TBMM'de tartışma: 'Masumiyet ilkesinin içine...'

TBMM'de devam eden görüşmeler partililerin aralarında yaşadığı tartışmalar nedeniyle sık sık kesintiye uğruyor.

TBMMde tartışma: Masumiyet ilkesinin içine...
04 Şubat 2014 Salı 23:58 tarihinde eklendi.
TBMM Genel Kurulu'nda, kamuoyunda 'Torba Yasa' olarak bilinen Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi görüşmeleri sırasında CHP Tunceli Milletvekili Kamer Genç ile AK Parti Grup Başkanvekili Ahmet Aydın arasında 'hakaret' tartışması yaşandı. 
 
Genel Kurul'da söz alan CHP Tunceli Milletvekili Kamer Genç, 'alnı temiz olan bir iktidar çıkar tarafsız mahkeme karşısında ifade verir' diyerek sözlerine şöyle devam etti, "Şimdi siz hakimi, savcıyı görevden alacaksınız, polisleri görevden alacaksınız, ondan sonra diyeceksiniz ki, 'bundan sonra herhangi bir soruşturma yapmak için Vali'den izin alacaksın' diyeceksiniz.

Tayyip Erdoğan'ın oğlu ifadeye çağrılıyor, niye gitmedi şimdiye kadar. Savcıları değiştiriyorsunuz, mahkemeyi ortadan kaldırıyorsunuz, kendi yargılamanızı kendiniz yapıyorsunuz. Sen gidip de 630 milyon doları devletin iş verdiği kişilerden aldın da niye komplo olsun. Siz yıllarca bu Fethullahçıların elini ayağını öpüyordunuz. Bülent Arınç Amerikalara gidip elini öpüyordu bunun.

Şimdi paralel yapı var diye, bu bahane altında Türkiye'de diktatör bir rejim kurmak için bunu bahane ediyorsunuz. Yoksa paralel yapı diye bir şey yok. Gelin şu soruşturmaları yapalım, bu fezlekeleri getirelim, eğer temizseniz önce ben çıkar özür dilerim. Temiz değilseniz, kirli, hırsız, yolsuz olan kişiler bu devletin başında bulunmasın."
 
"MASUMİYET İLKESİNİN İÇİNE ETTİNİZ"
 
Genç'in sözleri üzerine, sataşma olduğunu belirten AK Parti Grup Başkanvekili Ahmet Aydın söz aldı. Kamer Genç'e sözlerine yanıt veren Aydın; "Kişi kendisinin aynasıdır derler. Burada ilgili arkadaş her seferinde sanki karşısına ayna koymuşlar, aynaya bakarak konuşmaya devam ediyor.

Şu Meclis tutanaklarını bir açın bakın ilgili arkadaşın konuşmalarına bakın, bütün konuşmaları hakaret dolu ve aynı konuşmalar. Hiç bıkmadın mı? Usanmadın mı? Yazık günah nedir bilmiyormusun? Hiç mi vicdanın yok? Bu kadar yalanı bu kadar hakareti bu kadar ithamı bir arada yaparsın şaştım doğrusu. Allah ıslah etsin diyorum.

Bizim abdestimizden de namazımızdan da şüphemiz yok. Son olaylarla ilgili her seferinde olup olmadığı belli olmayan bir takım iddialar üzerinden bütün bir grubu suçlamanız ne ahlaka ne de hukukla bağdaşır. Masumiyet ilkesinin içine ettiniz. Soruşturmanın gizliliği diye bir şey bırakmadınız. Asıl suç o tapeleri burada okumanızdır. Bu soruşturmanın gizliliğine ihlaldir.

Eğer bir suç işleniyorsa, eğer iddialar üzerinde suçlu var derseniz sizlerle ilgili bir takım iddialar dile getirildiğinde hepiniz suçlu olduğunuzu kabul eder misiniz. Kamer Genç ile ilgili bir sürü iddia var. Mal varlığından tutunda şununla bununla ilgili bir takım şeyler var. Bunların hepsini mahkeme gibi yargısız infaz yapsam mahkeme olmadan buradan kalkıp sizi suçlasam ,sizi burada kesin mahkumiyetle suçlasam doğru olur mu? Sayın Başbakanımızın oğlu ile ilgili ne yakalama ne de tutuklama kararı vardı. İfadeye davet varmış oda tebliğ edilmedi. Kendisi de açıkladı ifadeye çağırılırsam hazırım diye" diye konuştu.
 
"DOĞRULARI SÖYLÜYORUM"
 
Ardından Kamer Genç söz aldı ve Aydın'a cevap verdi. Genç; "Ben daima doğruları söylüyorum. Benim mal varlığım, Tayyip Erdoğan'ın da oğlunun da, Tayyip Erdoğan'ın oğlunun Vakıflar Bankası'na yatırılan 100 milyon dolar nereden gelmiş. Bu vakfa kimler bağışta bulunmuş, Fatih Belediye Başkanı niye SİT alanı içinde olan hazine arazisine büyük bir yurt yapmışta Tayyip Erdoğan'ın oğluna vermiş, bunları araştıralım, bir şey yoksa gelir sizden özür dilerim" dedi.
 
"SENİ MUHATTAP ALMAK BİLE İSTEMİYORUM"
 
Ardından, Ahmet Aydın tekrar söz alarak şunları söyledi; "Arızalı saat bile günde 2 defa doğruyu gösterir. Ama sen ömründe bir defa doğru konuşmayı beceremedin. Yazık yahu. Seni muhatap bile almak istemiyorum. 'Savcıyı hakimi kaldırdınız' diyorsun.

Asıl hakimi savcıyı kaldıran sensin, mahkemelere de gerek yok burada herkesi mahkum ettin. El insaf, herkesi mahkum eden sensin. Hem iddia sahibisin, hem hakimsin, mahkemesin yargılama yapıyorsun, hükmü de tesis ediyorsun. Eğer bu söylediklerini ispat etmezsen sen müfterisin, namertsin. Her bir iddiayı ispat etmek zorundasın. Ya iddiada bulunmayacaksın, ya da iddiada bulunduğunu mahkeme kararı ile ispatlamak zorundasın.

Elinde varsa bilgi, belge mahkemeye gitmeyen namerttir. Sonuna kadar git takip et, beraber takip edelim. Eğer varsa birinin yolsuzluğu beraber sonuna kadar gidelim. Yoksa gelip bütün bu gruptan, bütün bu milletten, Başbakanımızdan, Cumhurbaşkanımızdan özür dilemen lazım. Ayıptır, her seferinde Cumhurbaşkanından başlıyorsun, milletvekilinden çıkıyorsun.

Bu ülkenin temsilini sağlayan bir Cumhurbaşkanı, devletin başıdır, Başbakan hükümetin başıdır, bu milletvekilleri milletin iradesi ile buradadır. Bu kadar hakaret etmeye hiçbirinizin hakkı yok. Senin hiç hakkın yok, milli iradeye saygılı ol önce. Eğer elinde bir takım bilgiler ve belgeler varsa yargıda ispat etmeye çalış, ispat edebilirsen seninle bile beraber olurum. İspat edemezsen müfterisin."
 
Yaşanan gerginliğin ardından TBMM Başkanvekili Meral Akşener, birleşime 10 dakika ara verdi.
 
CHP'Lİ NAZLIAKA'DAN AK PARTİLİ VEKİLLERE: BEN SİZE BAKTIĞIMDA İNSAN GÖRÜYORUM
 
TBMM Genel Kurulu'nda milletvekillerine seslenen CHP'li Aylin Nazlıaka; "Başbakan size baktığınızda hanginizi tuzluk, hanginizi karabiber olarak tanımlıyor bunu bilemem. Ben size baktığımda insan görüyorum" dedi.
 
TBMM Genel Kurulu'nda, kamuoyunda 'Torba Yasa' olarak bilinen Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair 
 
Kanun Teklifi görüşmeleri sırasında CHP Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka, bir konuşma yaptı. 
 
Genel Kurul'da söz alan CHP Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka, AK Partili Milletvekillerine dönerek; "Sayın Başbakan size baktığınızda hanginizi tuzluk, hanginizi karabiber olarak tanımlıyor bunu bilemem. Ben size baktığımda insan görüyorum. O yüzden eğer siz gerçekten insansanız, eğer ben doğru görüyorsam bir vicdana da sahip olduğunuzu varsaymak zorundayım.

Eğer bir vicdanınız varsa o zaman sizi Ali İsmail Korkmaz'ın annesini arayıp başsağlığı dilemenizi bekliyorum. Ethem Sarısülük'ün, Medeni Yıldırım'ın, Ahmet Atakan'ın ailesini aramanızı,başsağlığı dilemenizi bekliyorum. Bu gencecik insanlar demokrasi uğruna öldüler. Dün siz bu duruşmayı izlemek içinde gelen gençlerin seyahat özgürlüğünü engellemeye çalıştınız" dedi.
 
"HİÇ UTANMIYOR MUSUNUZ?"
 
Nazlıaka, sözlerini şöyle sürdürdü; "Dün Ali İsmail'in ailesi ne dedi biliyor musun? 'Keşke bari dövülerek değil de mermiyle ölseydi daha az acı çekerdi' dediler. Ben bunların duyup da utanıyorum, siz hiç mi utanmıyor musunuz? Vicdan azabı duymuyor musunuz?

Belkin Elvan benim oğlumla aynı yaşta. Ekmek almak için sokağa çıktı ve şu an komada. Bu çocuk komada ve arayıp da ailesi kimse geçmiş olsun demedi. Sizleri bu aileleri aramaya ve başsağlığı dilemeye ve duruşmaya davet ediyorum. Çünkü eğer biraz vicdanınız varsa ve gerçekten insansanız o zaman bunu yapmanızın beklenmesi en doğru şey.

Çünkü siyaset bunun içindir. Siz siyaset gönül işidir o yüzden dün o gencecik çocuklar polis şiddetiyle ölürken, destan yazıyor dediğiniz polislere ne oldu da haşşaşi diyorsunuz. O gencecik çocuklar orada dövülürken, gaz bombalarına maruz kalırken sizin ödüllendirip prim verdiğiniz polisler ne oldu da kötü oldu?" 
 
MECLİS'TE 'TORBA YASA' GÖRÜŞMELERİNDE TARTIŞMALAR YAŞANDI
 
TBMM Genel Kurulu'nda, kamuoyunda 'Torba Yasa' olarak bilinen Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi görüşmeleri sırasında CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan, CHP Zonguldak Milletvekili Mehmet Haberal ile Ak Parti Grup Başkanvekili Mahir Ünal arasında sözlü tartışma yaşandı. 
 
Genel Kurul'da söz alan CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan, Başbakan Erdoğan'ın dünyanın en zengin başbakanları arasında olduğunu iddia ederek; "Sayın Başbakanı biliyoruz sürekli söylediği bir şey vardı. 'Yırtık ayakkabı ile siyasete girdim' diye.

Şuan dünyanın en zengin başbakanları arasında. Başbakanlık sitesine girdiğiniz zaman 3.5 milyon liraya yakın nakit para ve hisselerinden bahsediliyor. Wikileaks belgelerine girdiğimizde İsviçre bankalarındaki 8 hesaptan bahsediliyor. Doğrudur, yanlıştır bunu bilemem, ama bilinen bir şey var; kayıtlara düşen şeyler unutulmaz.

Bakın Ekim 1994 yılında Başbakan o dönemde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı. 6 villası var demişler. Kendisi yaptığı açıklama da 'Hayır nerede o villa diyor ve Kasımpaşa'da bir dairem, teslim almak üzere bir kooperatif, Bolluca'da 346 metrekare bir arsa ve ortağı olduğum bir şirket dışında hiçbir mal varlığım yok.' Bugün milyonlarca dolarlık servet sahibi Başbakan. 1994 den bu yana belediye başkanlığı ve milletvekiliği dışında hiçbir iş yapmadı.

Ama bilinen servetiyle dünyanın en zengin Başbakanları arasında. Bu yolsuzluk soruşturması ortaya çıktıktan sonra bir şeyi daha görüyoruz, birde başbakanın paralel serveti var. Parelel devlet diyorsunuz ya birde paralel serveti var.

Kendi üzerine kayıtlı olmadığı iş adamlarına hükümet gücünü kullanıp çöküp, haraç mezat toplayarak ATV ve Sabah grubu gibi medya gurubunu kendi kontrolünü aldığı dolaylı olarak sahip olduğu bir paralel serveti varmış sayın Başbakan'ın. 17 Aralık'tan sonra bunlar ispatlanmaya delillenmeye başladı. Savunma Bakanlığına ait olan 130 hektar arazi İstanbul Türkiye Gençlik Vakfı'na (TÜRGEV) veriyor. Daha doğrusu verilmek için hazırlıklar sonuna kadar bitirilmiş ve tamamlanmış. Ne zamana kadar 17 Aralık operasyonuna kadar. Operasyon olmasaydı arazi TÜRGEV'e verilmiş olacaktı" dedi. 
 
BAŞBAKAN'IN MAL VARLIĞI İNTERNET SİTESİNDE DÜZENLİ OLARAK GÜNCELLENİYOR 
 
Bunun üzerine Ak Parti Grup Başkanvekili Mahir Ünal söz alarak, Tezcan'a cevap verdi. Ünal şunları söyledi; "Sayın konuşmacı elinde hiçbir hukuki niteliği olmayan bir internet sitesinde yayınlanan ve internet sitesi adını fezleke olarak yayınlanan bir metni buraya getirip, bu metin üzerinden bir senaryo oluşturup bu senaryo üzerinden kişileri zan altında bırakan bir üslup kullanıyor.

Sayın Başbakan'ın mal varlığı internet sitesinde düzenli olarak güncelleniyor ve yayınlanıyor. İnternete girdiğinizde Başbakan'ın mal varlığındaki değişiklikleri net bir şekilde görebilirsiniz. TÜRGEV vakfıyla ilgili konuşacaksanız Türkiye'de İstek Vakfı'ndan ve Başkent Üniversitesi'ne bugünü kadar bütün üniversite ve vakıflara tahsis edilen bütün arazileri konuşalım." 
 
Mahir Ünal'ın sözleri üzerine CHP Zonguldak Milletvekili Mehmet Haberal, kendisine sataşma olduğunu belirterek söz aldı. Haberal; "Burada sanıyorum çok değişik konular gündeme getirilmeye çalışılıyor. Ama hep iddia ediliyor, bilmeden konuşuluyor diye. Sayın konuşmacı önce Başkent Üniversitesi'nin ne olduğunu bilmesi gerekmektedir. Eğer internete girerseniz Başkent Üniversitesi'ne ne olduğunu öğrenirsiniz. Başkent Üniversitesi'nin arazileri kiralanmıştır bu güne dek. Başkent Üniversitesi devletin hazinesine 12 trilyon para ödemiştir. Kira ödüyorum ben" dedi. 
 
AKŞENER'DEN 'SANA NE' TEPKİSİ 
 
Haberal'ın konuşma yaptığı sırada ise bazı Ak Partili milletvekilleri tepki gösterdi. Bunun üzerine TBMM Başkanvekili Meral Akşener, Ak Partili milletvekillerine müdahale etmemelerini istedi. Bu sırada Ak Parti sıralarından 'Sana ne' diye bir ses yükseldi. Bunun üzerine Akşener, 'Sana ne' diye bağırdığı iddia edilen Ak Parti Bilecik Milletvekili Fahrettin Poyraz'a "Bana 'sana ne' diyen arkadaşım, şimdi ara vereceğim, buyurun gelin benim yüzüme karşı söyleyin, hadi bakalım" dedi. Akşener ardından birleşime 10 dakika ara verdi. 
 
BAKAN EROĞLU İLE MHP'Lİ YILMAZ ARASINDA 'MADEN RUHSATI' TARTIŞMASI
 
TBMM Genel Kurulu'nda, kamuoyunda 'Torba Yasa' olarak bilinen Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi görüşmelerinde, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu ile MHP Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz arasında 'maden ruhsatı' tartışması yaşandı. 
 
Tartışmaya TBMM Grup Başkanvekili müdahale etti ve birleşime bir saat ara verdi.
 
MHP Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz, Genel Kurul'da önergeler konusunda söz alarak bir konuşma yaptı. Burada İstanbul'un Sultanbeyli İlçesi'nde Paşaköy maden sahasının 10 milyar dolarlık bir alan olduğunu belirten Yılmaz, Genel Kurul'da bulunan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız ile Orman ve Su işleri Bakanı Veysel Eroğlu'na, 'Siz buraya izin vermediğiniz halde Başbakan ve Başbakan'ın özel kalem müdürü sizi aradıktan sonra izin verdiniz mi?' diye sordu ve sözlerini şöyle sürdürdü: 
 
"Ama Allah büyük ya 3 gün sonra tapeler çıktı. İlgili firmanın 2009 ve 2010 yılında yaptığı başvurulara izin verilmiyor. Ama ne oluyorsa 2011 yılında izin veriliyor. Tapelerde geçiyor, bu işi hızlandırdığı ve kolaylaştırdığı için bakana teşekkür ediyorlar. Burası, izin verildikten bir ay sonra Boshphorus 360 şirketine veriliyor. Bu şirkete Başbakan'ın oğlu Bilal Erdoğan ile Yasin El Kadı'nın oğlunun ortak olduğu iddiaları var." 
 
Bunun üzerine, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, kendisine sataşma olduğu gerekçesiyle söz aldı ve kürsüye çıkarak cevap verdi. Söz konusu alanın Maden Kanunu'na göre ruhsat alınmış bir yer olduğunu belirten Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, "Ben verecek olsam daha önce verirdim. Ama çok ciddi inceleme yaptık. Bu alanda endemik türler açısından sorun olup olmadığı, yerleşim alanlarına mesafesi, içme suyu havzasında kalıp kalmadığı incelendikten sonra müsaade ettik.

Daha önce vermememizin sebebi hassas inceleme yapılmasıdır. Her şey kanuna, mevzuata uygun olarak verilmiştir. Bütün şartları sağlıyordu, Maden Kanunu ve Orman Kanunu'na istinaden verdik. Sadece bu değil, daha dün 300 maden iznini imzaladım. Bu da normal ve mutat işlemden başka bir şey değildir. Bununla ilgili bir şey yok. Ben ne zaman burada olsam bunu gündeme getiriyor. Bu Meclis'e yapılan büyük saygısızlıktır" dedi. 
 
Ardından, kendisine sataşma olduğunu belirten MHP Adana Milletvekili Seyfetin Yılmaz, söz aldı. Yılmaz, "Burada laf kalabalığı yapmaya gerek yok. 2009 ve 2010'da vermediğin yere 2011'de nasıl izin veriyorsunuz. Bu tapeler nedir? Başbakan arıyor, 'bunu ver' diyor. 2009 ve 2010'da muhafaza ormanı ve endemik türler gerekçe gösterilerek izin verilmiyor. Başbakan ve özel kalem müdürü Hasan Doğan arayınca bu gerekçeleri unutup izin veriyor. Telefon tapelerini okuyayım mı, etik mi?" dedi.

Bunun üzerine Eroğlu söz alarak cevap hakkını kullandı. Eroğlu, "Kati suretti beni Hasan Doğan aramamıştır, Başbakanımız da hiçbir madenle ilgili beni aramaz, aramamıştır. Böyle bir şey yok. Burada firmanın itirazı üzerine heyet incelemesi yapıldı. Maden Kanunu'na göre verilir diyor, mahkemeye gitse zaten alır. Burada endemik açıdan problem yok. İtiraz etmiş yeniden incelendi.

Çok titiz inceleme yapmışız. Dosdoğru ve mevzuata uygun vermişiz. Varsa elinizde dosyalar, verin. Alnımız açık Allah'a şükür. Senin sıkıntını biliyorum. Verdiğimiz ruhsat gereği izin mevzuata uygundur, hiçbir mahsuru yoktur. Bunlar talimatla verilmiyor" diye konuştu. 
 
Sözlü tartışmalar yaşanınca, TBMM Başkanvekili Akşener, Genel Kural'a 1 saat ara verdi.

DHA