedi.
Yunanistan'ın kredi notunun 6 basamak birden yükseltildiğini aktaran Erdoğan, ''Ya batmış burası, müflis. Her taraftan para alıyor, sen 6 basamak birden nasıl yükseltirsin- Türkiye'yi burada kalkıp gıdım gıdım oynuyorsun. Bunlar dürüst, samimi değiller. Belli merkezlerle danışıklı dövüş yapmak suretiyle baktılar ki para veriyoruz ama hala Yunanistan'a yatırım yapılmıyor, şöyle bir 6 basamak fırlatalım ki Yunanistan'a, bu işi bilmeyenler gidip yatırım yapsın. Kendi kendilerini aldatıyorlar. Yine yatırım yapmaz işini bilen. Adalarını satıyor hala orada 6 basamak yükseltiyorsun. Ne zaman görülmüş bu tarihinde- İsmini vermeyeceğim o kuruluşun ama çok çirkin bir yaklaşım, böyle bir şey olmaz'' diye konuştu.
''Kadına yönelik şiddettin takipçisiyiz''
Kocası tarafından şiddete maruz kalan AK Parti Ağrı Milletvekili Fatma Salman ile konuşup konuşmadığı ve kadına yönelik şiddetin temelinde neyin olduğu sorulan Erdoğan, konuyla ilgili alınabilecek tedbirlerin azamisini dünya genelindeki uygulamalardan da hareketle aldıklarını vurguladı.
Başbakan Erdoğan, ''Buna belki şaşıracaksınız ama kadına yönelik şiddet aslında Türkiye'de oran itibarıyla artmıyor, eksiliyor. Eksiliyor ama şöyle bir durum var, geçmişte bunların medya takibi yoktu. Şimdi görünürlüğü arttığı için 1, 100 oluyor, 1000 oluyor. Öyle bir algılama var. Algılamada bir sıkıntı yaşıyoruz. Yoksa çok ciddi bir takip var. Bu tür şiddeti uygulayacak olanların geçmişte istatistiki bilgileri yayınlanmıyordu. Şimdi bunların hepsinin istatistiki bilgileri yayınlanıyor. Biz tabii bu işin takipçisiyiz, kovalıyoruz. Ne tedbir gerekiyorsa A'dan Z'ye bunları alıyoruz'' diye konuştu.
Recep Tayyip Erdoğan, milletvekili Salman ile görüştüğünü söyledi.
İslamiyet'te kadına şiddet uygulama hakkının olmadığını dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:
''Kadın da erkeğe vuramaz tabii ki. Böyle bir şey yok. Bunu yapıyorlarsa bunun yeri farklı, dolayısıyla hukuku da neyse bunun uygulanması lazım. Biz bu konuda Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nı bunun için daha da güçlendirerek ve orada kadınla ilgili birimi çok daha güçlü hale getirerek, kurmuş olduk. Yasada çok ciddi düzenlemeler getirdik, bunlar yakalandığı anda tespitinde, vesairesinde cezai müeyyideleri de alır.''
Asker intiharları
Başbakan Erdoğan, Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesindeki asker intiharlarıyla ilgili soru sorulması üzerine, konuyla ilgili bir albayın bazı televizyonlarda açıklamaları olduğunu hatırlattı.
İntiharların birçok nedeni olduğunu ifade eden Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''İçeriyle ilgili olanlardan çok aslında dışarıyla ilgili olanları da var. Ağırlıklı olarak konuyla ilgili bu daha çok er, erbaşlar içerisinde oluyor. Bununla ilgili edindiğim bilgilerden, Genelkurmay Başkanlığı'nın bana açıkladığı ve daha sonra albayımızın bilimsel olarak açıkladıklarından Türkiye aslında çok çok gerilerde. Mesela ABD 1 numara bu olaylarda. Bizde ise bunlar dışla ilgili olması nedeniyle maalesef bu tür şeyler oluyor. Geçen hafta Genelkurmay Başkanımızla bu konunun aramızda değerlendirmesini yaparken konu üzerinde hassasiyetini çok açık net gördüm. 'Şu anda bu tür olayları A'dan Z'ye inceletiyoruz' dedi. Tabii son 10 yılın bilgisini kendisinden istediğimde, yarı yarıya bu olayların azaldığını görüyoruz. Niye- Kontrol sebebiyle. Bunların birçoğu da maalesef psikolojik şeyler. Darpla, şiddetle diyorlar. Bu konularda şu anda hava askerin içeresinde de değişmiş vaziyette. Böyle bir şeye müsamaha göstermeleri, müsaade etmeleri söz konusu değil. Son dönemde bir üsteğmen hanımla ilgili bazı şeyler konuşuluyor. Bunlarla ilgili bazı açıklamalar isteniyor ama her şey her yerde rahatlıkla açıklanmaz, açıklanamaz. Bunların nedenini onlar açıklamak durumunda değiller. O açıklayanlar bellidir. Onun da yine yargı süreci var, yargının içerisinde zaten onun incelemeleri de yapılıyor. Dolayısıyla o bilgiler oradan da alınır.''
Recep Tayyip Erdoğan, medyadaki bazı yaklaşımları doğru bulmadığını vurgulayarak, ''Bunları Silahlı Kuvvetler üzerindeki bir oyun olarak da görüyorum, bunlar doğru şeyler değil. Askerin içerisinde intiharlar oluyor da dışarıda intiharlar olmuyor mu- Dışarıda da sivil hayatın içinde de intihar oluyor. O zaman illa kalkıp da fatura kesmek için böyle bir şeyi yapmanın anlamı yok. Bu konularda bizim biraz daha milletçe de özellikle yazılı ve görsel medyadan ricam, daha hassas olmamız gerekir, hele hele sosyal medya'' diye konuştu.
Erdoğan, köprü ve otoyol ihalesine ilişkin görüşlerinin sorulması üzerine, arkadaşlarının verdiği bilgiye göre günün şartları içinde Telekom'un özelleştirilmesinden sonraki en iyi fiyat olduğunu belirtti.
Bununla birlikte Halkbank'ın yüzde 23'ünün özelleştirilmesinin dönemin en ciddi rakamları olduğunu anlatan Erdoğan, ''Bu, şunu gösteriyor, 2012'nin sonundaki bu atakla 2013'e çok daha iyi giriyoruz'' dedi.
Köprü ve otoyolların bakımının konsorsiyuma geçtiğini anımsatan Erdoğan, zam oranının da enflasyon oranını geçemeyeceğini belirtti.
Başbakan Erdoğan, ''Ben istediğim kadar artış yaparım'. Böyle bir tasarruf yetkisi yok. Bu, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanımdan aldığım bilgidir. Zaten beklenen de budur. 'Bunlar özel sektör, istediği gibi bunu yapar'. Hayır, böyle bir şey yok. Bakım onarımda da asla taviz söz konusu değil. Bakımını da onarımını da en güzel şekilde yapacak. Zaten yapmadığı takdirde aleyhlerine olacak bir şeydir'' diye konuştu.
Recep Tayyip Erdoğan, Tüp Geçit'in fevkalade bir durum olmaması halinde 29 Ekim 2013'te açılacağını, 2015 yılında da lastik geçişlinin hizmete alınacağını belirterek, 3. Köprü'de de hedefin 2015 yılı olduğunu bildirdi.
Başbakan Erdoğan, ''Şu anda temel atma hazırlıkları başlamış vaziyette. Bu konuda grup, bugüne kadar yaptıklarıyla inandırıcı bir grup. Bu işi başaracağına inanıyorum. 3. Köprü'nün yapılışıyla birlikte ağır vasıtaların kuzeye çıkması 1 ve 2'nci köprülerin yükünü alacaktır. Belli saatlerden sonra Fatih Köprüsü'nden ağır vasıtalar geçsin gibi uygulamalar ortadan kalkmış olacaktır. Oralar tamamıyla normal vasıtalara kalacak'' bilgisini verdi.
İstanbul'a yapılacak 3. Havalimanı hakkında da bilgi veren Erdoğan, bu havalimanıyla da diğer havalimanlarının yükünün azalacağını anlattı.
Başbakan Erdoğan, Suriye politikalarına değinerek, şunları söyledi:
''Hiçbir zaman Esed'in siyasi ömrüyle ilgili süre vermedim ama gidici dedim. Şimdi yine aynı şeyi söylüyorum. Er veya geç gidicidir. Esed'in orada kalması mümkün değil. Niye- Benim siyasette inandığım şey şudur, bir halk sizi kabullenmiyorsa, size inanmıyorsa orada iktidarda kalamazsınız. Er veya geç gidersiniz. Demokrasilerde de böyledir, antidemokratik sistemlerde de böyledir. Kalamazsınız. Esed de gidecektir. Niye- Orada azınlığın çoğunluğa tahakkümü vardır. En sonunda işi nereye getirmiştir, mezhep savaşına getirmiştir. Şu anda belli bir Sünni grup da onun korkusuyla tahakküm altındadır. Orada maalesef bir mezhep savaşı vardır. Esed'in karada hakimiyeti kalmamıştır. Arazide muhalif güçler hakim durumdadır. Bu bombalamalar sırasında şu ana kadar 50 bini aşkın insan öldü. Şu anda bizdekilerle beraber düşündüğümüz zaman 550-600 bin insan göç etmiş durumda. Ülke içinde de 2,5 milyon insan göç etmiş vaziyette, böyle bir durum var.''
''Suriye ile tek sorunu olan ülke Türkiye'ymiş gibi bir izlenim var. Bir geri adım atma söz konusu olabilir mi
?'' sorusuna Erdoğan, ''Böyle bir şey söz konusu değil. Bir defa sadece Türkiye olmuş olsa Esed güçlü olurdu. Esed şu anda her gün kan kaybediyor. Rusya Devlet Başkanı buraya geldiğinde yaptığımız basın toplantısında 'Esed'in avukatı değiliz' dedi. Yine yaptığı bir açıklamada, 'Biz kesinlikle ne avukatıyız, ne de yanındayız' dedi. Ama geçmişten gelen bazı birliktelikler sebebiyle birden kesip atmış değiller'' karşılığını verdi.
Recep Tayyip Erdoğan, ''Esed'in en büyük destekçisi İran mı-'' sorusunu, ''Evet aynen öyle'' diye yanıtladı.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nden beklenen karar çıksaydı, Esed'in daha erken gideceğini belirten Erdoğan, o durumda İran'ın desteğinin de bir ederi olmayacağını söyledi.
ABD'ye yapacağı ziyaretin sebebinin sadece Suriye olmayacağını ifade eden Erdoğan, Türkiye-ABD ilişkileriyle ilgili birçok konuyu gündemlerine alacaklarını, bölgeyi konuşacaklarını anlattı.
''Temennim, olmamasıdır''
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Irak'taki gelişmelerin çok çok önemli olduğunu vurgulayarak, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Irak'taki rahatsızlık yarın Suriye'ye dönüşebilir. Çünkü orada da ciddi bir mezhep farklılığı var. Orada Kürt, Arap, Türkmen ağırlıklı olarak Sünni'dir. Öbür tarafta da Şia var. Şia'nın içerisinde ılımlısı var, bir de katı olan grup var. Ilımlı olanların bu davranışlarını korumaları halinde, merkezi yönetimin yaptıklarından Irak kurtulur, bölge kurtulur. Şu anda merkezi yönetim Irak'ta azınlık hükümetidir. Ama azınlık hükümeti olmasına rağmen aldığı destekle Şia olduğu için maalesef şu anda onlar da halkına zulmediyor. Bizim Kuzey Irak ile olan münasebetlerimizi niye yadırgıyorsun- Bizi zaman zaman tehdit ediyor. Neyle- Türk şirketlerini dışarı şey yapacakmış. Rusya ve Çin ile savunma sanayine yönelik ilişkilerini artırdığını söylüyor. Bütün bunların hepsi Türkiye'ye karşı atılmış adımlar. Bizim bunlarla yaptığımız anlaşmalar var. Kimsenin oraya girmediği dönemde yatırımcım risk alarak alt ve üst yapısını ayağa kaldırmaya başladı.''
''Irak'ta bölünme tehlikesi görüyor musunuz-'' sorusuna karşılık Erdoğan, şunları kaydetti:
''Temennim olmamasıdır. Böyle şeyler konuşuluyor ama bunların kesinlikle olmaması lazım. Birlikteliğini koruması lazım. Birliktelikle beraber Türkiye-Irak dayanışmasının aslına uygun olarak devam etmesi gerekir. Temennim odur ki, bir an önce orada da demokratik parlamenter sistem bir an önce kurulsun. Bir an önce seçime gidilsin. Orada seçime bir yıl kadar bir süreç var. Bu süreç içerisinde de 'kendime ait güvenlik güçlerimi kurayım, bununla beraber daha çok zulmedeyim' anlayışı değil, halka dayalı bir sistemin oturtulması ve bu sistemin düzenli hale gelmesi gerekir. Bu arada Talabani'nin hastalığı sebebiyle bu belirsizliğin netleşmesi de önem arz ediyor. Burada da herhangi bir provokatif karar değil, Irak'ı rahatlatacak, güven ortamını tesis edecek bir karar alınması da temennimizdir. Kendisine şifa dilerken, oradaki tüm siyasi gruplara itidal tavsiye ediyoruz. Irak selamete çıkarsa bölge, Suriye ve Türkiye'siyle çok daha güçlü refah, huzur bölgesi olur.''
''Saçmalıyor bu Genelkurmay Başkanı''
Başbakan Erdoğan, ''İran ile Esed sonrası bir anlaşma olabilir mi? Patriotlar sonrası İran Genelkurmay Başkanı'nın, '3. Dünya Savaşı çıkabilir' şeklinde sert bir açıklaması vardı'' sorusu üzerine, şunları söyledi:
''Saçmalıyor bu Genelkurmay Başkanı. Benim cevap vermem gereksiz. Genelkurmay Başkanı önce kim ve ne adına konuşuyor- İran'da kim, kim adına konuşuyor, ne adına konuşuyor? Orada şu anda söylem kimdedir? Kim konuşur, nasıl konuşur bilinmediği için de bunlar konuşulmaya devam ediliyor. Biz kendi işimizi biliriz, kendi kararımızı veririz. NATO mensubu bir üyeyiz. NATO mensubu bir üye olarak beni ana muhalefet partisi bile anlayamıyor, kendi topraklarımızı NATO'ya devrettiğimizi söylüyor. NATO'nun, üye ülkelerin toprakları üzerinde 'NATO oraların savunma haklarının koruyucusudur' diye bir hüküm var. Burada bizim sınır güvenliğimizi sağlamak konusunda bir müracaatımız varsa, NATO bize destek olur. Bizim topraklarımızın korunmasına yöneliktir. Bunu söyledik diye adam bizi topraklarımızı vermekle, bilmem ne yapmakla... Bunlar çok basit ifadelerle güya kendilerine siyasi rant elde etmenin gayreti içindeler. Diyelim ki biz Balkanlar'dayız. NATO bizi davet etti, gittik. Biz orada işgal kuvveti miyiz? Afganistan'dayız. Afganistan'da işgal kuvveti miyiz? Ben şu anda Sayın Karzai'ye diyorum, 'Bize ne zaman tamam artık gidebilirsiniz derseniz, biz oradan ayrılırız'. Biz NATO Birliği olarak oradayız. Münasebetleri böyle geliştiriyoruz. Bunların siyasi bilinci daha gelişmemiş, sıkıntı burada. Biz de teklifimizi yaptık, Amerika, Hollanda, Almanya hepsi ikişer batarya verdiler. Bunlar Gaziantep, Kahramanmaraş ve Adana'ya yerleştirilecek. Ona göre de burada bir yıllık sürede görev yapacaklar. Uzatılması talebinde bulunursak uzatılır. Normalleşme olursa, bizim de ihtiyacımız kalmayacaktır. Onların da kendi bataryalarına zaten her an ihtiyaçları var.''