Durmuş Yılmaz'ın sır hikayesi

Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz,, bugüne kadar sır gibi sakladığı “hikayesini” anlattı

Durmuş Yılmazın sır hikayesi
26 Mart 2011 Cumartesi 09:58 tarihinde eklendi, 1.109 kez okundu.

 

Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, bugüne kadar sır gibi sakladığı ve görevini bırakacağı 18 Nisan sabahına kadar açıklamayacağını söylediği “hikayesini” dün açıkladı. Başkan Yılmaz’ın 18 Nisan’da bitecek olan görev süresinin ardından yeniden atanmayacak olması, “65 yaşından gün almasına” bağlanmıştı. Ancak Başkan’ın yaşı büyütülmemiş olsaydı, yeniden atanmaması için böyle bir gerekçe olamayacaktı.
 
ASO’nun toplantısına katılan Yılmaz, 23 Mart’ta 65 yaşına girdiğinin hatırlatılması ve görev süresinin bitmesine kısa zaman kaldığının vurgulanması üzerine önce sustu, ardından da “Yaşımla ilgili çok tartışma yapıldı. Ben bunu görevimin biteceği 18 Nisan sabahı anlatacağıma söz vermiştim. Ama anlatmamın zamanı geldi” dedi. Ardından da salonu şaşırtan sır hikayesini şöyle anlattı: 
 
- Nüfustaki kaydım 23 Mart 1951’di. İlkokulu 1959’da bitirdim. Köydeki meranın topraksız köylüye dağıtılacğı haberi yayıldı. Bunun üzerine annem muhtara gidiyor. Muhtar anneme demiş ki, ‘Sen dulsun, aile sayılmazsın. Toprak alamazsın’. Bunun üzerine anneme diyorlar ki ‘oğlanın yaşını büyüt ve onu evlendir. O bir aile olsun. Toprağı o alsın.’ 
 
- Annem de, toprak alabilelim diye, yaşımı büyütmek için mahkemeye müracat ediyor. Yaşımı büyütecek, sonra da beni 8 yaş büyük bir kızla beni evlendirecek. Benden küçük kardeşim var. O Hollanda’da işçi. O da 1942 doğumlu görünüyor. Düşünün benden küçük ama askerlik yoklamasına geliyorlar. Neyse, annem beni mahkemeye götürdü. Hakimin karşısına çıktık. İki de şahit bulmuş annem. Birisi amcamın oğlu, diğeri de karşı köyde yaşayan bir komşu. 
 
Palamut davası!
 
- Hakim karşı köyde yaşayan komşuya sordu: “Sen ne biliyorsun?” O da başladı anlatmaya: “Bu çocuğun babasının ilk hanımından 9-10 tane doğum oldu, hepsi kız. Bu adamcağız da ‘oğlan, oğlan’ diye tutturdu. Sonra bu çocuğun annesiyle evlendi. Bu hanımdan doğanlar da hep kız oldu. Sonra nihayet bu çocuk dünyaya geldi. Çocuk doğduğunda babası köydeydi, palamut alıp satardı. Bir gün birisi koştu geldi. Dedi ki “Mahmut Ağa, müjde oğlun oldu!” Sonra hakim ona sordu, “Palamut ne zaman alınır satılır?” Komşu, “Sonbaharda” dedi. Hakim de “Oğlum burada 23 Mart yazıyor, demek ki ilkbahar. Demek ki sen yanlış söyledin, mahkemenin reddine...” 
 
- Bu dava reddedildi ama annem pes etmedi. 2-3 ay sonra tekrar dava açtı. Bu kez Osmanlıca nüfus kütüklerini latin harflerine çeviren, nüfus idaresinde çalışan birisine 5 lira vererek onu şahit gösterdi. O da davada yaşımızı düzelttirdi. Dolayısıyla 23 Mart 1951’den 23 Mart 1947’ye tashih edildi, düzeltildi.
 
- Bu arada köye urgancı gelecek. O zaman kadastrocunun adı urgancı. Urganla ölçüp biçtiği için. O zaman 14-15 yaşındaki çocuk anne babasının rızasıyla evlenebiliyor. Benim de yaşım büyütülmüş. Beni 8 yaş büyük bir kız çocuğuyla evlendirmeye hazırlanıyorlar. Böylece toprak sahibi olacağım. O sırada, 1960 devrimi oldu. Devrim gelince, urgancı da toprak da gitti. Ben de evlenmedim, okula başladım. İşte yaş hikayesi budur arkadaşlar.”

Vatan Gazetesi