"Süreç yetersiz kaldı"

Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi, 1 Eylül Dünya Barış Günü nedeniyle düzenlediği basın toplantısında korkudan uzak, huzur ve güvenlik içinde, onurlu bir şekilde yaşamanın insanların en temel amaçlarından biri olduğunu belirtti.

Süreç yetersiz kaldı
31 Ağustos 2013 Cumartesi 16:03 tarihinde eklendi.
Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi, Kürt sorunun çözümüne ilişkin tarihi adımların atıldığını ancak geçen süre içerinde zemini güçlendirecek, adımların atılmasında yetersiz kalındığını söyledi.
 
Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi, 1 Eylül Dünya Barış Günü nedeniyle düzenlediği basın toplantısında korkudan uzak, huzur ve güvenlik içinde, onurlu bir şekilde yaşamanın insanların en temel amaçlarından biri olduğunu belirterek şöyle dedi:
 
"Dünya Barış Günü'nü karşıladığımız bugün, yanı başımızdaki Suriye'de insani bir trajedi yaşanmaktadır. İki yıla yakın bir süredir bu ülkede yaşanan iç savaş yaşamı cehenneme çevirmiş, ülke baştan başa harap olmuş, neredeyse taş üstüne taş kalmamıştır. Bir yandan ırkçı Baas rejimi güçleri, öte yandan rejim muhalifi adı altında kimi çete ve gruplar, insan haklarının en ağır ihlalini oluşturan suçları işlemektedir. Rojava'daki, Batı Kürdistan'da sivil Kürt halkına ve Suriye'deki diğer sivil halka karşı; infaz, işkence ve zorla yerinden edilme gibi insanlığa karşı suçlar işlene gelmektedir. Kısa bir süre önce sivil halka karşı kimyasal silah kullanıldığına ilişkin güçlü iddia ve emareler ortaya çıkmış, BM örgütü bir inceleme başlatmıştır. Başta Halepçe olmak üzere bu güne kadar Kürt toplumuna karşı işlenen insanlığa karşı suçlar karşısında sessiz kalan ve temel belgelerinden kaynaklanan sorumluluklarını yerine getirmeyen uluslararası toplum, bugün Suriye'ye müdahale amacıyla askeri bir harekata hazırlanmaktadır."
 
ÇÖZÜM İÇİNR SOMUT ADIMLAR ATILMAMASI ENDİŞELERİ ARTIRDI
 
Baro olarak savaşa karşı olduklarını, insan hakları ve barış hakkının da savunucusu olduklarını ifade eden Elçi, "Toplumumuz da, savaşın acı sonuçlarını ve barışın önemini çok iyi bilmektedir. Bu nedenle, Kürt toplumu bu yılın başında başlatılan çözüm ve barış sürecine büyük bir önem atfetmiş ve destek sunmuştur. Bu süreçle, Kürt meselesinin adil bir şekilde, hak ve hukuk çerçevesinde çözüleceği, 30 yılı aşkın süren silahlı çatışma sürecinin nihai olarak sonra ereceği ve sürekli bir barışa dair güçlü bir umut ortaya çıkmıştı. Şüphesiz PKK lideri Öcalan'ın 21 Mart 2013 tarihinde Diyarbakır'daki Nevruz kutlamamaları sırasında okunan mektubunda ortaya konulan çerçeve ve hemen ardından bu çerçeveye uygun olarak silahların susması, silahlı güçlerin çatışma alanlarından çekilmesi, barışa giden yolda yeni ve tarihi bir zemin oluşturmuştu. Ancak, ne yazık ki, aradan geçen sürede bu zemini güçlendirecek, toplumun sürece olan inanç ve güvenini artıracak adımlar atılmakta yetersiz kalınmıştır. Özellikle TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nda ana dilinde eğitim konusunda siyasi partilerin ortaya koyduğu tutum, yine sorunun çözümü için diğer esaslı konularda somut adımların atılmasında gecikilmesi ve hükümet yetkililerinin kimi açıklamaları sürecin akamete uğrayacağına dair endişeleri artırmıştır" dedi.
 
ANADİLDE EĞİTİME ANAYASAL GÜVENCE
 
Elçi, son birkaç gündür KCK yöneticilerinin kamuoyuna yansıyan açıklamalarından, sürecin büyük ölçüde çıkmaza girdiğinin anlaşıldığını belirterek, "Kürt sorunun çözümü ve toplumsal barış bakımından başta ana dilinde eğitim olmak üzere dil ve kültürel haklar konusunun çok temel ve öncellikli bir konu oluşturduğu görüşündedir. Bu nedenle, hükümeti ve siyasi partileri bu temel ve kilit meselede daha sağlıklı değerlendirme yapmaya, toplumu tatmin edecek bir açıklama yapmaya davet etmektedir. Bu vesileyle başta ana dilinde eğitim olmak üzere, dil haklarına ilişkin Diyarbakır barosunun temel yaklaşımını vurgulamak isterim. Milyonlarca insanın en tabi ve temel bir hakkı olan dil hakları veya ana dilinde eğitim hakkı anayasal düzenleme dışında bir düzenleme ile güvenceye kavuşamaz. Bu nedenle gerek yeni anayasanın ilk maddelerinde ve gerekse hali hazırdaki anayasanın 42'nci maddesinde olduğu gibi eğitim hakkına ilişkin maddede resmi kamusal yaşamda dil hakkı ve anadilinde eğitim hakkı mutlaka anayasal güvenceye kavuşturulmalıdır" dedi.
 
BARIŞ TALEPLERİ DİLE GETİRİLECEK
 
Kürt toplumunun taleplerini birçok vesileyle ortaya koyduğunu aktaran Elçi, "Kısa bir süre önce bizzat Hükümet tarafından oluşturulan Akil İnsanlar Heyeti'nin Doğu ve Güneydoğu heyetlerinin raporlarının incelenmesi bile Kürt toplumunun taleplerinin tespiti bakımından yeterlidir. 1 Eylül Barış Günü vesilesiyle açık hava toplantıları mitingler düzenlenecek, insanlar barış taleplerini dile getirecektir. Toplumun taleplerini demokratik hakları olan toplanma ve ifade özgürlüğü çerçevesinde, barış gününde ve barışçıl bir şekilde dile getirmesi önemlidir. Diyarbakır Barosu, yarın Diyarbakır'da yapılacak açık hava toplantısını, barış gününde toplumun demokratik taleplerini ifade etmesi, yetkililerin de bu talepleri dikkate alması için tarihi bir fırsat sunduğunu değerlendirmektedir" ifadelerini kullandı.Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi, Kürt sorunun çözümüne ilişkin tarihi adımların atıldığını ancak geçen süre içerinde zemini güçlendirecek, adımların atılmasında yetersiz kalındığını söyledi.
"Dünya Barış Günü'nü karşıladığımız bugün, yanı başımızdaki Suriye'de insani bir trajedi yaşanmaktadır. İki yıla yakın bir süredir bu ülkede yaşanan iç savaş yaşamı cehenneme çevirmiş, ülke baştan başa harap olmuş, neredeyse taş üstüne taş kalmamıştır. 

Bir yandan ırkçı Baas rejimi güçleri, öte yandan rejim muhalifi adı altında kimi çete ve gruplar, insan haklarının en ağır ihlalini oluşturan suçları işlemektedir. Rojava'daki, Batı Kürdistan'da sivil Kürt halkına ve Suriye'deki diğer sivil halka karşı; infaz, işkence ve zorla yerinden edilme gibi insanlığa karşı suçlar işlene gelmektedir. Kısa bir süre önce sivil halka karşı kimyasal silah kullanıldığına ilişkin güçlü iddia ve emareler ortaya çıkmış, BM örgütü bir inceleme başlatmıştır.

Başta Halepçe olmak üzere bu güne kadar Kürt toplumuna karşı işlenen insanlığa karşı suçlar karşısında sessiz kalan ve temel belgelerinden kaynaklanan sorumluluklarını yerine getirmeyen uluslararası toplum, bugün Suriye'ye müdahale amacıyla askeri bir harekata hazırlanmaktadır."
 
ÇÖZÜM İÇİN SOMUT ADIMLAR ATILMAMASI ENDİŞELERİ ARTIRDI
 
Baro olarak savaşa karşı olduklarını, insan hakları ve barış hakkının da savunucusu olduklarını ifade eden Elçi, "Toplumumuz da, savaşın acı sonuçlarını ve barışın önemini çok iyi bilmektedir. Bu nedenle, Kürt toplumu bu yılın başında başlatılan çözüm ve barış sürecine büyük bir önem atfetmiş ve destek sunmuştur.

Bu süreçle, Kürt meselesinin adil bir şekilde, hak ve hukuk çerçevesinde çözüleceği, 30 yılı aşkın süren silahlı çatışma sürecinin nihai olarak sonra ereceği ve sürekli bir barışa dair güçlü bir umut ortaya çıkmıştı. Şüphesiz PKK lideri Öcalan'ın 21 Mart 2013 tarihinde Diyarbakır'daki Nevruz kutlamamaları sırasında okunan mektubunda ortaya konulan çerçeve ve hemen ardından bu çerçeveye uygun olarak silahların susması, silahlı güçlerin çatışma alanlarından çekilmesi, barışa giden yolda yeni ve tarihi bir zemin oluşturmuştu. Ancak, ne yazık ki, aradan geçen sürede bu zemini güçlendirecek, toplumun sürece olan inanç ve güvenini artıracak adımlar atılmakta yetersiz kalınmıştır.

Özellikle TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nda ana dilinde eğitim konusunda siyasi partilerin ortaya koyduğu tutum, yine sorunun çözümü için diğer esaslı konularda somut adımların atılmasında gecikilmesi ve hükümet yetkililerinin kimi açıklamaları sürecin akamete uğrayacağına dair endişeleri artırmıştır" dedi.
 
ANADİLDE EĞİTİME ANAYASAL GÜVENCE
 
Elçi, son birkaç gündür KCK yöneticilerinin kamuoyuna yansıyan açıklamalarından, sürecin büyük ölçüde çıkmaza girdiğinin anlaşıldığını belirterek, "Kürt sorunun çözümü ve toplumsal barış bakımından başta ana dilinde eğitim olmak üzere dil ve kültürel haklar konusunun çok temel ve öncellikli bir konu oluşturduğu görüşündedir.

Bu nedenle, hükümeti ve siyasi partileri bu temel ve kilit meselede daha sağlıklı değerlendirme yapmaya, toplumu tatmin edecek bir açıklama yapmaya davet etmektedir. Bu vesileyle başta ana dilinde eğitim olmak üzere, dil haklarına ilişkin Diyarbakır barosunun temel yaklaşımını vurgulamak isterim. Milyonlarca insanın en tabi ve temel bir hakkı olan dil hakları veya ana dilinde eğitim hakkı anayasal düzenleme dışında bir düzenleme ile güvenceye kavuşamaz.

Bu nedenle gerek yeni anayasanın ilk maddelerinde ve gerekse hali hazırdaki anayasanın 42'nci maddesinde olduğu gibi eğitim hakkına ilişkin maddede resmi kamusal yaşamda dil hakkı ve anadilinde eğitim hakkı mutlaka anayasal güvenceye kavuşturulmalıdır" dedi.
 
BARIŞ TALEPLERİ DİLE GETİRİLECEK
 
Kürt toplumunun taleplerini birçok vesileyle ortaya koyduğunu aktaran Elçi, "Kısa bir süre önce bizzat Hükümet tarafından oluşturulan Akil İnsanlar Heyeti'nin Doğu ve Güneydoğu heyetlerinin raporlarının incelenmesi bile Kürt toplumunun taleplerinin tespiti bakımından yeterlidir. 1 Eylül Barış Günü vesilesiyle açık hava toplantıları mitingler düzenlenecek, insanlar barış taleplerini dile getirecektir.

Toplumun taleplerini demokratik hakları olan toplanma ve ifade özgürlüğü çerçevesinde, barış gününde ve barışçıl bir şekilde dile getirmesi önemlidir. Diyarbakır Barosu, yarın Diyarbakır'da yapılacak açık hava toplantısını, barış gününde toplumun demokratik taleplerini ifade etmesi, yetkililerin de bu talepleri dikkate alması için tarihi bir fırsat sunduğunu değerlendirmektedir" ifadelerini kullandı.

DHA